INTERN

By ShipperWriter

221K 20.9K 80.6K

Louis, tıp bölümünün son senesinde sınavlarla ve stajla boğuşurken beklediği en son şey, yanında çalıştığı as... More

INTERN
1: First Day
2: Excuses
3: Disputes
4: Surgery Day
5: Emergency
6: Another Louis
7: Stalking
8: Music
9: There's Always Me
10: Can't Help Falling in Love
11: Don't Be Cruel
12: The Talk
13: Love Me Tender
14: It's Now or Never
15: After the Weekend
16: Kiss Me Quick
17: Truth
18: Holiday Package
19: Wooden Heart
20: When You Look Me In The Eyes
21: Fever
23: Dinner
24: Gone
25: Calling
26: Waking Up
27: Jailhouse Rock
28: Bond
29: Last Day
30: The Turning Point
31: Wolves
32: Competitive
33: Names
34: Pocketful of Rainbows
35: FINAL

22: Devil In Disguise

5.5K 555 1.6K
By ShipperWriter

Louis'nin mükemmel hafta sonu tatili mühürlenmek istiyorum demesiyle tamamen seyir değiştirmişti. Harry ilk önce donup kalmıştı. Omeganın bunu anın büyüsüyle söylediğine inanarak "Bunu sonra konuşalım," demişti ama hayır, Louis ısrarla mühürlenmek isteyince konu ertelenmemiş ve ufak çaplı bir tartışmaya dönüşmüştü.

Sonrasında, gece boyunca aynı yatakta uyumuş olsalar da ne sarılmış, ne birbirlerine temas etmişlerdi. Ertesi sabah da sessizlik içinde geçen kahvaltı biter bitmez Louis Harry'nin yanındayken babasını arayıp "Yola çıkıyoruz, bir buçuk saat sonra evde olurum." diyerek alfayı Londra'ya geri dönmeye zorlamıştı.

Pazartesi sabahı işe gelirken de bu yüzden çok isteksizdi. Buna rağmen hastaneye yarım saat erken geldi. Geç kaldın azarıyla uğraşmak istemiyordu. Bir an önce odaya girip staj kıyafetlerini giydi, kendine bir kahve yapıp sandaleyeye oturarak ders kitabını açtı.

Louis oturduktan birkaç dakika kadar sonra odanın kapısı açıldı. Harry önce omegayla göz göze geldi, sonra hiçbir şey demeden içeriye girdi ve paravanın arkasına geçti. 

"Sana da günaydın, alfa. İyiyim teşekkürler."

"Günaydın." dedi Harry paravanın arkasından, soğuk bir sesle. Louis içinden alfa tribi de hiç çekilmiyor, diye düşündü.

"Devam ediyorsun yani buna? Seninle mühürlenmek istediğim için bana tavır yapacaksın."

"Bir şeye devam ettiğim yok."

"Çocuk gibisin."

"Öyle miyim?" Harry umursamazca bunu sorup paravanın arkasından çıktı, saçlarını tepede topuz yapıp masasının başına yerleşti. "Beni istemediğim bir şeye zorlarken sen de çocuk gibiydin."

"Taciz etmişim gibi konuşma." dedi Louis kaşlarını çatarak. Altı üstü mühürlenmek istemişti!

Harry ona cevap vermedi. Bilgisayarı açtı, internetten bir müzik sayfasına girip kısık sesle şarkı açtı.

Bir melek gibi görünüyorsun,
Bir melek gibi yürüyorsun,
Bir melek gibi konuşuyorsun.
Ama akıllandım,
Sen kılık değiştirmiş şeytansın.

Louis ona yılgın bir ifadeyle baktı. "Abart, abart. Az oldu bu."

"Beni öpücüklerinle kandırdın, hile yaptın ve bunu sen düzenledin. Tanrı biliyor, bana nasıl yalan söylediğini, sen göründüğün gibi değilsin."

Harry bu sefer sesli olarak da şarkıya katılınca omega ofladı, elindekileri masaya bırakıp ayağa kalktı. "Size iyi eğlenceler Doktor Styles, izninizle hava almaya çıkıyorum."

"Mesai başladığında burada ol, yoksa seni yok yazarım."

"Emredersiniz, efendim." 

Louis bıkkın bir şekilde odadan çıktı, kendi kendine söylenerek koridorda yürüdü. Yirmi yedi yaşındaki adam resmen on yaşında ergenler gibi davranıyor, trip atıp şarkılarla gönderme yapıyordu. 

