Fuck you, Teacher! (Chanbaek)

By Seryyyy1

184K 12K 34.1K

12/A Me: Siktiğimin yoda kılıklı... More

Oh, Shit!
I'm done
Fuck up
Gay alert
Hey, Bitch!
Love me
Surprise!
Drunk
Unforeseen
War
Unfair
Astatic
Spark
Regret
New Year
I love you
Jealous
Light
(M)ine
Paintball
Chaos
Fearless
Wish
Worst Gift
Pain
Forgive me
Pity
Your Hell
Crazy
Bts Concert
(M)iracle
Teacher or Lover
Are u happy?
Picnic
I'm happy
Final🌸

Celebration

3.5K 230 1K
By Seryyyy1












Baekhyun


"C-chanyeol, saçmalama! Durdur şu arabayı. Kaynanamlara gidiyoruz da ne demek? Kafayı mı yedin?"

        
Chanyeol, kulağının dibinde bağırmama karşılık tepkisini arabanın camını açmakla vermişti. "Biraz hava al, bebeğim. Sakinleşmen lazım." Şerefsiz bir de dalga mı geçiyordu benimle?

       
"Şerefsizlik yapmasana! Söylediklerimi tak! Üstümüzde pijamalarla beni evden sürükleyerek çıkarıyorsun, arabaya atıyorsun ve kaynananlara gittiğimizi söylüyorsun. Pardon da nasıl sakin kalabilirim bu durum karşısında?" diye sinirle hırladığımda bana yan bir bakış atmıştı.

"Çünkü orada otururken ne kadar üzüldüğünü gördüm, bebeğim. Suho'nun sözleriyle yüzünde bir burukluk oluştu. Ben, seni böyle görmek istemiyorum. Sana her dokunduğumda kendini özel hissetmeni istiyorum. Beyninde benimle ilgili herhangi bir şüphe oluşmasın istiyorum. O yüzden bugün bu konuyu halledeceğiz. Ailenin karşısına çıkacak ve birbirimizi ne kadar sevdiğimizi söyleyeceğiz. Eğer izin vermezlerse de..."

Yarım bıraktığı cümleyle arabada bir sessizlik oluştuğunda sorar bakışlarımı ona çevirdim. "Eğer izin vermezseler, ne?" Sözlerimle gözlerimin içine kararlı bir şekilde bakıp "Seni kaçıracağım." demişti.

Ne? Ne saçmalıyordu bu?

Şokla gözlerimi açıp "SEN KAFAYI MI YEDİN?" diye cırladığımda yüzündeki kararlı ifade değişmemişti. Siktir... Cidden kaçırır mıydı beni?

Amına koyayım ben, beni kaçırsın derken ciddi değildim ki. Ama şu an Chanyeol çok ciddi gibiydi. Sonum, kanal7'deki o filmler gibi mi olacaktı şimdi? Chanyeol'la kaçarak evleneceğiz sonra çocuğumuz olacaktı ardından elimizde bebeğimizle baba ocağına geri dönecektik. Annemler de bizi oğlum diye bağrına basacaktı. Hayır, hayır! Böyle olamazdı!

"S-saçmalama ve durdur şu arabayı." dediğimde beni duymamış gibi yapmıştı. Bu hareketiyle sinirlenerek "Chanyeol, durdur!" diye tısladığımda yine takmamıştı. En sonunda gürleyerek "SANA SİKTİĞİMİN ARABASINI DURDUR DEDİM!" diye bağırdığımda ani bir frenle durdurmuştu arabayı.

Yaptığıyla bir an öne savrulur gibi olduğumda kollarıyla bir yere çarpmama engel olmuştu. Sakinleşmek için ellerimle yüzümü kapatıp derin derin nefesler almaya çalışırken Chanyeol'un telaşla bana döndüğünü hissetmiştim. "Ö-özür dilerim, iyi misin?"

Bu sefer ben de onu takmayarak kendimi arabadan dışarı atıp kapıyı arkamdan sertçe kapattığımda geldiğimiz yolu geri yürümeye başlamıştım. Tanrıya şükür yol boştu da ezilme tehlikesi geçirmeyecektim. Gerçi Chanyeol tarafından ezilebilirdim. Amına koyduğumun adamı, sinir hastası ediyordu beni. İstemiyordum işte, ailemle yüzleşmek falan istemiyordum. Ondan ayrılmak istemiyordum.

    
Eğer karşı çıkarlarsa ne bok yiyecektik? Benim ailem, diğerlerinin ailesi gibi değildi işte. İzin vermezlerdi. Gay olduğumu bile bilmiyorlardı ki daha. Bunu bilmeden öğretmenimle yasak bir ilişki yaşadığımı öğrendiklerinde ne yaparlardı? Özellikle de bu kadar disiplinlilerken...

"Baekhyun! Dur!"

Arkamdan koşturarak gelen Chanyeol, belime sıkıca sarılarak beni durdurduğunda "Hayır...Gitmene izin veremem, bebeğim. Beni bırakamazsın..." diye mırıldanmıştı kulağıma. Sözleriyle gözlerimi sımsıkı kapattığımda beni usulca kendine döndürdü. "Gözlerini açar mısın, lütfen? Hadi güzelim, bak bana."

   
Yavaşça gözlerimi açtığımda karşımda bana hüzünlü gözlerle bakan Chanyeol'u görmüştüm. Bakma böyle, sikeyim...

Kollarımı boynuna dolayıp usulca ona sokulduğumda "Özür dilerim ama ben onlar kadar cesur değilim. Buna hazır değilim. Lütfen..." diye mırıldandım. Annemlerle yüzleşemezdim. Eğer yüzleşirsem onlara yalan söylediğimi de anlarlardı. Hocam diye tanıttığım kişi aslında sizin damadınızdı nasıl diyebilirdim ki?

