XVIII - Cefakar Bir Bedel

163 58 13
                                    

#Melike Şahin - Bedelini Ödedim

KARA GÜZ
18.BÖLÜM : CEFAKAR BİR BEDEL

🌙

Çalakalem yazılmış bir romanın kötü karakterleri yargılanıyordu adaleti temsil eden insanların önünde. Bir insanın hayatı başkalarının dudaklarından çıkan sözlere bağlı olabilir miydi hiç ? Cümlelerin içinde arayıp bulunabilir miydi hayatındaki dertleri çözebilecek derman ? Hiç düşünmemiş , var saymamıştım ki var olsa dahi göremiyordum ben. Benim derdimi çözebilecek bir cümle var mıydı bilmiyordum bile , ben kendimi anlattığımı sanarken karşımdakilere , onlar bana kulaklarını tıkıyormuş bunu yeni anlamıştım.

İçimde koca bir tabut yaşatıyor , duyguları henüz gömülmemiş bir ruhun acıklı şarkısını dinliyordum.Hatta sadece dinlemekle kalmıyor o şarkıya eşlik ediyordum. Benim de ruhumun kalmadığını düşündüğüm çok an olmuştu. Bazen gerçekten büyük bir savaşın ortasına itilmişim de oradan çıkamıyormuş gibi hissediyordum. Ki öyleydi de. Ben savaşı kazandığımı sandığım her an upuzun bir yol daha çıkıyordu önüme. Kan , nefret içinde darmadağın olmuş benliğim bu savaşta kendini korumaya çalışıyordu.

Şimdi önümde adaletin ve kötülüğün savaşını izliyordum. Herkesin sadece doğruları söyleyip kötülüğe gerçekleri savurmasını istiyordum. Bunu yapmak bazı insanlara çok zor geliyordu. Yalanlarla kendini kandırıp , kendi sonlarını getirmekten başka bir şey değildi aslında yaptıkları. Alahanlar mesela. Kendi kurdukları oyunun parçalarını gelip bizlere savurmaya çalışmışlardı. Başarmışlardı da ama unuttukları bir şey vardı. Adalet bir yere kadar yalanların yolunda iz bırakıp giderdi. Doğrular çıktığında ortaya bu sefer yalanlar mum misali sönüp giderdi.

Kendime hep söylüyordum bir şeyi. Yazgımda varsa eğer adalete uzanan elleri savurmak hiç şüphesiz yapardım bunu.Çünkü ne şeytanın kıskacı altında hüküm süren Poyraz Alahan sağlayabilirdi adaleti ne de her şeyle başa çıkmaya çalışan ben.

Aslan Gökalp'in ummadığım anda mahkeme salonuna girişi hepimizdeki sessizliği törpülemiş , ansızın dudaklarımızda bir şaşkınlık nidası yaratmıştı. Başına bir şey geldiğini , hatta kasten gelmeyeceği olasılığını da aklıma bir yere kazımıştım. Hani olurdu ya , tanıklık edeceği sırada zihninin içinde gezinen düşünceler ona barikat misali engel olur ve söyleyeceklerine damga vurabilirdi.

Açıkçası gergindim.

Gergin ama kulaklarımı son derece konuşulacaklara açmış şekilde onlara odaklanmakla meşguldüm. Hakim Bey ''Doğruları söyleyeceğinize şerefiniz ve namusunuz üzerine yemin eder misin?'' diye sordu ciddi bir ses tonuyla. Aslan Gökalp hiçbirimizin bakışlarına karşılık vermeyip sadece Hakim Bey'e ve karşısıyla ilgileniyordu. Hepimiz Aslan Gökalple beraber ayakta dururken''Yemin ederim.'' dedi duyulabilecek bir tonda. Ellerim buz gibi kesildiğinde nereye koyacağımı bilemedim. Ortamın gerginliği benim gerginliğimle birleşince ortaya hat safhada bir sessizlik vuracaktı neredeyse ama Hakim Bey buna son verdi.

'Neyse ki son verdi yoksa ben bile nefesimin sesini bu kör sessizlikte duyacaktım. ''Oturabilirsiniz.'' dediğinde el hareketiyle bunu destekledi.''İddianameye göre Emre Saruhan'ın öldürüldüğü gece durduğun binada karşıda bir hareketlilik fark etmişsin. Dürbünle baktığında sanık olarak iddia edilen Sinan Bilgin'i susturucu takılı silahıyla çatıda görmüşsün.'' Aslan Gökalp Hakim Bey'i onaylarken kanım damarlarımda donmuştu. Bu klasik bir konuşma gibi soğuk ses tonuyla söylense dahi insanın içini yakıyordu. Normal bir olaymış da her zaman yaşanıyormuşçasına dile almışlardı ama düşününce olayları gözlerimin önünde yaşıyordum. Saniyesi saniyesine , o karanlığı o acıyı ben çekmişçesine...

KARA GÜZ Where stories live. Discover now