25. Bölüm

1.1K 90 29
                                    

Bir hafta... Koskaca bir hafta... Attığım mesajdan sonra, Jisoo bir sürü mesaj yazmıştı. Fakat hiçbirini okumadan siliyordum. Her dakika başı aramasından rahatsız olup numarasını engellemiştim. Bu seferde başkalarının numaralarından arıyordu. En sonunda numaramı değiştirmiştim.

Jisoo'yu hayatımdan çıkardıktan sonra pek çok şey değişmişti. Mesela bir haftada üç kilo vermiştim. İştahım gelmiyordu. Yemek yesem bile tadını  alamıyordum. Bende bu kadar iz bırakması hiç adil değildi. Oysa ki ben ona dokunmaya kıyamıyordum. Kalbimi derinden acıtsa bile ben onu çok özlüyordum.

"Hyung! Artık yemek yer misin?!" diye bağırdı kapının arkasından bağırdı Sehun. Üyelerin hiç birine asıl gerçek olayı anlatmamıştım. Sadece Jisoo ile ayrıldığımızı biliyorlardı. Fakat asıl nedenini söylememiştim. Bu yüzden benden öğrenemediklerini gidip kız arkadaşlarına soruyorlardı fakat onlarda bilmediklerini iddia ediyorlardı.

"Tamam, sadece kapıyı açsan olmaz mı?" diye sordu. Hiçbir cevap vermedim. Sehun sorusuna yanıt alamayınca kapıya daha sert vurmaya başladı.

"Yah! Sizin yüzünüzden bir depresyona giremedim!" diye isyan ettim.

"Pekala, o zaman seni yalnız bırakıyorum" dedi ve çok geçmeden sesler kesildi. O sırada telefonum çalmaya başladı. Telefonumu elime aldığımda arayanın Joohyun olduğunu gördüm. Numaramı nereden bulmuştu?

Aramasını göz ardı edip meşgule attım. Kimseyle konuşmak şu an için gerekmiyordu.

......................................................................

"Unnie?" diye odama girdi Jennie. Cevap vermedim ama yanıt istediğim belliydi.

Jennie ağzını büktü. Yatağıma oturdu ve ellerini yanaklarıma koyup baş parmağıyla kurumayan göz yaşlarımı sildi.

"Unnie, sen ağlamazsın. Neyin var söyle" dedi Jennie. Konuşmadım, çünkü içimi dökseydim sadece bir süreliğine  rahatlayacaktım fakat acım asla dinmeyecekti.

Kafamı, Jennie'nin omzuna koydum. Ağlamaya devam ettim. Jennie kollarını bedenimde kenetledi.

"Ben büyük bir hata yaptım. Onun duygularıyla oynadım. Oyun bitince canım acımaz sandım ama ölüyorum galiba" dedim.

"İstediğin zaman anlat ama yeter ki anlat" dedi Jennie. Geçmişe indim.

{~flashback~}

"Eğer ortaya sevgililik skandalı atarsak her iki fandomdan çekeriz" dedi başkan Hwang. Bu kadını bazen anlamak zor geliyordu. İki gün önce programdan ayrılmamı söylüyor şimdi de programa devam etmem için saçma bir teklif sunuyor.

"Başkanım, ben bunu hayranlarıma yapamam. Düpedüz yalan" dedim. Başkan Hwang gözlerini devirdi. Yah! Ciddiyim ben başkan Yang'ı istiyorum!

"Anlamıyorsun galiba Jisoo? Artık netizenler idol ilişkilerinin şirket oyunu mu yoksa gerçek aşk olduklarını kolayca anlayabiliyorlar. Bu yüzden ben sana Junmyeon'a aşık olman için emrediyorum" dedi.

Kafamı iki yana salladım. Hayır yapamam... O beni gerçekten de seviyor ama ben...

"Olmaz yapamam, bu şeytanca!" dedim netçe.

Bayan Hwang elini sertçe masaya vurdu. Korkudan zıplamıştım.

"Bak Jisoo, YG şu an yerden bitme bir şirketten başka bir şey değil. Cube'un bile ayda kazandığı kazanç bizimkinden yüksek. Şu an ki tek derdim YG'nin kazancını eskisinden daha yukarı çıkartmak. Şunu bil ki bir gram kârda bile şeytanlık yoktur. Ya şu an emrime düzgünce uyarsın. Ya da sonuçlarını öğrenmek istemezsin"

Boğazımda ki yumruyu yuttum. Yapabilir miydim? Kalp kırabilir miydim?