Chanyeol, kollarını belime indirip enseme bir öpücük kondurduğunda konuşmaya başladı. "Bana güveniyor musun bebeğim? Sadece gözlerime bak ve cevapla. Doğruyu söylemene ihtiyacım var. Aramızda olan onca şeye rağmen hâlâ bana güveniyor musun?"

Kollarımı usulca boynundan ayırıp biraz uzaklaştığımda ben de gözlerine kararlılıkla bakıp "Güveniyorum." demiştim. Evet, artık emin olduğum bir şey varsa o da Chanyeol'u kalpten affettiğim gerçeğiydi.

İlk başta bana yalan söylemiş olsa da içinde bulunduğu pişmanlığı çok güzel bir şekilde ifade edebilmişti. Çocukların ona yaptıklarına rağmen sırf benim için susup eziyetlere boyun eğmesi de buna dahildi. Bana sevgisini çok güzel bir şekilde kanıtlamıştı. Onun azmi sayesinde onca kasırgaya rağmen alabora olmamış, daha da güçlenerek aşabilmiştik tüm zorlukları.

O yüzden Chanyeol, belki de şu dünya üzerinde benim gerçekten sevip güvenebileceğim tek insandı. Çünkü biliyordum ki onun benden başka kimsesi yoktu. Etrafı kalabalık olsa da ruhu benim varlığımla ayakta duruyordu. İçindeki küçük çocuk sadece beni istiyordu...

Verdiğim cevapla yüzünde samimi bir gülümseme oluştuğunda elini bana uzatmıştı. "O zaman şimdi de güven bebeğim. Benimle birlikte ailenin karşısında dimdik dur. Söz veriyorum her şey yolunda gidecek. Onlara da sana olan aşkımı kanıtlayacağım. Yeter ki yanımda ol. Bana destek çık."

Eline kısa bir bakış atıp gözlerimi kaçırdığımda "Üzgünüm Chanyeol. Sana güveniyorum ama seninle ailemin karşısında duramam. Evet, haklısın. Suho hyungun söyledikleriyle içimde bir burukluk oluştu ama bunun nedeni ailemin bunu nasıl karşılaşacağını bilmememden kaynaklanıyor. Çünkü benim ailem, onların ailesi gibi rahat değil, otoriter. Daha cinsel tercihimi bilmezlerken karşılarına yasak aşk yaşadığım öğretmenimi çıkarırsam bunun iyi sonuçlar doğuracağını düşünmüyorum. Senin bu kadar cesur olman beni sevindirdi ama sanırım aramızdakileri resmileştirmek için biraz daha beklemeliyiz. En azından aileme bunu yavaş yavaş kabul ettirmeliyim." diyerek yüzünün düşmesine neden olmuştum.

"İlişkimizin yanlış olduğunu düşündüğünü bilmiyordum. Ben... evet, haklısın. Öğretmen-öğrenciyiz seninle ama... yine de bana destek olursun sanmıştım... Seninle sevişirken ya da öpüşürken bu durumu ailenin bilmemesi kendimi kötü hissetmemi sağlıyor. Sanki senden faydalanıyormuşum gibi... Ama eğer istemiyorsan... seni zorlayamam. Sanırım bana yeterince güvenmiyorsun..." diye son sözlerini mırıldanarak bitirdiğinde tam ağzımı açıp bir şey diyecektim ki lafı ağzıma tıktı. "Peki... seni eve bırakacağım." diyip arabaya doğru yürümeye başlamıştı.

Arkasından öylece bakakaldığımda o çoktan büyük adımlarla arabaya ulaşıp koltuğa binmişti bile. Sikeyim ya... Kırılmış mıydı?

Sıkıntılı bir nefes verip ben de arabaya doğru adımladığımda yanındaki koltuğa oturmuştum. Yüzüme bakmadan arabayı çalıştırıp yola devam ettiğinde ben de dudaklarımı büzüp camdan yolu izlemeye başladım. Neden hep böyle olmak zorundaydı ki?

Sanırım gönlünü almalıydım...

Bedenimi Chanyeol'a doğru döndürüp "Chanyeol..." diye mırıldandığımda bana kısa bir bakış atıp soğuk bir şekilde "Efendim?" demişti. Evet, gerçekten kırılmıştı. Elimi boşta olan eline kaydırıp birbirine kenetlediğimde oldukça gevşek tutmuştu.

Ama yapma böyle, dev... Ben, seni de düşünerek hareket ediyorum. Neden anlamıyorsun?

"Aramızdaki hiçbir şey yanlış değil. Senden utanmıyorum, bebeğim. Sana gerçekten güveniyorum ama sadece bunun için hazır olmadığımızı düşünüyorum. Sadece ailemin nasıl karşılayacağını bilmiyorum. Lütfen bana kızma. Üzülmeni istemiyorum."

Sözlerimle başını onaylar anlamda sallayıp arabayı sürmeye devam ettiğinde sessiz kalmıştı. Ben de arkama yaslanıp ona uyduğumda arabadaki boğucu sessizlik rahatsız etmişti beni. El ele gülerek gittiğimiz yolları böyle kırık gitmemiz canımı sıkmıştı.

Acaba bu konuda Chanyeol'a güvenebilir miydim? Ailemin karşısına birlikte çıkıp onları aşkımızın büyüklüğüne inandırabilir miydik? Bizi kabul edebilirler miydi?

   "Geldik."

