11. Bölüm

1.6K 118 33
                                    

"Junmyeon?"

Joohyun'un sesiyle ona döndüm. Terlemişti, pratikten sonra ara vermiş olmalıydı.

"Ne var?" diyerek sert bir cevap verdim. Joohyun affalandı.

"Neyin var? Sadece geçen gün verdiğin karardan emin misin diye sorucaktım" dedi. Kahretsin, ona o kadar aşık olmuştum ki eskiden  her hali beni deli ediyordu. Fakat kalbimden derin bir ses asıl yolun Jisoo olduğunu söylüyordu.

{-flashback-}

Jisoo'yu istemeyerek de olsa etmiştim. Jisoo biraz hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Ona dönmek istiyordum. Ama bedenim beni Joohyun'a götürüyordu.

Joohyun boş odada ağlıyordu. Kapıyı açıp hafif aralayıp, bedenimin yarısını soktum.

"Joohyun? İyi misin?" diye sordum. Joohyun yaşlı gözlerle bana baktı. Bu Joohyun'u ağlarken ilk görüşmek değildi. Defalarca onu ağlarken görmüştüm. Onu teselli etmeyi de severdim. Her ağladığında canımın yandığını hissediyordum ama bu sefer herhangi bir sıkıntı hissetmemiştim. Belki de Jongin haklıydı. Belki de Joohyun'a karşı hissetmiyordum.

Joohyun'dan herhangi bir cevap alamayınca yanına oturdum ve onu kendime çekip sıkıca sarıldım. Hayır, sadece dostça sarılmaydı.

"Ben, aşık olmuştum ilk defa" dedi Joohyun. Seokjin'den bahsettiği belliydi. Ayrılmış olmalılardı.

"Bende ilk kez aşık olmuştum. Fakat aşık olduğum kızın Seokjin ile pratik odasında birlikte görünce ondan vazgeçmeye karar verdim"

Stajyerlik zamanımdan bugüne kadar tuttuğum sırrı gün yüzüne çıkarmıştım sonunda. Tam da Joohyun'dan vazgeçtiğim an.

Joohyun tam birşey diyecekken işaret parmağımı dudaklarına götürdüm.

"Şşş, bu konu hakkında konuşma. Bitti, artık gelecekte anlatacağım bir masal" dedim. Vazgeçtim çünkü. Ona karşı en ufak birşey hissetmediğimden emindim. Joohyun ağlamasına devam etti.

"Çok canım yanıyor Junmyeon" dedi. Joohyun'a daha sıkı sarıldım. Kesinlikle sarılmamda hiçbir duygu yoktu.

"Tamam, sakinleş Joohyun" diye teselli ettim. Eminim ki bu teselli bir işe yaramayacaktı.

"Ben Seokjin'i unutmak istiyorum" dedi Joohyun. Ne demeye çalıştığını anlamıştım. Falan ona ihtimal vermek istemiyordum.

Joohyun benden yavaşça ayrıldı. Gözlerine baktım. Hayır, sadece sıradan iki gözdü. Birşey hissetmiyordum. Hiçbir derinlik yoktu.

Ardından Joohyun ellerine omuzlarıma koydu. Yavaşça yüzünü benim yüzüme yakınlaştırdı. Ben daha ne olduğunu anlamadan dudaklarıma yapıştı. Bana hiçbir şey hissettirmiyordu. Karşılık vermiyordum. O sırada kapının aralığından bizi izleyen bir çift göze rastladım. Derin simsiyah gözler... Jisoo'nun kapının aralığından izlediğini fark edince Joohyun'u ittim. Kapıya tekrar baktığımda gitmiş olduğunu fark ettim.

"Üzgünüm Joohyun. İkimizde birbirimizi sevmiyoruz. Bunu yapamam. Hem sana hem de Jisoo'ya" dedim ve odadan çıktım. Gözlerimle Jisoo'yu aramaya başladım. Yoktu... Yine gitmişti. Gitmişti...

We Got Married - JihoWhere stories live. Discover now