Tehdit

326 40 3
                                    

TEHDİT

“Yanılıyoruz,” diyerek müdahalede bulunmuştu Kodar. “Eğer Ziador'a doğru tırmanır ve oradan kıvrılırsak, yolu çok uzatmış oluruz. Daha fazla uzatmak istemeyip, Toral Dağları'nı geçmeye kalkışırsak da, bu hayvanlar o sarp araziyle başedemez, bir çok tehlikeye maruz kalmış oluruz. Hayvanlar da telef olur.”

“Ne yapacağız peki, obur cüce?”

“Basit, daha önce geçmiştim. Yıllar oldu ama, eğer hâlâ yerinde duruyorsa, Kutlas'a girmeden bir asma köprü olması lazım. Çoğunlukla çobanlar kullanır. Fazla yıpranmış olduğunu sanmıyorum.”

Ichin, uzun süre karar veremeyeceklerini anlayınca, kamp kurmanın akıllıca olduğunu düşünmüş ve aklıselim düşünmek için, dinlenmenin mantıklı olduğuna karar vermişti. Kodar, abartısız 3 kişilik yiyecek tüketerek, nâmını korumuştu.

Uzun sürmeyen dinlentinin sonunda, Ichin, Kodar'ı haklı bulmuş ve Ziador'a tırmanmalarının yolu çok uzatacağına kanaat getirmişti. Dönüş yolunda, hayvanlar epey yüklü olacağı için aynı yolu kullanamasalar da, giderken vakti akıllıca kullanmaları gerektiğini anlatmıştı. Dönüşte, geçit açarak dönmeyi düşünmüş ama, Kodar'ın bahsettiği metal ruloların uzunluğunu düşününce, mümkün olmadığını anlamıştı.

Kutlas'a doğru eğilmiş, hızlıca ilerliyorlardı. Güneye yaklaştıkça kertenkele yavrularının, geniş patikada kaçıştıklarını izliyorlardı. Gökyüzü, Botan Krallığı'na dönen göçmen kuşlarla kaplıydı. Kodar, aynı zamanda ilerledikleri nehir boyunca debisi düşük akan yerlerinde gezinen ördek ailelerini gördükçe iç geçiriyor, lezzetli hayaller kurmayı ihmal etmiyordu. Hayli yol almışlar ve Kutlas şehrinin siluetinin görülmeye başladığını farketmişlerdi.

“Cüce, şehir göründü, hani köprü nerede?”

“Buralarda olması lazım, anlamadım yahu. Yıktılar mı ne yaptılar?”

“Ahh cüce ahh,” diyen Ichin'e diğerleri gülüştüler.

“Olmazsa, şehirdeki köprüyü kullanırız. Hem yiyecek stoklarını yenileriz, fena mı olur?”

Ichin, kafileye dönerek seslendi:

“Lamalara ve atlara dikkat edin, bu aç cücenin ne kadar yiyebileceğini tahmin bile edemezsiniz.”

“Abartma, kaçık ihtiyar...”

Bütün kafileyi gülme krizine sokmuştu Ichin'in cümleleri. Ama gülmeleri bir anda yarıda kesilmişti. Çünkü iyiden iyiye yaklaştıkları Kutlas Şehri'nden dumanlar yükseldiğini farketmişlerdi.

“Benim gördüklerimi siz de görüyor musunuz?”

Kimse cevap verememişti Ichin'e. Kafiledeki her kişi, gördüğü ince ince yükselen dumanların ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. İlk konuşan cüce oldu:

“Dostum, biz geliyoruz diye barbekü partisi hazırlıyor olmasınlar?”

“Tabi, tabi,” diye mırıldandı. “Bu görüntü hiç hoşuma gitmedi,” diyen Ichin, Pegasus'una büyülü sözler bağırarak gökyüzüne yükseldi. Kararmak üzere olan havanın alacakaranlığında, dumanlar zar zor seçiliyordu. Kısa süre sonra hareket etmeden bekleyen kafilenin yanına inmişti Ichin. Pegasus'un ipekten olan yularlarına asılarak zorla durdurmuştu.

“Neden bu kadar hızlı indin büyücü?”

“Görünmekten korktum. Sahilde onlarca gemi var. Şehre saldırılmış sanırım.”

“Kimler,” diyerek merakla sordu Kodar.

“Cüce dostum, tahminimde yanılmadıysam, Norman'lar.”

“Normanlar da kim kaçık ihtiyar, sınıyor musun bizi? Açık konuşsana!”

“Tek anlayabildiğim ipucu, gemilerin pruvasındaki ejderha başı. Keşke onlar olmasa. Ama sanırım başımız belada.”

“Ne diyorsunuz ulu bilge? Ne yapacağız?”