Chanyeol'un sesiyle düşüncelerimden sıyrıldığımda evin önünde durduğumuzu görmüştüm. Hâlâ önüne bakmaya devam eden Chanyeol'a bir bakış attığımda tam çıkmak için kapıyı açmıştım ki aklıma gelen şeyle geri kapattım. Hayır, böyle ayrılamazdık.

Bana bakmamakta ısrar eden Chanyeol'un hızlıca kucağına çıktığımda hiç beklemediği bir anda dudaklarına yapışmıştım. Bu ani hareketimle Chanyeol heykel gibi durmaya başladığında ben, ellerimi saçlarına çıkararak tutamlarını çekiştirdim. Pasif kalmasını istemiyordum.

O da bir süre sonra hırlayıp bana karşılık vermeye başladığında sanki hırsını alt dudağımdan çıkarmak ister gibi tüm gücüyle ısırmıştı. Amına koyayım, acıdı! Ağzıma dolan kanın metalik tadıyla ondan ayrılmaya çalıştığımda engel olmuştu bana. İyi ki bir öpücük başlattım. Kudurdu şerefsiz!

Bir süre daha aynı sertlikte öpmeye devam edip kanayan alt dudağımın kanını içine çekerek emdiğinde o bölgeye yumuşak bir öpücük kondurup usulca ayrılmıştı benden. Ardından gözlerini gözlerime çıkarıp sertçe bakmaya başladığında ben hâlâ demin yaptığı hareketin etkisindeydim. O, kanımı mı emmişti?

Elini saçlarıma getirerek hafifçe asıldığında boynumu açığa çıkararak ikinci şoku yaşamamı sağlamıştı. Siktir...

Amına koyayım, vampir falan mı olmuştu?

  
Dilini boynuma yaklaştırıp yalamaya başladığında yavaşça kulağıma giden yolu takip ederek kulak mememe ulaştı. O bölgede dilini gezdirip acıtmayan bir ısırık bıraktığında ağzımdan köpek iniltisine benzer bir ses çıkmasını sağlayarak hafifçe uzaklaşmıştı. Ne yapmaya çalışıyordu bu?

Nefesini kulağıma vererek "Sinirliyken bana asla cinsel anlamda yaklaşma. Zararlı çıkan sen olursun, bebeğim. Ve her aklına estiğinde de beni kışkırtmaya çalışma. Bulunduğumuz ortamı önemsemem..." diyerek ellerini usulca kalçama indirdiğinde beni kendine sertçe bastırmıştı. Siktir... Ağzımdan kaçan inlemeyle şeytani bir sırıtış vererek "Anladın mı, bebeğim?" diye sorduğunda ona sinirle bakmıştım. Şerefsiz!

"Anladım şerefsiz!" diye sinirle hırladığımda eski haline geri dönüp otuz iki diş gülmüştü bana. Amına koyduğumun ruh hastası!

Sırıtarak "İnmeyecek misin?" diye sorduğunda başımı onaylamazca sallayıp "İnmeyeceğim." demiştim. Gözlerini bedenimde dolaştırıp "Araba seksi mi istiyorsun?" diye sorduğunda göz devirmiştim. "İki dakika bir rahat dur. Niye her şeyi penisinle düşünüyorsun? Hem kaynananlar da kapılarının önlerinde oğullarına böyle bir şey dediğini duyarlarsa çok kızarlar."

Söylediklerimle gözlerini kaçırıp "Ben onların damatları değilim." diye mırıldandığında gözlerimi kısarak ona baktım. " Eğer az önce içinden vampir çıkmasaydı artık resmi olarak damat adayları olduğunu söyleyecektim." dediğimde gözlerini bana çevirip şokla mırıldanmıştı. "Ne?"

Tanrım, ne olur bu durumu da kazasız belasız atlatalım. Chanyeol'un ipiyle kuyuya iniyorduk. Sırf şerefsiz aşkım üzülmesin diye birazdan ailemi aşırı şok yüklemesinden öteki tarafa yollayacaktım. Anne, baba affedin beni...

Derin bir nefes alıp "Tamam, gidip söyleyelim her şeyi. Kabul ediyorum. Daha fazla asma yüzünü. Ama şunu bilmeni istiyorum ki eğer izin falan vermezlerse asla seninle kaçmam. Gerekirse kapının önünde yatıp kendini onlara kabul ettirmeye çalışacaksın. Madem sana uyarak bunu yapıyoruz, o zaman bedelini de ödemek zorundasın." dediğimde resmen mutlulukla gözleri parlamıştı. Cidden bu kadar çok mu istiyordu bilmelerini?

Hiç beklemediğim bir anda aniden belimden tutarak sıkıca bana sarıldığında "Aşkım, çok teşekkür ederim! Yemin ederim asla pişman olmayacaksın. Gör bak, onlara kendimi sevdireceğim!" diyerek sevinçle cıvıldamıştı. Bu haliyle kıkırdayıp onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştığımda hafifçe ayrılmıştı benden. Gözleri dudaklarıma inip tam öpmek için hamle yapacaktı ki elimle durdurdum onu.

"Dudağıma yaklaşma! Senin yüzünden acıdı zaten. Hem niye böyle dengesiz davranıyorsun ki?" diye sinirle homurdandığımda dudaklarını ısırmış ve gülümseyerek "Çünkü sen, tüm dengelerimi altüst ediyorsun." diye mırıldanmıştı.

   Yumuşamamıştım!

Göz devirerek kapıyı açıp arabadan indiğimde o da beni takip etmişti. Dış kapının önüne geldiğimizde ona elimi uzatıp üstümüze bir bakış atarak güldüm. Amına koyayım, üstümdeki ayıcıklı pijamalar ve Chanyeol'un üstündeki zürafalarla umarım bizi ciddiye alırlardı. Çünkü şu an bir çiftten daha çok, oyun arkadaşlarına benziyorduk.

