Bölüm 10- 360 derecelik deneyim.

8.6K 367 21
                                    

Esra ve Simge tüm gün süren tembelliği sonunda bırakıp koltuktan kalktılar. Gizem'in çok geç kalmayacağını düşünerek dışarı çıkmak üzere hazırlandılar. Simge Gizem'i aradığında ona ulaşamadı. Çantalarını alıp otel odasından çıktılar, merdivenlere yöneldiklerinde Gizem'i gördüler.

Simge "Dönebildin mi Antalya turisti?" diye laf atarken Esra Gizem'in yüzünü görüp bağırdı

"Ne oldu sana? Gizem bu halin ne?" Gizem arkadaşına sahte bir sırıtışla bakıp

"Korkmayın kaza falan geçirmedim, ama yorgunum. Ben odaya çıkıp dinleneceğim siz nereye gidiyorsunuz?" diye sordu hiçbir şey yokmuş gibi.

Simge gözlerini devirdi "Tabi ki seninle geliyoruz, seni bu halde bırakır mıyız? Bir şey olmuş belli" dedi ve az önce çıktıkları kapıdan yeniden içeri girdiler.

Gizem "Gerçekten bir şey yok siz gidin" dediğinde Esra "Aslına bakarsan açlıktan ölüyoruz, seni bekledik gelirsin beraber yeriz diye. Ama ne olduğunu anlamadan gitmeyeceğimizi sende biliyorsun"

Gizem "Beklemeseydiniz keşke. Ben daha acıkmadım. Neden bu halde olduğuma gelince; güzelce gezdim yüzdüm, yemeğimi yedim, sonra bir park var Karaoğlan adında oraya gittim, manzara harikaydı bu arada çok şey kaçırdınız. Oralarda dolandım, tam buraya dönüyordum, Kerem karşıma çıktı." Kızlar bir ağızdan bağırdılar "Yok artık!"

Gizem nefessiz kalmışçasına ciğerlerini havayla doldurup "Evet, yeniden karşıma çıktı ve beni yeniden sinirlendirdi. Aslında bu sefer üzdü de biraz" dedi bezgince.

Esra "Aşşalık adam, yine nasıl yalnız yakaladı kızı görüyor musun?"

Simge'nin mavi gözleri büyümüş endişeliydi "Kalkın hemen gidelim bu şehirden, başımıza bir iş gelecek bu adam yüzünden, yemişim ben böyle tatili."dedi isyan edercesine.

Gizem kaşlarını çattı "Ne münasebet canım? O benden kaçsın. Antalya babasının değil ya. Hem zaten yarın döneceğiz, son akşamımızı da onun mahvetmesine izin vermem" dedi.

Esra yüzünde güven veren içtenliğiyle "Ayrıntıları anlatmak istersen buradayız biliyorsun, yorgunsun diye didiklemiyorum şimdi" dedi.

Gizem buruk bir gülümsemeyle "Sağ ol canım, yanımda olduğunuzu biliyorum. Ben biraz uzanayım, siz gidin yemeğinizi yiyin, dönünce konuşuruz" derken çekyatın üzerine devrilmişti bile.

Gizem'i yalnız bırakmak Esra'nın içine sinmiyordu "Yalnız kalmak istediğine emin misin?" diye sorduğunda
Gizem kaşları havada "Eminiim! Hadi gidin artııık!" diyerek kovaladı onları. Esra'yı kolundan tutup sürükleyerek dışarı çıkaran Simge azarlar gibi konuşmaya başladı

"Onu biraz rahat bırak. Şimdi nöbet tutar gibi yanında beklersek, anlatmak zorunda hissedecek ve daha çok gerilecek. Bırakalım her ne yaşadıysa kendisi yüzleşsin" dedi. Esra bir an düşünüp Simgenin haklı olduguna kanaat getirdi.

Arkadaşlarının çıkmasıyla beynindeki soru işaretleriyle baş başa kaldı Gizem. Neden karşılaşmıştı onunla? Neden tanışmak zorunda kalmıştı? Neden başka biri değil de Gizem bulmuştu onu o tuvalette? Hadi tüm bunlar olmuştu kabulüydü. Peki adam neden onu görmezden gelip yoluna devam etmiyordu ki? Neden sürekli Gizem'in karşısına çıkıp, sataşıyordu? Neden her seferinde iltifat mı yoksa hakaret mi olduğu belli olmayan karmakarışık laflar ediyordu? Her iletişimin sonunda kendini hep huzursuz hissediyordu Gizem. Bunları düşünmenin kimseye bir faydası yoktu, bunu biliyordu. Kafasını dağıtmaya çalışıyor, ama beş dakika sonra kendini yine sorgularken buluyordu. Çünkü Gizem tesadüflere değer verirdi. Bu güne kadar, kötü başlayan şeylerin kendisine iyi getirileri olmuştu hep. Şimdi bu neydi böyle peki? Artık şansı mı değişmişti? Rotası mı kaymıştı? Bonus puanları mı tükenmişti? Kocaman kırmızı burunlu bir palyaçonun kendisiyle alay edişini gördü

Öyle sıkı sarıl ki...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin