40.BÖLÜM: KOLYE

2.4K 105 28
                                    

Yeni bölüm geldiii. Gençler sürekli soruyorsunuz yeni bölümleri her cuma ve salı günü atıyorum😉. Oy↙↙↙ ve yorum atmayı unutmayın💙💙💙...

Bir kaç saattir burakla çadırın içinde uzanmış yıldızları izliyorduk. Her şey o kadar güzeldi ki kelimeler anlatmaya yetmezdi. Burak gökyüzünü parmağıyla işaret ederek
"Bak şuradaki yıldızı görüyor musun?"
"Hangisini?"
Burak "şurada en parlak ortada olan."
"Evet gördüm çok güzel."
Burak "o yıldız benim olsun. Baktıkça hatırlarsın." İkimizde güldük. Parmağımı kaldırıp bende bur tane gösterdim.
"Şu yıldızı görüyor musun? Hani en köşede çok fazla Işığı olmayan."
Burak "evet. Onu mu seçiyorsun?"
"Evet. O da benim olsun."
Burak "ama çok güzel parlayan yıldızlar var neden onu seçiyorsun?"
"Baksana hepsi çok güzel ve dip dibeler ama o hepsinden ayrı dikkat çekmiyor. Sanki dışlanmış gibi. Diğerlerinden farklı. O yüzden onu seçtim."
Burak "nasıl bir yıldızı bile düşünüyor olabilirsin?"
İkimizde güldük. Ona doğru döndüm ve sarıldım. Direk karşılık verdi. Birbirimize sıkıca sarıldık. O sırada boynuma bir şey battı.
"Burak boynuma bir şey batıyor."
Burak "ne batıyor? Dur bakiyim." o sırada burağın kolyesini fark ettim. Küçük rulo şeklinde bir kolyeydi. Boynuma o batıyordu.
Burak "bu kolyeyi nereden buldun?" babamın bana ölmeden önce verdiği anahtar şklindeki kolyemi soruyordu.
"Bir şey mi oldu?"
Burak "baksana benim kolyemle desenleri aynı. Ayrıca benimkinde bir anahtar giriside var." doğru söylüyordu. Hemen kolyemi boynumdan çıkardım. O da çıkardı ve anahtarı deliğe girdirdi. İkimizde şaşkındık çünkü kilit direk içine girmişti. Burak yavaşça anahtarı çevirdi. Kolyenin üst tarafı yavaşça açıldı ve içinden çok küçük katlanmış bir kağıt çıktı. Hemen kağıdı alıp açtım. İçinde tam olarak şöyle yazıyordu.

Küçük B.
N:2217
Ş:135821

Hiç bir şey anlamamıştım. Kagıdı burağa uzattım. O da anlamsızca yüzüme baktı.
"Annemin yanına gidelim."
Burak hemen beni kucağına aldı ve sandalyeme oturttu. Aşağıya indiğimizde annem odamda yoktu. Hemen onu aradım.
"Anne Neredesin?"
"Bir şey mi oldu kızım?"
"Anne nerdesin? Söyle hemen!!"
"Eve uğramıştım kızım geliyorum hemen." dedi ve kapattı.