Derin bir nefes alarak kapıyı çaldığımda Chanyeol destek olmak ister gibi sıkıca tutmuştu elimi. Tanrım, sen yardım et...

"Anneciğim sen mi gel-..." diyerek kapıyı gülümseyerek açan annem, Chanyeol'u ve ellerimizi görünce şokla kalakalmıştı. Gergince dudağımı yalayıp "E-evet anne, biz geldik." dediğimde ellerimizde olan bakışlarını yüzüme çıkararak kaşlarını çatmıştı. Hayır... Başlıyorduk işte...

"Bu ne demek oluyor, Byun Baekhyun?" diye ciddi bir ses tonuyla sorduğunda tam ağzımı açıp bir şey diyecektim ki Chanyeol benim yerime konuştu. "Şey efendim, eğer açıklamamıza izin verirseniz-..."

"Seninle değil hoca bey, oğlumla konuşuyorum şu anda. Anne-oğul arasına girmeyin." diyerek Chanyeol'un lafını ağzına tıktığında Chanyeol, gözlerini yere indirerek zemini incelemeye başlamıştı. "Ö-özür dilerim, ben düşünemedim..."

Chanyeol'un hüzünlü çıkan sesiyle sinirlendiğimde anneme dönerek uyarıcı bir ses tonuyla "Anne!" demiştim. Annem hiçbir şey demeden girmemiz için işaret verdiğinde Chanyeol'un da bakışları ona döndü. "Bu kadar cesur olacağını düşünmemiştim, oğlum. İçeri girin. Sanırım babanın da bunu bilmesi gerekiyor."

Sözlerini onaylayarak tam Chanyeol'un elinden tutup içeri girecektim ki bu sefer Chanyeol, önüme geçerek elini uzatmıştı bana. "Bunun olmasını sen değil, ben istedim. O yüzden de dediğin gibi sonuçlarına kendim katlanacağım. O yüzden sen sadece arkamda dur, bebeğim. Senin varlığın güç versin yeter."

Sözlerini söyleyip elimi uzatmamı beklediğinde elimi sıkıca eline kenetleyerek tebessüm etmiştim. "Peki, Bay Park." Söylediğim hitapla kıkırdayıp içeri giren annemin peşine takıldığımızda salona giriş yapmıştık. Koltukta tabletiyle uğraşan babam, bizi görünce önce gülümsemiş ardından birleşik ellerimizi görünce oldukça şaşırmıştı. Karşı çıkma, lütfen, lütfen, lütfen...

Babam elindeki tableti yanına bırakarak ayaklandığında annem de yanındaki yerini almıştı. Babamın gözleri tekrar ellerimize indiğinde kaşlarını çatarak "Baekhyun?" diye sorduğunda bir şey demem gerektiğini anlayarak ağzımı açtım.

"Baba, biz birbirimizi seviyoruz. Sizin tahmin edemeyeceğiniz kadar çok seviyoruz. O yüzden sizden saklamak istemedik bu durumu. Biliyorum şaşkınsınız, beni hep düz zannederdiniz ama yemin ederim ki ben de bu adamdan öncesine kadar düzdüm. Nasıl olduğunu anlamadım ama bir baktım, kalbim onunla dolup taşmış. Lütfen, engel olmayın bize. O benim bir tek öğretmenim değil, sevgilim. Okul bittikten sonra aramızdakileri resmileştirmeyi düşünüyoruz. Yalvarırım, karşı çıkmayın. Sizin desteğinize ihtiyacım var. Sevdiğim adamla ailem arasında kalmak istemiyorum. Bana bu kötülüğü yapmayın."

Sözlerimle babam sıkıntılı bir nefes verip ellerini saçlarından geçirdiğinde konuşmaya başladı. "Oğlum, benim kızdığım şey cinsel tercihin değil. Bunun için neden sana kızayım ki? Duygularına engel olamazsın. Ama yanında bize sevdiğin adam olarak tanıttığın kişi, öğretmenin. Yasak bir ilişki. Şu an farkında değilsiniz ama belki de gelip geçici duygulardır bunlar. İkinizin de yaşı küçük, gençsiniz. Macera istemiş olabilirsiniz."

Chanyeol kaşlarını çatarak "Hayır! Bunun yaşla ya da macera aramakla hiçbir ilgisi yok, efendim. Size yemin ediyorum ki oğlunuzu yürekten seviyorum. O benim, her şeyim. Evet, farkındayım. Onunla olan ilişkimiz toplum değerlerine göre normal değil. Öğretmen-öğrenci ilişkisi hoş görülmez...Ama şunu bilmenizi istiyorum ki ben Baekhyun'u öğretmen kimliğimle değil, benliğimle seviyorum. Ders saatlerinde o da diğerleri gibi benim sadece öğrencim. Ama özel hayatımda tüm hayatımı birlikte geçirmek istediğim tek insan. Ailem olmasını istediğim, birlikte hayaller kurduğum bir insan... O yüzden yalvarırım bize destek olun. Söz veriyorum, okul biter bitmez aramızdaki her şeyi resmileştireceğim. Ama şimdilik kariyerine odaklanmasını istiyorum. Emin olun, onun mutluluğu benim için her şeyden daha önemli."