Kafamı onaylarcasına sallayıp sesizce koltuktan kalktım. Ardından odadan çıktım.

{~flashback~}

Jennie'ye tek nefeste her şeyi anlattım.

"Ne yani? Junmyeon'a olan aşkın şimdi yalan mıydı?" diye sordu. Kafamı iki yana salladım.

"Hayır... Ben onu gerçekten de seviyorum" dedim. Jennie ofladı. Kafamı omzundan kaldırdı ve ellerini yanaklarıma koyup yüzüne bakmamı salladı.

"Unnie! Bana bak, eğer cidden Junmyeon oppayı seviyorsan git! "

"Nereye?" diye sordum. Jennie gözlerini devirdi.

"Junmyeon'un yanına?" dedi. Hakikaten, neden bunca zamandır EXO yurduna gitmek aklıma gelmemişti? Hızlıca ayağa kalkıp üstüme en kolay şeyleri geçirdim. Ardından kimseyi görmeden EXO yurduna adeta uçtum.

...

Birkaç sorunu atlattıktan sonra yaklaşık yirmi dakika da EXO yurduna gelmeyi başarmıştım. Kapıya vurmuyor adeta yumrukluyordum. Sonra zile basma fikri aklıma gelince zile sertçe basmaya başladım.

"Dur yavaş! Kırdın zili! Soo Man bir daha zil yaptırmaz"

Kapıyı açıp bana bağıran Baekhyun'a döndüm.

"Junmyeon Hyung bizi bile görmek istemiyor. Yani benim gibi bir yakışıklı bir çocuğu bile görmek istemiyor. Yani boşuna geldin Jisoo" dedi Baekhyun.

"Lütfen Baek. Görmeme izin ver" dedim yalvararak. Baekhyun bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı.

"Seni engellemedim... Git görde içeri girmen zor olur" dedi. Ardından içeri geçmemi söyledi. Baekhyun'un dediklerine kulak asmadan Junmyeon'un odasına koştum. Kapıyı tekrar yumruklamaya başladım.

"Junmyeon! Kapıyı aç lütfen! Lütfen beni dinle!"

"Orada değilim Jisoo"

Arkamdan gelen sese döndüm. Bu Junmyeon muydu cidden? Zayıflamıştı, göz altı torbaları belirgenleşmişti, uzun süre yüzüne bakım yapmadığından yüzündeki izleri belli oluyordu ve dudakları da çatlamıştı. Gözlerinin içi kıpkırmızıydı. Büyük ihtimalle banyo yapmadığımdan ve uyuyamadığından ayakta duracak hali bile yoktu.

Gözlerim dolmuştu. Ona zarar vermiştim. Koşarak sarıldım ona. Banyo yapmadığı için kokuyordu ama bunun benim için bir önemi yoktu. Sadece kollarında olmak da benim için yeterliydi.

Saniyelerce öyle durduk. Junmyeon bana sarılmıyordu. Ben sarılıyordum.

"Git..."

Junmyeon'u umursamadım. Sarılmaya devam ettim.

"Git Jisoo.. "

Umursamadım.

"Uzak dur benden Jisoo!" diye bağırdı. Kollarımı ondan çektim.

"Git!"

Kafamı iki yana salladım. Gözlerimden akan yaşlar yanaklarımdan çeneme doğru yol alıyordu.

"Lütfen git!"

"Git dersen giderim, gel dersen de gelirim ama şu an gidersem asla gelmeyeceğim" dedim.

"Git sadece, zarar veriyorsun bana" diye fısıldadı. Kafamı yere eğdim. Junmyeon bana doğru adım atıyordu. Önümde durdu. Eliyle çenemi kaldırdı. Gözlerine kenetlediğinde bir daha bana böyle bakmayacağını düşündüm. Baş parmağıyla göz yaşlarımı sildi. Ellerimi yanaklarına koydum. Solmuşlardı... Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Çatlayan dudaklarımı dudaklarıma örttü. Son kezmiş gibi öpüyordu. Evet, belkide son kez öpüyordu...

Dakikalar süren öpüşmemizi sonlandırdı.

"Hoşçakal Jisoo" dedi ve omzunu omzuma çarparak odasına girdi.

İki bölüm üst üste yayımladım. Bir süre bölüm atamayabilirim. İyi okumalar.

We Got Married - JihoWhere stories live. Discover now