Bölüm -14- ≈KABUS≈

Start from the beginning
                                    

"Tek tek gelin lan! Topunuzu keserim valla!" Duraksadım ve adamların 'Ne diyor bu salak?' dercesine bakmasına aldırmadan anlam karışıklığını düzeltmek adına konuştum. "Yani, hepinizi keserim!"

"Beyinsiz, ne işler karıştırıyorsun yine?" Bizden bağımsız gelen sesin sahibine döndüğümde Yankı'yla karşılaşmayı beklemiyordum. Iç sesim gözlerini şaşkınlıktan iri iri açmışken bir küfür savurdu.

"Bir sen eksiktin zaten. Her yerden fırlamasan olmaz sanki. Mantar mısın, insan mısın lan?" dedim öfkeme hakim olamayarak.

Güldü, yanıma gelip kolumdan tuttu ve beni arkasına çekti. Ardından adamlara dönüp konuştu. "Bakın beyler bu kıza ne yapmak istediğinizi bilmiyorum ama muhtemelen haketmiştir. Bu seferlik bunu unutmanızı rica edeceğim." Daha sonra bana döndü. "Beyinsiz, bu adamları kızdıracak ne yaptın?"

"Hiçbir şey!" dedim itiraz ederek. "Onlar benim önümü kesti!"

"Sen bir şey yapmadıysan neden o adamın burnu kanıyor?"

"Tamam!" dedim kabullenerek. "Tamam, ben yaptım. Ama geçerli nedenlerim vardı."

Gözlerini devirdi. Çete lideri gibi olan adam -ilk yumruk attığım arkadaş- o iğrenç gülümsemesini suratından silip konuştu.

"Bu kadar konuşma yeter. Şimdi kimsiniz siz, hangi cesaretle bu sokağa girersiniz?" Adam bize doğru yaklaşıp arada bir adım bırakıp dururken Yankı'nın arkasından çıkmış, yanına geçmiştim. Adam çok yavaş konuşuyordu ve bu sinirlerime dokunmaya başlamıştı. Sanki her kelimenin arasında nokta varmış gibi duraksayıp 2-3 saniye bekliyordu. "Bu kadar aptal olmanız için ne kad-"

Konuşması benim bağırmam ve ardından yumruğumu yüzüne geçirmemle son bulmuştu. Herkes şaşkınlıktan dilini yutmuş gibi oldu. Kimseden çıt çıkmıyordu. "Galiba öldü." dedi Yankı sessizliği bozup yerde yatan adama bakarken.

Bütün gözler bana döndüğünde aramızda anlamsız bir bakışma geçti. "Yok daha neler." dedim sessizliği bozarak. "Tamam, orantısız güç kullanıyor olabilirim ama o kadar da değil. En fazla bayılmıştır."

Yankı yere çöküp adamı dürtüklerken iç sesim bir ajan misali bunun kaçmam için bir fırsat olduğunu söylüyordu. Gözlerimi devirdim. Aldığım ani kararla arkamı dönüp koşmaya başladım. Omzumun üzerinden peşimden gelen var mı diye arkama baktığımda Yankı'nın peşimde olduğunu gördüm. Beni bir daha elinden kaçırmak istemiyor gibiydi. O hızlanıp aradaki mesafeyi kapatırken panikledim ve bacaklarıma iyice yüklendim.

Rastgele sokaklara sapıp onu atlatmaya çalışıyordum. Bir sokağa daha saptığımda hala peşimde olduğunu ayak seslerinden anlamıştım. Sokağın sonunda bir dönemeç vardı. Oradan dönersem bikaç adım sonrasında caddeye çıkacaktım. Bu sayede kalabalığın arasına karışıp izimi kaybettirebilirdim.

Omzumun üzerinden arkama baktığımda Yankı'nı dibimde olduğunu ve elini uzatmış uçuşan saçlarımdan beni yakalamaya çalıştığını gördüm. Hızla önüme döndüm ve tek şansı olan sokağım sonundaki dönemeçe baktım. "Hadi,hadi." diye fısıldadım dönemeçe yaklaşırken. Elimi duvarın köşesine koyup kendimi döndürecektim ki birinin saçlarımdan tutup beni geriye çekmesiyle yere düştüm ve köşeyi dönemedim.

Yankı beni saçımdan tutup ayağa kaldırdı. O da benim gibi nefes nefese kalmıştı. Bir süre soluklandı ve sonunda konuştu.

"Beni bu kadar uğraştırmanın nedeni neydi? Sonuçta yine yakalandın."

Bir ruh hastası gibi güldüm."Yakalanmadım."

Cevap vermesine bile fırsat bırakmadan dirseğimi karnına geçirdim ve saçlarımı ellerinden kuratıp koşmaya başladım. Köşeyi dönüp caddeye çıktığımda arkama bakmaya korkarak kalabalığın arasına karıştım. Insanlara çarparak ilerlerken umrumda olan tek şey Yankı tehlikesinden bir an önce kurtulmaktı. 

İyice kalabalığın arasına karıştığımda omzumun üzerinden arkama baktım. Açıkçası Yankı'yı görmeyi bekliyordum ama kalabalığın arasında koşuşturan kimseyi göremedim. Önüme döndüğüm sırada birine çarptım. Kafamı kaldırdığımda Yankı öfkeden kararmış okyanus mavisi gözleriyle bana bakıyordu. 

"Kızdın mı?" dedim yapmacık bir tatlılıkla. 

Hiç tepki vermeden suratıma bakıyordu. İç sesim buna aldanmamamı, bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu söylüyordu. Mantığım iç sesimin aksine herkesin ikinci bir şansı hakettiğini söylüyordu. İç sesim ve mantığım kavga etmeye başladığında onları bir kenara bıraktım ve hala sinirli olan Yankı'ya döndüm. 

"Bak, bilader. Ben bela istemiyorum. Kendi çapımda yuvarlanıp gidiyorum lan. Ne istiyorsun benden?" Sert yüz ifadesini bozup gülmeye başladığında havada uçuşan cümlelerimi yakalayıp önüme çektim ve her harfine kadar kontrol ettim. Komik bir şey mi söylemiştim? 

 Biz öylece sokağın ortasında dururken insanlar yanımızdan geçip gidiyordu. Yankı kahkahasını durdurmaya çalışırken cümlelerimi kontrol etmeyi bitirmiştim. Öfkeli gözlerle ona bakıyordum. " Bilader mi?" dedi ve tekrar kahkaha attı. İlk karşılaşmamızda da ona bilader demiştim, o da aynen şuanki gibi kahkahalara boğulmuştu. Dejavu hissi sinirimi bozarken ben de gülmeye başladım.

Ortam aniden yumuşamıştı. Fırsattın istifade ederek hemen konuya daldım. "Gidiyorum ben." 

Bir anda gülmeyi bıraktı. "Hayır." dedi net bir şekilde. "Sana mı soracağım lan?" dedim göğsümü gere gere horozlanıp. 

"Ona değil, bana soracaksın." dedi bizden bağımsız bir ses. Sesin geldiği yöne baktığımda Caner kalabalığın arasında durmuş, bize bakıyordu. 

"Tek tek gelin lan!" dedim elimi havada savurup. Havada savurduğum elimin Yankı'nın suratına çarpmasıyla bütün atmosfer bozuldu. "Gözümü çıkardın!" dedi Yankı gözünü tutarken. 

İnsanlar bir sirk gösterisi izler gibi bizi izliyor ve gülüyordu. "Dönün lan önünüze." dedim tekrar atarlanarak. Caner yanıma geldi ve kolumu tuttu. "Bizimle geliyorsun." 

"Bizimle geliyorsun." dedim sesimi inceltip onu taklit ederek. Ne kadar saçma göründüğümü fark edip kendi kendime gülmeye başlarken Caner beni sürüklemeye başlamıştı bile. 

Kolumu kurtardım ve gitmek için arkamı döndüm. Dönmemle Yankı'ya çarpmam bir oldu. Yanından geçip Caner'in beni sürüklediği yönün tersi yöne doğru ilerlemeye başladım. Daha birkaç adım atmıştım ki bir el beni durdurdu ve kollarımdan tutup beni havaya kaldırdı. Beni Caner'in yanına götürürken kendimi annesi tarafından taşınan bir kedi yavrusu gibi hissediyordum. Yankı beni Caner'in yanına geldiğimizde yere indirirken insanlar bıyık altından gülüyorlardı. 

Muhtemelen bizi akraba sanıyor, beni de söz dinlemeyen şımarık kız olarak görüyorlardı. 

Caner beni kolumdan tutup sürüklerken "Bir anlaşma yapmalıyız." dedi. 

"Kesinlikle." deyip onu onayladım. 

Beni her zamanki arabasına bindirirken anlaşmaya göre hareket etmeyi planlıyordum. "Nereye gidiyoruz?" dedim araba hareket ederken. 

"Şirinyer'e." dedi şöför koltuğundaki tanımadığım adam. 

"Yol uzun. Yat, uyu. Bir de senin homurdanmalarını çekemem." diye mırıldandı Caner dalgın dalgın camdan dışarıya bakarken.  

Yankı Caner'in yanında oturduğu için bütün koltuk bana kalmıştı. İyice yayılırken yapacağımız anlaşmayı düşünüyordum. Daha sonra bunları şimdi düşünmemin saçma olacağı sonucuna varıp kendimi uykunun kollarına attım. 

EROİNWhere stories live. Discover now