Chanyeol'un sözleriyle bir sessizlik oluştuğunda bu sefer annem söz almıştı. "Sizi anlamadığımı mı düşündünüz? Aranızdaki her şey hem hastanede hem de sürekli buraya gidip gelişinizde gayet açıktı zaten. Ama... yine de emin değilim. Çocuğumuz için en sağlıklısını düşünmek zorundayız. Onu gerçekten sevdiğinin de farkındayım. Ama bu onun için doğru olur mu bilmiyorum. Baekhyun daha 18 yaşında. Gençliğinin zirvesinde. Önünde upuzun bir yol var. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi hocam?" dediğinde Chanyeol, hiçbirimizin beklemediği bir şey yaparak dizlerinin üstüne çöktü. Ne yapıyordu bu mal? Gözlerimi pörtleterek ona baktığımda annemle babam da şaşırmış gibiydi.

"Eğer tek sorun mesleğimse istifa edebilirim. Yemin ederim, bunu Baekhyun için yaparım. Yeter ki bana ve aşkıma güvenin. Baekhyun'u kendimden bile daha fazla sevdiğimi, ona bir zarar gelmemesi için her şeyi yapabileceğimi anlayın. O benim, kalbim, geleceğim... Onsuz bir hayat düşünemiyorum. Yalvarırım engel olmayın bize. Sizin desteğinize ihtiyacımız var. Çünkü Baekhyun'un benim gibi ailesiz kalmasını istemiyorum. Her adımında arkasında babasının gölgesi, her düştüğünde annesinin eli olmak zorunda. Emin olun, bu duyguyu yaşamayan bilemez. Ve ayrıca size söz veriyorum eğer bize izin verirseniz yine her şey eski düzeninde olacak. Okulunu bitirene kadar yine onun öğretmeni olacağım. Onu asla üzmeyeceğim, bir şeyler için zorlamayacağım. Üniversitesi bitene kadar sadece sevgilim olacak."

Chanyeol hüzne bulanmış sesiyle konuşmasını bitirdiğinde bir umut ışığı arar gibi ailemin gözlerinin içine bakıyordu. Bana olan sevgisinin büyüklüğünü de ikisine de kanıtlamak ister gibiydi. Tanrım... Ben, cidden bu adamı hak edecek nasıl bir sevap işlemiş olabilirim?

Küçükken bakkaldan sakız da çalardım, yaşlı amcaların kafasına balkondan aşağı da tükürürdüm hatta Kai'nin çikolatalarını gizlice yiyip ağlatırdım onu. Kader sırf bunların intikamını almak için mi Chanyeol'u çıkarmıştı karşıma? Kötülüğe en güzel cevap iyiliktir cümlesini mi gerçekleştirmek istemişti?

Babam usulca Chanyeol'a yaklaşıp elini uzattığında annemle ikimiz şok olmuştuk. Kabul etmiş miydi bizi?

Chanyeol'a samimi bir gülüş sunup "Eğer oğlumu üzdüğünü, diğer öğrencilerden kayırdığını ya da her yaptığını sineye çektiğini duyarsam bozuşuruz, damat. Ailemize hoş geldin." dediğinde Chanyeol'un gözleri yaşlarla kaplanmış ardından ayağa kalkarak sıkıca sarılmıştı babama. "T-teşekkür ederim, efendim. Çok teşekkür ederim! Söz veriyorum asla pişman etmeyeceğim sizi. Baekhyun'a gözüm gibi bakacağım! Onu çok mutlu edeceğim!"

Babamın sözleriyle ben de gülümsediğimde mutluluktan ağlamak deyimini gerçekleştiriyordum. Babamın bizi kabul edeceğini, Chanyeol'a damadım diyeceğini kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Resmen Chanyeol artık ailenin resmi damadıydı. Tanrım, sana şükürler olsun. Bu mucizeyi de gerçekleştirdiğin için sana binlerce kez teşekkür ederim. Beni ailem ve kalbim arasında bırakmadığın için de teşekkür ederim...

Ben de Chanyeol gibi babama sıkıca sarıldığımda babam ikimizi de kolunun altına almıştı. İşte şimdi kendimi, yaprakları gür bir çınar ağacının altında gibi hissediyordum. Bir süre daha aynı şekilde kaldığımızda hafifçe ayrılmıştık babamdan. Babam, bize bakıp hafifçe tebessüm ederek konuşmaya başladı. "Ama senden iki ricam var, oğlum."

Chanyeol babamın cümlesiyle kaşlarını kaldırarak "Nedir o, efendim?" diye sorduğunda babam, "Birincisi eğer senin için bir mahsuru yoksa artık bana efendim yerine baba demeni istiyorum. İkincisi ise Baekhyun'a edebiyat çalıştırmanı istiyorum." demişti. NE!?

Chanyeol bir cevap veremeden ben direkt öne atladığımda "NE? OLMAZ! BABA HER ŞEY OLUR AMA BU İKİNCİ DEDİĞİN OLMAZ!" diye bağırmıştım. Babam halime gülümseyip "O zaman okulunu bitiremeyeceğin için sonsuza kadar sevgili kalırsınız. Çünkü bu senede edebiyattan kalırsan sınıf tekrarlıyorsun." demişti. Siktir...

Panikle Chanyeol'a dönüp "A-aşkım bunu yapmak zorunda değiliz. Hem bak Acun'la Şeyma'ya. Senelerce evli kalmadan çok güzel idare ettiler. Bence biz de öyle yapabiliriz!" dediğimde beni takmadan babama dönüp "Peki, baba." demişti. Ne? Ne demek peki baba? Benim edebiyatı geçmem imkansızın da imkansızıydı neyine güveniyordu bu salak!

Babam Chanyeol'a gülümseyip omzunu patpatladığında ben ikisine de nefretle bakıyordum. Hainler! Kalleşler! Hatice Sultanı Nigar Kalfayla aldatan İbrahim Paşa kadar alçaksınız işte!

Chanyeol bana bir bakış atıp sinirli olduğumu anladığında gülmemek için yanağının içini dişlemişti. Şerefsiz Park! Sana inat dersten kalayım da gör. Sonsuza kadar peşimde koşturup durursun.

