19. ÖLÜMÜN İÇİNDE GEZDİĞİ YAŞAM DOLU KAN

114 29 17
                                    

AREZ UÇURUM KIRAÇ...

Kocaman malkinanenin bana ait çalışma odasında otururken elimdeki kalemle oynayıp duruyordum.

Lanet olası kafam patlamak üzereydi.

Meva'nın evine giren adamın sorgusuna ilk girdiğim andan itibaren söylediği tek şey 'Ya oyun oynayanlar asıl oyuncaklar ise? Ya şeytan denilenler sadece en büyük şeytanın kullandığı basit bir oyuncak ise? İyi düşün nam-ı diğer Şeytan? Sence bu dünyada, Hyperion'da asıl şeytan sen misin? Yoksa Hyperion çoktan en büyük iblisini yarattı mı?'

Kendinden eminliği ve asla kimin iti olduğunu sızdırmayışı aklıma iki seçenek getiriyordu. Ya bu kişi çok nüfuzlu ve büyük biriydi ve Yalın Kara - Meva'nın deyimiyle Elsiz - bu kişiden korkuyordu. Ya da bu kişiye körü körüne bir köpek sadakatiyle bağlıydı.

Korktuğunu kesinlikle düşünmüyordum. Korksaydı eğer ona vaadettiğim güvenliğin üzerine atlardı ama o...elini kaybetmesine değecek birine çalışıyordu.

Bu kişi her kimse benle uğraştığı apaçık ortadaydı. Meva'nın üzerinden bana oynuyordu ama bunun Meva'nın bara gidişiyle bir ilgisi yoktu. Derinlemesine araştırmama rağmen Xander'in Yalın Kara'yla hiçbir bağını yakalayamamıştım. Hem öyle olsa bile Xander, Meva'nın barda cinayet işlediğini ve Hyperion'un olay yerine intikal edeceğini, bana ya hiç söylemez ya da gerektiğinden daha geç söylerdi.

Yani iş işten geçipte Meva kaçtığı dünyaya tekrar ama bu sefer büyük bir suçlu olarak girdiğinde...

Onu kurtarmam mümkün olmadığında...

Bu düşüncelerimin ve hatta şu en büyük şeytan da dahil hiçbir şey beni bugün olan olay kadar telaşlandırmamıştı.

Ben ne yapmıştım?

Tek ip ucumu, salıvermemem gereken birini, bana o düşman her kimse onu yakalama yolunu gösterme ihtimali olan birini serbest bırakmıştım.

Pişman olmam ve kendime öfkelenmem gerekirken öfkelenemiyordum bile!

Nasıl tereddüt edebilmiştim ben? Ben lan, hiç tereddüt etmeyen ben nasıl bir can için tereddüt etmiştim?! Benim onu seçmem ve Yalın'ın peşinden gitmek yerine onun yanında kalmış olduğuma hala inanamasam da Meva'nın da gözlerindeki afallamayı görebiliyordum. O da...o da en az benim kadar dehşete düşmüştü. Onu seçmiş olmam ona göre tamamıyla bambaşka bir yoldu ama...bu yolun var olduğunu ona gösterdiğimde, kendime gösterdiğimde, buna bir tarafının üzüldüğünü de görmüştüm.

Çünkü aramızda ne geçerse geçsin onun hala benden şüphelenmek ve uzak durmak için bahane aradığını biliyordum.

Ama yoktu. Gerçek anlamda yoktu ve o...bunun farkına vardığında, bana bağırdığında işte o an ben de bazı şeylerin farkına varmak zorunda kalmıştım.

"Aptal herif! Onlardan korktuğumu mu sanıyorsun? Onlar en fazla bedenimin sonu olur! Sen ise yavaş yavaş sızmaya başladığın ruhumun sonu olacaksın!"

Son cümlesi...benim suratıma sert bir tokat gibi indiğinde neye uğradığımı şaşırmıştım o an. Sonu olabilme ihtimalim bir yana birinin sonu olman ihtimalinin bu kadar tedirgin ettiği bir anım hiç olmamıştı.

Kalemin ucunu masaya vurmaya devam ederken bunu hızla yaptığımı fark ettim. Sanki ne kadar hızlı yaparsam o kadar aklımdaki fikirden uzaklaşabilecekmişim gibi...

Onu kullanmak istemiyordum. Hayır...onu hiçbir planıma alet etmek istemiyordum. Bu...bunun farkına varmak...başımı kaldırıp içeride duran aynadan kendi yansımama baktım.

HYPERİONWhere stories live. Discover now