34. • Beyaz Ve Yeşil •

12.3K 1K 287
                                    

Bahardan bir parça taşıyordu çevremi saran koku. İnsan gibi büyütülmüştüm. Leona, beni büyüten kadın... Yani annem... Her çeyrek asırda bir hafızamı silse de beni daima insan gibi büyütmüştü. Dönüşümden sonra geçirdiğim hayata dair bölük pörçük anılar elde etmiştim. Bazen rüyalarımda, bazen öylesine bir anda. Leona onları tam anlamıyla geri getiremeyeceğimizi söylüyordu ancak hayranlık duyduğum şeyleri hatırlayabiliyordum. Yüzyıllardır birçoğu değişmemişti ve değişmeyen şeylerden biri de hemen hemen her genç kızın hayalini süsleyen düğünlerdi.

Düğünlere daima hayranlık duymuştum

Bembeyaz bir elbise giymiştim. Uçuş uçuş tüller Freya'nın dokunuşuyla sihirle süslenmişti, hafifçe parlıyordu. Eteklerim asla beni rahatsız etmiyor ve her hareket edişimde zarif bir şekilde süzülüyordu. Sırtım tamamıyla açıktı. Boynumda Ashriel'in bana hediye ettiği güç gizleme kolyesi vardı. İnsanların arasında dolaşırken kanatlarımızı ve güçlerimizi gizlemeye yardım ediyordu. Bu açıdan bakıldığında derin bir anlamı olmasa da bana hediye ettiği ilk şeydi ve bu yüzden onu daima taşımak istiyordum. Kırmızı taş kanatlarımla uyum içerisindeydi. Saçlarım açık bırakılmıştı ve incilerden oluşan bir taçla süslenmişti. Makyaj yoktu yüzümde. İhtiyaç da duymuyordum. Annem zaten ışıldadığımı söylüyordu.

Ashriel insanların gelemeyeceğini söylediğinde üzülmüş olsam da buna alışmam gerektiğini biliyordum. Geride bırakmam gereken şeylerdendi. Şanslıydım ki vazgeçilmez arkadaşlıklarım ya da ilişkilerim olmamıştı. Bu durum bazen beni üzmüştü. Hiçbir yere ait hissetmediğim zamanlar geçirmiştim hatırladığım yaşamım boyunca. Arkadaş gruplarının en sevileni hiç olmamıştım ya da genç birkaç erkek benim için hiç kavga etmemişti. Ben hep o silik tiptim. Çoğu zaman görünmezdim. İçimde fırtınalar eserken sessizliğimi korumayı içgüdüsel bir şekilde biliyordum. Hepsi aslında zaten buraya ait olmadığım içinmiş. En azından elimde güçlü bir cevabım vardı artık. Neden diye sormuyordum.

Geri dönüp yaşadıklarımla bakınca gülmeden edemiyordum. Birkaç ay önceki Elismera'ya bir gün bunların olacağı söylenseydi o aklı beş karış havada gezen kız ağzı dışında her yeriyle gülerdi ancak gerçek ortadaydı işte. Ben kanatları ve üstün yetenekleri olan, içinde karanlık diye adlandırılan bir güce sahip olan tekinsiz bir kadındım. Gayet sıradan işte.

"Çok güzel oldun," dedi Freya. Yüzünde hayranlık dolu bir gülümseme vardı.

Çevremde döndüğümde eteklerim bana uyumlu bir şekilde hafifçe havalandı. Ah bu elbise muazzamdı. "Her şey için teşekkür ederim."

"Benim için bir zevkti," dedi Freya.

"Neredesin?"

Zihnime ulaşan Ashriel'in varlığı benliğime huzur aşılarken gülümsedim. "Odamdayım."

"Hâlâ hazır olmadın mı?"

"Neredeyse bitmek üzere."

Sıkıntısını hissediyordum. Yerinde duramıyordu. "Seni özledim. Artık bana gel."

"Geleceğim, sabret."

Kapı tıklatıldı. Freya hemen kapıyı açtı. Gelen annemdi. "Her şey hazır."

Yavaşça onun yanına gittim. Kapı eşiğinde sımsıkı sarıldık.

"Her şey için çok teşekkür ederim, anne."

Benden biraz uzaklaşıp yüzünü avuçlarının arasına aldı. "Hayatın asıl şimdiden sonra eskisi gibi olmayacak meleğim. Sana emin misin diye sormayacağım, cevabı gözlerinden okuyabiliyorum. Çok mutlu ol."

Karanlık BağWhere stories live. Discover now