1. • Gitme Vakti •

59.4K 2.3K 930
                                    

Önümdeki kitabın kapağını kapatıp başımı masaya yasladım. Harika bir kitap okumak kadar keyif veren çok az şey vardı hayatımda. Özellikle konu mitoloji ve mistik şeyler olunca, benim için kitap okuduğum anlar epey kıymetliydi.

Birden birinin bana yaklaştığını hissettim. Sırtımda tuhaf bir karıncalanma hissi boy gösterdi. Başımı kaldırıp baktığımda kütüphane görevlilerinden biri olan Will ile karşılaştım.

"Selam, Mera!"

Gülümsedim. "Selam Will, sesin kötü geliyor, hasta mısın?"

"Evet tatlım, soğuk algınlığı. Şu sıralar hava çok dengesiz."

Başımı olumlu anlamda salladım. "Haklısın."

"Katie ne yapıyor?"

Kol saatime bakarak, "Vardiya değişimi için şu an beni bekliyor olmalı," dedim. "Aslında gecikmek üzereyim. En iyisi gideyim."

"Tamam. İşiniz bitince siz kızları bir içki içmeye götürmeme ne dersin?"

"Teşekkürler Will ama bu gece biraz geç çıkacağım. Annemi bilirsin, gece yarısından sonra bal kabağına dönüşmemden korktuğu için eve gece yarısından önce dönmemi istiyor."

"Pekala, öyleyse anneni kızdırma."

Sandalyeden kalkıp ağır kitabı elime aldım ve Will'e yaklaşıp kitabı ona uzattım. "Çok keyifliydi, teşekkürler. Bir dahaki sefere bana nasıl bir kitap ayıracaksın?"

"Bilemiyorum, düşüneceğim," diyerek kitabı elimden aldı ve göğsüne bastırdı. "Hadi git, Katie'yi bekletme. Manikürlü tırnaklarıyla yüzünü parçalamak için can atıyor olabilir."

Kıkırdayarak ondan uzaklaştım. "Haklısın!"

Kitaplıkların arasından geçip çıkışa ulaştığımda ağır kapıyı aralayarak dışarı çıktım. Kasvetli gökyüzü doğrudan ruh halime etki ederek beni de kasvetli bir havaya büründürmüştü. Yağmur yağmak üzereydi, bu barizdi. Umarım ıslanmadan işe yetişebilirdim.

Hızlı adımlarla kaldırımda yürümeye başladım. Birkaç yağmur damlasının yüzüme düştüğünü hissettim. Siyah saçlarımı ensemde toplayıp kapüşonumu başıma geçirdim. Adımlarımı daha da hızlandırdım. Yağmur hızlandıkça benim adımlarım da doğru orantıda hızlanıyordu. Nihayet iş yerime geldiğimde hızlıca kapıyı açıp içeri girdim. Kapıdaki çan ötünce sol taraftaki tezgâhın arkasındaki Katie başını kaldırıp bana baktı. Kızgın görünüyordu.

"Selam Katie!" dedim, masum görünmeye çalışarak. "Şey, bilirsin, kütüphane..."

Katie, manikürlü tırnaklarını ön planda tutarak elini umursamaz bir tavırla salladı. "Biliyorum Mera, kitap okumaya daldın ve vardiyanı unuttun. Önemli değil. Bir gün benim için biraz erken gelirsin, ödeşiriz."

Tezgâhın arkasına geçtim. "Teşekkürler."

Un çuvalını taşımakta olan Liam arka taraftan çıktığı sırada, "Selam Mera!" dedi.

"Selam."

"Nasılsın?"

"Teşekkürler, iyiyim. Nereye götürüyorsun o çuvalı?"

"İçeride epey un var, bu fazla geldi. Depoya götürüyorum."

"Anladım. Vanessa içeride mi?"

"Evet. Yeni kurabiye tarifini deniyor."

"Başarılı olacağına eminim," dedim gülerek.

Arka tarafa geçip soyunma odasına girdim. Üzerimdeki yağmurluğu çıkarıp dolabımın içine astım ve askıdaki önlüğümü alıp üzerime geçirdim. Çantamı dolaba bırakıp dolabımı kapatıp kilitledim ve minik anahtarı kot pantolonumun arka cebine sıkıştırdım.

Karanlık BağWhere stories live. Discover now