19. • Kayıp •

15.6K 1.4K 155
                                    

Ashriel

Lucian ağzının kenarındaki kanı elinin tersiyle sildi. "Ne yaptığını gördün mü?" Biraz homurdandı. "Lanet olsun! Orada ne yaptığını gördün mü?"

"Elbette gördüm," diyerek başımı yere eğdim. Düşünceli bir halde ayağımın altında ezilen çimlere bakıyordum. Bu nasıl olmuştu?

"Şimdi nerede?" diye sordu Lucian.

"Uyuyor. Çok fazla güç kullandı."

Olanlar onu da şaşkına çevirmiş ve sersemletmişti. Uyuması için yanında beklemiş ve bir bebek gibi saçlarını okşayarak uykuya dalmasına yardımcı olmuştum. Ah güzel Elismera... Böylesine masum görünürken buna tezat oluşturman...

"Yalnızca iki element olmalıydı Ash, yalnızca iki! Siktiğimin ateş elementinin o kadının içinde işi ne?"

Ağaçların arasından gelen hırıldamayla bakışlarımı o yöne çevirdim. Aç Gölge İblisleri gecenin çökmesini bekliyordu hevesle. Ne acı, yem bulmayı umarken yem olabilirlerdi. Hem benim de biraz kan dökesim vardı.

"Bilmiyorum Lucian, inan bilmiyorum. Leona'ya gideceğim." Yükselişe geçmek üzere ondan uzaklaştım. "Sen ona göz kulak ol."

Lucian teslim olur gibi ellerini kaldırdı. "Benden bunu isteme."

Ona doğru yaklaştım. "Ona sahip çık Lucian," derken işaret parmağımı göğsüne bastırdım. Sesimde saklı öfkem dışarı taşmaya başlamıştı bile. "Yalnızca ben gelene kadar."

Sert bir kanat çırpmasıyla dikey bir şekilde havalandım. Kasabaya varıp Leona'nın evine geldiğimde tuhaf bir huzursuzlukla çevrelenmiştim. Bir şeyler yanlış geliyordu ama şu an bunu düşünmeye ayıracak vaktim yoktu.

Kapıyı çalıp bekledim. Çok geçmeden Leona kapıyı açtı, yüzünde gergin bir ifade vardı. "Hoş geldin Ashriel."

"Sorun Elismera," dedim. Gergin bir tavırla çevreme baktım.

Leona, başını hafifçe yana eğdi. "İçeri geç."

İçeri girip kapıyı kapattım. Leona'nın peşinden salona doğru yürüdüm. İçeri girdiğimizde ikimiz de ayakta kalmayı tercih etmiştik.

"Navy ve Orion hangi güçlere sahipti?" diye sordum birden. Elismera'nın öz anne ve babasını anmak tuhaf hissettirmişti. Kimse onlardan bahsetmiyordu, hatta Elismera bile.

"Navy hava ve suydu. Bir element daha yönetebildiğine eminim ama kimse ne olduğunu bilmiyor. Öte yandan Orion..."

Başımı ağır ağır salladım. "Lütfen bana yalnızca ateş ve hava olduğunu söyle."

Leona bakışlarını kaçırdı. "Ruh eşleri birbirine denktir Ahriel."

Kahretsin! "Ben güçlerimi kullanamıyorum!"

"Evet ama bu güce sahip olmadığın anlamına gelmiyor. Ayrıca Elismera ateşi ilk kez kontrol etmedi."

Bu da ne demekti? Biliyor muydu? Nereden biliyordu ki? "Hissettin mi?" diye sordum telaşla.

"Elbette hissettim. Hissetmemek mümkün değildi." Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Kasabadaki herkes hissetti. Sonbaharda böylesine ani bir ısı değişimi normal değil."

Boş bakışlarımı etrafta dolaştırdım. "Onun için endişeliyim. Suyu kontrol etmesini ve bu şekilde Lucian'a zarar vermesini istedim ama o Lucian'ın içinde bir ateş yaktı. Ateşi yönetmekle kalmadı, onu oluşturdu. Henüz toprağı harekete geçirmeyi bilmiyor ancak öğrenmesi an meselesi. Üstelik Lucian'a zarar verirken... Karanlığı oradaydı Leona. İçinde değildi, saklanmıyordu. Uğursuz bir sis bulutu gibi onu çevrelemişti. Benim öfkem bile bu kadar somut bir hal almaz. Bir şeyler yapmalıyız."

