33~YALAN ÇUKURU ~

223 50 37
                                    



İyi Okumalar...

Korku asla yapamayacaklarını sana zevkle yaptırır.
İşin kötüsü buna kendi rızanla kabullenirsin, canının yanacağını bile bile.

"Beni dinle sadece göz yanılması tamam mı? Hem şimdi aklıma geldi ağaca bağlı salıncak vardı onun gölgesi de olabilir."

Dudaklarımı birbirine bastırarak kafamı iki yana salladım. Karanlık beni korkutuyordu sanki hemen arkamda biri vardı. "Işıkları açmak istiyorum Koray."
Derin bir nefes verdiğinde telefonu kapatacakken "Tamam aç, bir şey olmadığından emin ol sonra kapat ve sadece uyu tamam mı?"

Telefonu kapatıp elimi önüme siper ederek duvarda lambanın düğmesini aradım.
Sonunda bulduğumda ışıkları açıp hızlıca etrafımı tarayarak gereksiz yaptığım kuruntumdan kurtulmaya çalıştım.
Her yer yine aynı duruyordu. Tehdit edici herhangi bir unsur yoktu. Nefesimi dışarıya seslice üfleyip içimde kalan korkuyu dışarıya bıraktım.

Hızlı hareketlerle yarıya inmiş mumu yakıp tekrardan hiç istemeyerek ışıkları kapatıp gökyüzünün karanlığında önce bu ev sonra da ben kayboldum. Olay buydu aslında değil mi? Biz insanoğlu bu koskoca dünyanın içinde kaybolmuş varlıklardan başkası değildik.

Yine karanlık çökünce içimde rahatsız edici kıpırdamalar oluştu. Az önce burada benimle birlikte birisinin daha olduğu zihnimde yaramazca dolaşıyordu ama aydınlıkta olunca bu düşünce kaybolmuştu.
Şimdi ise yine sinsice var oluyordu.

Gerçi karanlık bazen tek huzur kaynağım olurken bazen de öyle bir korkunç oluyor ki.. Mesela gece gece asla tuvalete gitmem ya da elektrikler kesilince yorganımın altına girerim. Sanki biri beni izliyormuşçasına ürkerdim. Aranızdan bana katılanları duyar gibiyim. Şimdi de öyleydi aslında..

Zihnimi boşaltmaya çalışarak mumun ışığında merdivenlere yöneldim. İki basamak atmıştım ki dışarıdan gelen uğursuz dal kırılma sesiyle olduğum yerde mıhlandım.

"Bu çok normal. Rüzgar deli gibi esiyor."

Dıştan söylediğim bu cümleyi kafamda tekrarlarken yine basamaklardan çıkmaya başladım ta ki yine o sesler gelinceye kadar.
Çıktığım dört basamağı inerek minik adımlarla siyah perdeye doğru ilerledim.

Belki dışarıya bakarsam gereksiz huzursuzluğumu biraz olsun dindirebilirim. Yavaşça perdeyi araladığımda beklediğim manzara ile karşılaştım. Havada delice uçuşan yapraklar, düşecekmiş gibi sallanan ağaçlar, kapkara bir gökyüzü...tek bir yıldız bile gözükmeyen.

Cama yapışan büyük damlaların bazılarının inatla cama tutunması ve pes etmişlerin hızlıca camdan düşmesini izledim. Ilık nefesimin camda bıraktığı buharı işaret parmağımla sildiğimde karşılaştığım görüntü karşısında istemsizce kısa bir çığlık attım. Yüreğimin yerinde zıpladığına yemin edebilirim.

Parmağım yavaşça aşağıya kaydığında pencerenin yansımasından birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. Sanki bu gördüğüm tanıdığım adam değildi. "Tekrardan merhaba tehlikeli kadın!" ayaklarımı birbirinin üstüne getirerek oynamaya başladım. Hâla buraya gelip beni bulmasının şokundaydım.

"Bu sefer seni kurtaracak kimse yok!" kolumdan sertçe kavrayıp kendine döndürdüğünde iki elimle onu itip kaçmaya çalıştım ama beni tekrar tutup koltuğa attı.
Bu görüntü bana çok tanıdık gelmişti.

"Bugün, senin yüzünden büyükannemi gömdüm ve sayende öğrenmem gerekenleri öğrendim." benim önümde eğildiğinde psikopatça gülümseyip "Kefeninin içine bana yazmış olduğu mektubu da buldum. Benden hep bir şeyler saklardı bunu biliyordum ama üstüne gitmedim onu incitmemek için. Üzerine ağlamış yazarken belli, iz kalmış. Bilmediğim o kadar çok şey varmış ki! Babamı sıradan, Seymenlerde çalışan bir bekçi sanırken meğerse Yavuz Seymen'in seri katil olarak tuttuğu, aşağılık bir pislik olduğunu öğrendim. Sadece ben ve Hira'yı kapı önüne atmamış yani! O bir katilmiş!" hızlıca ayağa kalkıp eline gelen ilk vazoyu yere attı. Vazo parçalara ayrılmış bir şekilde ayaklarımın dibine yayılırken bakışlarımı onun gözlerine çıkardım. Çok öfkeliydi ve bu saf öfke şimdilik bana ait değildi.


HAYKIRIŞOnde as histórias ganham vida. Descobre agora