Öyle sıkı sarıl ki...

By mehtapayranci

400K 17.9K 1.7K

Kerem genç kızın boynunu koklayıp usulca fısıldadı "Bana öyle sıkı sarıl ki..." Gizem genç adama sıkıca sarıl... More

Bölüm 1- HAFIZA
Bölüm 2- Yeni bir gün.
Bölüm 3- Kurdelesiz de çok güzel.
Bölüm 4- ÇAPRAZ SORGU.
Bölüm 5 - Güzel bir rüyaydı.
Bölüm - 6 Anlatırım ama bir şartla, ya da iki, belki de üç.
Bölüm 7- Sen aklını kaçırmışsın.
Bölüm 8 - Kaçan ve kovalayan
Bölüm 9- Bazı şeyleri şansa bırakamazsın.
Bölüm 10- 360 derecelik deneyim.
Bölüm 12- Ne olur ne olmaz, kapı açık kalsın.
Bölüm 14- Günlerim Yalnız geçiyor.
Bölüm 15- Ah bu ben...
Bölüm 16- Kibarlık senin yanından geçmez.
Bölüm 17- Kurtulalım birbirimizden
Bölüm 18 - Daha iyisini yapabiliriz.
Bölüm 19- Ne olur sen olma.
Bölüm 20- Tutkal gibi yapışmak.
Bölüm 21- Kazandibi
Bölüm 22- Delikanlı
Bölüm 23- Aşkın gözü kördür.
Bölüm 24- Darısı Başına.
Bölüm 25 - Küçük mavi zarflar.
Part 26 - Nice Aylara...
Part 27- Gün Bugün.
Part 28- Kendine iyi bak.
Bölüm 29 - Çok özleniyorsun.
Bölüm 30 - Gidecek başka yerim yoktu.
Bölüm 31 - Sevince
Bölüm 32 - Selim Sevgen
Bölüm 33 - Kahve Falı
Bölüm 34 - Terbiyesiz.
Bölüm 35 - Uluslar arası.
Bölüm 36 - Ben Beklerim.
Bölüm 37 - Yolu kendin bulacaksın.
Bölüm 38 - Paris
DUYURU
Bölüm 39- En güzel çift.
Bölüm 40 - Yaşlı Çirkin Cadı.
Bölüm 41- Güzelliğin mimarı
Bölüm 42- Gerçekten uyuyorum
Bölüm 43- Aşk Damarı.
Bölüm 44 - Fazla Mesai.
Bölüm 45 Tutsaklık.
Bölüm 46- Kahraman.
Bölüm 47 - İyi iş çıkartır.
Bölüm 48 - Her şey yeni başlıyor.
Bölüm 49- Öyle sıkı sarıl ki. FİNAL.

Bölüm 13- Kader ağlarını örecekte...

7.2K 383 17
By mehtapayranci

Merhaba arkadaşlar, bu bölüm benim çok severek ve çok eğlenerek yazdığım bir bölüm oldu. Yazdıktan sonra okurken kendimi dolu dizgin bir heyecanın içinde buldum. Tüm bu duygu karmaşasının içine girmeme sebep olan karakterlerimi yoktan var etmemi tek bir insan sağlamıştı. İster istemez o arkadaşımı anımsadım. O bana cesaret vermeseydi Kerem ve Gizem asla var olmayacaklardı. Onları var etmeme vesile olduğun için teşekkürler Merve Deniz. İyi ki varsın, İyi ki arkadaşımsın. Bu bölüm senin için.                                      