Aynı katta, koridorun diğer tarafında jinekoloji servisi vardı. Birkaç kez Liam'ı ziyarete oraya gitmişti, yine o tarafa doğru yürüdü ve arkadaşının işe erken gelmiş olmasını umdu. Ve daha servise giremeden asansörün kapılarının açıldığını, Liam'ın asansörden indiğini gördü. "Hey! Tam sana bakmaya gidiyordum."

"Günaydın!" dedi Liam çantasını sırtına atıp ona sarılırken. "Ben de üstümü değiştirip yanına gelecektim. Dün hiçbir şey anlatmadın, neden erken döndünüz?"

"Off, neler neler oldu... İşin var mı? Bir yerde konuşalım böyle ortalıkta durmayalım."

"Gel, Doktor Horan'ın odasına gidelim. O daha gelmez."

Louis kısa bir baş sallamasıyla onu onayladı, Liam'ın arkasına takılıp jinekoloji servisine girdi. Hastanenin tüm bölümleri aynı tipte tasarlanmıştı. Kendi çalıştığı servisteki gibi deskin önünden geçti ve koridor sonunda sol tarafta duran doktor odalarından Doktor Horan'a ait olan odaya girdi.

Liam çantasını kenara bıraktı, giyinebilmek için dolabın yan tarafına geçti. "Sen anlat, ben giyiniyorum."

"Cuma  günü olanları anlattım zaten, birlikte Southend-on-Sea'deki karavan kampına yerleşişimizi..."

"Evet, muazzam romantikti. Cumartesi sabahı sahil yürüyüşünüz de çok romantikti."

"Öyleydi... Akşam yemek yedikten sonra biraz şehirde gezindik ve bir gece kulübüne gittik."

"Sahi mi? Öyle yerleri sevmez demiştin."

"Evet ama ben istediğim için gitmeyi kabul etti. Eğlendi de cidden. Bir ara kıskançlık kriziyle bir adama saldırdı ama bunun dışında cidden harikaydı."

Liam üniformasının üst kısmını çekiştire çekiştire giyerken "Şaka mı yapıyorsun?" diye sordu. "Cidden senin için kavga mı etti?"

"Evet, ama inan bana gecenin en önemli olayı bu değil. Kulüpten çıkıp karavana döndük, dans ediyorduk ve sonra beni öptü. Sonra da şey... Şey ya... Kızgınlığa girdim."

"Ne?" Liam şaşkınca başını ona doğru uzattığında Louis isteksizce güldü. "E sonrasını tahmin edersin."

"Birlikte oldunuz?"

"Hm hm..." diye mırıldandı Louis. "Sonra ben mühürlenmek istediğimi söyledim ve olay koptu."

Liam dolabın yanından çıktı, günlük kıyafetlerini çantasına tıkıştırıp hemen Louis'nin karşısına oturdu. "O istemedi mi?"

"İstemedi. Erken olduğunu söyledi, mühürlenmek evlilik demekmiş bunu konuşmak için çok erkenmiş... Ben de zaten senden başka kimseyle olmayacağıma eminim, bekleyince ne olacak diye çıkıştım. Kavga ettik, ondan sonra hiç konuşmadık ve hemen geri döndük."

"Ayrıldınız mı?"

"Hayır!" dedi Louis tedirgince. "Sadece biraz limoniyiz. Az önce karşılaştık, Elvis şarkısı açıp gönderme falan yaptı ergen gibi."

"Şarkı açması güzel bir şey aslında?"

"Beni öpücüklerinle kandırdın, hile yaptın ve bunu sen düzenledin. Tanrı biliyor, bana nasıl yalan söylediğini, sen göründüğün gibi değilsin." dedi Louis şiir okurcasına. "Evet, çok güzel bir şey."

Liam kahkaha attı, dizlerine vurarak gülerken "Bu adam seni seviyor," dedi. "Anlattığın o sert, duygusuz adamı ne hale getirdiğine baksana."

Harry cidden değişiyordu, Louis bunu inkar edemezdi. Daha önce kendisine söylenen, inandırılmış olduğu o bunaltıcısın, sıkıcısın, yapışkansın gibi düşüncelerden uzaklaşıyordu. Başlarda Louis'ye kendisi hakkında çok az bilgi vermeye, onu kendi ilgi alanlarından uzak tutmaya çalışıyordu ama artık sevdiği şeyleri omegasına gösterirken daha hevesli ve neşeliydi.

"Ama hâlâ onu bana alıştıramadım. Mühürlenmek istemedi. Erken diyor, neden erken olsun ki? Eğer beni sevdiyse zaten benimle mühürlenme konusunda emin olması gerekmez mi? Üstelik ruh eşiyiz, yani sonunda birlikte olacağımızı biliyorum. Neden bekleyeyim ki?"

