15. • İzinsiz Öpücük •

18.3K 1.5K 354
                                    

Kapıyı açıp dışarı çıktığımda iğrenç koku yoğunlaşmıştı. Yağmur yağacak gibiydi ve bu yüzden hava olması gerektiği kadar aydınlık değildi. Hemen malikâneye dönmeliydim. Hızlı adımlarla bahçeden çıkıp yürümeye başladım. Çevremdeki koku git gide yoğunlaşıyordu. İnsanlar onları nasıl göremiyordu ki? Belki onlar da insanlardan gizlenmek için bir çeşit büyü kullanıyorlardı.

Yüzüme düşen birkaç yağmur damlası endişemin hat safhaya ulaşmasına sebep olmuştu. Freya bir keresinde yağmurda uçmanın çok zor olduğundan bahsetmişti. Ormanı uçmadan geçemezdim. Kasabada kalırsam da, gece çöktüğünde ölümüm kaçınılmaz olurdu. Yakınlarda Ashriel'in varlığını hissedemeyince daha çok gerildim. Oysa annemin evine gittiğim sırada peşimden geldiğine emindim. Şimdi neredeydi?

Beni duymasını umut ederek zihnine seslendim. "Ashriel..."

"Elismera?"

"Neredesin?"

"Sığınaklara gitmem gerekti. Bir sorun mu var?"

"Hayır, yok."

"Yalan söylüyorsun."

"Sorun yok," diyerek onu zihnimden uzaklaştırdım. Durduk yere benim için endişelenmesini istemiyordum.

Ormana yaklaştığımda dar bir sokağa girip hızla gökyüzüne yükseldim. Sürekli yalpalıyordum. Ormana doğru uçmaya başladım. Yeşilliklerin üzerinden geçerken aşağı baktığımda Gölge İblisleri'nin çokluğu karşısında şaşkına döndüm. Yağmur uçmamı gerçekten zorlaştırıyordu. Kanatlarım sızlamaya başlamıştı. Gücümü kanatlarıma yönlendirmek istemiyordum, bu beni çabuk tüketirdi ama uçmak da epey zordu.

Malikâne görüş açıma girdiğinde keyifle gülümsedim. Sadece biraz daha dayanmam gerekiyordu. Kanatlarımı daha hızlı çırpmaya başladım. Birden bana çarpan sert bir rüzgâr yalpalamama sebep oldu. Dengemi kaybettim. Havada takla atmaya başladım. Kanatlarımı açmaya çalışıyor ancak hava akımını bir türlü yakalayamıyordum. Düşüyordum. Çok sert bir şekilde yere çakılacaktım. Kanatlarım ağaç dallarına takılmaya başladığında artık her şey için çok geçti.

Dallara çarpa çarpa ilerliyordum. Bedenimin her yerinde keskin acılar vardı. Bana doğru yaklaşmakta olan Gölge İblisleri'nin kokularını alabiliyordum. Sözde en güçlü olanlardandım. Ne çabuk yeniliyordum böyle...

Yere çakıldığımda gırtlağımı parçalarcasına çığlık attım. Zihnim bulanıklaşıyordu. Ashriel'in acımı hissettiğini biliyordum. Gölge İblisleri çevremi sardıklarında görüş açıma altın sarısı kanatlar girdi. Gördüğüm son şey Lucian'ın endişe dolu yüz ifadesiydi.

~~~

Gözlerimi açtığımda başımda dikilmekte olan Damien ve Freya ile karşılaştım.

Damien, "Uyandı!" dedi. "Ashriel'e haber verelim."

İkisi birlikte odadan çıkarken yatakta doğrulup oturdum. Her yerimde korkunç ağrılar vardı ancak yaralarımın iyileşmeye başladığını biliyordum. Sanırım türümün getirilerinden biriydi çabuk iyileşmek.

Ashriel içeri girdiğinde kapıyı kapatıp kilitledi ve bana döndü. Yavaş adımlarla yanıma yaklaştı. Düşüncelerini duyamıyordum, zihnini bana kapatmıştı. Kızgın görünmüyordu ancak sakinliği ürperticiydi.

Yatağa oturduğunda, "Kendini riske atmadan duramıyor musun?" diye sordu.

"Bunu ölümün kıyısından dönen kişi mi söylüyor?"

"O benim kendi tercihimdi. Oltanın ucunda hazır bekleyen bir yemden farksızsın Elismera. Malikâneden ayrılmana bile izin vermemeliydim ama dinlemeyecektin ki!"

Karanlık BağWhere stories live. Discover now