11°

1.6K 88 28
                                    

Yanında uyuyan güzel sevdiğinin saçlarını okşamaya bile kıyamıyordu Açelya. Güneşin düştüğü turuncu tutamlar gözüne mücevherden daha değerli gözüküyordu. Öpücüğüne bağımlı kaldığı dudakları dünya üzerinde görülmemiş bir mucizeydi sanki.

Ezgi ise izlendiğini hissetmiş gibi yavaş yavaş gözlerini güneşe alıştırdı. Ama ona vurgun kız hemen olayı fark ederek gözlerinin önüne elini koyup ona gölge oluşturdu.

"Teşekkür ederim."

"Güne senin sesinle uyanmak hayatımdaki dinlediğim en güzel melodi." Kızaran yanaklarını gizlemek için bakışlarını kaçırdığında dudaklarına küçük bir buse kondurdu.

"Kahvaltı 5 dakikadır hazır. Ama ben seni çağırmak yerine izlemeyi seçince kaldı."

"Delisin sen." Gülerek yatakta doğruldu ve mavi tutamları hafifçe çekiştirdi.

"Sana deliyim Ezgi Hanım."

"O zaman başarılı bir psikolog olup hemen seni iyi etmeliyim."

"Bunu kabul ediyorum." İkiside şen şakrak sofraya oturdu.

Kahvaltı sonrası beraber okula gittiklerinde bile güneş onlar için açmış gibiydi. Bu şehrin sokakları bu kadar güzel miydi diye düşündü Açelya. Ya bu gökyüzü? Bu kadar mavi ve özel miydi? Yoksa tüm bunlara neden olan yanındaki sevdiği miydi?

"Dersi dinle."diye fısıldadığında bile aşık olunası bir hali vardı Ezgi'nin. Sevdiğini dinleyerek derse odaklanmaya çalıştı sadece.

Tam 1 ay geçmişti o günden sonra. O itiraf üzerinden geçen bu günler ile Ezgi artık ona büyük adımlar atıyordu. Sırf bu yüzden bugünü özel kılmak istedi.

Okul çıkışında ona bahaneler uydurup gittiğinde Ezgi biraz bozularak başka bir arkadaşı ile kafeye gitti. Açelya bundan haberdar olduğu için hemen evi hazırlamaya başladı. Küçük bir pasta. Tam onun seveceği gibi. Mumlar, güller... Her şey hazır olduğunda heyecanla dört döndü evin içinde.

Saatler sonra kapı açıldığında içeri giren beden şaşkınlık ile baktı.

"Açelya bu ne?" Elini uzatıp onu salonun ortasına çekti.

"Ezgi ben seni hayatıma aldığım andan beri seviyorum. Seninle mutlu oluyor, üzülüyorum. Duygularım senin duygularının ucuna bağlanmış. Mutlu isen mutluyum sadece. Gözlerine bakarken bile içten içten eriyen, saçlarını öperken bile kokunu içime deli gibi çeken biri oldum. Sen benim bu hayatta değer verdiğim nadir kişisin. Bir dayım bir sen varsın benim hayatımda. Bu yüzden artık aramızdaki ilişkiye bir isim koyalım. Sevgilim olur musun?"

Ezgi bu sözlerin sahibine çoktan aşık olmuştu zaten. Ağlayarak ona sarıldığında dudakları hasretle  birleşti.

"Evet."dedi gülümseyerek. Bu artık ben de cesurum demesinin bir göstergesi gibiydi.

"Sen benim bu hayattaki en büyük mucizemsin. En güzel bakanımsın."

"Bu sözler ile ben çok şımarırım."dediğinde cebinden bir kutu çıkardı ve uzattı Açelya.

Ezgi heyecanla kutuyu açtığında içindeki çift bilekliğine hayranlık ile baktı. Renkli taşların oluşturduğu bilekliklerin birinde A, birinde E harfi olan taşta vardı. Açelya A olanı aldı ve Ezgi'nin ince bileğine taktı. Ezgi'de onu tekrarladı.