"Ruh eşiyle anlaşamayan, mühürlenemeyenler de var. Birlikteliğinizin sonundan emin olmadan mühürlenemezsin."

Louis istemsizce sırıttı, sır verir gibi öne yaklaşarak "Rüya gördüm." dedi. "Biraz da ondan aceleciyim sanırım, bilmiyorum. Çocuklarımız olacağını gördüm."

"Ciddi misin? Anlat hemen!"

"Ya, kesik kesik gördüm. Harry ile birlikte karavandaydık ve benim karnım şişkindi. Yatakta uzanmış film izliyorduk, o elini karnıma koyduğunda bebek tekme atıyordu falan..."

"Off, ruh eşimi istiyorum artık!" diye sızlandı Liam. "Ama sizinki gibi karmaşık değil sakin bir ilişki istiyorum tabi."

"Bizim ilişkimiz karmaşık değil."

"Bak dışarıdan nasıl görünüyorsunuz: Harry ruh eşinin elinden tutup kendini bu ilişkiye bırakacak kadar cesur değil ve sen de ona zaman verecek kadar anlayışlı değilsin. Eğer dürüst olmamı istersen ben büyük oranda seni suçlu buluyorum."

Louis kaşlarını çatıp "Benim ne suçum var!" diye çıkıştı. "Dediğin gibi, Harry korkaklık yapıyor sadece."

"Öncelikle, ruh eşinin hislerine tahammülün yok. Onu zorluyorsun. Birlikte olmaya, mühürlenmeye... Onun düşüncelerini dinlemiyorsun bile."

"Dinleseydim şu anda ben Aaron ile mühürlenmiş olurdum, o da inkar etse bile ruh eşini bulduğu ama onunla mühürlenmediği için güçlerini kaybedip berbat bir hayat yaşıyor olurdu."

Liam onaylamazcasına başını salladı. "Size yapacak yorumum bile yok."

"Ya kızma. Tamam, haklısın onu biraz fazla zorluyorum. Mühürlenmek ciddi bir şey. Ben geleceğimizin rüyasını gördüm ama o görmemiş olabilir, emin olmak için beklemek istemesi normal."

"Olabilir mi? Ona sormadın mı?"

"Sormadım?"

"Bir diğer sorunun da bu, Louis. Adama hiçbir şeyi anlatmıyorsun. Babanın lider olduğunu söylememiştin, Aaron konusunu söylememiştin, şimdi ailenin tanışma ısrarlarını ve rüyanı anlatmıyorsun. Onun seni anlayabilmesi için gerekli ortamı oluşturmuyorsun. İlişkinizde inişler çıkışlar olacak, alfandan bir şeyleri saklayarak bunu engelleyemezsin sadece sorunu büyütürsün."

Louis parmaklarıyla oynamaya başladı ve başını eğdi. Liam'ın haklı olduğunu düşünerek dudaklarını büzdü. Karşı çıkma niyeti zaten yoktu ama o daha ağzını açamadan odanın kapısı açıldı, Doktor Horan içeri girdi. "Günaydın."

"Günaydın."

"Merhaba," dedi Louis ayağa kalkarken. Genç doktor ona gülümsedi, "Sen Louis olmalısın." deyip elini uzattı. "Liam senden bahsetmişti."

"Evet, siz de Doktor Horan'sınız. Memnun oldum."

"Özel bir şey mi konuşuyordunuz Ben geldim diye gitme, birkaç dosya alıp çıkacağım zaten."

"Hayır, hayır. Mesai saatinden önce Doktor Styles'ın yanına dönmem lazım, gecikme demişti. Görüşmek üzere, iyi çalışmalar."

"Teşekkürler, sana da. Harry'ye de iyi günler dilediğimi söyle, ilk fırsatta görüşelim."

"Söylerim." Louis ona bir kez daha gülümsedi, ardından Liam'a basitçe el sallayarak odadan çıktı. Kendi servisine doğru yürüyordu ama ayakları geri geri gidiyordu sanki. Bir kez daha özel hayatlarıyla ilgili meseleleri hastanede konuşmak istemiyordu fakat konuşmayı ertelerse de gün boyunca aklı bu konuda olacaktı, verimli çalışabileceğini düşünmüyordu.

İsimlik kısmında Dr. Harry Styles yazan kapının önünde durdu, çekinerek kapıyı açtı. Harry hâlâ odadaydı, masasının başında oturmuş bilgisayarının ekranına bakıyordu ve gözlerini Louis'ye çevirmemişti bile. Louis bunu stajın ilk gününe benzeterek gülmek istedi ama ciddiyetini bozmaması gerekiyordu. "Biraz konuşabilir miyiz?"

"Ne hakkında?"

"Bana ayrılık şarkıları hariç Elvis'in bütün şarkıları bizim melodimiz demen ama ayrılık şarkısı dinletmen konusunda."

"Sana dinletmedim, kendim dinledim. Ayrıldığımızı falan mı düşünüyorsun?" Harry sonunda başını kaldırıp ona baktığında Louis omuz silkti. Odanın kapısını kapattı, alfaya doğru yürüdü. "Ayrıldığımızı düşünmüyorum ama ılık bahar günlerinden birinde de değiliz."

"Sinirli olmaya hakkım var, Louis."

"Liam sana beni anlaman için yeterli ortamı oluşturmadığımı düşünüyor," dedi Louis masaya oturarak. Alfasının tam karşısındaydı. "O yüzden konuşmak istedim. Çocuklar gibi kavga etmeden birbirimizi anlamaya çalışalım. Sonra yine sinirli olmak istersen ol, ama seni rahat bırakmayacağımı da bil. Aramız düzelene kadar seni rahatsız ederim."

Harry istemsizce gülümseyerek "Biliyorum." dedi. Omegasının inatçılık düzeyini çok iyi biliyordu, çok da rahatsız sayılmazdı bu konuda, kendisi bu kadar çekimserken elinden tutup onu yola sürükleyen birinin olmasını seviyordu.

"Mühürlenmek istedim, buna birden çok şey etki etti. Ama en büyük etken seni seviyor olmam, tamam mı? Mühürlenmekten korkmuyorum çünkü seni sevdiğimi biliyorum, senin de beni sevdiğini biliyorum. Ayrılmamak üzere birleşmekten korkmuyorum."

"Louis, aramızda çok yaş ve tecrübe farkı olmadığının farkındayım ama olaya çok dar bir açıdan bakıyorsun. Sevmek yeterli değil, biraz geleceği düşün. Seni bu konuda bunaltmak istemesem de bir sürüye dahil olman ve sürü alfasının çocuğu olman beni rahatsız ediyor hâlâ. Bu sorunun önümüze çıkıp çıkmayacağını bilmiyoruz. Gelecekte yine bu kadar rahat ve mutlu olacak mıyız bilmiyoruz."

Doğrudan söyleyerek onu üzmek istemiyordu ama Louis'nin babasının ölme ihtimalini düşünüyordu. Böyle bir şey olsa, sürünün başına geçmek zorunda kalsa... Asla istemezdi ama sürüden ayrılmanın da sonucunu ailesinin başına gelenlerden biliyordu. Bu konu asla kafasından çıkmıyordu.

"İkinci etken de bu, ben ilk defa geleceğimize dair net bir rüya gördüm."

"Rüya mı? Ne zaman?"

"Karavan kampına gittiğimiz günün akşamında."

"Ne gördün, söylesene. Neden bana anlatmadın?"

"Ya bilmiyorum, utandım galiba." dedi Louis dudağını büzerek. Alfasının ellerini tuttu ve kendi karnına koydu. "Bebeğimiz olacağını gördüm, karavandaydık ve uzanıyorduk her rüyamızda olduğu gibi." Duraksayıp kıkırdadı. "Yaratıcılık sıfır, hep aynı şekilde görüyorum."

Harry yorum yapmadı. Zamanı belirsiz de olsa bir gün çocuğu olacağını ve çocuğunu Louis ile büyüteceğini bilmek bir anda tüm fonksiyonlarını durdurdu. Yani gerçekten onunla mühürlenecekti, sürüye dahil olacaktı. Ama aslında bunların anlamı bile yoktu, önemli olan sonunda gerçekten bir aileye sahip olacak olmasıydı. 

Bu seferkinin sonu ne çocuk yurdunda, ne de ayrılık acısını alaya alan üniversiteli arkadaşlarının yanında bitecekti. Karavanında, kendi güvenli bölgesinde, kendi güvenli insanıyla birlikte, baba olarak sonlanıyordu.

Louis ondan uzun süre karşılık alamayınca tedirgin oldu. Tam Harry'nin bu fikirden hiç hoşlanmadığını düşünecekti ki karnındaki ellerin hafifçe bulundukları bölgeyi okşadığını hissetti ve alfanın çok hafif yaşarmış olan gözlerine baktı. "İyi misin?"

"Keşke ben de görseydim." dedi Harry kısık sesle, daha çok kendi kendine söyler gibiydi. Sonra gözlerini kırpıştırdı, iç çekip başını kaldırdı ve omegasına baktı. "Sana aşırı tepki verdiğim için üzgünüm, ama mühürlenmek için erken olduğunu düşünüyorum ve bunu sonra konuşmayı teklif ettim. Sen kabul etmedin, kabul etseydin konu bu kadar uzamadan hallederdik."

"Sonra konuşmak demek sonra mühürlenmek demekti ama ben o an olmasını istedim. Özür dilerim, senin ne düşündüğünü değil sadece kendim ne istediğimi ve eve dönünce beni nelerin beklediğini düşündüm."

"Eve dönünce ne oldu?"

Louis "Beklediğim şeyler olmadı, önemli değil." dedi ama sonra duraksadı. Liam haklıydı, daha fazla şey saklamaması gerekiyordu. "Bak babam artık seninle tanışmak istiyor, sürekli ne zaman mühürleneceğimizi ve seni ne zaman görmeye başlayacaklarını sorup duruyor. Üzerime kokunun normalden çok sindiğini fark etse ve birlikte olduğumuzu anlasa beni çok sıkacaktı, çok bunaltacaktı. Ama mühürlenmiş olsak sorun çıkarmaz diye düşündüm, o an cidden çok düşünecek durumda değildim."

"Baban seni çok mu sıkıştırıyor?"

"Biz telefonla konuşurken duymadın mı, alfayla ne zaman tanışacağız diye yakınıyordu telefonda bile. Günde bin defa soruyor, artık sabrının kaldığını düşünmüyorum. Erteliyorum çünkü senin sürü fikrine neden hazır olmadığını biliyorum ama o bunu bilmiyor. O da haklı sürekli seninleyim ama alfamı ailemle tanıştırmak istemiyorum, ben onun yerinde olsam çocuğumun tehlikede olduğunu düşünürdüm."

"Sebebini onlara anlatabilirdin, sorun olmazdı." Harry nefesini seslice dışa verdi, ellerini omegadan çekip arkasına yaslandı. "Sürekli ailenle benim aramızda kalıyorsun, benimle konuşmayı öğrenmen lazım. Ben ailenin isteklerini bilmezsem seni nasıl kurtaracağım?"

"Bilsen nasıl kurtaracaksın ki?"

"Ailenle tanışmayı kabul ederek." dedi Harry. Bunu söylediği anda omegasının yüzü aydınlandı. "Cidden mi?"

"Evet. Tanışınca seni rahat bırakacaklarsa sorun değil. Ben evlilikten kaçmıyorum Louis, aile hayatından kaçmıyorum. Ben sürüden kaçıyorum. Babanla ya da annenle tanışmak değil, sürünün sıradaki alfası olma ihtimali geriyor beni."

"Ama bu ihtimal hep var. Ben de bu yüzden korkuyorum işte, bir gün bu konu aramıza girecek. Bu yüzden senden bir şeyleri saklıyorum ama ne saklamam gerektiğini bile bilmiyorum."

Harry güldü, onun yüzünü avuçlarının arasına alıp baş parmaklarıyla yanaklarını okşadı. "İpucu: Hiçbir şeyi saklama. Konuşarak çözelim."

"Evet, sen kılık değiştirmiş şeytansın diye şarkılar göndererek değil." dedi Louis gülerek, böylece alfayı da güldürdü.

"Biraz ergenceydi ama komikti de."

"Melodimizle dalga geçme alfa."

Harry sırıtarak başını salladı. "Emredersin, omega." 

"Cidden ailemle tanışacak mısın?"

"Tanışacağım."

"Teşekkür ederim, bunu benim için yaptığını biliyorum." dedi Louis, öne eğilip alfasının yanağını öptü. "Güzel geçecek, söz." diye teminat verdi ve gerçekten de güzel geçmesini umdu.

Continue Reading

You'll Also Like

24K 2.1K 20
Vahşice işlenmiş bir cinayetin tanığı Liam ve cinayeti işleyen katil Zayn.
26.9K 3.5K 42
Teen Wolf Fanfiction | Sterek Ve eğer Stiles isterse Derek ona özgürlük alacak. Ona dünyaları verecek. Stiles'a bir gökyüzü alacak, ona onu sevdiğini...
150K 10.4K 51
Bilinmeyen: Keşke beni de o ok kılıfını sevdiğin kadar sevseydin.
119K 8.5K 35
Sehun o gün o partiye gitmemesi gerektiğini biliyordu.