Gece Gözcüleri

352 48 2
                                    

GECE GÖZCÜLERİ





Hava kararmıştı. Zostrich'in zorlandığını anlayan Kavini, biraz mola vermesi gerektiğini farketmişti. Topuklarıyla karnını sıktığı ayaklarını gevşeterek, hayvanın soluklanmasına izin verdi. Durdukları dik yolun yamacında, Zostrich'i serbest bırakmış, sakladığı balıkların kokmaya başladığını hissederek, bir tanesini ona vermişti. Balığı yiyen hayvan, yetmediğini düşünerek, Kavini'nin eline uzanmış ve gagalamıştı. Kavini, refleks olarak hayvana vurduğu elini hemen geri çekmişti ama Zostrich aldığı darbeyle, Kavini'nin iradesinden çıkmış, yamaçtan aşağıya hızla inmeye başlamıştı.

Kavini, talihine küfrederek, tılsımlı sözleri bağırsa da kontrolünden kurtulan Zostrich, durmaksızın ilerliyordu. Kavini arkasını yetişme umuduyla, Birkaç adım attı fakat, yuvarlanmaya başlamıştı. Ne kadar durmaya çalışsa da başaramıyordu. Kafasına aldığı sert bir darbeden sonra bayıldı, fakat yuvarlanmaya devam ediyordu. Yabani mantarların üzerinde kalmıştı bedeni. Onu takip eden Zostrich, yanına gelerek, birkaç kere kokladı. Daha sonra yukarıya doğru tırmanarak, Kavini'nin üzerinde bulamadığı balığı, Kavini'nin düşürdüğü yerde bularak çiğnemeye başlamıştı. Lokmalarını çiğnerken birden durdu. Uzunca boynunu, yukarı doğru dikleştirmişti.

Gecede ki huzursuzluğu farkeden Zostrich, yarım kalan balığı alarak, yamacı tırmanmaya başladı.

Kavini'nin, ayıldığında ilk gördüğü şey, değişik çıtırtılarla ve renklerle yanan bir ateş olmuştu. Bir ağaca bağlanmıştı ve ağzında kan tadı vardı. Son hatırladığı, Zostrich'in kontrolünden çıkmış olduğu ve ayağının bir taşa takılarak, yuvarlanmaya başlamasıydı.

Asıl bilmesi gerekenin, onu kimin bulduğu ve neden bu ateşin başında bir ağaca bağlı olduğu sorusuydu. Üzerine sinen, bozuk balık kokusu, burnuna geldikçe, ağzında ki kan tadıyla birleşiyor ve midesini ayağa kaldırıyordu. Yediği, neredeyse kokmuş olan balığı çıkarmaya çalışan midesine direnerek, kısık gözlerini aralamaya çalıştı. Kafasının zonklamasıyla kalp atışlarını birbirine karıştırıyordu.

Gecenin karanlığında kimseyi göremedi önce. Ateşin yaydığı garip kızıllık ve sesten öte bir şey yoktu. Ellerini hareket ettirmeyi denedi, ama sarmaşık dallarıyla sıkıca sarıldığını farketti. Üstelik, öyle sıkı sarmışlardı ki, nasıl nefes aldığına kendisi de inanamamıştı.

Bakışlarında ki garip bulanıklık ve kızıllık düzelmeye başlayınca gördü onları. Gece Gözcüleri, diye fısıldadı, zorlukla yutkunarak.

Gece Gözcüleri hakkında bildiklerini hatırlamaya çalıştı. Kendi dünyasında ki Orc'lara benzese de, onlardan kat be kat vahşilerdi. İnsan, hayvan ayırmıyor, ne bulurlarsa yiyorlardı. En kötü yanı da, yemeklerini canlı canlı yemeleriydi. Birkaç kere bağlarını gevşetmeyi denediyse de başarılı olamadı. Uyandığını hissettirmemeye çalışıyordu, Gece Gözcülerine. Ellerinde ki gürzleriyle hemen beş metre kadar uzağındaydılar. Öyle karanlıklardı ki, elbiseleri. Kavini, gözlerini bile göremediğini farketti hayretle. Birden bir hareketlilik hissetti. Belli belirsiz bakışlarla, ellerinde canlı bir keçinin canhıraş çığlıklarıyla birlikte yeni gelen gece gözcülerini farketti.

Ateşin arkasında oturanlar, hemen yeni gelenleri karşılayarak, irikıyım olanının elinde tuttuğu keçiye odaklandılar. Kavini sayılarının on kadar olduğunu sayabilmişti. Ateşten uzakta karanlık yerdeydiler. Birkaç tanesi hemen keçinin canlı canlı kollarını kopararak, tüyleriyle birlikte kemirmeye başlamışlardı. Keçinin canının yandığını anlatan çığlıklar, Kavini'yi deli ediyordu. Keçiyi getiren gözcü, keçiyi ateşin biraz uzağına fırlattı. Keçiyi öylece bırakmışlardı. Keçi ölümle pençeleşirken, Kavini gözucuyla izliyor ve neden keçinin kalanını yemediklerini merak ediyordu.

Birden kendisine doğru yaklaşn gözcüyü hissetti. Az önce ganimeti oraya getiren gözcüydü bu. Fısıldar ama çığlık gibi bir sesle bir şeyler söyledi diğerlerine. Kavini gözlerini kapatmış bekliyordu. Tılsımlı sözlerin işe yarayıp yaramadığından emin olamamıştı. Susmayı tercih ederek beklemeye başladı. Yarı yaratık, yarı insan şeklinelerdi. Ateş yakmayı biliyor ama sadece ısınma amaçlı kullanıyorlardı. Uzun tırnaklı ve keçi gübresi gibi kokan elleriyle, Kavini'nin çenesinden tutarak ayışığına doğru çevirdi. Kavini daha fazla dayanamamıştı. Öğürerek, yaratığın ayaklarına boşalttı midesindekilerin tümünü.

Yaratık tıslayarak bir şeyler söylemiş ve geriye sıçramıştı. Kavini şimdi korku dolu gözlerle yaratığı izliyordu. Keçinin çığlıkları azalmıştı. O anda diğer yaratıklardan bir tanesi gökyüzünü işaret ediyordu.

Kavini de, ağzında kalan birikintileri, tükürüğüyle yoğurarak, ileri doğru tükürdü ve mavi ayın olduğu tarafa doğru baktı. Ayın mavi ışığının önünde bir karaltı, oldukları yere doğru gelmekteydi. Kavini, meraktan ölüyor ama ne olduğunu tahmin edemiyordu. Tek yapması gereken şey, ölümü beklemekti, ya da canlı canlı yemek olacağı anı...

Lord Fearless - EltaninWhere stories live. Discover now