Babam da gülerken gülüşü dudağımı görünce solmuştu. Ardından üstümüzdeki pijamalara bir bakış attığında ciddileştiğini hissettim. Siktir... Sıçtık! Chanyeol da babamın neden ciddileştiğini anlamış gibi bana tedirgince baktığında ben, kaçmak için "Immm harika o zaman! Biz şimdi odama çıkalım, üstümüzü değiştirelim, sonra da çocukların yanına geçelim! Nasıl fikir? Harika fikir! Hadi gel, aşkım!" diyerek Chanyeol'un elini kaptığım gibi hızlıca odama fırladığımda babamlar arkada kalmıştı. Yes! Görev başarıyla tamamlandı.

Rahat bir nefes verip Chanyeol'a döndüğümde beyefendi çoktan yatağıma yayılmıştı bile. Oh! Göz devirerek ben de yanına oturduğumda Chanyeol bana parlayan gözlerle bakıyordu. Kim yıldızları bu adamın gözüne serpiştirmişti?


Kolumdan tutarak beni de kucağına çektiğinde gülümseyerek başımı göğsüne yasladım. Kulağıma çarpan kalp atışlarıyla şaşırarak "Gerçekten bu kadar mutlu mu oldun?" diye sorduğumda "Çok..." diye mırıldanmıştı. Ardından derin bir nefes alarak devam etmişti. "O kadar korktum ki izin vermeyecekler, karşı çıkacaklar diye. Ama çok şükür her şey yolunda gitti. Seni utandırmadım. Verdiğim sözü tuttum."

Dedikleriyle gülümserken birden aklıma gelen şeyle omzuna yumruk atmıştım. "Şerefsiz, niye babama demiyorsun çalıştıramam diye? Edebiyatın benim gözümde Göktürk Alfabesinden farkı yok. Anlamam imkansız. Yani sonsuza kadar süreneceğiz birlikte." dediğimde yerinden hafifçe doğrularak kararlılıkla gözlerime bakmıştı. "Seni o dersten geçireceğim bebeğim. Gör, bak. İmkansızı gerçekleştireceğim. Aramızdakileri resmileştireceğiz."


Söylediklerine inanmasam da göz devirmekle yetinmiştim. Boşuna nefes harcamaya bile gerek yoktu. Edebiyattan asla geçemezdim işte. Of...

Telefonlarımıza aynı anda gelen bildirimlerle dikkatimiz dağıldığında pijamamın cebinden çıkararak bildirime baktım. Atmosfer bozucular yine iş başındaydı anlaşılan...







Wassup Guys😎

Pezevenk Sehun:

Hyung, bu oyuncakları dolabında buldum!
Benim olsunlar mıı😍
Kuyruklu emzik de çok güzelmiş!
Ne olur benim olsunlar🥺💕💕💕💕

Şerefsiz Edebiyatçı: Siktir...

Kara göt Jongin: Sehun amk
MDCPCLFĞDOSFLĞCÇFCJMCCPCÖCKCCŞCÖCPCĞFLCLCĞCÖCCPCŞCĞCÖCOCŞCİC

Enişte Lu: SEHUN!
Hani tuvalete gidiyordun sen!
Niye milletin özel eşyalarını karıştırıyorsun!?

Saksafon Chen: Ooo enişteeeeeee😃😃😃

Yeşil ZikTao: HOBAAAAAAA😃😃😃😃

Me: Amk senin Chanyeol
Al işte rezil olduk...

Kara göt Jongin: Yakışır kardeşimeeee
Hrrr~~

Amk Çinlisi: MDOCÖCPCLCPCÖCPCŞDCĞÇC

Şerefsiz Edebiyatçı: ODADAN ÇIK, SEHUN!

Pezevenk Sehun: İyi de ben bir şey yapmadım ki!
Oyuncakları vermem deseniz yeterdi.
Kalbimi kırdınız :(

Saksafon Chen: AMK GÜÇLÜ KALAMIYORUMDKXPCŞSĞSÇSOCĞDŞCLCPDLCĞCÇŞCŞXĞFLCCŞCĞCÖCCŞVĞÇFVĞDŞ

Eniştemsi Soo: 😂😂😂😂😂😂😂😂

Enişte Lu: 🤦🏼‍♂️🤦🏼‍♂️

Zengin Enişte: Çocuklar boş verin siz bunları.
Neredesiniz şu an?

Şerefsiz Edebiyatçı: Kaynanamlarda.
Artık resmi olarak damatlarıyım da :)

Amk Çinlisi: Ohaaa ciddi misinizzz
Çok sevindim
Mutlu olun çocuklarr 😭😭😭💕💕💕

Saksafon Chen: Sulay paved the way😂
Tebrikler

Aslan Kris Eniştem: Tebrikler!🍾🎉

Kara göt Jongin: Beni ardında bırakarak yuvadan uçup gidecek misin Baek? 🥺

Me: Evet?

Yeşil ZikTao: Amk mdodslpssöcpdşdğdllfşcş

Kara göt Jongin:

Kabul et!
Beni daha çok sevmiştin🥺

Eniştemsi Soo: ?

Şerefsiz Edebiyatçı: ?

Me: Amk ayısı niye ortalığı karıştırıyorsun durduk yere?
Ev le ne cem
Ku dur

Pezevenk Sehun: KDCOCLĞSAÖSKFPCÇCŞCŞCCŞCLCPCŞŞC

Enişte Lu: Sizin adınıza çok sevindimm gençlerr! 💕💕💕
Bunu kutlamalıyızzz🍾🍾🍾

Pezevenk Sehun: Eveet geyiğim haklı!
Bara gidelimmm
Sabahlara kadar kopalım!

