35~KAÇIŞ PLANI~

212 13 1
                                    

Dün, bugün ve yarın...

Dün karanlıktı, bugün fazlasıyla karmaşık yarın ise kocaman, üstü örtülü bilinmezlikler. Ne olacağını ben bilmiyorum siz de bilmiyorsunuz, kimse bilmiyor.

Ve ben kim olduğumu da bilmiyorum. Evet, ben Maral Dinçer! Bazen güçlü ama ürkek, bazen güçsüz ama cesaretli. İyiyim ama kötü olduğumu da hissediyorum. Tek bir kalıba sokamıyorum kendimi çünkü belli bir karakterim yok. Bu yaşıma kadar herkes beni sevsin istedim. Kimse canımı yakmasın. Aslında mesele sevilmek değildi. Mesele yalnız ve huzurlu olmaktı.

Sustum. Sustum. Sustum.

Ne kadar süre sustum bilmiyorum. Belki salise kadar kısa bir süre belki saniyeler kadar. Öyle bir sustum ki sanki günlerce olduğum yerde mıhlanmış bekliyordum. Aklımdan bir sürü şey geçiyordu. Kendimce ucuz ama net bir cevap arıyordum. Gerçeği belki anladım ama şüphelerim vardı. Sanırım biraz korktum veya endişeliyim.

Gözlerimi kapadım. Yüzümün birçok şaşkınlık ifadesi aldığını hissedebiliyordum.

"Lütfen, artık gel benimle? Sana her şeyi anlatacağım ama şu an zamanımız yok." çok korkunç bir kabustan uyanmış gibi göz kapaklarımı aralayıp duvardaki saate baktım. Onunla gitmem için sadece 30 saniyem vardı. Düşünmek için ise harcayacak tek bir saniyem bile yoktu.

Büyük ama çekingen adımlarla pencereye ulaştım. Sanki başka bir çarem yoktu.  Haberim olmayan bir şeyler dönüyordu ve benim her şeyi öğrenmeye ihtiyacım vardı. Belki yaptığım çok tehlikeliydi ve bu adam bana yalan söylüyordu ama ben akıllanmaz bir kadındım.

İpi belime dolayıp "Şimdi pencereden dışarı çık. Korkmana gerek yok bana bağlısın, düşmen imkansız." zamanım olmadığı için hemen dediğini yapıp önce tek bacağımı dışarı sonra da tüm bedenimi çıkardım yüzüm ve vücudum hala odaya dönüktü. Dikkatli bir şekilde arkamda beni aceleci bir şekilde bekleyen adama döndüm. On santimetrelik bir mermerin üstünde parmaklarımın ucundaydım. Ayaklarım çıplaktı. Mermerin soğukluğu beni titretti. Alanım dar olduğu için saliselik bir sürede yere baktım. O kadar yüksekti ki özgürlüğün tadını almıştım adeta.

Kapının açılma sesiyle bakışlarım arkamdaki pencereden kapının olduğu tarafa gitti. Ve aynı anda adam tek kolunu belime dolayıp diğerini de ipten tutarak aşağıya çekti ikimizi birden. Tam zamanında!

Diz kapaklarımdan aşağısını havaya kaldırdım. Kollarımı da havaya kaldırdım. Bu tahmin ettiğimden çok daha eğlenceli ve cesaretliydi. En önemlisi ise özgürlüğün tatlı tadını almıştım. Nihayet ayaklarım yere değdiğinde adamdan ayrılıp belimdeki ipi çözdüm. Üstündeki dizlerinin biraz üstünde duran siyah kabanı çıkarıp bana uzattı. Üstümde hastane kıyafetleri vardı. Bir şey demeden hemen giydim. Tam diz kapaklarıma denk geliyordu.

"Beni takip et ve rahat ol dikkat çekmeyelim." hızlı ama rahat adımlarla ilerliyordu. Bende onun tam yanındaydım. Benden yirmi santimetre kadar uzundu. Bir doksana yakın olmalıydı. Hastanenin arkasından yan tarafına geçtiğimizde gerildim. Sadece birkaç metre sonra hastanenin önünde olacaktık.

"Birkaç dakika sonra bizi her yerde aramaya başlarlar. Başını biraz yere indir. Her yerde kamera var. Yüzümüzü tanımazlarsa bu bize zaman kazandırır. Hastanenin önünde yirmiye yakın polis var. Tuhaf davranma. Endişelenecek hiçbir şey yok. Hastaneden birlikte çıkacağız sonra bir sokak ötede bizi bekleyen araba var."

