20. HÜZÜN.VEDA.ÖFKE.

91 33 68
                                    

"Aradığınız kişiye şu anda ulaşılmıyor. Lütfen daha sonra tekrar dene..."

Kahretsin!

Aradığım kişiye sıçacaktım gördüğüm yerde. Bu mekanik ve insanı sövmeye iten boktan kadının sesini iki gündür dinleyip duruyordum. Arez ortalıkta yoktu. Cidden yoktu.

Hangi cehennemin dibindeydi bu adam?!

Odamın camından her dakika yaptığımı yapıp eskiden korumaların durduğu noktalara baktım. Kimse yoktu. Serdar'ın numarası artık kullanılmıyordu.

Camın önünden ayrıldım ve sehpamdaki boş kahve kupasını mutfağa götürdüm. İç çekip tezgaha yaslandım.

Uçurumdan geldiğimizde gün doğuyordu neredeyse. Birlikte saatlerce, sessizce oturmuştuk. O benim saçlarımla oynamıştı bende göğsünde dinlenmiştim.

Beni eve bıraktığında bakışlarında durgunluk gizliydi. Sanki saatlerce bana sarılan o değilmiş gibi yine sarılmıştı. "Kendine iyi bak Meva. Ayrıca..." Elini yanağıma koydu. Dudağında anlamlandıramadığım bir gülümseme vardı.
Hüzünlü gibi miydi?

"Ayrıca?" dedim devam etmesini ister gibi. Sussam beni izlemeye devam edecekti sanki.

"Sakın ama sakın kimsenin seni üzmesine izin verme. Benim bile. Lütfen, Meva, dikkatli ol. Hem de çok. Tamam mı?"

Bu söylediklerine sebep olan şeyin o gün söylediklerim olduğunu düşünüyordum. "Tamam ama Arez o gün...o gün söylediğim şey, ileride ne olursa olsun şimdi birlikteyiz, değil mi? Bu yeter."

Derin bir nefes aldı. "Yeter." Bende yanağına bir öpücük bırakıp eve geçtim. Ne o an ne de bir hafta boyunca korumalardan hiçbirini görmemiştim.
Onu da görmediğim gibi.

Şimdi bu anı düşündükçe sözlerde gizli bir veda saklı olduğunu o derin nefesin aslında soluksuz kalmamak için can havliyle alınan derin bir nefes olduğunu anlıyordum.

Her şeyin o günden değiştiğini biliyordum. Evet, peşimde olan insanların sayısı fazlaydı. Sonum yakındı filan. Ha bir de manyağın teki serbestti ama asıl değişen bunlar değildi.

O kelimeler aynı anda dudaklarımızdan çıktığında bir şeyler güçlenmişti. O günden bir sonra ki gün aramasını beklemiştim ve onu özlemiştim ama ne o gün ne de ondan sonra ki gün aramıştı.

Ve bir sonra ki günde.

Elbette az da olsa paniklemiştim ama o Şeytan'dı.
Ona bir şey olmazdı.

Olmaz, değil mi Meva?

Tabi ki olmaz! Saçmalama.

İlk arayan kişinin ben olmasını istemediğimden kendi kendime bir inada girmiş ve o aramayana kadar aramayacağıma söz vermiştim.

Tam bir salaktım.

Sırf kafa dağıtmak için iş görüşmelerine gitmiştim ve bulmuştum da. Çalışmaya başladığım yer ününü duyurmuş bir kıyafet mağazasıydı.

Evet ya, ben bir mağazada çalışmaya başlamıştım. Bardan sonra bu düzgün iş yeri bana da tuhaf geliyordu.

Evime çeki düzen vermiş ve baştan aşağı türlü türlü zehirli temizlik malzemeleriyle temizlemiştim ama etraf aşınana kadar temizlik yapmakta sadece beşinci güne kadardı. Bu bile benim için rekor süreydi.

Bunların dışında Doğu'ya bir süredir almayı istediği Play Station'dan bir model almış ve gidip kapısına dayanmıştım. Beni içeri kabul etmek zorunda kalmıştı. Kısmen bazı şeylerden bahsedip özür dileyince birlikte saçma teknoloji zımbırtısıyla oynamıştık.

HYPERİONWhere stories live. Discover now