                                     14Temmuz2014

                Gizem iş yerinde, sıradan bir pazartesi sabahına başlamıştı. Sabah kahvaltı yapmadan geldiği için, bilgisayarının önünde bir poğaçası ve açık çayı vardı. Maillerine bakarken yüzünün şekli bozuldu. Holdingde satış bölümünde çalışan arkadaşı Uğur’un gönderdiği maili okuduğunda, okuduklarından hiç hoşlanmadı. Uğur’un eşi sabaha karşı erken doğum yapmıştı, Uğur şimdi eşinin ve bebeğinin yanında hastanedeydi. Bugün öğlen Uğur’un sorumluluğunda olan bir tanıtım gezisi vardı. O tanıtıma kendisinin yerine Gizem’in gitmesini istiyordu. Uğur gece yarısından sonra mail atmıştı Gizem’e. Telefonda açmış ama ulaşamamıştı. Bunları okuduktan sonra, telefon ahizesini kaldırıp dahili telefonu tuşladı Gizem. Şefini aradı ulaşamadı. Satış bölümünden bu tanıtıma gitmesini isteyeceği onlarca adam vardı ama Uğur, binaların çizimini Gizem yaptığı için sunumu da daha iyi yapacağına inandığını yazmıştı. Gizem bu bahanelerin ardındaki asıl sebebi bildiğini düşündü. Satıştaki arkadaşlarıyla yarış halindeydiler ve olurda bugün satışı onlar yaparsa Uğur’un puanı diğerlerinin çok gerisinde kalacaktı. Ama satışı Gizem yaparsa sorun değildi çünkü Gizem binanın mimarıydı zaten. Çok zekice taze baba ama ben bugüngidemem diye aklından geçirdi Gizem. Derken telefonu çaldı. Arayan bölüm şefiydi.

 “Günaydın Mehmet bey bende sizi arayacaktım”

 “Günaydın Gizem hanım Uğur’un mailini aldınız mı?”

 “Evet okudum, ama benim tüm gün sürecek kadar uzun çizimlerim var elimde. Gitmem mümkün değil.”

 “Uğur size çok güvendiğini ve gerekçelerini sıralamış bana, bence arkadaşınızı kıramayız.”

 “Gerçekten çok yoğunum.”

 “Gizem hanım yalnız olmayacaksınız zaten, siz bina mimarı olarak bugün orada bulunun, yarın sabah iki asistan göndericem size çizimlerde yardım etmeleri için.”

 “Tamam Mehmet Bey. Anladım, çaresiz ben gideceğim yani. Ama ben böyle bir sunum planlayarak gelmediğim için bir hayli bakımsızım. Eve gidip hazırlanayım o halde.” Dedi telefonu kapattı. Canı sıkılmıştı, emrivakileri sevmezdi ve kendi programı aksayacaktı. Esra’yı arayıp haber verdi ve sonra çaresiz kalktı yerinden. Uğur’un dolabından tanıtım dosyasını ve binanın anahtarlarını aldı. Şirketten çıktı, arabasına atlayıp evine gitti. Duş aldı, üzerini değiştirdi ve kuaföre gitti. Kısa saçlarına şekil verilip makyaj yapılırken dosyayı inceledi. Tekrar yola çıkıp tanıtım yapacağı siteye geldi. Güvenlikçiye geliş sebebini anlatıp, konuklar gelince kendisine haber vermesini istedi. Doğruca teşhir dairesine gitti. Bahçe teras olarak tasarladığı daireye girdiğinde, özenle temizlenmiş olduğunu fark etti. Tertemizdi ve de içerisi temizlik malzemesi değil çiçek kokuyordu. Teşhir dairesi olduğu için, ev eşyalıydı. Son derece modern seçimlerle döşenmiş olan evin odalarını birer birer gezdi Gizem. Mutfak, gri ve tonlarında dolaplarla döşenmişti. Altı kişilik bir yemek masası konmuştu ortaya. Çocuk odası sarı renkte sevimli numune mobilyalarla donatılmıştı. Yatak odası, balayı odası olacak kadar özenli ve süslüydü. Beyaz mobilyalar kullanılmış, yanında birkaç kırmızı detayla renklendirilmişti oda. Salonda gri metal bir TV ünitesi, mor ve tonlarında çizgileri olan krem rengi bir köşe takımı vardı. Salonun teras kapısına açılan bölümünde yemek masası ve yüksek bir servis sehpası bulunuyordu. Terasa açılan cam kapıyı açtı, yarı beton yarı toprak olan terasa çıktığında derin bir nefesle doldurdu ciğerlerini. Orman manzarasının yeşiline gözleri doyarken, burada yaşayacak olan kişilerin mutlu olmalarını diledi. Bu iyimserliğinin yanında, kendi çizdiği eve bakarken ona kimin sahip olacağını tuhaf bir kıskançlıkla merak ettiğini fark etti. Gizem kendi içinde derinlere dalmışken, dairenin telefonu çaldı. Kapıya gidip sabit dahili telefonu açtı. Güvenlikçi beklediği kişilerin geldiğini haber veriyordu. Konuklarını beklerken elindeki dosyaya son bir kez göz attı.

