39.BÖLÜM: ÇATI

2.5K 120 39
                                    

Oy↙↙↙ ve yorum atmayı unutmayın lütfen. İyi okumalar💙.

Fizik tedavisi sürdüreceğimiz doktorun yanına geldik. İlk dersimizin yüzme olduğunu söyledi. Annemin önceden haberi olduğu için mayomu getirmişti. Özel hastane olduğu için fizik tedavi için ayrı bir bölüm vardı. Oradada küçük de olsa bir havuz vardı. Yoldayken kendimi kötü hissediyordum. Şimdi mayomu bile kimsenin yardımı olmadan giyemeyecek durumdaydım. Gözlerim doldu bir anda Burak bunu fark edip önümde diz çöktü.
Burak "eylül üzülme bu günlerde geçecek bebeğim." dedi ve elini yanağıma koyup okşadı. Küçük bir tebessüm gönderdim ve yola devam ettik.

Yaklaşık onbeş dakikadır havuzda cebelleşiyorduk. Bir simit geçirmiştim belime. Havuzda Burak doktor ve ben vardık. Doktor yapmam gerekenleri söylüyor burakta bana yardim ediyordu. Bir kaç çırpınma sonunda ayaklarım dümdüz suyun üzerinde durabildi. Burak ayaklarımın altından ve sırtımdan tutuyordu. Dengemi kaybettiğim anda beni tutacaktı. Bacaklarımın suyun tenime deydiğini bile hissetmemeleri çok üzücüydü. İçimde bir burukluk oluşturuyordu ama annem, arkadaşlarım vr Burak yanımdaydı. Onlar icin güçlü olmalıydım.

Havuzdan çıkalı yarım saat olmuştu. Doktorlara iyi olduğumu söylememe rağmen beni iki gün daha hastanede tutacaklarını söylemişlerdi. Nedenini anlamıyordum ama burağın kesin bu işte parmağı vardı. Çünkü doktordan tut hasta bakıcısına kadar herkes onu tanıyordu. Ya babasından rica edip duruma el koymuştu ya da hastane komple onundu ki öyle bir şey olsa buna hiç şaşırmazdım. Dersten sonra Burak, serhat ve mert ortalardan kaybolmuşlardı. Kızlarla birlikte bizde sabah programlarından izliyorduk.
"Ya kızlar ben çok sıkıldım. Hastanede gezdirin bari beni."
Elif "tatlım seni nasıl bindiricez arabaya?"
Selin "ya elif bir şekilde yapalım. Ben bile sıkıldım kızım."
Elif başını olumsuz anlamda salladı. Çok kuralcı biriydi ama onu vazgeçirebilirdim.
"Ama benim şimdi durumum belli. Benim morale eğlenceye ihtiyacım var." dedim. Duygu sömürüsü her zaman işe yarardı. Elif oflayıp ayağa kalktı. Büyük uğraşlar sonucu arabaya bindik ve kolidora çıktık. Neredeyse kimse yoktu. Kızlara dönüp "yarışa var mısınız?"
Selin "ben varım."
Elif "saçma-" elif daha cümlesini bitirmeden biz yarışmaya başlamıştık. Ben tekerlekli sandalyeyi sürüyor selinde yanımda koşuyordu. Elif bize gülüp o da katıldı. Tabiki en önce bendim. Kolidorun sonuna ilk ben vardım ve
"KAZANDIMM!!" diye bağırdım. Bir hemşire bize doğru kızgınca geliyordu. İşte şimdi ayvayı yemiştik. Elif bunu farkedip hemen arabamı sürmeye başladı. Hemşire arkamızdan "durun" diye sesleniyordu. Asansöre selin bizden önce varıp basmıştı ama hâlâ asansör gelmemişti. Hemşire yaklaşmak üzereydi. Tam o sırada asansör açıldı ve hızlıca içeriye girdik. Rastgele bir düğmeye bastım. Kapı kapanırken hemşire geldi ama içeriye giremedi. Kapının arasından ona dil çıkardım ve kapı kapandı. Kızlarla kahkaha atmaya başladık.
Elif "ama ben size dedim. Kovulucaz sizin yüzünüzden."
"Alt tarafı eğlendik ya. Hem ben hastayım beni kovamazlar."
Selin bana dönüp nah işareti çıkardığında kovabileceklerini anlamıştım. En alt kata indiğimizde bahçeye çıktık. Biraz dolandık. O sırada ileride annemi bir adamla konuşurken gördüm. Kızlar kendi aralarında bir şeyler konuşuyorlardı. Annemi görmemişlerdi ama annem sanki kavga ediyor gibiydi. Bir süre sonra annem hastaneye girdi. Adamda arabasına binip gitti. Siyah güzel bir arabası vardı. Kızlara dönüp
"Ya hadi üşüdüm ben içeriye gidelim." dedim. İkisinde onaylayıp beni içeriye girdirdi. Annem sürekli benim yanımda hastanedeydi. Büyük ihtimalle iş yerinden biriydi. Birkac gündür işe gitmiyordu ama neden kavga eder gibi konuştuğunu anlamamıştım. İçeriye girdiğimizde kızlar beni zarzor yatağa yatırdı. Annem elinde çayı ile geldi ve yanındaki koltuğa oturdu.
"Kızlar?"
Selin" noldu güzel gözlüm? Bir şey mi istiyorsun? Hemen getiriyim ne istiyorsan."
"Selin sakin ol bir. Bizimkiler nerede onu soracaktım."
Selin ve elif birbirlerine baktılar sonra aynı anda
Selin "eve gittiler."
Elif "okuldalar." dedi. Hic bir şey anlamamıştım.
"Evreler mi okuldalar mı?"
Selin "okuldalar."
Elif "evdeler."
"Siz ne karıştırıyorsunuz yine?"
Elif "yani güzelim serhat ve berke okula gitti. Devamsızlıkları yokmuş. Mert ve burakda eve gittiler biraz dinlenip gelecekler. Perişan oldular kaç gündür biliyorsun."
"Hee tamam öyle desenize. Bende bir şeyler karıştırıyorsunuz zannetmiştim." onlara her ne kadar bunu söylemiş olsamda bir şeyler karıştırdıklarını anlamıştım. Çünkü Burak şimdiye kadar bana yoruldumuz y sini bile söylememişti. Bana haber vermeden eve gitmezdi. Onlara inanmış gibi davrandım ve anneme döndüm.
"Anne?"
Melike "efendim kızım?"
"Kapıda seni bir adamla konuşurken gördüm. Kimdi o?" annem birden çayını üzerine döktü.
"Anne iyi misin?"
Melike "iyiyim iyiyim." annem ayağa kalkıp üzerini havalandırmaya falan çalıştı. Daha sonra lavaboya gitti. Sanki paniklemiş gibiydi. Kesin o adamla ilgili benden bir şeyler saklıyordu.