Yaklaşık yarım saat sonra annem odaya girdi.
"Kızım iyi misin bir şey mi oldu?" kolyeleri elime alarak gösterdim.
"Anne bize durumu açıklar mısın?" annem elimden kolyeleri ve notu aldı. Biraz inceledikten sonra
"Sen bu kolyeyi nereden buldun?"
"Ben bulmadım. O kolye burağın." dedim. İkimizde başımızı burağa cevirdik. Burak ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.
"O kolye bana annemden kaldı. Annem ben yedi yaşındayken trafik kazasında vefat etmişti. O zamana kadar bu kolyeyi onda hiç görmemiştim. Hastanede annemin eşyaları arasında o da bize verildi."
Annem başını ellerinin arasına aldı ve saçlarını arkaya attı.
"Burak gel sende otur. Anlatiyim." dedi. Burak yatağımın kenarına oturdu. İkimizde annemi dinlemeye başladık.
"Babanla evlenmek istediğimizde ailem buna izin vermemişti. O zamanlar benim ailem çok güçlüydü. Çok da zengin tabi. Baban zengin olmadığı ve bir ailesi olmadığı için annem ve babam bize karşı çıktı ve evlenmememiz için her şeyi yaptılar. En son dayanamadık ve babanla kaçtık. İlk bursa ordan ankara ordan İzmir derken her seferinde babam bizi buldu. Sonra sen dünyaya geldin. Babanın işleride düzgün gitmeye ve biraz paramız olmaya başlayınca babam peşimizi bıraktı. Artık bizi ayıramayacağını anladı zannettim ama öyle değilmiş." biraz duraksadı. Sonra devam etti.
"Baban o zamanlar bir işe girecekti. Ortak olacağı adam belalı bir tipe benziyordu. Ona kaç kere yapma girme dedim beni dinlemedi. Elimde kozlar var bana zarar veremezler dedi. Sonra bir gün eve çok endişeli geldi. O gün sana o kolyeyi verdi ve diğer kolyeyide kendi boynuna taktı. Bir kaç eşyasını alıp bir hafta buralarda olmayacağını bizim güvende olduğumuzu söyledi ve gitti. Seni arkadaşıma bırakıp onu takip ettim ama yetişemedjm. Gittiğimde baban hurdaya dönmüş bir arabanın içindeydi. Yerde de bir kadın yatıyordu. Hastaneye hemen götürsek bile ikisinide kurtaramadık." annem ağlamaya başladı. Bende ağlıyordum. Sonra konuşmaya devam etti.
"Kamera kayıtlarında babana bir araba çarpıyordu. Daha sonra kadın yardım etmek için arabanın yanına geliyordu. Aynı araç gelip babanın arabasına ve oradaki kadına bir daha çarpıyordu. Kasten yapılmış bir kazaydı ama babanın ortağı olacak o şerefsizin yaptığını kanıtlayamadık. Buraya da bu yüzden geldik. Kazanın kasten yapıldığını kanıtlamak için."
"Peki burak'ta ne işi var o kolyenin?"
"Sanırım babanın yanına gelen kadın burağın annesiydi. Baban sana ulaştırması için kolyeyi ona vermiş olmalı ama bu notta ne yazıyor hiç bir şey anlamadım." uzanarak burağın elini tuttum. Burak sanki şimdi kendine geliyormuş gibi titredi ve gözlerini sildi.
Burak "yani o şerefsiz adam benim annemi kasten mi öldürdü." birden ayağa kalktı.
Melike "sakin ol Burak. Eylülün babası onlarla ilgili bir kozu olduğundan bahsediyordu. Eğer o kozu bulursak o adam cezasını çekecek."
"Anne kağıdı verir misin bir?" annem kağıdı uzattı. Elime aldım ve düşünmeye başladım. Bu neyin kısaltması olabilirdi? Bir dakika burada küçük yazıyordu.
"ANNE!"
"ne oldu?"
"Sanırım buldum."
Burak "ne buldun?"
"Bakın burada küçük b. Yazıyor bu küçük bankasının kısaltması olabilir. N dediği kasası Ş dediğide şifresi olabilir."
Melike "ama babanın adına kayıtlı her bankadaki kasaya baktırdım."
Burak "peki ya başka birinin ismiyle açılmış bir kasaysa? Eğer bahsettiğiniz koz o kasadaysa bu çok mümkün." annem hemen kağıdı alıp eşyalarını topladı.
"Anne?"
"Efendim?"
"Peki bu gün konuştuğun adam kimdi?" annem biraz durakladı.
"Dedendi kızım. Dedendi." annem bunları söyleyip odadan çıktı. Bu zamana kadar annenin ailesinin olmadığı düşünmüştüm ama öyle değildi. Bir dedem bir ailem vardı. Sadece annemle benim kaldığımı düşünürken meğer bir ailem vardı. Burak yavaşça yanıma oturdu ve bana sarıldı. Hemen bende ona sarıldım.
"Burak ben özür dilerim."
Burak "ne için güzelim?"
"Ben... Eğer annen babama yardım etmek için durmasaydı şuan hayatta olabilirdi. Benim yü-"
Burak "şşş! Tamamlama o cümleyi. Bunların hiç biri ikimizinde suçu değil. Bizim sanki... Sanki kaderlerimiz birbirine düğümlenmiş."
Hafifçe tebessüm edip kafamı kaldırdım. Çenesine küçük bir buse kondurdum ve
"İyiki varsın..." dedim.
Burak "asıl sen iyiki varsın güzelim..." dedi ve beni yana kaydırarak yanıma uzandı. O bana bende ona sıkıca sarıldım ve gözlerimi sıkıca yumdum. Bir insanın hem en mutlu günü hemde en üzgün günü nasıl olabilirdi? Hem günün bitmemesini hemde hemen son bulmasını nasıl isteyebilirdi insan? Olabiliyormuş demek isteyebiliyormuş insan. Daha sıkı sarıldım burağa. O da aynı şekilde karşılık verdi. Yavaşca kulağına eğildim ve şu sözleri söyledim.
"Ben senin her zaman yanındayım. Seni seviyorum Burak Özkan."
Burak "Bende senin her zaman yanındayım. Seni seviyorum Eylül Semiz." dedi ve alnımdan öptü. İşte şimdi kendimi uykunun kollarına bırakabilirdim.

Bu bölümde böyle oldu. Umarım beğenmişsinizdir. Sizleri seviyorum💙💙💙...

Çete GüzeliWhere stories live. Discover now