                 Dairenin kapısında beliren Japon çifti görünce bir hayli şaşırdı. Uğur İngilizcesine güvendiği için Gizem’i seçmişti belli ki. Konuklarını karşılayıp içeri aldı. Bay Atsumi Katou ve eşi Sakura Katou, yaşlı ve heyecanlı bir çiftti. Daireye girdikten sonra, birinin daha geleceğini söylediler ve davet beklemeden terasa yöneldiler. Aralarında Japonca konuşmaya başladıklarında Gizem kendini dışlanmış hissetti,  olaya Fransız kalmak bu olsa gerek, diye düşündü. Gizem elinde dosyasıyla tanıtım yapmaya programlanmıştı ama yaşlı çift o yokmuş gibi durmaksızın konuşuyordu. O kadar hararetli bir paylaşım içindeydiler ki, Gizem kavga ettiklerinden emindi. Arada bir ona bakıp gülümsüyorlardı ama hiçte mutlu görünmüyorlardı. Onları izlemeye dalmışken arkasından gelen adamı fark etmedi.

 “Pardon, Uğur bey yok muydu?” Gizem duyduğu sesle irkilip arkasını döndü, “Hayır ben…” adamı görünce bir an sustu, “Siz zaten benim kim olduğumu biliyorsunuz, Kerem bey” dedi şaşkınlıkla elini uzattığında dudağında minik bir tebessüm belirmişti.

 Görüşmeyeli yıllar olmuş gibi hissetti. Ona baktığı anda tanımlayamadığı hisler kalbini hızlandırırken beyni cümlelerini yönetmekte zorlanıyordu. Seni lanet herif, hala ne kadar da yakışıklısın, seni görünce neden Mısır Piramitleri aklıma geliyor? Aman Allah’ım onu özlemiş olamam öyle değil mi? Ama peki o zaman neden… aah kes saçmalamayı Gizem!

 Kerem ise Uğur beyle buluşmayı umarken, karşısında Gizem’i görünce gözlerine inanamamıştı. Öncesinde birkaç kez orda burada gördüğü kadınları Gizem sandığı için yine benzettiğini düşünmüştü. Gizem ona doğru dönüp konuşmaya başladığı an, ayak parmaklarından göğsüne kadar tüm kanın vücudundan çekildiğini hissetti. Tüm kan kalbine toplanmış olmalıydı. Çünkü kalbinin atışları, yürümeyi yeni öğrenen bir bebeğin adımları gibi aceleci ve beceriksizdi.

 Kerem Gizem’in uzattığı eli, iki elinin arasına alarak samimiyetle sıktı.  Gizem ilk şoku zorlukla atlattığında gülümseyerek “Hoş geldiniz” diyebildi.

 Kerem, Gizem’in Antalya’da kendinden kaçışlarını hatırladı. Kız ondan kaçmaya çalıştıkça, kader onu Kerem’in kollarına atıyordu. Bunu düşününce gülesi geldi ama tuttu kendini “Hoş bulduk. Uğur beyle dün telefonda görüşmüştük, plan değişikliğinden haberim olmadı.” Dedi.

 Gizem, Kerem’in yüz ifadesinin alaycılığına anlam veremese de, açıklama yapmak zorundaydı “Bu sabah Uğur’un bebeği doğdu, o yüzden onun yerine ben geldim…” Kerem’in alaycı yüz ifadesine katlanmak her saniye zorlaşıyordu, sormazsa çatlayacaktı Gizem ve sordu “Yalnız ben bir şeyi merak ettim, sanki gülmek istiyor ama kendinizi tutuyor gibisiniz. Ben bir şey mi kaçırdım?”

 Kerem dudağının ucunda zorlukta zapt ettiği gülücüğünü serbest bıraktı. “Seni burnumun dibinde bulmak hoşuma gitti. Şey, yani sizi… Yaa bu siz biz, yakışmadı bize sanki ne dersin? Birbirine defalarca eziyet etmiş iki insan olarak çok eğreti durdu dilimizde” dedi.

 Gizem rahatlamış gibi bir nefes aldı “Kesinlikle haklısın. Birbirimize siz diyemeyecek kadar çok rezalet yaşadık.” Gülümserken laf sokmuş olmanın da tadını çıkarıyordu.

 Kerem onu izlerken gözü yine dudaklarına kaydı “Onca şeyden sonra bana bakarken gülümseyebilmen çok güzel” dedi.

 Gizem aldırmaz bir tavırla “İnsanoğlu çok büyük acılara dayanabiliyor. Birkaç kez gördüğüm birinin, benim için edepsiz planları olması beni öldürmedi. Ki bir de sen durumun aslında öyle olmadığını açıkladın bana. Ben kendi adıma Antalya sayfasını kapattım. Sorun yok yani” derken Kerim’in yakışıklılığının hala çok büyük bir sorun olduğunu düşünüyordu.

 Kerem boğazını temizledi “Kimse için edepsiz planlarım yok, onu tekrar hatırlatmak isterim. Antalya sayfasını bende kapatmış olmayı dilerdim. Ama her diş macunu reklamında gözümün önüne geliyorsun artık” deyince Gizem kahkahayı patlattı.

 Kerem onun güzel dudaklarına bakıp kalmamak için konuyu değiştirdi “Uğur beyin bebeği oldu demek, çok sevindim. Kız mı erkek mi?” diye sordu merakla.

 Gizem “Ben henüz aramadım. Ama doğmadan önce kız olduğunu söylemiş doktorlar. Son anda bir sürpriz yaşanmadıysa kız babası oldu Uğur.” dedi gülümseyerek.

 Kerem hafızasına kazımak istercesine dolu dolu baktı “Seni iyi gördüm” dedi.

 Gizem’de onun yüzüne baktı “Sende iyi görünüyorsun. Zaten hep öyleydin.” Derken dilinden daha neler dökülecek kendisi de merak ediyordu. Bu adamı görünce çenesini tutamıyor sınırları aşıyordu.

 Kerem muzip bir gülüşle bir adım yaklaştı “Teşekkür ederim. Yalnız ben senin kaçırdığın bir şey fark ettim. İkimiz şu anda, tıpkı bir nişan çifti gibiyiz.” Dedi.  

 Gizem anlayamamıştı kaşlarını çatarak sordu “Neden ki?”

 Kerem ağız dolusu bir gülümsemeyle “Şu giydiklerimize bir baksana” dedi.

 Gizem bir Kerem’e bir kendine bakıp kikirdemeye başladı. “Haklısın, sözleşip de giyinmiş gibiyiz.” Dedi. Bir süre birbirlerine bakarak güldüler. İkisi de krem rengi pantolon giymişti. Gizem de Açık kahverengi kolsuz şifon bir gömlek, Kerem’de aynı renk çizgili bir gömlek vardı. Ayakkabıları da aynı renkti. Tek fark Kerem’in kolunda çanta yoktu.

 Gizem bakışa konuşa zaman geçirmeye bayılsa da buraya ne için geldiğini unutmadı. Eliyle Katou‘ları göstererek “Neyse artık soralım şunlara, alıcılar mı geziciler mi?” dedi. Kerem Gizem’in bir adım daha yanına yaklaşıp kısık sesle “Kadın mutlaka bir ev almak istiyor, burası olmasa başka bir yer alacak. Ama para adamda.”Dedi. Gizem Kerem’e dönüp fısıldayarak sordu “Neden fısıldıyoruz, Türkçe biliyorlar mı?” Kerem bir an durup düşündü “Hayır bilmiyorlar da…” Derken durumu kurtaramayacağını anladı, Gizem’in kikirdemesiyle yeniden gülmeye başladılar. Kerem “Ne biliyim ben işte, müşterinin dedikodusunu yapıyorum sonuçta. İçgüdüsel olarak fısıldadım” diye kendini savunurken Gizem hala gülüyordu. Bir zaman sonra gülüşleri hafifleyince “Hadi gel şu adamı ikna edelim, satalım Uğur’un evini, bebeğe hediye olsun” dedi Kerem.

