BİR UÇURUM. BİR KADIN. BİR ADAM.

62 9 17
                                    

43. GÜN ÖNCE

Kafayı sıyırmak üzereydim!

Meva'yla o kölenin, uçağın tuvaletinde konuştuklarını izlerken sinirden köpürüyordum.

Tanrı Aşkına! O kadının görevi bile değildi ki bu!

Tabi tek sinirim buna da değildi. Oktay hangi akla hizmet olduğu bilinmez bir şekilde büyük ve acil bir toplantı düzenlemişti. Asla kimsenin reddemeyeceği bir toplantıydı bu hem de.

Benim o gece o yemeğe gitmemi engelleyecek kadar önemli ne olmuş olabilirdi? Acaba...Meva mı yine bir şey yapmıştı? Dün öğrendiklerinij ona çok ağır geldiğini biliyordum ve tek temennim bir şey yapmamış olmasını ummaktı.

Üst Üye'lerin hepsi içerideyken benim güzel meleğimde evimdeydi belki de. Aptalcaydı büyük ihtimalle ama kameraları açıp bakmaktan kaçınıyordum. Onu evde göremezsem yaşayacağım hayal kırıklığı canımı yakacaktı.

Köle kadın, tam da düşündüğüm şeyi yapıp Meva'ya açıldığında dikkatimi görüntülere verdim. Bunu yapacağını tahmin ediyordum ve onu uyarmama rağmen o burnunun dikine gitmiş, Meva'ya beni durdurmasını söylemişti. Demek bu yüzden Meva uçaktan indiğimizde, onca yolu geçip onu evine bıraktığımda bile bana garip garip bakıp yüzüğüyle oynuyordu.

Benden şüphelenmeye başlamıştı.

Üzerine eklenen o siktiğimin cumartesi gecesi de bunun tuzu biberi olmuştu. Xander Meva'ya ilgi gösterdiği için onu etkisi altına almaya çalışmıştı. Alejandra etkisiz eleman olmasına rağmen şimdiden Meva'dan nefret ediyordu. Nadia onun o ortamda bulunmasını doğru bulmayanlar arasındaydı. André umursamamıştı bile. Elis ise Meva'yı seviyordu. Bize en çok yardımı dokunan oydu.

Aman ne hoş. Neredeyse tüm Hyperion dünyası hanımefendiye düşman kesilmişti.

Telefonumdaki kamera görüntülerini silip bir adamı çağırdım. Odama geldiğinde geçip karşımdaki koltuğa oturdu. Kaşlarımı çatıp önce oturduğu koltuğa sonra gözlerine baktım. " 'Otur' dediğimi hatırlamıyorum." Ağzında bir özür geveleyip yerinden kalktı.

İç çektim. Ona en büyük cezayı şimdi vereceğim için bu yaptığını görmezden gelecektim. "Tam şu anda bir daha oturmaman için ayaklarına sıkmıyorsam sana vereceğim görevi yerine getireceğin içindir." Adam yutkundu ve bakışlarını kaçırdı. "Emredersiniz efendim." Keskin bir şekilde gülümsedim. "Özel uçağıma çalışmak için getirilen o kölenin işini bitir." Kölenin resmini masada sürükledim. Adam önce resme sonra başını hızla kaldırıp bana baktı korkuyla.

"A-ama..."

Dudağımın bir köşesi yukarı kıvrıldı. "Ama ne? Onu uçağa benden izinsiz getirip koyan sen değil misin?"

"Evet...ama...emir aldığım için yaptım efendim..."

"Kimden emir aldın diye sorduğumuzda da bilmiyorsun ama. Şimdi asıl emri benden alarak o kadını öldürüyorsun!"

Korkuyla yutkundu. "Y...yapamam."
Öne eğildim. Onda bana çok tanıdık gelen bir korku sezmiştim. "Neden? Yoksa onu seviyor musun?"

Gözlerini kaçırdığında bu korkunun neden bu kadar tanıdık geldiğini anlamıştım. Onu seviyordu ama bu beni hiç ilgilendirmiyordu.
"Sen konumunun farkındasın değil mi? Kafana sıksam eksikliğin dahi hissedilmez. Hangi akla hizmet basit bir köleyle bir şeyler karıştırıyorsun peki? Hem de ne olduğu belirsiz siktiğimin bir emrine uyarak!" diye bağırdım.

"Ef-efendim...be-ben..." Kekelemekten konuşamyacağını anlayınca iç çektim. "O kadın ölecek. Onu sen öldüreceksin. Sen bunu yaparken bir adamım da sizi gözlüyor olacak. Eğer yanlış bir şey yapar ya da emrime karşı gelirsen ikinizi de orada öld-" Lafımı bölen şey bu kattan gelen silah sesiydi. Kaşlarımı çattım.

HYPERİONWhere stories live. Discover now