Bölüm -13- ≈KAÇIŞ≈

2.1K 102 8
                                    

Yaşadığım şey neydi bilmiyordum. Korku muydu? Yoksa endişe miydi? Bilmiyordum. 

Kağıdı hızla katladım ve yatağın üstüne attım. Aynı hızla kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açıp dışarıya bir adım attığımda sert bir şeye çarptım. Çarpmanın etkisiyle bir adım gerilerken Yankı şaşkınca bana bakıyordu. 

"Ne sert kafan varmış kızım. Göğsümü deldin." Daha sonra odaya ve benim hızla inip kalkan göğsüme baktı. "Ne yapıyorsun sen burada?"

"Ben," dedim ama devamını getiremedim. Yankı'yı itip odadan çıktım. Kendi odama girerken şakaklarımı ovuşturuyordum. 

Sonu gelmek üzere derken neyi kast ediyorlardı? Kimdi bu kağıdı gönderen? Benim Yankı'yla bağlantım olduğunu nasıl öğrenmişlerdi? Dertleri neydi? 

Kafamdaki sorulari bir kenara bıraktım ve banyoya girdim. Musluğu çevirip ellerimi buz gibi suyun altına soktum. Avucumun içine suyu doldurdum ve yüzüme çarptım. Yüzümü birkaç kez yıkadıktan sonra ellerimi lavabonun kenarına koydum ve aynadaki yansımama baktım. Su damlacıkları yüzümden, çene kemiğime doğru bir yol çizerek süzülüyordu. 

Siyah ve dalgalı saçlarım dağınıktı. Bunun yanı sıra siyah gözlerim bir kat daha koyulaşmış gibiydi. Yüzüm çökmüş, zayıflamıştım. 

Biri hızla odamın kapısını açtığında irkilerek banyo kapısına baktım. Ardından banyo kapısı da açıldı ve Yankı içeriye girdi. 

Ona kapısız yerden mi çıktığını soracaktım ki Yankı " Sen bu kağıtla ne bok yiyordun!" diye bağırıp lafı ağzıma tıktı. Elindeki kağıdı göz hizzama kaldırdığında kısık sesle bir küfür savurdum.

Kollarımı kavuşturdum. "Sana o kağıdı okumadan ölmeyeceğimi söylemiştim." dedim onun aksine sakin bir şekilde.

Elini öfkeyle saçlarının arasından geçirdi. "Beyinsiz, beyinsiz!" diye bağırdı arkasını dönüp banyodan çıkarken. Peşinden gittim, kapıyı açarken önüne geçtim ve araladığı kapıyı kapattım. Zoraki bir sakinlikle konuştum.

"Sakin olur musun ucubeciğim?" 

"Benimle hiç konuşmuyorsun. O kafanın içinde neler döndüğünü bilmek istiyorum."  dedi konuyu alakasız bir yere çekerek. "Kır, yık, bağır. Ama içine atma." 

"Bu seni ilgilendirmez." Sesim uyarı doluydu. 

Kafasını iki yana sallayıp beni kenara itti, kapıyı açıp odadan çıktı. Öfkeyle peşinden gittim. Alt kata indiğinde aniden durdu. Tam dibinde olduğum için hızımı alamayıp ona çarptım. Geriye doğru bir adım atarken alnımı ovuşturuyordum.

Omzunun üstünden bana baktı. "Okula gidiyoruz."

"Ne?"

"Okul," dedi alaycı sesiyle. " Hani şu öğretmenlerin onlarca gereksiz bilgiyi öğrencilerin beynine tıktığı yer." 

"Ne işimiz var orada?" dedim sitem eder gibi. 

"Git, hazırlan." dedi vurgulayarak.

Ayaklarımı yere vura vura üst kata çıktım. Odama girip kapıyı kırarcasına kapattıktan sonra dolabıma yöneldim. Üzerinde mutsuz suratın ağzı şeklinde 'smile' yazan siyah bir tişört, siyah bir pantolon ve bir çift siyah bot çıkarıp hızla üzerime geçirdim. Geldiğim gibi ayaklarımı yere vura vura aşağıya indim ve aynı şekilde odanın ortasındaki Yankı ve Caner'e doğru yürüdüm. 

"Aklınca beni protesto ediyor." dedi Yankı homurdanarak. Bu kadarı fazlaydı, artık sıkılmıştım. Ben onların kölesi miydim? 

Bu duruma en kısa zamanda son verecektim.

EROİNWhere stories live. Discover now