23. İKİ DÜNYADAKİ SINIR ÇİZGİSİ

97 27 38
                                    


AREZ UÇURUM KIRAÇ

Israrla çalan telefonu açtım.

Yine beni sinirden köpürtecek haberi vermesini bekledim.

"Efendim..."

Burnumdan soludum. "Geveleme Serdar! Yine ne yaptı Meva?!"

İki aydır rahat durmak bir yana beni deli etmek için uğraşıyordu.

"Emir Bey'le yemekten geldiler efendim. Şimdi eve girdiler."

Gözlerimi yumdum ve direksiyonu sıkan parmaklarımı gevşetmeye çalıştım. "Kapat Serdar. Kapat. Güzel bir haber vermek için aramadın iki aydır zaten. Elimde kalacaksın!" Telefon kapandığı an ofladım.

Aklımı kaçırmama ramak kalmıştı bu manyak kadın yüzünden. İki ay içerisinde on tane kampı tertemiz bir şekilde imha etmiş üzerine bir de bana mesaj bırakmak için duvara melek kanadı çizmişti. Ve her patlatışında bir önceki sürenin rekorunu kırıyordu. Öyle ki onuncu patlamayı sadece bir dakika yirmi sekiz saniyede halletmişti.

Bu süreyi biliyordum. Beni o kadınla gördüğünde de tam olarak bir dakika yirmi sekiz saniye boyunca bize bakakalmıştı.

Son darbe en büyük olanıydı. Süreler kısaldıkça patlamalar, kan ve ölü sayısı da artıyordu. Son tesiste bir toplantı düzenlenmişti ve şu patlamalar yüzünden diğer eğitmenler de en güvenli tesise sığınmışlardı. O toplantıda oradaydım. Üst Üye'ler de. Hem de hepsi!

Bunun ne demek olduğunu biliyor muydu acaba Meva?! Başı ciddi anlamda dertteydi.

André ekrandan tüm dokuz tesisinde yanış anını başa sarıp izlerken ben odanın en köşesinde durup sessizce onları izliyordum. Zaten bir kez ne yaptığımın bile sonradan farkına vardığım bir şekilde Nadia Evezyan'ın işine karışmıştım.

Bunu bu kadar kritik bir olay ortadayken asla tekrarlayamazdım.

"Beş yıl öncekiyle aynı taktik," dedi Xander Garcia sarı gözlerini ekrandan ayırmadan. André sessizliğini koruyordu. Bu hiç iyi bir şeye işaret değildi.

Nadia iç çekti ve aşağılarcasına güldü. "Beş yıl önceki kişi sadece basit biriydi. Acemi şansıyla yapmıştı ama bu daha farklı. Dokuz tesisimiz yandı farkında mısınız? Tek bir kişiyle olacak iş değil bu. Organize çalıştığı birileri olmalı."

Gülmek istedim ama suratımdaki ifadesizlik maskesini bozmamam gerektiğini çok iyi biliyordum.

Organize mi? O Ateş'ti. Onun ismi bile yeterince şey anlatıyordu zaten. Tek başına koca bir ordu edecek zekaya ve imkana sahipti zaten.

"Mantıklı ama bir mesaj bıraktığının farkında mısınız?" dedi Elis Cihandare.

Hayır...hayır...

"Melek kanatları değil mi?" dedi Oktay Karaca.

Çaktırmadan derin bir soluk aldım.

"Evet, belki de bu içimizden birine ders vermek için yapılan bir şeydir," dedi Xander. Sonra gözlerini kaldırıp bir kaç saniye bana baktı ve gülümsedi.

İfadesizliğim yüzümde taş kesilirken gözlerimi kaçırmayacak kadar aklım başımdaydı.

"Sen bir şey söylemeyecek misin?" diye sordu Xander bile bile.

Omuz silktim. "Ben sizi dinlemeyi tercih ederim efendim. Bu işe karışmak benim seviyemdeki birine uygun değil."

Nadia bana döndü gülerek. "Geçen toplantıda böyle demiyordun ama? Neredeyse koltuğuma oturacaktın Şeytan?"

HYPERİONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin