17. • Rüya Kâhini •

16.3K 1.4K 145
                                    

Mensis

Uçuşan tüller açık kapıdan dışarı taşıyordu. İçerideydi, hissediyordum. Ona ilk kez bu kadar yakın duruyordum ve bu tuhaftı. Kanatlarımı sessizce çırpıyor ve havada kalmaya devam ediyordum. Ne yapmak istediğim konusunda kararsızdım.

"Neredesin Mensis?"

Evelyn'in sesini zihnimden uzaklaştırdım. Biraz olsun kendime kalmalıydım. Yakınlarda Ashriel'in varlığını da hissediyordum, uykudaydı. Nadiren uyuyordu. Hazinesini korumak için... Gülümsedim. Acaba çok sevgili kardeşim tüm çabalarının boşa olduğunu ve harekete geçmek için yalnızca vaktini beklediğimi bilseydi ne yapardı?

Başımı yana eğip terasa doğru baktım. Onu görmek istiyordum. Birkaç kez zihnine uzanma fırsatı bulmuştum ancak uzun süredir bunu yapamıyordum. Ashriel'le aralarında olan bağ bunu engelliyordu. Daha şimdiden kan paylaşımında bulunmuşlardı. Sinir bozucuydu. Derler ki bir İmperium'un kanı çok kudretlidir. İçen, şehvetten deliye dönerdi ancak zehirdi en nihayetinde. İçebileceğim tek İmperium kanı yalnızca biraz uzağımdaydı. Hem... Onu şimdi burada öldürmek istesem bana ne engel olabilirdi ki? Sonra da kanıyla ne istersem onu yapabilirdim. Dişlerim sivrileşmeye başladığında keyifle gülümsedim. Yavaşça terasa inerek kanatlarımı sırtımda topladım. Malikânenin çevresindeki tılsımlar ya da cadı oyunları beni hiç rahatsız etmemişti. Geçişim sorunsuzdu. Ashriel bunu bilseydi ne yapardı acaba? Uyumaya devam edebilir miydi?

Açık teras kapısından içeri girdiğimde odaya hâkim olan koku, duyularımı olduğundan daha keskin hale getirmişti. Elismera hiç şüphesiz çok güzel kokuyordu. Çiçeklerin kokusu bahşedilmişti ona. Dört direkli karyolada uzanmakta olan kadına yaklaştım. Saçları yastığa saçılmıştı. Benimkilerle aynı renge sahip kanatları altında kalmıştı, sabah uyandığında muhtemelen canı yanacaktı. Ondan yayılan gücü iliklerime kadar hissediyorum, ağız sulandırıcıydı. Üzerine doğru eğildim.

Gücünü saklamayı öğrenmelisin küçük peri...

Kokusu daha yoğundu şimdi. Ashriel şanslı piçin tekiydi, bu kadınla yakın olma fırsatına erişmişti. Ruh eşleri gerçekten de karşı konulmazlardı. Bunu yaşayana dek anlamamıştım. Ona dair hissettiğim en belirgin his doğduğu gündü, bunun dışında her şey silikti ancak şu an çok farklı hissediyordum. Onu koruyup kollamak ve benim kılmak istiyordum. Başımı iki yana sallayarak gerçeklerle yüzleştim, bu olmayacaktı.

Aralık dudakları tuhaf bir şekilde kıpırdıyordu, sanki uykusunda konuşuyordu. Peki ne görüyordu?

Usulca zihnine süzüldüğümde yemyeşil bir ormanla karşılaştım. Sinir bozucu derecede huzurluydu ama bir şeyler yanlıştı. Bu kadın burayı rüyasında göremezdi. Burası, Routhelia toprağıydı. Bir tür duru görüş yeteneğine mi sahipti?

"Ashriel?" dedi biri. Başımı sesin geldiği yöne çevirdim ve bana doğru yürümekte olan Elismera'yla karşılaştım. "Kanatlarına ne oldular?"

"Yalnızca rüya," diyerek bakışlarımı kaçırdım.

"Öyleyse o yerde yatan kim?"

Yerde yatan kişinin bedeni kanla kaplıydı. Kanatları kırılmıştı ancak kanın içine bile batsa kanatlar bu kadar kırmızıya boyanamazdı. Yerde yatan... Yerde yatan bendim!

Yerde yatan benin yanına Elismera yaklaştı. Ancak görüntü silikti ve Elismera hemen yanımda dikilirken bu nasıl olabilirdi? Bakışlarımı ona çevirdim. "Bu da nedir?"

"Hiçbir fikrim yok!"

Hayali Elismera hayali Mensis'e kanını sundu, kestiği bileğinden akmakta olan. Mensis ayaklandı, kırılan kemikleri büyük bir çatırtıyla yerine kaynadı. Etrafa yoğun bir güç yayıldı.

"Bu gerçek değil!" dedim tedirginlikle. "Bu gerçek değil!"

"Elbette değil," dedi Elismera. Önümüzdeki görüntü silikleşti ve her yer karardı. "Ama bu bir rüya da değil."

"O halde nedir?"

Gülümsedi. Gözlerindeki alaycı ifade sinirlerimi bozmuştu. "Biliyorsun."

"Ama bunu hatırlamayacaksın, değil mi?"

Başını salladı ağır ağır. "Evet."

"Görüşmek üzere Elismera."

"Görüşeceğiz, Mensis. Ölümün eşiğindeyken hem de."

Zihninden çıkıp ondan uzaklaştım. Terasa gittim. Bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Demek küçük perimiz bir rüya kâhiniydi ve hatırlamadığı için bunları kimseyle paylaşamıyordu. Bu yetenek nadirdi, asırlardır kimsede görülmemişti. Fark edilmesi uzun sürüyordu çünkü kişi hatırlamıyordu. Zihnine girip rüyasını onunla paylaşacak birine ihtiyaçları vardı, görüşleri aktarabilmek için. Hatırlayan birine, bir eşlikçi ya da elçiye.

Elismera, gittikçe daha ilginç biri olmaya başlamıştı.

"Mensis..."

Evelyn'nin zihnimdeki varlığı sinirlerimi bozuyordu. "Ne var?"

"Endişen nedir? Hissediyorum."

"O kadın... Elismera, fazla özel."

"Sana oraya gitmemeni söylemiştim," derken sinirlendiğini hissetmiştim.

"Onu görmeliydim."

"Geri dön artık."

Havalanarak gecenin karanlığına karıştım. Aklım benimkiyle eş ruha sahip olan kadındaydı. Güzeldi ve hiç şüphesiz özeldi. Tazecik bir çiçek gibiydi ve ne yazık ki dalından koparılacaktı.

Evelyn tekrar zihnimi istila etti. "Orada ne oldu Mensis?"

Belki de ilk kez annemden bir sır sakladım ve düşüncelerimi görmemesi için onları sakladım. Sadece zihin bağımızı sürdürdüm. "Bir şey olmadı, eve geliyorum."

Karanlık BağWhere stories live. Discover now