"Tamam." sadece gergindim. Sonunda hastanenin önüne geldiğimizde göz ucuyla yan tarafımı izledim. Polis araçlarındaki yanan sönen kırmızı mavi ışıklar, kenara köşeye dağılan polisler. Ben bu kadar tehlikeli miydim? Bu kadar insan benim nöbetimi mi tutuyordu?

"İyi geceler efendim." tanımadık bir sesle yanımdaki adam durdu. Onunla beraber bende durdum. Başımı hiç kıpırdatmadan önüme duran karşımdaki adamın siyah çizmelerini izledim. O polisti!

"İyi geceler."

"Kimliklerinizi alabilir miyim?" damarlarımdaki kanın çekildiğini hissettim. Şimdi ne olacaktı? Hiçbir şey göründüğü kadar basit değildi. Yanımdaki adam hala aynı umursamaz ses tonu ile "Elbette." diyerek elleriyle pantolonun cebini karıştırdı. "Buralarda bir yerde."

"Hanım efendi sizde lütfen." yavaşça yutkundum ne yapacağımı bilmiyordum.

"Hey! Maral Dinçer yok! Kaçmış!" yüzümü buruşturdum. Önümdeki polis küçük bir adım daha atarak bize yaklaştı.

"Hanım efendi şapkanızı indirin. Şimdi hemen!" elim yavaşça havaya kalktı tüm diğer polisler dağılmış beni ararken aslında biri beni bulmuştu. "Ah! İşte buldum. Buyurun memur bey kimlikler!" umursamaz ses tonu beni şaşırtmıştı.

Kaşlarımı kaldırarak yanımdaki adama göz ucuyla baktım. Oh! Olamaz! ''Şimdi önümde yürü yoksa seni vururum! Biliyorsun artık kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadı değil mi?"

"Tamam. Tamam sakin ol!" polis bize arkasını dönüp yürümeye başladı. Bizde arkasından. Hastane bahçesinin kapısından çıktığımızda derin bir nefes aldım. Artık buradan uzaklaşmak ve daha fazla polis görmemek istiyordum. "Sola dön."

Hastaneden artık çok uzaklaşmıştık öyle ki binalardan görünmüyordu bile.
Kimsenin olmadığı sakin ve dar bir sokağa girdik. Önümüzde siyah vip araba vardı. Kapısı biz yaklaştıktan sonra açıldı. "Şimdi biz gidiyoruz ve sen hiçbir şey görmemiş gibi yapacaksın diyeceğim ama sokağı döner dönmez elin telefona gidecek değil mi? O yüzden telefonu yere at."

Polis dudaklarını sıkarak ön cebinden telefonu çıkarıp yanımdaki adamın önüne fırlattı. "Ah! Hayır sen de daha fazlası olmalı." polisin dudakları kapalı olmasına rağmen dişlerini sıktığını görebiliyordum. Önümüze telsiz attığında yanımdaki adam önündeki her iki telefonu da ayakkabısıyla ezdi. "Artık istediğini yapabilirsin. Özgürlüğün tadına sen de bak memur bey!"

Araca geçtiğinde bende arkasından araca geçtim. Galiba bu sefer rahat bir nefes alabilirdim. Kapı kapandığında şoför hızlı bir şekilde dar sokaktan anayola çıktı.

Araç yeniden geldiğimiz yöne yani hastaneye yaklaştığında soran bakışlarımı karşımdaki adama çevirdim. Sadece gülümsedi ve arkasına yaslandı.

Hastanenin önünden geçtiğimiz sırada camların siyah olmasına rağmen yere doğru eğildim. İşimi asla şansa bırakamazdım.

Hastaneyi bir kilometre kadar uzakta bıraktığımızda araba ışıklandırması az olan bir parkın yanında durdu. Kapısı açıldığında adama baktım. Oda önce bana sonra da arabaya önce siyah bir sırt çantası sonra da kendini hızlı bir şekilde atan adama baktı. Bende bakışlarını takip ettim.

Onu, onu tanıyordum!!!

🌀Eee bölüm hakkındaki yorumlarınız?

🌀Sizce kim arabaya binmiş olabilir?

🌀Maral'ı hastaneden kaçıran kim tahminler?

🌀Sence hikaye akışı nereye gidiyor?

🌀OY vermeyi unutmayalım lütfen. Her bölümde hatırlatmaya gerek yok ama maalesef bazen unutuluyor.      

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 19, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

HAYKIRIŞWhere stories live. Discover now