Leona üzgün bir halde koltuklardan birine çöktü. "Hafızasını her çeyrek asırda bir silmemin bir sebebi vardı. Sizler kontrol etmeyi biliyorsunuz, özellikle karanlık yanınızı ama Elismera kundaktaki bebekten farksız. Öğrenmek içinse çok geç çünkü gücün tadına vardı. Onunla bir an önce mühürlenmelisin yoksa akıl sağlığını koruyamayacak."

Geriye doğru bir adım attım. Şaşkınlığımdan kurtulduğumda yüksek sesle gülmeye başladım. "Felaketin sözlük anlamı Elismera! Ve onunla mühürlenip onu daha güçlü bir hale getireyim, öyle mi?" Başımı iki yana sallayarak gülüşümden kurtuldum. "Saçmalık!"

Leona hiç ifadesiz bakışlarını doğrudan bana çevirmişti. "Mühürlenirseniz zihinleriniz bir olacak Ashriel. Onu dengede tutabilirsin."

Gülümsedim. İmalı bir gülümseme... "Ya da o benim dengemi bozabilir."

"Öyle de olabilir tabii," dedi Leona, sanki önemsiz bir şeyden bahseder gibi. "Ancak biliyorsun ki bu önünde sonunda olacak. Sana önerim, bunu hemen yapman."

"Bu bir dayatmayla gerçekleşecek bir şey değil Leona. Elismera bundan daha iyisine layık."

Birden ayağa kalktı. "Benim hoşuma mı gidiyor sanıyorsun?" Üzerime doğru yürüdü. "Ancak bu bir savaş ve kızımı kaybetmek istemiyorum. Eğer onu biraz olsun kurtaracaksa bu mühür, büyüyü kendi ellerimle hazırlarım ve evlenme ritüelinizi ben yönetirim!"

Uzun süren sessizliğin ardından Leona'dan uzaklaşıp çıkışa yöneldim. Salondan çıkmadan hemen önce son kez konuştum. "O halde elini çabuk tutsan iyi olur."

Evden ayrılıp gökyüzüne, bulut seviyesine çıktığımda aklımda Leona'yla yaptığımız konuşma vardı. Elismera kadim bir varlıktı ama bilinçsizdi. Öte yandan çok fazla tehlikeliydi. Onu özel kılan sayısız özelliklerinim arasına daha ne eklenecek merak ediyordum doğrusu. Ya da hayır, merak falan etmiyordum. Bir süre, hayta uzunca bir süre yeni öğrendiklerimi sindirecektim ve şu mühürlenme meselesi üzerine uzun uzun düşünecektim.

Malikânenin bahçesine indiğimde etraftaki sessizlik tuhaf gelmişti. Ufacık bir hareket yoktu. Yapının çift kanatlı kapısına yöneldiğimde tuhaf bir koku ulaşmıştı bana. Derin bir nefes aldığımda bunun kan kokusu olduğunu hemen anlamış ve telaşa kapılmıştım. İçeri girdiğimde toplanma alanına yöneldim. Her adımda koku yoğunlaşıyordu. Toplanma alanına vardığımda gördüklerim karşısında şoka uğradım. Freya, hareketsiz bir şekilde yerde yatıyordu ve bedeninin birçok kısmı kanla kaplıydı. Kanatlarından biri kırılmıştı. İyileşirdi elbet ama çok canı yanacaktı. Damien ise onun biraz uzağında, hemen hemen ona benzer bir haldeydi. Sütunlardan birine yaslanmış olan Lucian ilişti gözüme. Topallayarak yanıma yaklaştı. Kanatları yerde sürünüyordu. Elismera neredeydi? Kalbim korkuyla çarptı. Onun zihnine ulaşmaya çalışıyor ancak koca bir hiçle karşılaşıyordum. Varlığına dair minicik bir kırıntı bile yoktu. Sanki birden yer yüzünden silinmişti.

Lucian'ı tutup dengesini sağlamasında yardımcı oldum ve tek kelimelik o soruyu sordum. "Nerede?"

Lucian, acısını vurgulayan soluklarının arasından güçlükle konuştu. "Bir ordu, Ashriel. Koca bir ordu."

Bunu yapmak istemesem de onu sarstım. "Nerede?"

Lucian bakışlarını kaçırdı. "Elimden geleni yaptım. Hepimiz yaptık."

"Kırılmayan kemiklerini de kırmadan önce bana cevap ver Lucian, Elismera nerede!"

Lucian, ortalığa çıkmaya hazırlanan öfkemi dindirmek için hiçbir girişimde bulunmadı ancak korkmadı da. Yalnızca dingin bir ruh halindeydi. Çaresizliği üzerinden dökülüyordu. Beni felakete sürükleyen kelimeleri birer birer sıraladı. "Mensis onu aldı."

Karanlık BağWhere stories live. Discover now