Annem yarım saat önce üzerini değiştirmeye eve gitmişti ondan sonrada Elif ailesi çağırdığı için eve gitmişti. Şimdiyse selinle dizi izliyorduk.
"Ya selin saat dokuz oldu. Burak neden bana haber vermeden gitti ki?"
Selin "ya gelir o birazdan bir kaç saatlik işi olduğu için gitmiştir." o sırada kapı tıklatıldı ve Burak içeriye girdi. Çok yakışıklı duruyordu. Üzerine boğazlı siyah bir kazak giyimis üstünede siyah bir kaban giyimişti. Boynunda bir kolye vardı. Buradan şeklini göremiyordum ama genel olarak çok yakışıklı duruyordu. Selin Burak girince birden ayağa kalktı ve hiç bir şey söylemeden odadan çıktı.
"Neden böylesin?"
Burak "Nasılım?"
"Yani neden bu kadar özendin üzerine?"
Burak "kötü mü olmuş?"
"Yoo hayır. Çok yakışmış." Burak sırıttı ve
Burak "benimle geliyorsunuz hanımefendi." dedi. Yatağa gelip üzerimi açtı ve beni kucağına aldığı gibi sandalyeme koydu. Daha sonra sabahki gibi alnımdan öpüp geri çekildi.
"Nereye gidiyoruz?"
Burak "sürpriz." dedi ve üzerime montumu giydirdi. Daha sonra bacaklarımın üzerine bir pike örttü ve odadan çıkardı.
"Nereye gidiyoruz ya söylesene."
Burak "biraz sabret kızım ya." beni asansörlerde götüdü ve bindirdi. En üst kata bastı ve yukarıya çıkmaya başladık.
"En üst katta napıcaz Burak?"
Burak "gidince görürsün. Ah! Az kalsın unutuyordum." dedi ve cebinden bir kumaş parçası çıkardı. Yavaşça önüme geçip gözlerimi bağladı.
"Bu ne şimdi?"
Burak "sabret biraz." dedi. O sırada asansörün durduğunu anladım. Burak beni yavaşça asansörden çıkardı ve bir yere götürdü. Vücuduma birden soğuk hava dalgası çarptı.
"Biz çatıda mıyız?" Burak cevap vermedi. Biraz daha götüdükten sonra bir yerde durdu ve gözlerimi yavaşça açtı. Gözlerimi açtığımda gördüklerime inanamıyordum. Burası harika gözüküyordu.
"Bu... Burayı sen mi hazırladın?"
Burak "evet senin için güzelim." dedi ve alnımdan öptü.
Önümde büyük ve her tarafı ışıklarla kaplı bir çadır vardı. Kücük leşler sanki birer yıldız gibiydiler. Çadırın önünde gül yaprakları ve mumlar vardı. Çok güzel gözüküyordu. Çadırın üstü yıldızları izleyebilmemiz için ince açıktı. Burak beni sandalyemden aldı ve kucağında çadırın içine girdirdi. Başımın altına bir yastık koyup ayaklarımı uzattırdı. Daha sonra o da gelip yanıma uzandı.
"Burak burası çok güzel olmuş." dedim.
Burak "senden daha güzel değil." yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Burak utandığımı fark etti ve güldü. Daha sonra dirseğine dayanarak dikleşti.
Burak "eylül ben senin için yaptım bunları. Sen mutlu ol diye. Çünkü..."
"Çünkü?"
Burak "çünkü ağlayınca çirkin oluyosun o yüzünü görmek istemedim." yanımda duran yastığı alıp kafasına geçirdim. İkimizde gülüyorduk. Burak yastığı alıp çadırın köşesine fırlattı ve bana doğru yaklaştı.
Burak "sencede artık zamanı gelmedi mi?"
"Neyin zamanı?"
Burak "pembe karın yağma zamanı"
"Ya ne saçmalıyorsun Burak?"
Burak "ben ciddiyim. LAN BERKE SANA BU İŞİ VERENDE KABAHAT HADİSENE OĞLUM." diye bağırdı. O sırada küçük bir gürültü koptu ve çadırın üstündeki aralıktan içeriye pembe kar girmeye başladı.
"Sen ciddi olamazsın."
Berke "ABİ NAPİYİM YA MAKİNEYİ ÇALIŞTIRAMADIM."
"LAN BERKE BİR SUSTA ROMANTİK ANIN KEYFİNİ ÇIKARTALIM."
Berke "PARDON KANKA."
gülerek burağa döndüm. O da gülüyordu. Her tarafımız pembe kar olmuştu. Birden burağın çenesinden tutup kendime çektim ve dudaklarına yapıştım. Burak ilk başta şaşırmış olsa da kısa süre sonra bana karşılık verdi. Geri çekildiğimde alınlarımız hâlâ birleşikti. Gülerek konuşmaya başladım.
"Bence bunun zamanı geldi de geçiyordu."
Burak "bence de." dedi ve tekrar dudaklarımızı buluşturdu.
İçimde o kadar güçlü bir duygu vardı ki tüm bedenimi ele geçirmişti. Aklımı, bacaklarımı, kollarımı, karnımı, kalbimi... Her yerimde hissedebiliyordum bu duyguyu. Burak beni öptükçe artıyor ve her yerimi ele geçiriyordu. Sanırım buna aşk deniliyordu...

Gençler bu bölüm çok tatlış oldu. Oy↙↙↙ ve yorum atmayı unutmayın lütfen. Sizleri seviyorum💙💙💙...

Çete GüzeliWhere stories live. Discover now