“Planlar değişti Rhondar, kim olduklarını ve ne aradıklarını öğrenmemiz lazım.”

“Haklısınız efendim, ben gözcü olarak gidip araştırmayı teklif ediyorum.”

“Kimdir bu Normanlar,” diye gürlemişti Kodar? “Anlatsana!”

“Eğer gerçekten Normanlarsa, ben bunlar kadar vahşi bir ırk duymadım. Kadırgaların yelkenleride, “Gezgin Günlükleri'nde” anlatıldığı gibi. Çok barbarlar cüce dostum. Kendilerine karşı gelenleri, acımasızca kılıçtan geçirdiklerini duydum.”

“Gezgin günlükleri de ne?”

“Zamanında bir cüceden ele geçirdiğim bir seyahatname.”

“Ondan mı okudun bildiklerini?”

“Aynen öyle.”

“Bunu yazan cüce nasıl hayatta kalmış, bu kadar barbarlarsa?”

“Barbarlıklarını bu kadar ünlü kılan öldürmek değil çünkü.”

“Ne peki,” diye merakla sordu Rhondar.

“Maalesef, köle ticaretini kuzey dünyada başarılı bir şekilde gerçekleştiren bir halk. Bu cüce arkadaşımız da onlara esir düşmüş ve 2 yıl aralarında kaldıktan sonra, köle olarak satılmış. Orada yazdıklarından aklımda kalanlar bunlar. Yaşantılarını anlatmış olsa da hatırlamıyorum. Umarı içlerinde öğrenmek zorunda kalmayız.”

Hepsi sessizleşmişti. Rhondar, hâlâ teklifinin geçerli olduğunu anlatan bakışlarla Ichin'i süzüyordu.

“Lordum?”

“Düşünmeliyim Rhondar, lütfen sakin ol. Onları gözetlememiz bize ne kazandıracak önce onu bulmalıyız.”

“Şansımızı denemeliyiz ihtiyar,” diyen Kodar, belindeki kılıcı yarıya kadar çekmişti bile.

“Acele etme cüce. Nasıl bir bela olduklarını bilmiyoruz. Bir şekilde şehri izlemeliyiz. Öldüler mi, yaşıyorlar mı?”

“O zaman sabahı bekleyelim Lordum, günışığında siz uçan atınızla daha rahat bilgi edinemez misiniz?”

“Aynı şeyi düşünüyoruz sanırım Rhondar. Geceyi geçirecek bir yer bulmalıyız. Şu ileride görünen çiftlik evine gidelim. Orada herhangi bir hareket görünmüyor. Umarım, orayı da ziyaret etmezler. Yalnız, binekleri iç kısımlara ilerleyerek ormanlık alana bırakalım. Kaçmamıza yardım edecek olsalar da, farkedilmemizi kolaylaştırırlar.”

Rhondar, Kodar ve Ichin atları ormana doğru götüren gruptan, ters istikamete doğru ilerleyerek çiftlik evine doğru ilerlediler. Önce etrafı kolaçan edecek, güvenli olduğunu anlarlarsa, Ichin, asasının ucunu ışıldatacak ve gelmelerini işaret edecekti. Hava neredeyse tamamen kararmıştı. Günışığının saatleri uzuyor olsa da, Beetle (Kınkanatlı Böcek) ayındaki kadar uzun olmuyordu. Yüksek bir saman yığınına yaslanarak, evi gözetlemeye başladılar. İçerideki gazlambası alevlendirilmiş, evin camından dışarıya ışık sızmaya başlamıştı. Ichin, sesinden Lir1 olduğunu tahmin ettiği bir enstrümandan yayılan melodiye eşlik eden genç bir çocuğun sesine dalıp gitmişti.

“Efendim, sanırım buraya yetişememişler henüz, ya da farkında değiller diğerleriyle uğraşmaktan. Herhangi bir tehdit görünmüyor.”

“Haklısın Rhondar,” dedi Ichin, samanlığı arkasına alarak ormana doğru baktı. Asasının ucunda parlamaya başlayan mavi ışığı avuçlarıyla siper ederek fasılalı sinyal veriyordu diğer admlarına.Kısa süre sonra yanlarına gelen adamlardan, hayvanların emniyete alındığını teyit eden Ichin, yavaşça ayağa kalkarak konuştu:

“Benim gitmeme ve Müsaade istememi bekleyin. Güvenliğinden emin olur olmaz, sizi sesleyeceğim.”

Kimse cevap vermemişti. Hepsi, elindeki asadan yayılan mavi ışığın gölgesinde ilerleyen Ichin'in arkasından bakıyordu.

1 Lir: Arp ailesinden, tarihi M.Ö. 9. Yüzyıla kadar giden telli, antik bir çalgıdır.

Lord Fearless - EltaninWhere stories live. Discover now