Bölüm 23- Aşkın gözü kördür.

13.6K 321 37
                                    

Gece sessiz ama aydınlıktı. Yıldızlar, denize misafirliğe gelmişler gibi sıralanmışlardı, karanlık mavinin hemen üstünde. Dalgaların hışırtısı, bir bebeğe söylenen ninni kadar huzur vericiydi. Havada Ağustos gecesine yakışmayan nemli bir serinlik vardı. Yanaklarını okşayan meltem denizin kokusunu duyurmakla kalmıyor, tadına doyuruyordu.

 "Böyle hiç konuşmadan uzanmaya devam edersek, ben bir süre sonra uyuyup kalabilirim, haberin olsun" dedi Gizem.

 Kerem duyduklarına şaşırmıyordu artık, sadece alışmak zaman alacak diye düşünüyordu, yine de dayanamadı, merakına yenik düştü "Hayatında bir kere, sadece bir kere, romantik bir şey yaşadın mı sen?" diye sorarken dirseğinin üzerinde doğrulmuş, genç kızı izlemeye başlamıştı.

Gizem uykuya meyleden gözlerini zorlukla açarak Kerem'e baktı "Bu sorunun benim uykumla ne alakası var?" diye sordu esneyerek.

"Şöyle alakası var. Ayaklarımızın birkaç metre ötesinde deniz var, sevgilinle birlikte sahilde yumuşacık kumlara uzanmış, yıldızları seyrediyorsun. On kadına sorsan, dokuzu şu anı romantik bulur." Dedikten sonra başını tekrar kumlara koyup yeniden gökyüzünü izlemeye başladı.

Gizem dudak bükerken gözlerini kapattı yeniden "Demek ki ben, o dokuz kadından biri değilim, geri kalan tek kişiyim" dedi. Her zamanki gibi,  romantizm onun gözünde zırvalıktı ve umurunda bile değildi. Tek istediği uykunun huzurlu kollarına teslim olup günün yorgunluğundan kurtulmaktı.

Kerem sevgilisinin yapısını kabullenmeye uğraşıyordu "Galiba öylesin. İlk başta kabuğuna saklanma politikası olduğunu sanmıştım ama belli ki gerçekten böylesin." Dedi.

 Gizem uykuyu bedeninden uzaklaştırmaya çalışırcasına kıpırdandıktan sonra "Bence romantizm mekanlarda, şarkılarda falan değildir. Bir insan birinin gözlerinde başkalarının göremediği şeyleri görebiliyorsa, ona dokunurken içi titriyorsa, kendini tüm risklere rağmen, onun yanında güvende hissediyorsa bu aşktır. Ve romantizme açlığı yoktur. Gerçek aşk açıkta da açlıkta da yaşanır. Yani sonucu yine sokakta simit yemeye getiriyorum" dedi.

Kerem gülümseyerek göz ucuyla Gizem'e baktı "Beni bu fikre alıştırma, sen zararlı çıkarsın bak" dedi.

Gizem'in küçük kahkahası dalga seslerine karıştı "Dalgaların sesi fışş fış ninni gibi, uykumu getirdi ne yapayım? Bunun için bana kızma yani" dedi. Kendini savunuşuna cevap alamayınca ekledi "O zaman sende bir şeyler anlat, uyutma beni"

Kerem bir an düşündü "Ben pek hikaye bilmem. Ama istersen Kerem ile Aslı'yı anlatabilirim sana" dedi.

 Gizem başını iki yana sallarken dudak büktü "Öyküyü biliyorum. İlk okuduğumda hıçkıra hıçkıra ağlamıştım, akşama kadar kendime gelememiştim. İstemem anlatma onu" dedi.

 Kerem aklından geçen anılarına gülümsedi "Bende öyküyü ilk okuduğumda daha çocuktum. Eve gittim ve annemle babama kavga ettim. 'Neden bana, bir ahla yanan bir adamın adını koydunuz?' diye ağladım. Annem başımı yerden kaldırıp, gözyaşlarımı sildi, sonra bana 'Allah herkese öyle büyük bir aşk vermez. Verse de, her kulunu yakmaz. Ne mutlu Kerem gibi sevebilene, aşkı için ölebilene.' Demişti. Ben Kerem'in öldüğü yaşı geçeli çok oldu. Aşk içinde hiç yanmadım. Ama bu bundan sonra yanmayacağım anlamına da gelmiyor elbette." Dedi.

 Gizem başını kaldırıp Kerem'e baktı "Allah korusun. Kimse yanmasın öyle" dedi.

 Kerem gülümseyerek "Amin." Dedi. Aralarındaki sessizlik devam edince, yeniden konuştu genç adam "Hadi sen bana bir şeyler anlat" dedi.

Gizem hevesle dirseğinin üzerinde doğruldu "Bende çok öykü var, sıkılmayacağından emin misin peki?" diye sordu.

 "Neden sıkılayım ki? Anlatan sen olduktan sonra kurtuluş savaşını bile dinlerim ben" dedi Kerem.

Öyle sıkı sarıl ki...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin