IV - Ölüme Düşen Yaprak

Start from the beginning
                                    

"Nasıl dayanacağız?" dedim yalvarır bir şekilde. "Sinan, benim kalbim acıyor." Gözlerim doldu. Sinan'a bakmaya korkuyordum ama o bunu yapmama izin vermeden bakışlarımı yüzüne kilitledi. "Nehir. Benim içim." Gözyaşlarımı sildi. Baş parmağı yanağımdan aşağıya süzüldü. Gözyaşımın yolunu takip etti. "Atlatacağız. Biz neleri atlatamadık? Bunu da atlatacağız. Onun için." Gözlerinin dolmasına aldırmadan daha sıkı kollarını bana sardı. "Nehir hadi kızım." Amcamın sesini duymamla uzaklaştık.

"Hadi güzelim geç kalmayalım." Sinan'ın kollarından ayrılarak amcamın arabasına doğru ilerledik ve yengem ile kuzenimin yanına oturarak araba kapısını kapattım. Sinan da amcamın yanına oturduğunda yavaşça kalbimi bıraktığım dakikalara aktık.

🌙

Kefene sarılan bedenin toprağa gömüldüğü anlarda içimden bir yanım da toprağın altına onunla beraber gidiyordu. "Emre'm!" Gökte dağılan bulutlara ağlayarak baktım. İçimde kopan fırtınanın eşiği şimdi ruhumda kopmuştu. Ezan sesini duyarken kulaklarımda yankılanan sesi beni daha da kötü yapmıştı. Şimdi toprağa gömülen bir çocukluğum, bir ruhumdu.

"Oğlum! Kuzum benim." Saklandığın ağacın arkasından Aliye Teyze'me baktığımda Emre'nin toprağa yerleştirilen, kefene sarılmış bedenine ağlaya ağlaya ve toprağa bastırdığı elleriyle bakıyordu. Bir dizinin üzerine çökmüş, başını tutuyordu. "Annem." Çığlıkları kulağıma geliyordu. Hasretin parçaları birer birer hançer gibi kalbime saplanırken hoca dualar okuyordu. "Ablam yapma." Aliye Teyze'nin omzuna onu sakinleştirmek için dokunan el onun komşusuna aitti. "Allah'a inkar günahtır yapma." Aliye Teyze'nin ağlaması daha da artınca kelimeler boğazıma dizildi. Uyuyamadığım gecenin sabahları harama dönmüştü.Hoca dua okumamız için komut verdiğinde Emre'nin üzerine atılan topraklar tamamen onu kapatmıştı ve görüşüme ona dair hiçbir şey rastlamamıştı.

Mezar taşı toprağın hemen saplanmış kısmında büyük harflerle kazınmıştı. Dua okumaya başlarken aynı zamanda çığlık çığlığa bağırmak isteyen yanım ağlaya ağlaya ellerini açmıştı. Emre'nin ruhu için duamı okurken içimde kopan gözyaşı tufanı bedenimde izler bırakmıştı. Başımı ağaca yasladım. Artık o kadar yorgun hissediyordum ki kapana kısılmış kalbim acınası bir halde çaresiz kalmıştı.

"Kuzum korkar benim." Aliye Teyze yakarırcasına bağırırken onu sakinleştirip hafifçe mezardan uzaklaştırdılar. "Korkar."
Neredeyse bayılmak üzere görünüyordu. "Aliye Teyze." dedim koşar adımlarla yanına ulaşmak için adımlar atarken. Adamlar cenazenin bir tarafında, kadınlar başka bir taragındaydı ve ben sırf Aliye Teyze'ye görünmemek için ağacın ardında onların vedasını bekliyordum. Ama bana bakan bakışlar bunu engellemek istercesine bana döndüğünde bir adım daha atmakta zorlandım.

Bana değen bakışlara tek tek bakarken bir an için Aliye Teyze'nin de bakışları bana kaydı. Ona doğru bir adım daha atarken kadınların kolları arasında ayakta zor duran bedeni yıkılmak üzere gibi duruyordu. Ben de destek olup onun koluna girecektim ki "Dokunma!" diye bağırmaya başladı. "Dokunma bana kirli ellerinle." Birkaç adımda kendisine dokunan ellerden de kurtulmaya çalışırken gerçekten kendine hakim olamadı ve gözleri hafif yumulurken bedeni yere yığıldı. "Aliye Teyze." dedim korkuyla. Kendisine yığdığı endişenin yanında sinir ona zarar vermişti. Bir şey yapmadığıma inanmayan kalbi kendisini anne gibi gören bir çocuğa kapısını kapatmıştı.

"Kızım biz hallederiz. Sen biraz yalnız bırak onu." Omzuma dokunan yumuşak elle duraksadım. Beni görmek istemiyordu. Aliye Teyzem, birkaç tanıdık yüz... Bir katilin ruhunu taşıdığıma inanan başkaları da dahildi. Kadınlar Aliye Teyze'yi buradan uzaklaştırırken mezarlık evinin yakınında olduğu için evine götüreceğini tahmin etmiştim.

KARA GÜZ Where stories live. Discover now