Eniştemsi Soo: Bu saatte?

Amk Çinlisi: Ne varmış saatte?
Hem daha güzel sabah olması
Boştur şimdi oralar

Zengin Enişte: Koyunum haklı
Exo Bar'a gidelim.

Aslan Kris Eniştem: O zaman şimdi çıkalım?
Yarım saate anca varırız

Me: Evimize herhangi bir zarar vermeden çıkın ama :)

Şerefsiz Edebiyatçı: Bir de eşyalarımıza dokunmadan :)

Pezevenk Sehun: Kalmadım sizin oyuncaklarınıza!
Hem Lu söz verdi, aynısından bana da alacakmış 😍

Kara göt Jongin: AMKSDLXPSİAŞDĞCLCPCŞCŞCPPCCLPCŞ

Enişte Lu: Sehun...🤦🏼‍♂️🤦🏼‍♂️🤦🏼‍♂️🤦🏼‍♂️




Telefonu yatağa fırlatarak sinirle Chanyeol'un üstüne çıktığımda elimdeki yastığı yüzüne bastırmıştım. "Senin yüzünden rezil olduk, dev! Seks oyuncakları da neyin nesi!?"

Kahkaha atarak yastığı yüzünden itmeye çalıştığında kıyamayıp kenara atmıştım. Ben seninle ne yapacaktım, dev? Bana otuz iki diş sırıtıp "Ama sana çok yakışacağını düşünmüştüm, sevgilim. Kötü mü yapmışım?" dediğinde sinirlenerek burnuna yaklaşıp sertçe ısırdım. Şerefsiz!

Attığı çığlıkla birden odaya dalan annem, "Bir şey mi ol-..." diyecekken pozisyonumuzu görerek kapıyı geri kapatıp çıkmıştı. Amına koyayım! Yanlış anladı işte!

Hızlıca kendimi yataktan aşağı attığımda Chanyeol da bana şaşkınca bakıp yataktan kalkmıştı. Sikeyim ya... Yine rezil olmuştuk. Bir süre Chanyeol'la öylece bakıştığımızda gözlerimi kaçırmıştım. Ne bu yeni gelin halleri?

Ortamdaki garip atmosferi dağıtmak için dolaba yaklaşıp kendime giyecek bir şeyler seçtikten sonra sıkıntılı bir nefes vererek Chanyeol'a döndüm. "Imm... ben banyoda üstümü değiştireyim, sen de dolabımdan kafana göre giy bir şeyler. Çocukların birkaç parça şeyi olması lazım." dediğimde kafasını sallayarak dolaba yönelmişti.

Ben de hızlıca banyoya girip üstümü giyinerek dışarı çıktığımda Chanyeol'un da üstüne bir şeyler geçirmiş olduğunu gördüm. Oha, üstündekiler niye bu kadar yakışmıştı ki ona?

Şaşkınca onu baştan aşağı süzdüğümde o da aynı şekilde bana bakıyordu. "Kutlamayı yatağında yapmaya ne dersin, bebeğim?"

Sözleriyle göz devirdiğimde alaycı bir gülüş atıp "Olur tabi! İstersen annemle babamı da çağıralım? Seyirci olarak izlesinler bizi. Hayatlarında ilk defa gay pornosu görürler." demiştim. Bu adam, ciddi anlamda bazı şeyleri penisiyle düşünüyordu.

Yanından geçip komodinin üstündeki parfümümden alıp biraz üstüme sıktığımda saçlarımı da elimle dağıttım. Gözüm eyelinera çarptığında bu sefer sürmek istemedim. Sanırım doğal daha hoş duruyordum. Hazır olduğuma kanaat getirerek arkama döndüğümde Chanyeol'la burun buruna gelmiştim. Bana karanlık bir bakış atarak o da parfümümden alıp üstüne sıktığında şaşkınca ona baktım. Ne yapıyordu bu?

"Kokun üstüme sinsin istedim. Hadi çıkalım." diyip elini uzattığında kıkırdayarak tutmuş ardından birlikte odadan çıkmıştık. Vay be... Çocuklardan başka kimsenin girmediği odama artık Chanyeol eş adayım olarak girebiliyordu. Üstelik bundan ailemin de haberi vardı. Ne güzel bir hismiş bu...

Ailem demişken umarım çıkmışlardır evden... Tedirgince Chanyeol'a bakış attığımda o da bana bakmış ardından etrafa göz atarak birlikte çıkışa yönelmiştik. Neyse ki kimse yoktu evde. İşe gitmiş olmalılardı. Şans bu sefer de benden yanaydı ehehehe.

Evden çıkarak arabaya ulaşıp bindiğimizde kemerlerimizi takmış ve bara doğru yola çıkmıştık. Bir ara karnıma giren sancıyla kasıldığımda Chanyeol bana dönerek "Ne oldu, bebeğim?" diye sormuştu. Karnımın ağırdığını söyleyince de torpidodan ağrı kesici ve su çıkarıp bana içirmişti. "Dün seni biraz zorladım sanırım. Özür dilerim, miniğim."

Sözleriyle gülümseyip başımı omzuna yasladığımda yol boyunca öyle kalmıştık. Kendimi balayındaki evli çiftler gibi hissediyordum. Chanyeol, beni mutlu ediyordu...

Barın önüne geldiğimizde tam otoparka girmiştik ki arkamızdan ani bir korna çalan araba yüzünden Chanyeol'un omzundan fırlamıştım. Hangi amına koyduğum, hayvan gibi basmıştı kornaya?

