İmgenin uzun bir boyu vardı. Omzuna neredeyse geliyordum. Boyum uzundur ama bu adamın yanında susma hakkımı kullanıyorum.

''Aç değilim.'' Diye yanıt verdim.

''Dediklerimi yapmak zorundasın hanımefendi.'' Dedi sert bir ses tonuyla.

''Pekala,'' dedim ve daha sonra ''O zaman yoksunluk çok yakında ve bir kriz yaklaşıyor diye düzelteyim.'' Diye ekledim.

''Fark etmez. Emin ol idare edebilirim.'' Diye cevap verdi.

Pekala.

Elimi tutup dolaba doğru çekti. Mutfak çok genişti ve modern döşenmişti. Klasik zengin mutfağı, geniş ve dolu. Büyük kaselerden birine meyve koyarak yanıma geldi. Mutfak masasından bir sandalye çekti ve oturdu. Eliyle oturmamı işaret etti. Dediklerine itaat ettim.

Ağzıma bir parça elma attım ve yutamadan midemden bir sıvı yükseldi. Elimi refleks olarak ağzıma götürdüm. Banyoya çıkmama vakit yoktu. Dizlerimin üstüne çöktüm ve içimde ne var ne yok yere boşalttım. O kadar utanmıştım ki yüzüm en mat kırmızı rujdan bile daha kırmızıydı. Utanarak kafamı eğdiğim yerden kaldırdım. İmge saçlarımı tutuyordu. İğrenmiş gibi durmuyordu. Elinde bir şişe su vardı. Suyu elime tutuşturdu. Sudan bir yudum aldım. Ve beyaz zemindeki pisliğimi görmezden geldim. Suyun kapağını kapattım ve masaya bıraktım.

Kafamı eğip yere baktığımda içimden ağlamak geldi. Hıçkırarak ağlamak. Duyguları o kadar yoğun yaşıyordum ki mutluluk duygumu kaybettiğim içinde, içimden hep ağlamak geliyordu.

İmge halimi anlamış olacak ki omzuma sorun yok der gibi dokundu. Soğuk terler alnımdan boşalıyordu. Derin nefesler alıp vermeye başladım. Ağzımdan öyle bir bağırtı koptu ki bir anda bütün evin mutfağa toplanması bir oldu. Ellerimi saçlarıma geçirdim ve çekmeye başladım. İçimdeki öfkeyi bir yere kusmam gerekiyordu. Bir yandan ağlıyor bir yandan bağırıyordum. Delirmiş gibiydim. Feryatlarım kulağıma geliyordu. Daha fazla ağrıyan bacaklarım beni taşımadı ve yere çöktüm. Bacaklarımı karnıma çekerek hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Bütün ev bir film izler gibi beni izliyordu. İmge beni yerden kaldırmaya çalışıyordu ama direniyordum. Bana dokunmasını istemiyordum. Ellerinden uzaklaşarak geri geri yerde gitmeye başladım. Sırtım duvara çarpana kadar devam ettim. Sırtım duvara çarptığında ayağa fırladım ve mutfak tezgahının üstünde ne varsa yere fırlattım. İlk kez krizi acı ile değil de sinir ile yaşıyordum. İmge beni izlemeyi bırakıp kollarını bedenim sardı. Sırtım göğsüne değerken hala çırpınıyordum. İmge kafasını kulağıma doğru eğerek ''Sakin olmalısın.'' Diye fısıldadı.

Merdivenlere geldiğimizde İmge beni tamamen kucağına aldı. Mutfaktan çıkmak az da olsa sakinleşmeme neden olmuştu ya da yorulmuştum, Bilmiyordum.

Son merdivene geldiğimizde kapısının yanına yaslanmış Buğra ile karşılaştık. Kusursuz yüzünde her zamanki kendini beğenmişlik vardı.

Kendimi tutamayıp, ''Ne bakıyorsun, geçsene dalganı! Haydi akşam olduğu gibi emir ver bana.'' Diye bağırdım.

''Öyle olmasını mı isterdin?'' diye sordu.

İmge daha fazla sessizliğini korumadı ve araya girdi.

''Buğra üstüne daha fazla gidemezsin. Fazla hassas ve büyük bir yokluk çekiyor.'' Dedi sert bir ses tonuyla.

Buğra gülerek kafasını iki yana salladı ve odasına girdi. İmge daha fazla koridorda dikilmedi ve beni odama götürdü. Odaya girdiğimizde fazlasıyla utanıyordum.

YOSMAWhere stories live. Discover now