12. • Güçlü istek •

17.9K 1.7K 262
                                    

Yol boyu Lucian beni taşımıştı. Çok uzun süre uçmuştuk. Yere indiğimizde dikkatle çevreme baktım. Ashriel'in varlığını hissediyordum. Her yerde kan vardı. Beyaz karların üstü kanla kaplanmıştı. Etrafa saçılmış cansız bedenler, hâlâ can çekişenler... Hepsi de Gölge İblisleri'ydi. Çok fazlaydılar. Ashriel hepsiyle nasıl tek başına savaşmıştı?

"Yakınlarda," dedim. "Ama zihnini hissedemiyorum. Beni dışarıda bırakıyor."

"Ashriel onları buraya çekip hepsini öldürmüş," dedi Lucian. "Yani, neredeyse hepsini."

"Burayı hatırlıyorum," dedim. "Burayı rüyamda görmüştüm."

"Sığınaklara çok yakınız. Burası Vonrath Uçurumu. Ashriel seni ilk burada hissetmişti."

Görünmez bir güç beni sağ tarafa gitmeye zorluyordu sanki. Bir şey, beni oraya çekiyordu. O yönü işaret ederek, "Bu taraftan," dedim Lucian'a.

Hızlı adımlarla ilerlemeye başladık. Cesetler gittikçe çoğalıyordu çevremizde. Koku da yoğunlaşıyordu tabii. Öylesine iğrençti ki...

"Buraya gelmemeliydin."

Zihnimde Ashriel'in varlığını hissedince birden durdum. "Neredesin?"

Ashriel yine beni dışarıda bırakmıştı. İlerlemeye devam ettik. Varlığını uçurumun kenarında hissediyordum ancak uçurumun kenarına geldiğimizde kocaman bir hiçle karşılaştık.

"Nerede?" diye sordu Lucian.

Sebebini bilmeden yere çömeldim. Öne doğru eğilip aşağıya baktım. Neredeydi? Lanet olası neredeydi!

"Tabi ya, ayaklarımızın altında bir mağara var," dedi Lucian. "Gel benimle."

Ona yaklaştığımda beni kucağına alıp hızla yükseldi. Uçurumdan uzaklaşıp aşağıya doğru indik. Dağın göbeğinde bir girinti görmüştüm. Lucian o tarafa doğru kanat çırpmaya başladı. Daha da yaklaştığımızda orada bir giriş olduğunu fark ettim. Çok geçmeden Ashriel'in kokusu bana ulaşmıştı. Oradaydı, biliyordum.

Mağaraya girdiğimizde Lucian beni ayaklarımın üzerine, yere bıraktı. Çevremiz zifiri karanlıktı. Birden çevremiz aydınlanınca ışığın geldiği yerlere baktım ve meşalelerin alev aldığını gördüm. Sıradan bir renge sahip değildi alevler. Anlaşılan Lucian'ın işiydi.

İleride bir yerde Ashriel'in bedeniyle karşılaşınca koşarak o tarafa doğru gitmeye başladım. Yüreğim korkuyla sıkışıyordu. Ne için korktuğumu bile bilmiyordum. Yanına ulaştığımda yere çöküp yüzünü ellerimin arasına aldım. "Ashriel!"

Gözlerini açtığında karşılaştığım şey beni fazlasıyla ürkütmüştü. Hayran olunası gri gözleri şimdi simsiyahtı. Gözlerinin akı da dâhil olmak üzere, simsiyah... Gözlerini kapattı. Tekrar açtığında rengi normale dönmüştü.

"Neden bunu yaptın Ash?" diye sordu Lucian.

"Son zamanlarda çok sıkılmıştım," dedi pürüzlü bir sesle. Acısını hissediyordum. "Biraz eğlenceye ihtiyacım vardı. Malikânenin çevresi de biraz temizlenmiş oldu hiç değilse."

"Çok güçsüz," dedim. "Lucian, bir şey yap, çok güçsüz."

"Merak etme, kolay kolay ölmem," diyen Ashriel'e öfkeli bir bakış gönderdim.

"Haklı, kolay kolay ölmeyiz," dedi Lucian. "Ancak bu şekilde yerinden kıpırdayamaz. Yıllar sonra kendiliğinden ölür muhtemelen."

"Kulağa harika geliyor," dedi Ashriel. "Beni bırakıp gidin, lütfen."

Karanlık BağHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin