INTERN

By ShipperWriter

224K 21K 80.6K

Louis, tıp bölümünün son senesinde sınavlarla ve stajla boğuşurken beklediği en son şey, yanında çalıştığı as... More

INTERN
1: First Day
2: Excuses
3: Disputes
4: Surgery Day
5: Emergency
6: Another Louis
7: Stalking
8: Music
9: There's Always Me
10: Can't Help Falling in Love
11: Don't Be Cruel
12: The Talk
13: Love Me Tender
14: It's Now or Never
15: After the Weekend
16: Kiss Me Quick
17: Truth
18: Holiday Package
19: Wooden Heart
20: When You Look Me In The Eyes
22: Devil In Disguise
23: Dinner
24: Gone
25: Calling
26: Waking Up
27: Jailhouse Rock
28: Bond
29: Last Day
30: The Turning Point
31: Wolves
32: Competitive
33: Names
34: Pocketful of Rainbows
35: FINAL

21: Fever

6.5K 556 2.8K
By ShipperWriter

Neredeyse yeri bile titreten müzik eşiğinde ve ortamı bir karartıp bir aydınlatan rengarenk ışıkların arasında, alfasına sarılmış dans ederken çok mutluydu Louis. Kalabalık tarafından bir sağa bir sola ittirilip durmayı bile sorun etmiyordu. Kendini tamamen ritme kaptırmıştı, alfasının bedenine çarpa çarpa dans ediyordu. 

"İspanyolca şarkıları severim," dedi Harry yüksek sesle. Gece kulübünü ele geçirmiş olan müzik sesini bastırmaya çalışıyordu.

"Ben de! Keşke ne dediklerini de anlasam."

"İspanyolca öğrenmeyi ister miydin?"

Louis "Hem de nasıl..." diye karşılık verdi. Alfanın ellerini tutup havaya kaldırdı ve onun daha canlı bir şekilde dans etmesini sağladı. "Yoruldun mu alfa? Tempon düştü."

"Hayır ama bir gece kulübüne gitmeyeli uzun zaman olmuştu."

"Sıkıldıysan çıkabiliriz."

"Müzik midemde çalıyor resmen, buna rağmen eğleniyorum. Minik bir tavşanla dans ediyorum."

Louis kahkaha attı, "Sensin tavşan!" deyip ellerini onunkilerden ayırdı ve kollarını boynuna sardı. Harry buna karşılık olarak ellerini omeganın beline yerleştirdi, onu kendine bir adım daha yaklaştırarak müziğe ayak uydurmaya devam etti.

Başta gece kulübü konusunda pek istekli değildi çünkü daha önce ne kadar gittiyse her seferinde can sıkıntısından patlamıştı. Ama bu sefer içeriye adım attığı andan beri omegası onu hiç yalnız bırakmamıştı, neredeyse bir saattir dans ediyorlardı ve tahmin bile edemediği kadar eğleniyordu. 

Louis parmak uçlarında yükselip alfasının kulağına doğru "Sen yorulmadın ama ben yoruldum." dedi. Kolları ve bacakları ağrımaya başlamıştı.

Harry tek koluyla onun beline sarılırken diğer eliyle onun alnına düşen saçlarını geriye ittirdi, alnını öptü. "Oturalım mı? Beraber bir şeyler içelim."

"Olur, sonra da karavana döneriz."

"Sen boş bir loca bulabilirsen otur, ben içecekleri alıp geleyim. Alkolsüz, değil mi?"

"Kesinlikle." dedi Louis onun yanağına bir öpücük bırakırken. Alfa buna karşın gülümseyerek barmenin olduğu tarafa ilerledi. Giderken birkaç kez arkasına bakmış, omegasının etrafta oturacak yer aradığını görmüştü.

Louis hayatının en mükemmel tatilini geçirmenin etkisiyle sürekli sırıtıyordu. Girişe yakın bir yere yerleşti, arkasına yaslandı. Bu kalabalıkta alfanın kendisini nasıl bulacağını pek bilmiyordu, onun arama ihtimalini düşünüp telefonunu çıkarmak istedi ama sonra telefonlarını yanlarına almadıklarını hatırladı. Yarım saat kadar önce annesiyle babasına uyuyacağım iyi geceler diye mesaj atmıştı. Arayacak kimse olmadığı için ve çalınma riskine karşın telefonlarını karavanda bırakmışlardı.

Sessizce oturup dans edenleri izleyerek alfanın geri dönmesini bekledi. Bir çift dans pistinin tam ortasına geçmiş etraftakilere şov yaparken Louis gülümsedi, böyle uyumlu çiftleri tatlı buluyordu. Keyifli bir şekilde, oturduğu yerden omuzlarını ve başını sallayarak müziğe eşlik ediyordu ki, tanımadığı bir adamın karşısına oturmasıyla doğruldu. "Pardon?"

"N'aber?" 

Sarhoş olduğu belli olan genç bir adam gülerek masaya yaslandığında Louis tedirgin bir şekilde geriye doğru çekildi. "Birini bekliyorum, o koltuk boş değil. Kalkar mısınız lütfen?"

"Tamam o da yanımıza otursun. Uzay hepimize yeter."

"Bence gitmelisin. Bak, erkek arkadaşım çok kıskançtır-"

"Oh, harika!" Genç adam oradan kalktı, Louis'nin yanına oturdu. "Ben astronotum ve güzel çiçekler toplarım."

"Tamam," dedi Louis. Adamın kafası kesinlikle yerinde değildi, ne kadar uğraşırsa uğraşsın onu gönderemeyecekti. Bu yüzden kendisi kalkmaya karar verdi ama adam buna izin vermedi, kolunu onun omzuna atıp tekrar yerine oturttu. "Çok güzelsin biraz daha otur."

Louis "Git ya!" deyip onu ittirdi, kaçarcasına oradan uzaklaştı. Sarhoş insanları cidden hiç sevmiyordu, hastaneye gelen alkolikler yetiyordu zaten. Rahatsız bir şekilde barmen masasına yürüdü, orada beklemekte olan alfasının yanına geçti. "Ben geldim!"

"Geliyordum şimdi yanına, ne oldu?"

"Oturacak yer bulamadım. Burada oturalım."

"Olur," dedi Harry bar taburelerinden birine otururken. Louis de onun yanına yerleşti ve o sırada bir sürü müşteriyle meşgul olan zavallı barmen iki bardağı onlara uzattı. Kadehlerin içindeki sıvının en alt sırası kırmızı, bir üstü turuncu, sonra sarı ve en üstü de turkuaz renkliydi. Birbirlerine karışmamaları çok ilginçti. Meyvelerle ve ufak birer şemsiyeyle de süslenmişlerdi. "Alkolsüz meyve kokteyliniz. Başka bir arzunuz var mıydı?"

"Hayır, teşekkürler."

Louis birbirinin aynısı gibi görünen bardaklardan birini önüne çekti, bardağın kenarına geçirilmiş portakal dilimini ağzına attı. "Çok güzel görünüyor."

"Ben de beğendim," dedi Harry puantiyeli pipeti tutup kendine yaklaştırırken. "Fazla süslü. Bana bizim başhekim April Stuwart'ı hatırlattı."

Louis kahkaha attı, eliyle iki kez masaya vurdu. "Sahiden! Stajın ilk günü bize konuşma yapmıştı. Doktor önlüğünün altından görünen simli kazağı ve zebra desenli pantolonunu düşünüyorum da..."

"Daha fenalarını da görmüştüm."

"Ne gibi?"

"Leopar desenli etek, pembe çoraplar ve kahverengi botlar giydi desem?"

"İnanmam!"

Harry omegasının gülüşüne bakıp gülümserken "İnan, giydi çünkü." diye karşılık verdi. "Tam bir moda ikonu."

Louis gülmeyi zar zor kesti, neşeli bir şekilde içeceğini yudumladı. "Kiviliymiş! Çok severim."

"Hmm, ben de severim." Uzun cümleler kurmaktan kaçınıyordu, kulaklarını esir alan yüksek sesli müziğin üstüne çıkmak için bağırarak konuşmaktan boğazı ağrımıştı. Louis de onun düşündüğünü biliyormuş gibi daha fazla konuşmadı. Tekerlekli bar taburesini alfasına yaklaştırdı, başını onun omzuna koyarak içeceğini içmeye devam etti.

İkisi de müziği dinleyerek kokteyl içerlerken, sadece iki-üç dakika içinde ortalık aniden karıştı. Kısa süre önce Louis'nin başına musallat olan sarhoş adam geldi, Louis'ye oturduğu yerde sarılıp "Neden beni bıraktın?" dedi.

Harry kaşlarını çatarak omegasına baktı ve "Louis, kim bu?" diye sordu. Sakin kalmaya çalışıyor olsa da, çok gerildiği her halinden belliydi.

Louis ne cevap vereceğini bilemeden öylece bakıp kalırken adamı ittirmeye çalıştı, bu sırada adam ona daha sıkı sarıldı ve "Adın Louis miydi pofuduk çiçek?" dedi.

Harry oturduğu yerden kalktı, adamın kolunu tutup geriye ittirdi. "Uzak dur."

"Niye ki? Benim pofuduk çiçeğim o! Git kendine başka pofuduk-"

Adam daha cümlesini tamamlayamadan sol gözüne bir yumruk yedi ve arkaya doğru düştü. Kendini zar zor toparlayıp kalktı, Harry'ye vurdu ve bir yumruk daha yedi. Louis alfayı tutup geriye çekmek istedi ama bu imkansız gibiydi, alfanın kırmızı renge dönüşmüş gözlerine bakınca durumun düşündüğünden de ciddi olduğunu anladı. "Harry, yapma!"

"Karışma," dedi Harry tekrar adamın üstüne yürürken. Neyse ki etraftakiler de Louis'ye yardımcı oldu; bir kadın ve bir adam da onunla birlikte alfayı tutup geriye çektiler. Bu sırada sarhoş olan adamı tanıyor gibi görünen birkaç kişi de koşarak oraya geldi, adamı oradan uzaklaştırmaya çalıştılar.

Louis alfanın sinirli halinin ne kadar korkunç göründüğünü umursamadan "Sana yapma dedim," diye kızdı. Adamın vurmuş olduğu bölge kızarmaya başlamıştı bile. "Şu haline bak."

"Gidiyoruz." dedi Harry onun söylediklerine cevap bile vermeden. Cebinden çıkardığı parayı içeceklerin ücreti olarak masaya bıraktı ve omeganın elini sıkıca tutarak çıkışa yürüdü. Girişteki portmantoda onlara ceketlerini geri iade eden görevli bile onun bakışlarından korkmuştu.

Gece kulübünün biraz ilerisine, sahil kenarına park ettikleri karavana yürürlerken Harry'nin adımları çok hızlıydı. Louis onun arkasında resmen sürükleniyordu, buna daha fazla dayanamayıp alfanın elini ittirdi. "Sakinleşsene sen!"

Harry ona sadece kısa bir bakış attı. Gözleri tamamen kırmızıya dönüşmüştü. Louis bu bakışın etkisiyle vücuduna çarpan elektrikten kurtulmak için derin bir nefes aldı. "Sakinleş artık, alfa."

"Kim o adam? Nereden tanıyordu seni?"

"Tanımıyorum." dedi Louis karavanın önünde dururken. "Sen içecekleri almaya geldiğinde yanıma oturdu, ben de kalkıp senin yanına geldim. Kafası iyiydi zaten, görmedin mi?"

"Sana neden yanıma geldiğini sordum. Oturacak yer bulamadım dedin. Neden yalan söyledin?"

"Bağırma bana!"

"Bağırmıyorum zaten!"

"Ses tonuna dikkat et!"

"Bana neden yalan söylediğini sordum!"

"Yeter ama!" dedi Louis onunkinden de yüksek bir sesle. "Böyle yapacağını tahmin ettiğim için yalan söyledim. Bana bak alfa, bir yanda babam bir yanda sen... Beni oyuncağınız gibi azarlayıp duramazsınız. Omegayım diye baş eğecek değilim!"

Harry sakinleşebilmek için birkaç saniye konuşmadı, buna rağmen öfkesinden hiç kurtulamayarak "Kıskandım," dedi hırlarcasına.

"Önce bir sor, açıklayacak zaman ver. Hemen etrafa saldırma durduk yere!"

"Durduk yere mi? Omegama sarıldı!"

"Oh, tamam o zaman çok haklıymışsın! Bir kere-"

Daha cümlesini tamamlayamadan dudaklarının üstünde bir baskı hissetti ve kendini alfaya yapışmış halde buldu. O ana kadar çok sinirliydi fakat o saniyeden itibaren sakinleşti, ellerini onun ensesinde birleştirip parmak uçlarında yükselerek alfanın öpücüğüne karşılık verdi. Onun vahşice hareket eden dudaklarında sahiplenici bir tavır hissediyordu.

Nefes için alfasından ayrıldı, yeniden yeşile doğru dönen gözlerine baktı. "Adam kendinde bile değildi. Pofuduk çiçek falan dedi, anlamadın mı kafasının ne halde olduğunu?"

"Sence o an analiz yapacak durumda mıydım?"

Louis "Değildin, Bay Kıskançlık Krizi." dedi ve gülmemek için yanaklarını ısırdı. Parmak ucuyla alfanın yanağının üst kısmına, kızarmakta olan bölgeye dokundu. "Adam ayakta bile duramıyordu, buna rağmen yumruk yedin."

Harry sonunda tebessüm eder gibi oldu. Elini omeganın belinden çekip arkasına döndü, karavanın kapısını açtı. "Gel hadi, üşüyeceksin."

"Az önce elimi morartırken böyle düşünceli değildin." dedi Louis içeriye geçerken. Harry de onunla birlikte karavana girdi, kapıyı kapattı. "Canını yaktım mı? Özür dilerim."

"Hayır, bir şey yapmadın. Sinirlendim ama."

"Ben de sinirlendim."

"Gördüm. Üç kişi zor ayırdık." Louis onun elindeki ceketleri alıp sandalyeye bıraktı, yeninden alfaya yaklaştı. "Yanağın acıyor mu, kızardı iyice?"

"Acımıyor, iyiyim." deyip iç çekti Harry. Kollarını omegaya sardı, başını onun başının üstüne bıraktı. "Çok gerildim, Louis."

"Son on beş dakikada olanları unutalım, olur mu? Bu gece birlikte gece kulübüne gidip dans ettik. Ben çok eğlendim."

Harry "Ben de eğlendim," dedi onun çene kemiğine bir öpücük bırakırken. "Çok, çok güzelsin. Beni o kadar mutlu ediyorsun ki, gerçek değilmişsin gibi geliyor."

"Ruh eşimi bulmadım ve aramıyorum da," diyerek onun taklidini yaptı Louis muzip bir şekilde. "Benimle flört etme Louis!"

Alfa gülerek onu daha da kendine yaklaştırdı, "Benimle flört etme Louis," diye yineledi. "O aşamayı geçtik artık."

"Öyle mi dersin?"

"Hm hm."

"Dans edelim."

"Dans? Tüm gece dans ettik zaten."

"Öyle değil, sakince. Elvis dinleyerek."

Harry gülümsedi, omegayı öylece bırakıp yatak odası tarafına geçti. Bir düğmeye basarak karavanın içindeki loş sarı spot ışıklarını ve yatağın etrafını saran minik led ışıkları yaktı. İçerinin yeterince renkli bir dans ortamına dönüştüğünden emin olunca da kasetçalarını çıkardı, kasedi taktı. Böylece kasetteki tek şarkı olan Fever çalmaya başladı ve tekrar tekrar çalması için Harry yineleme düğmesine bastı. "Gel bakalım, omega."

Louis onun uzattığı elini tuttu, o ana kadar dinlediği tüm Elvis şarkılarından daha farklı olan şarkıyı büyük bir heyecanla dinleyerek,  küçücük karavanın içinde alfasıyla dans etmeye başladı. "Bana şarkıyı söyle."

"Seni ne kadar sevdiğimi hiç bilmiyorsun
Hiç bilmiyorsun ne kadar umursadığımı
Kollarınla beni sardığın zaman
Katlanılması zor bir ateşe kapılıyorum."

Harry hiç itiraz etmeden şarkıya eşlik ederken onu döndürdü, ani bir hareketle kendine çekti. "Beni öptüğün zaman ateşleniyorum, beni sıkıca tuttuğunda ateşleniyorum."

Louis onun kollarının arasında bir sağa bir sola süzüldü. Harry çok iyi dans ediyordu. Tüm sıcaklığıyla onu kendine çekiyor, sanki kendisinin bir parçası haline getiriyordu.

"Güneş gündüze ışık saçar; ay geceye... Ben adımı söylediğinde ışık saçıyorum. Biliyorsun, sana iyi davranacağım."

Harry onu sadece belinden tutarak biraz havaya kaldırıp kendi etrafında döndü. "Beni öptüğün zaman ateşleniyorum. Beni sıkıca tuttuğunda ateşleniyorum. Sabahları ateş, bütün gece ateş..."

Louis yukarıdan başını eğerek alfasına bakarken gülümsedi, içine dolup taşan heyecanına yenik düşerek dudaklarını onunkilerle birleştirdi. Alfa bunu bekliyormuş gibi, hiç şaşırmadan, dansı bıraktı. Sıkıca omegasına sarıldı, omega da bacaklarını onun beline sararak tutundu gözlerini kapatıp kendisini anın akışına bıraktı.

Şarkıda bahsi geçen ateşi gerçekten deneyimliyordu. Kulakları uğulduyordu, başı dönüyordu ve  karnının kasıldığını hissedebiliyordu. Normalden çok daha fazla etkilenmiş haldeydi, bir öpücükle bu hale geldiğine inanamıyordu ama saniye saniye eriyor gibiydi.

Dudaklarını onunkilerden ayırdı, kucağından yere atlayıp alfanın boynuna sarıldıktan sonra yeniden öptü. Susamış gibi hissediyordu, sanki onu öptükçe susuzluğu geçiyordu. Gözleri görmüyordu ama parmakları onun tenini arıyor gibiydi, ellerini ondan uzaklaştıramıyordu.

Etrafa yaydığı kokunun, maviden sarıya dönüşen gözlerinin farkında bile değildi. Hayatında ilk defa hissettiği tutkunun içine kendi bırakmış, öpücüğün içinde ufalıp yok olmayı bekliyordu.

Harry omegasından çok zor ayrıldı, düzene sokmayı başaramadığı nefeslerinin arasında "Louis," diye mırıldandı. "Gitmem lazım, kızgınlığa giriyorsun."

"Umurumda değil. Zaten alfamın yanındayım."

"Kendimi tutamam Louis, yaydığın kokunun farkında değilsin."

"Tutma." dedi omega aynı susuzlukla bir kez daha onun dudaklarını öperken. Alfanın ellerini tuttu, geriye doğru adımlar atarak onu kendisiyle birlikte yatağa çekti.

"Yapma,"

"İstiyorum. Sen de istiyorsun."

Omeganın nefesleri gittikçe hızlanıyordu, ıslandığını da hissedebiliyordu. Artık bastırıcı sprey ya da ilaç bile kullansa bir faydası olmayacaktı, tam anlamıyla kızgınlığa girmişti.

Harry onun kokusuyla büyülenmiş gibi düşünme yetisini tamamen kaybederek omegasına sarıldı, onu nazikçe yatağa yatırıp perdeyi kapattı. Artık sadece ufak led ışıkların aydınlığındaydılar. Yanaklarını ve çenesini öpücüklere boğarken kendisinin de göz rengi yeniden kırmızıya dönüşüyordu.

Kasetçalardan gelen şarkıyla birlikte birbirlerinin aceleci nefes alışverişleri ve hafif inlemeleri dışında hiçbir şey duymuyorlardı.  Alfa yavaş ama vahşi bir tavırla omegasının kıyafetlerini çıkardı, nereye gittiklerini bile göremeden bir kenara attı. Yatağında yatan küçük bedeni izlerken istemsizce gülümsedi. Ellerini onun ince belinin iki yanına yerleştirdi, boynunu ardı ardına öpmeye başladı. Omega sessizce sızlanıyor, kendini ona bastırmaya çalışıyordu.

Her ne kadar omegasından gelen davetkar kokuyla kendinden geçmiş olsa da alfa bir şekilde kendini kontrol etmeyi başararak durdu, dizlerinin üzerinde durarak kalın tişörtünü çıkardı. Omeganın ellerini karnındaki dövmenin üzerinde hissettiği anda tüm bedeni titredi, daha fazla bekleyemeden tüm kıyafetlerinden kurtuldu.

Aslında olanların danstan farkı yoktu. Harry yine tüm sıcaklığıyla onu kendine tutsak ediyordu, bedenleri yine birleşip tek hale geliyordu. Louis hem kızgınlıkta olmanın hem de ruh eşiyle birlikte olmanın etkisiyle delirecek gibi hissediyordu. Dünyaya dair tüm algısı kapanmıştı. Var oluşu bu karavandan, bu yataktan ötesinde geçersizdi.

Konuştuğu dili bile hatırlamadığı için, sadece ellerini alfanın yanaklarına koyup onu kendine çekerek ve renk değiştirmiş gözleriyle ona bakarak sabırsızlığını belirtebildi. Alfa da ondan çok farklı değildi. Omeganın boynuyla köprücük kemiği arasında bölgeyi öperek bir elini onun kalçasına yerleştirdi, parmağını hafifçe ıslanmış delikten içeriye itti.

Bununla daha da kontrolden çıkan omega seslice inledi, kendini onun eline doğru bastırdı. Bir an önce alfasını hissetmek istediği için sabırsızdı, bu ona yeterli gelmiyordu. 

Harry onu daha fazla bekletmedi, hazır olduğuna inandığı anda omegasının bacaklarının arasına yerleşti ve ellerini tekrar omeganın beline yerleştirerek içine girdi. Onun elleri tarafından ileri geri ittirilen Louis delirmiş gibiydi, kendine hakim olamıyor ve ardı ardına inliyordu. Hissettiği dolulukla nefesleri çoğu kez yarıda kesiliyordu. Vücudu yanıyor, yanakları ısıdan kızarıyordu. Bedenlerinin birbirine çarpış seslerini duymak da durumu daha kötü hale getiriyordu.

Omega daha fazla dayanamayıp kendini bırakırken alfa onu sıkıca tuttu. Kendisi de sona ulaştığı için geriye çekildi, dudaklarını terlemiş ve nefes nefese kalmış omegasının dudaklarıyla birleştirdi. Omega ona hafifçe sürtünmeye devam ederek kendi üstüne düşeni yapmış oldu, alfanın da tamamen rahatlamasını sağladı.

O birkaç saniyelik delirtici hissin ardından ikisi de sessizleşti, fakat Harry onun göğsüne öpücükler kondurmaya devam etti. Biraz yukarıya çıktı, bilerek ya da bilmeyerek tam olarak mühür bölgesinin üstünü öptü. "Seni seviyorum."

Louis iç çekti, doğrudan onun gözlerine bakarken o anda söylenebilecek en yanlış şeyi söyledi. "Mühürlenmek istiyorum."

Continue Reading

You'll Also Like

yirmi By ilayda

Short Story

750K 56.3K 72
hazar biraz duyarsız, biraz da sinir bozucu birisi boyxboy ve texting
39.5K 3.8K 36
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.
102K 11.9K 33
değişiyorsun, dayanamıyorum
90K 4.8K 60
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...