Bölüm 31 - Sevince

5.7K 314 46
                                    


Saat gece yarısına yaklaşmış, düğünde gelinin ve damadın en yakınları kalmışlardı. Artık müziğin sesi iyice kısılmış, fotoğraf çekimi yapılıyordu. Gizem'in babası eski dostu Ahmet Bey'in yanından ayrılmayınca, Gizem ve tüm ailesi Kerem'lerin masasına taşınmışlardı. Babalar kendi aralarında koyu bir sohbetin içindeyken, anneler oynamaktan yorulmuş, şimdi çay içiyorlardı. Can ve Cem bir pistin etrafında, bir masanın başında dolanırken gözleri flörtleşebilecekleri genç kızların üzerindeydi.

Gizem ayaklarındaki zonklamaya dayanamayıp ayakkabılarını çıkardı, ama soğuk zemine bastığı anda elinde olmadan ürperdi. Kerem "Üşüdün mü bebeğim? Ceketimi versem baban bozulur mu?" diye fısıldarken gözleri Yılmaz Bey'in üzerindeydi. Gizem sevgilisine cevap vermeden annesine seslendi "Anne hırkamı getirdin mi, yoksa diğer masada mı kaldı?"Yuvarlak masanın karşısında oturan annesi yanındaki poşetten hırkayı çıkarıp kızına fırlattı. Gizem yakaladığı hırkayı hızla üzerine giydiğinde Kerem onu izliyordu. Gizem Kerem'e bakıp gülümsedi "Bir kez koklasana... Aşk kokuyor" dedi. Kerem içinde büyüyen sarılma isteğine zorlukla karşı koyarken başını geri atıp sırıttı. "Bunu nasıl aldın sen?" Gizem'in muzip bir ifadeyle dudağı kıvrılırken "Evinin camlarını kırıp içeri girdim, dolabından çaldım." Dedi.

Kerem gülümsemesini sürdürürken sordu "Sizde mi unutmuşum?" Gizem evet anlamında başını salladı "Esra ve Ozan'la kağıt oynadığımız akşam unutmuştun, o zamandan beri dolabımdaydı. Beni terk ettiğin günden beri de ya sırtımda ya koynumda" dedi. Kerem şımarıkça dudaklarını büzüp "hıımm" demekle yetindi. Aklından geçenleri kendine saklamayı seçti. "Seni unutmak için tanıştığımız yere gittim, giderken yanıma sadece senin bluzunu aldım. Bir oda tuttum, o odaya her gece başka bir kadın getirdim ama hiç birine dokunamadım. 'Odaya yapamayacağını söylemek için mi çıkardın beni?' Diye sordular bana. Sapık olduğumu, hadım olduğumu, gay olduğumu söyleyip, hakaret edip gittiler. Seni aldatmayı denedim, yabancı gözlerde kaybolmak istedim, seni unutmayı denedim ama başaramadım. Gece yarısı içki şişeleriyle odanın ortasında ağlarken gözlerimi sana ait olan o küçük siyah kumaş parçasıyla kuruladım. Ona sarılıp uyudum ve ona tutunup hayatta kaldım, ondan aldığım güçle İstanbul'a geri döndüm" diyemezdi elbette.

Gizem'le Kerem babalarının ve annelerinin sohbetinin aksine sessizce oturuyorlardı. Kerem'in babası Ahmet Bey "Kerem çok komik bir laf söylüyordu Gizem'e neydi o yahu?" diye sorduğunda ikisi de başlarını kaldırıp adama baktılar.

Yılmaz Bey eşine döndü "Ne diyordu sen hatırlıyor musun?"

Gönül Hanım sırıttı "Gizem Kerem'in saçlarını yolmuştu elinden zor almıştık, o gün dediği lafı mı soruyorsunuz?"

Besime Hanım'da sohbete katıldı "Bende hatırladım, Kerem'in hali çok komikti, hem saçlarının yolunmasından canı yanıyordu, hem de Gizem bebek diye ona dokunmuyordu. Dört yaşındaydı o zaman"

Ahmet Bey sabırsızlıkla sorusunu yineledi "Kıza söylediği laf neydi sen onu söylesene" Besime Hanım hatırlamayışını belirtircesine dudağını büktü.

Gönül Hanım yan yana oturmuş şaşkınlıkla ağızları açılmış halde kendilerini dinleyen gençlere doğru söyledi cümlelerini "Cadı demişti. 'Bu bebek cadı, cadı' diye söylenmişti bütün akşam. Gizem uyuyunca da gidip yanına uzanmış yine onu izlemişti. Küsmemişti." Dediğinde Gizem'in şaşkınlığı yüreğine oturmuş, gözlerinden yaşlar akıyordu şimdi. Bu kadarı olamazdı, çok fazlaydı. Daha bebekken yanında mıydı? İlk kez o zaman mı yakmıştı onun canını? Duyduklarına inanamıyordu. Gizem'in ağladığını fark eden Kerem masanın altından bacağına dokundu "Şiişt sakin ol, bu çok güzel bir şey, neden ağlıyorsun?" diye sordu. Besime Hanım sandalyesinde ayağa kalkıp elindeki peçeteyi Gizem'e vermesi için oğluna uzatırken Gizem'e seslendi "Aaa olmadı ama bak şimdi. Sen bunu duyup ağlıyorsun, daha bizden dinleyeceğiniz çok hikaye var geçmişte yaşanan. Ağlayacaksan onları senin önünde konuşmayalım o zaman." Dedi sitem eder gibi.

Öyle sıkı sarıl ki...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin