Kutlas

280 38 3
                                    

KUTLAS

Ormandan yayılan baykuş sesleri, Ichin'in yürüyüşüne bir ritim ekliyor, görüntüsünü daha da gizemli bir boyuta taşıyordu. Kodar ve diğerleri, aldıkları nefesi tutmuş, açılacak kapıdan ortaya yayılacak tavrı bekliyordu. Akşamın karanlığına yayılan Lir'in ve ona paralel bir ahengle cıvıldayan çocuğun sesi susmuştu. Kapının açılmasını bekliyordu hepsi. Ichin, kafasındaki kukuleta şeklindeki şapkayı eline indirmiş, asasını yüzüne yakın tutuyor ve kapıyı açanın korkmamasını diliyordu içinden. Elinde bir gazlambasıyla kapıyı açan orta yaşlarda güzel sayılabilecek bir kadın, gülümseyerek, “kimsiniz,” demişti Ichin'e. Arkasında kısa pantolonuyla, sarışın, güzel yüzlü ve ürkek bakan bir çocuk, meraklı gözlerle Ichin'i süzüyordu.

“Leydim, Slasath'dan geliyoruz. Köyünüze girmeden, bir asma köprüden geçecektik fakat bahsettiğim köprüyü bulamadık.”

“Köprü daha aşağıda Lordum. Biraz daha yürümeniz gerekecek,” demişti bineği olmadığını farkeden bu adama. Çocuk, kapı açıldıktan sonra Ichin'in kesik bir solukla söndürdüğü asaya bakmaya devam ediyordu.

“Siz büyücü müsünüz amca?”

Bakışlarını, küçük çocuğa kaydırarak konuştu Ichin.

“Öyle sayılırım küçüğüm. Evin erkeği yok mudur?”

“Kocam, şehre indi, bugün pazar var, mısırlarımızı satıyor. Birazdan gelir, hava karardığı için.”

“Leydim, sizi korkutmak istemem ama şehirden dumanlar yükseliyor. Bir yangın çıkmış olabilir mi?”

“Yangın mı? Öyle olsaydı, manastırın çanları çalardı. Acaba müziğin sesinden mi duymadık,” diyerek Ichin'in yanından geçerek çitlere doğru koşturmuştu. Şehirden yükselmeye başlayan alevler, yavaş yavaş göğü aydınlatmaya başlamıştı.

“Aman Tanrım! Şehir yanıyor. Alfred! Alfred'im!!!”

“Leydim, sakin olun lütfen. Şimdi sizden bir iyilik isteyeceğim.”

Küçük çocuk da, Ichin'in annesi olduğunu tahmin ettiği kadının yanına doğru koşturarak, şehrin görüntüsüne korkmuş gözlerle bakıyordu. Kadın, Ichin'in sözlerini duymamış gibi feryat etmeye devam ediyordu. Kodar ve diğerleri, ortaya çıkıp çıkmamanın verdiği derin tereddütle bekliyor, saman yığınını siper etmeye devam ediyorlardı. Ichin, daha fazla bekleyemeyerek bağırdı.

“Dostlarım, çıkın ortaya, bayanı sakinleştirmeye çalışın. Ben, şehire inip bilgi edinmeye çalışacağım.”

Ortaya çıkan küçük gruba şaşkınlıkla bakan kadının feryatları dinmişti. Şimdi, bu garip, küçük kalabalığa bakıyordu. Çocuk, Ichin'in yanına koşarak geldi.

“Amca, bize kötülük mü yapacaksınız? Babam, bana dövüşmeyi öğretti. Sizinle dövüşebilirim. Anneme ve kardeşime dokunmayın.”

Ichin, küçük çocuğun sözlerine şaşırarak saçlarını okşadı. İçeride uyuyan veya daha çok küçük yaşta olan bir kardeşinin olduğunu anlamıştı.

“Korkma küçüğüm, biz kötü insanlar değiliz. Babanın sana dövüşmeyi öğretmesi ve sana aileni emanet etmesi çok güzel. Sen şimdi arkadaşlarımla aileni kormaya devam et. Ben şehre inip babandan ve halkından haber getirmeye çalışacağım.”

“Peki amca, bana da öğretir misin büyü yapmayı?”

Ichin, küçük çocuğa cevap vermemiş, saçlarını okşamakla yetinmişti. Rhondar ve Kodar, kadının koluna girerek içeri taşımış, daha doğrusu sürükleyerek götürmek zorunda kalmışlardı. Çocukla ve diğer adamlarla içeri giren Ichin, kesin konuşmuştu.

Lord Fearless - EltaninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin