Bölüm 1- HAFIZA

57.9K 1K 46
                                    

                                                              12 Haziran 2014

İstanbul trafiğinin kasvetli yoğunluğu nedeniyle neredeyse uçağı kaçıracaktı Kerem. Hava alanına girişinden uçaktaki yerine oturana dek geçen süre içinde, kan ter içinde kalmıştı. Uçağın kalkış hazırlıkları sürerken bir süre sıklaşan soluğunu kontrol altına almaya çalıştı. Havaalanına her gelişinde korkunç trafiğin hışmına uğramaktan kurtulamıyordu. Genç adam cebinden çıkardığı kağıt mendille alnında biriken nemi sildi. Kalkış anonsu verildiğinde yavaşça emniyet kemerini bağlayıp oturuşunu düzeltti. Koltuğun yanına iliştirilmiş sepetten rastgele bir dergi aldı eline. Bir süre sayfaları çevirip ilgisini çekecek bir şeyler arasa da onu saracak bir yazı veyahut fotoğraf bulamadı. Sıkıntılı bir tavırla dergiyi yerine bıraktı.

Yalnızdı. Genç adam her yalnız kaldığında aynı düşüncelere dalardı. Geçmişini hatırlar, onunla yüzleşir, boğuşur, dövüşür, savaşır ve her seferinde kaybederdi. Aslında hatırlamak istemezdi ama zihninin çıkmazlarına gizlenen o gün, bir yolunu bulur ve karışıverirdi yaşadığı ana. Genç adam, dokuz yıl önceye ait olan o günü hatırladığında kendine tekrar aynı işkenceyi yapacağının farkındaydı. Hiç barışamadığı kendine, belki milyonuncu kez yeniden küsecekti. Ne bir bağışlama, ne de bir teselli işe yarardı konu o gün yaşananlar olunca. Herkes sussa, kimse konuşmasa, genç adamın içindeki savcı haykırırdı suçlu olduğunu.

Bugün de yine diğer zamanları doğrulayacak bir hızla gözlerinin önüne serildi geçmişi. Uzun zaman önceydi ama daha dün gibiydi. Silik bir hatıra olamayacak kadar yeniydi hissettirdikleri. Kızın yüzü, Selim'in sözleri ve kendisinin yaşananları acizce izleyişi...

O günden geriye kalan miras, sessiz derin bir acıydı sadece. O sessizliği yırtan tek bir sözcük vardı kelime dağarcığında. İşitmeye katlanamadığı, birinin ağzından duyduğunda çileden çıktığı bir sözcüktü bu. Biri ona öyle seslenirse, işler hepten karışır ve bazen kavga çıkardığı bile olurdu. Kimsenin onun geçmişini ve o sözcüğün, onun için taşıdığı anlamı bilmesine imkan yoktu elbette. Kavganın sonrasında verdiği tepkinin yersizliğini anlayıp pişman olurdu ama ne fayda. O sözcüğü işitince kabına sığamaz, yırtar çıkardı işte.

Oysa Selim'i düşlediğin de aklına gelen ilk şey; yeşil gözleri ve dalgalı gür saçları oluyordu. O zamanlar ona özenişini ve onun uzun boyunu ne denli kıskandığını anımsıyordu. Tatlı anılar art ardına dizilince, bir anlığına bile olsa masalın sonunu unutup gülümseyebiliyordu.

Selim; Kerem'in geri kazanamayacağı tek kişi, sonsuza dek kaybettiği ilk kişiydi. Tek acısıydı. Hep öyle kalacaktı. Öyle ki hem en güzel rüyası hem de en kötü kabusuydu. Düşüncelerinden onu koparıp alan olgu pilotun sesi oldu. Uçak Antalya'ya inmek üzereydi.

Kerem havaalanının klimayla serinletilmiş kapalı alanından açık havaya çıktığında, yüzüne çarpan sıcağın cömertliğine inanamayarak mırıldandı "Cehenneme hoş buldun Kerem" Kalacağı otele doğru giderken, cıvıl cıvıl Antalya sokaklarını izledi taksinin penceresinden. Otelin önünde indiğinde, hayranlık dolu bakışlarına yine kendi ıslığı eşlik ediyordu "Vay be... Buranın sahibi de bizim gibi bir insan aslında öyle mi?" diye sordu kendine. Böyle lüks bir yere geldiğinde aklına hep aynı düşünce geliyordu. Zenginle fakirin farkı siyahla beyazınki kadar büyük.

Konaklayacağı odaya çıkmadan önce, resepsiyondaki bayandan, kendisi için araba kiralatmasını istemişti. Görevli bayan odanın ve arabanın anahtarlarını teslim edene kadar onunla flört etmekten de geri kalmamış, bayanın telefon numarasını alırken, izin gününü de öğrenmişti. Antalya'ya adım atar atmaz genç bir kızı yedeklediği için de epeyce keyiflenmişti. Asansörü beklerken özgüven dolu bakışları ve mimikleriyle genç kızı tereyağ kıvamına getirmiş ve birkaç gülücük kazanmıştı bile. Asansöre girdiği anda hafifleyen gülümsemesi aynadaki yansımasını görmesiyle tamamen kayboldu. Çünkü berbat görünüyordu. Saçı başı darmadağın bakımsız bir adama dönüşmüştü. On katlı binanın dokuzuncu katındaki süitini görünce memnuniyetle gülümsedi. Burası da genel beş yıldızlı özelliklere sahipti. İç dekorasyonu gösterişli ve keyif vaat eden türdendi.

Öyle sıkı sarıl ki...Where stories live. Discover now