"Çok güzeller."

"Sen gibi değil ama."

"Aman be Açelya. Hadi pasta yiyelim."

"Ben önce dans ederiz diye düşündüm ama hemen keseyim pastayı." Ezgi telefonunu çıkarıp bir şarkı açtı. Pastaya uzanan kız gülümseyerek sevgilisine döndü.

Ayağa kalkıp birbirlerinin ellerini tuttular. Daha sonra Açelya ellerini ince bele sardı. Ezgi'de omuzlarına koydu ve belli bir ritim halinde dans ettiler. Müzik bitti, yenisi başladı ama onların umrunda bile değildi. Tek istediği bu kız ile sonsuza kadar mutlu olmaktı.

"Lisenin en güzel yanı seni tanımak oldu. Turuncu bir kedi gibiydin ve ben her gün sana daha çok aşık oldum."

"Benim güzel şirinem her gününü bana aşık olarak geçirmiş. Oysa ben farkında olmadım. Zor olmalı içinde tutmak."

"Bence değdi."diyerek omuz silkti.

"Bence de değdi." Mavi tutamları okşayarak yanağından öptü sevgilisinin. Gözü bilekliği kaydığında kıkırdadı.

"Çok romantiksin Açelya."

•••
Günler durmadan ilerliyordu ve bir sabah gelen telefon ile Ezgi çok heyecanlıydı. Arzu onu aramış ve lise arkadaşını özlediğini söylemişti. Derya'yı alarak onunla buluşmak istiyordu. Eski günlerin hatrına beraber vakit geçireceklerdi.

Uzun zaman oldu diye düşündü Ezgi. Oysa onlardan hiç ayrılmam sanıyordu. Ne olursa olsun hep lisedeki gibi kalırız diyordu ama o gün Açelya'nın peşinden gidince her şey değişti. Derya bunu kabullenmedi ve ona darıldı. Arada kalan Arzu ise kendine en yakın olanı, Derya'yı seçmişti. Fakat bir tarafı hep Ezgi ve Açelya ile birlikteydi.

"Bugün ne yapmak istersin sevgilim?" Elindeki kahve fincanının birini uzatınca Ezgi hemen aldı. Gözlerini kapatıp kahve kokusunu içine çekti.

"Senden sonra en sevdiğim koku."dedi gülerek.

"Benden sonra olmasına sevindim."

"Açelya ben sana bir şey diyeceğim."

"Tabii ki sevgilim söyle."

"Şey..." İki elinin işaret parmağını şirin bir şekilde birleştirince mavi saçlı ciddi bir şey geldiğini anladı.

"Şey?"

"Arzu beni aradı ve Derya ile geleceğini söyledi." O kadar hızlı söylemişti ki bir an ne olduğunu şaşırdı Açelya. Ama algıladığı şeylerin aslında Ezgi'nin dudaklarından çıkmamış olduğunu diledi.

"Derya'da mı gelecek? Ciddi misin sen? En son neler dedi bana Ezgi. O hangi yüzle gelecek?"

"Açelya bak haklısın ama gelmesin diyemedim. Belki özür dileyecek. Bir şans versek?"

"İstemiyorum! O kızı evimde istemiyorum." Hızla ayağa kalktığında Ezgi'nin yüzü asılmıştı.

"Peki sen odada olursun. Sonuçta bu ev sadece senin değil ve ben onların gelmesini istiyorum. Arzu'nun hatrı için ona kötü bir şey demeyeceğim ama sen benim hatrım için katlanamıyorsun."

Açelya pişmanlık ile yanına gitti ve kollarını beline sardı.

"Özür dilerim bebeğim. Sadece seni kırmasından korkuyorum. Ben alışığım ama sen değilsin bunlara."

"Yanımda olursan sorun olmaz." Yanağından öperek gülümsedi. Tek istediği her şeyin sorunsuz olmasıydı.

BENİ SEV|g×gWhere stories live. Discover now