 Gizem havalı bir bakışla tek kaşını kaldırdı “Tamam olur. Ama şunu da söyleyeyim, Burası Uğur kadar benim de evim.” dedi. Kerem birkaç saniye düşündü, sonra o yeşil gözlerini kocaman açarak “Mimarı sen misin?” diye hayretle sordu.

 Gizem sırıtarak “Evvet, ben çizdim. Sabahlara kadar uğraştım ama değdi.” dedi gururla.     

 Kerem eve alıcı gözle bakarak ıslık çaldı. “Vaay be, helal olsun.Bu yaşta bu başarı, ne mutlu seni doğuran anaya.” Dedi.

 Gizem ağzı dolusu bir gülümsemeyle “Teşekkürler, teşekkürler.” Derken eğilip gevezece selam verdi.

 Sonunda birlikte Sakuri ve Atsumi’nin yanına terasa çıktılar. Gizem aileye evi gezmek isteyip istemediklerini soracaktı ama yaşlı çift hararetli konuşmalarına bir türlü ara vermiyordu. Yanlarında kimse yokmuş gibi konuşmaya devam ediyorlardı. Kerem gözlerini devirdi “Biz bunların susmasını beklersek burada kök salarız” dedi sabırsızca. Susmalarını beklemedi, özür dileyerek araya girdi. Bayan Sakura evi gezmek istediğini söylediğinde, Bay Atsumi çok sinirliydi, eşine Japonca bir şeyler söylerken sesi yükselmiş eli kolu havada savruluyordu. Adam Kerem’le birlikte terasta kaldı. Gizem kadına evi gezdirirken Sakura Katau kötü İngilizcesiyle kocasından dert yandı. Oğulları kısa bir zaman sonra, Türk kız arkadaşıyla evlenecekti, İstanbul’da yaşayacaklardı. Kadın gençlere evlilik hediyesi bir ev almak istiyor ama kocası bu evin çok pahalı olduğunu düşünüyordu. Kadın evi gezdikçe daha çok beğendi ve alma fikrine daha çok yaklaştı.

 İki katlı evin gezisi bittiğinde salona geri döndüler. Kerem ve Atsumi’yi çok koyu bir sohbetin içinde buldular. Adamın tüm siniri yatışmış, hatta keyfi yerine gelmişti. Karısı yanına geldiğinde, adam onu güler yüzle karşıladı, elinden tutup yeniden terasa çıkardı. Kadına bir şeyler söyledi ve kadın çığlık atarak adamın boynuna sarıldı. Bir dakika içinde onlarca öpücükle ıslattı adamın yaşlı yüzünü. Kerem ve Gizem hayranlıkla onları izlerken evi almaya karar verdiklerini anladılar. Gizem olduğu yerde zıpladı, elini havaya kaldırıp “çak” dedi, Kerem sırıtarak vurdu onun küçük avucuna.

 Gizem’in heyecan ve merakla gözleri büyümüş “Nasıl başardın?” Diye sordu.

 Kerem ellerini kumaş pantolonunun ceplerine sokup bedenini esnetti “Meslek sırrı demek isterdim ama değil. İndirim yaptım tabiî ki, yoksa asla ikna olmazdı” derken umutsuzca başını iki yana sallıyordu.

 Gizem keyifsizce yüzünü buruşturdu “Yani sende Kerem. İnsan azıcık şekil yapar, olaya Gizem katar. Ya çok zor ikna ettim, çok uğraştım falan der.”

 Kerem sırıtarak “Bir eve bir Gizem yeter bence” dedi.

 Gizem iğrenmiş gibi numaradan öğürdü “Yaa, ama bu iğrenç bir espri. İğrenç, iğrenç. Espri bile değil.” derken. Kerem kötü adamlar gibi adice kahkaha atıyordu.

 Yaşlı çiftin sohbeti bitince, salona Gizem’lerin yanına geldiler. Evi almak istediklerini söylediler. Hangi işlemler nerede ne zaman yapılacak onu sordular. Gizem endişeyle Kerem’e baktı. “Ben işin o bölümüne karışacak mıyım?” Diye sorarken gerçekten bir fikri yoktu.

 Kerem, “Senin işin varsa ben hallederim, ya da istersen Uğur’u ara, ona sor.” dedi.

 Gizem Uğur’u ararken Kerem bakışlarını ondan alamıyordu. Gizem’in kibar yüzü, zarif mimikleri, saçlarının arasında gezdirdiği ince uzun parmakları… Ne vardı bu kızda onu böylesine mıknatıs gibi çeken. Üzerinde hiç dekoltesi olmayan, olabildiğine derli toplu olan giysilerinin, ona ayrı bir asalet kattığını düşünmeden edemiyordu. Gülümserken ela gözlerinin nasıl parladığını görmek Kerem’i şaşırtıyordu. Ağlarken parlayan gözleri gülerken de parlıyordu. Bu kız hiçbir şey yapmadan kendi halindeyken bile ışıldıyordu sanki. Duru bir su gibi, saf ve parlak…

 Gizem telefonu kapattı. Arkadaşı Gizem’e satış için teşekkür etmiş, bundan sonraki bölümü Kerem’e emanet edebileceğini, isterse gidebileceğini söylemişti.

 Kerem meraklı gözlerle “Ne dedi? Sende gelecek misin bizimle?”diye sordu.   

 Gizem başını yana eğerek dudak büktü “Uğur gerek olmadığını söyledi, bundan sonrasını yaparmışsın. Zaten bundan öncesini de sen başardın. Ben hiç gelmesem de olurmuş aslında.” derken oradan ayrılmak istemediğini hissediyordu.

 Kerem itirazla başını yukarı kaldırdı “Hiçte bile öyle değil. Senin enerjin, güzel gülüşün olmasaydı adam belki de ikna olmayacaktı.” dedi.

 Gizem kahkaha attı “Çok kötü bir yalancısın. Adam yüzüme bile bakmadı, ne gülüşü, Kerem yani sende.” Dedi.

 Kerem “O enerjiyi Atsumi almadı ki, ben aldım senden. Gülüşünle…” dedi sustu.

 Gizem utançla kalp çarpıntısı yaşarken “Ben artık gideyim.” Dedi.

 Kerem geveze bir tavırla konuşmaya başladı “Tamam git. Ama ya numaranı ver ya da adresini, ya da hepsini. Hatta beni gideceğim yere sen bırak, arabam yok. Aslında var ama bozuldu, yani her an bozulabilir. Yaa otur iki dakka, ateş almaya mı geldin?” Dediğinde Gizem kahkahalarla gülüyordu.

 Gizem “Hadi ama yapmaaa…” derken gülmekten ağzını zor topluyordu. Gevezelik ederken bile ne kadar yakışıklıydı, kızın içinin yağları eriyordu.

 Kerem gevezelik etmenin doğru yöntem olduğunu keşfedip devam etti “Gitme, git ama anahtarlar ne olacak? Kimde kalacak? Nasıl güvenirde bırakırsın anahtarları. Bak benden duymuş olma bu emlakçıların sağı solu belli olmaz” dediğinde Gizem’in kahkahaları evi inletiyordu.

 Gizem dudaklarındaki gülüşü durduramayacağını düşünüp kendi yanaklarını elleriyle tuttu “Hadi ama adamlara ayıp oldu.” Dedi ciddi olmaya çalışarak.

 Kerem dedikoducu kadınlar gibi onlara bakıp gizlice “Onlar bir saat konuştu bır bır biz bişey dedik mi, beklesinler biraz. Seninle ilk kez aynı frekansı yakalamışım, hayatta bırakmam.” dedi.

 Gizem gülüşünü durdurmuş ama gözlerini Kerem’den ayıramıyordu “Boyundan büyük laflar etme, herkes herkesi bırakır” dedi.

 Kerem hissettiği heyecana kapılıp döküldü “Sen hep böyle kazandibi tadında ol, ben seni asla bırakmam” dedi.

 Gizem bu cümleden sonra sessiz kalınca Kerem “Numaranı ver, konuşmak istemezsen ben sana sadece şarkı söylerim. Bak sesimde iyidir benim” dedi ve başladı fısıltıyla söylemeye,

 Hıımm sen senin hakkından eğer gelemiyorsan

 Hıımm seni izin ver de ben yola getireyim o zaman

 Hop de kendine hop de bir an, Kop gel hadi kop da gel inadından

 Hele çak hele durumu bi çakta, gör bak neler olacak sonra

 Sap sokağıma sap ki şuan, Kap beni kadere kaptırmadan

 Hele bak hele tadıma bi bakta gör bak neler olacak sonra…

 Gizem şok olmuş durumdaydı. Delinin tekiydi bu adam ve onun peşine takılmamak için kendinden üç sebep istiyor bir tane bile bulamıyordu. Gülmekten çenesi ağrıyordu artık.

