IV - Ölüme Düşen Yaprak

553 278 275
                                    

Hepinize merhaba. Yeni bölümümüzle sizlerleyiz. Hepinize iyi okumalar.

Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. ❤️

#Melek Mosso - Keklik Gibi

KARA GÜZ
4.BÖLÜM : ÖLÜME DÜŞEN YAPRAK

🌙

Acının yareni olurmuş, hep ona eşlik eden. Bir gün olup da yareni giderse, o da sürgün olurmuş bu şehirden...

Ölüm zehir zemberek tohumlarını kucağına saldığı an kalbinde bir acı yaşarmış. O acının ilacı sevginin şifasıymış.

Aynadaki aksimde görünen yüzüm çöküntüye uğramış, depremde yıkılan bir bina gibi dağılmış ve eksik gözüküyordu. Bütün gece uyuyamamıştım. Her zaman uykunun gözüme girmediği geceler gibi, yine bir gecenin daha güne devrilmesini izlemiştim sadece.

Bugün Emre karanlığa gömülecekti. İçimizde taşıdığımız aydınlık karanlığın içinde çürüyecekti.

"Nehir! Hazır mısın?" Kapıma tıklanma sesiyle saçlarımın üzerine attığım siyah başörtüyü düzelttim. Dün amcamı cenazeye gitmek için zorlukla ikna edebilmiştim. Oraya gitmemem onun endişesi yüzündendi ama başıma gelen en büyük acıdan sonra beni yakabilecek sözler pek de ruhuma işlemez gibi görünüyordu.

"Hazırım." dedim sessizce. Aynadaki görünüşüme baktığımda kahverengi saçlarımı yaradığı için başörtüsüne arasından dışarıya birkaç tutam düşmüştü. Göz altlarımdan değişen bir şey yoktu. Yine aynı yorgun görünümü gösteriyordu. Üzerime giyindim siyah panço ve altındaki siyah kot pantolonla tam bir yaş havası içinde duruyordum.

Yavaşça ve yorgun adımlarımı kapıya doğru atıp kapı kolunu aşağıya indirdiğimde amcamı her zamanki gibi giydiği o takım elbisenin içinde gördüm. Amcamın ortağı olduğu büyük bir ayakkabı şirketi vardı. Yakınıyla kurduğu şirkette fazla anlaşmazlık olmazdı bu yüzden hep beraber ortak işe koyulmuşlardı.

"Güzel kızım." Dağılmış ve her an ağlayacak göz pınarlarımı sıkı sıkıya kapattığımda amcam yanağımı hafifçe sıvazladı. Gülümseyen yüzüne baktığımda içimden gülesim gelmemişti. Çok zorlasam da olmuyordu."Al." dedi takım elbisesinin üzerine giydiği kalın mantosunun cebinden telefonunu çıkarırken. "Olay yerinden Serdar getirdi."

Başımı sallayarak telefonumu elinden aldım ve pançomun cebine koydum.

"Sinan nerede?" diye sordum etrafa bakınarak. Aşağıda büyük bir sessizlik vardı. Odadan dışarıya çıktığımda amcamla merdivenden inerken "Dışarıda bekliyor." dedi omzumdan tutup inmeme yardım ederken. Beraber aşağıya indiğimizde yengem ve kuzenim de hazırdı. Onlar pek Emre hakkında bilgiye sahip değillerdi ama onunla beraber yaşadığımdan haberdarlardı.

"Sinan!" Koşarak büyük malikanenin bahçesini aşarak kollarına atıldığımda gözyaşlarım bağımsızca döküldü gözlerimden. Kollarımı omuzlarına sardım. Başım boynuna gömüldüğünde kokusu içime dolmuştu. Uzun zamandır onunla ilgilenmemiştim ama kaybım her şeyimin önüne geçmişti. Acıyı da beraber görüyorduk, sevgiyi de, kimsesizliği de.

Emre'yle aynı üniversitede okumuştuk. Sinan ise bir sene sonra tanıştığım erkek arkadaşımdı. Hepimizin arasında öyle farklı bir bağ oluşmuştu ki ikisini de kalbimde taşımıştım.

"Geçecek birtanem." Kollarını belime sardığımda amcam arabasına yengemle beraber oturdu. Şoför de koltuğuna geçip arabayı sürdüğünde ben de Sinan'a gideceğimi fark etmiştim. Gözlerimi yummaya korkuyordum. Olur da uyursam, onu karanlıkta bırakırsam...

KARA GÜZ Where stories live. Discover now