 Kerem eliyle saçlarını arkaya atıp kıza göz attı ”Çaktın mı durumu?” diye sordu

 Gizem gülüşünün arasında bitmişçesine “Sen çakmadın bir türlü, ama Tarkan sevmen iyiye işaret” dediğinde dizleri titriyordu.

 “Onu sevmeyen ölsün be, Tarkan sevilmez mi?”

 Gizem “Bence de. Ama ben şimdi gideyim, ne numara ne adres vermeden gideyim, kazandibi tadı damağında kalsın. Hem tatlıda bir yerden sonra bayar insanı.” Dedi

 Kerem yüzünü buruşturarak “Bu durumda benim çıkarım ne olacak peki?” diye sordu.

 Gizem “Eğer bu durumu sen ayarlamadıysan, tesadüfler bizi buluşturmak için çalışıyor...” Derken Kerem lafını kesti kızın “Hıhıh. Senin gelmeni ben ayarladım. Gece bebeğe mesaj attım, ‘kanka acil durum, oyalanma hemen çık gel’ diye” deyince Gizem yeni bir kahkaha zincirine girdi.

 Gizem gülüşü sakinleşince “Tesadüfler bizi bir araya getirirken telefon falan saçma değimli sence de? diye sordu.

 Kerem kaşlarını çattı “Tamam o zaman. Yarın sabah yolda tesadüfen karşılaşırız, şakacıktan tesadüf olmuş olur.” dedi

 Gizem kikirdeyerek “Olmaz.” Dedi.

 Kerem  “Neden olmazmış, Ersin abi mi kızar? Benim kötü bir niyetim yok, boşuna kızmasın. Ben arkadaş olalım diye şey ettimdi” derken düşünceleri gibi bedeni de kıvırtıyordu.

 Gizem’in gülüşü dudaklarında sönerken “Ersinle ilgisi yok. Olmaz işte” dedi

 Kerem  derin bir nefesle soluklandı “Yani sen ciddi ciddi diyorsun ki, tesadüfen karşılaştık karşılaştık. Yoksa randevu falan yok öyle mi?” Gizem evet anlamında başını salladı. 

 Kerem umutsuzca suratını ekşitti “Kader ağlarını örecekteee, bizi boşta bulup, o ağın içine atacaktaaa, ölme eşeğim ölme, peeeh.” derken elini inançsızca havada salladı. Gizem gülümsemekle yetinirken Kerem yeniden konuştu “Bak sonra pişman olursun, iyi düşün. Arasan da bulamazsın benim gibisini. Beni ne mimarlar ne mimarlar istedi” dediğinde de Gizem gülmeye devam etti ama geri adım atmadı.

 Kerem sonunda pes etti “Peki o zaman, istediğin gibi olsun” Dedi.

 Gizem kaşlarını çatıp “Masuscuktan tesadüf olmasın ama”

 Kerem ellerini havaya kaldırdı “Verdiğim sözü tutarım. Sana söz, yollarımız kesişmezse, bu beni son görüşün.”

 ‘Beni son görüşün’ lafı içini acıtsa da “Hayırlısı.” diyerek kapının önüne çıktı Gizem.

 Kerem küçük bir çocuk gibi dudağını büktü “Kendine iyi bak” dedi.

 Gizem sesinin titremesini engellemeye çalışarak “Hoşça kal” dedi.

Continue Reading

You'll Also Like

53.4K 2.6K 25
" Ben onu ilk gördüğüm de gözlerinden tanıdım ama o beni tanımadı" " söylesene seven kalbim bir sana mı fazla geldi. neden şimdi gerçekleri öğrendiğ...
744K 19.1K 81
Herkesin korkulu rüyası olan Yer altının en büyük mafyası yer yüzünün hakimi sadist sinir hastası piskopat bir adamın bir kıza aşık olması Ve haya...
102K 5.8K 33
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan yıllar sonra tekrarda...
62.7K 4.5K 13
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...