Sinirle camı açıp tam arkama dönüp bağıracaktım ki yavşak Sehun'u ve arkasından gelen diğerlerini gördüm. Benimki de soru muydu zaten? Sehun'dan başka hangi zekasız yapardı bu hareketi?

"KANKAAA! SİZDEN ÖNCE GİRECEĞİZ PARK YERİNE AĞLAYIN!"

   Beyinsiz...

Göz devirerek koltuğa yaslanıp camı kapattığımda Chanyeol da kıkırdayarak boş bir yere arabayı park etmişti. "Sehun'un kafasının içini çok merak ediyorum." diye mırıldandığında kahkaha atarak "Emin ol, bunu bilmek istemezsin." demiştim.

Şerefsizin o kadar değişik bir kafası vardı ki bunu 18 yıllık arkadaşı olmama rağmen ben bile çözememiştim. Suyla bile kafa bulabilirdi.

Emniyet kemerini açıp dışarı çıktığımda Chanyeol da arabayı kilitleyip yanıma gelmişti. Elini elime kenetleyerek diğerlerinin yanına yürümeye başladığımızda hepsi birden alkışlamaya başlamıştı bizi. "Aweeee! Çiçeği burnunda çiftimiz de kaynanasından gelmiş. Nimeti ne zaman göreceğiz çocuklar?"

Chen'in konuşmasıyla gözlerimi kısarak ona baktığımda "Senin nimetinden sonra söz, biz de nimet yapacağız." demiştim. Chen, Xiumin'e dönerek "Yapalım mı?" diye sorduğunda Xiumin, hüzünlenerek "Ya aslında senin nimetin varsa ama benden değilse? Üçüncü boyut diye bir şey vardı bir dizide. Adam başka bir dünyada tamamen farklı bir kişilikti. Sen de öyle olmazsın değil mi, Chen?" diye sorduğunda hepimiz şaşırmıştık, bu da nereden çıkmıştı? (Y/N: :') )

"Aweee! Ben senden başkasına bakar mıyım sincabım? Böyle şeyler düşünme." diyerek Xiumin'in saçına bir öpücük kondurduğunda birlikte el ele önden yürümeye başlamışlardı bile. Biz de bir süre arkalarından şaşkınca bakıp ilerlemeye başladığımızda Sehun sessizce "Çaktırmayın ama onların Nimet'i bence Kai yedi." diyerek hepimizi güldürmüştü. Gerizekalı...

Kai sinirle ona vurup "Amına koyduğumun sivri başı, onların Nimet'i değil de senin beynini yemiş olabilirim." dediğinde hepimiz kıkırdayarak barın içine girmiştik. Bayılıyordum bunların kavgasına. Yiyin birbirinizi orospu çocukları!

"Ama amına koyacağım ya! Niye her gittiğimiz yerde bunlar var?" diye tıslayan Kai'yle bakışlarım baktığı masaya döndüğünde gavat Lucasların da burada olduğunu görmüştüm. Ulan, niye her yerden çıkıyordu bu şerefsizler?

İstenmeyen ot burnunun dibinde biter gibi bir söz vardı. Biz onu istenmeyen gavat, burnunun dibinde biter olarak değiştirelim.

"Jennieler de onlarla. Belki bizim gibi kutlama falan yapıyorlardır." diyen Lay'le onu onaylayıp boş bir masaya geçtiğimizde tam sandalyeye oturacaktım ki Kai, beni itip kendi oturmuştu. "Bunun rengi daha güzel kanki. Sen siyah olana otur."

  Tanrım, sen akıl fikir ver...

Göz devirerek siyah olana oturduğumda Chanyeol da yanıma kurulmuştu. Suho hyung, tedirgince arka masaya bir bakış atıp "Sizinle oturmamız bir sorun olmaz değil mi?" diye sorduğunda ne demek istediğini anlayıp şeytanice sırıtmıştım. "Eğer sorun olursa bana aldıkları prezervatifleri tek tek yediririm onlara."

    
Sözlerimle diğerleri kıkırdarken Chanyeol kaşlarını çatıp "Sana prezervatif mi aldılar?" diye sormuştu. Ona dönüp "Evet aşkım, deneriz istersen." dediğimde Tao kahkaha atmıştı. "Deneriz mi? Denersin diyecektin herhalde?"

Ona otuz iki diş gülüp "Yoo. Gayet de deneriz dedim. Switch takıldığımız için fark etmiyor." dediğimde hepsi şokla bize baktı. Sehun arkasına yaslanıp "Vay anasını. Fare fili altına almış." dediğinde orospu çocukları anırarak gülmeye başlamıştı. Ulan, niye bu kadar garipsediler bu durumu? Gayet normal bir şeydi.

Dalga geçer gibi kaşlarımı kaldırıp "Sizin penisiniz yok herhalde?" dediğimde hepsi bir sus pus olmuştu. Harbiden onlar da işler tek taraflı mıydı ki? Soo hyung, Kai'ye bir bakış atıp "Switch." dediğinde Luhan hyung da ona katılıp "Switch." demişti. Ne? Ahahahaha

Hunharca gülmeye başladığımda Kris hyung da bana katılmıştı ki Tao'nun da "Switch." demesiyle susana kadar. Amına koyayım bana gülenlere de bak sen... Xiumin hyungun da aynı şeyi demesiyle bir tek Sulay sessiz kalmıştı. Gerçi onlara sormaya da gerek yok gibiydi. Görünen köy, kılavuz istemiyordu zaten ehehehe.

"Filler de farelerin altında kalabiliyormuş demek ki." dediğimde Kai homurdanarak yüzünü avucuna yaslamıştı. Chanyeol da Kris'e bakıp "Ne oldu? Ben kimsenin altında olmam." diyordun dediğinde Tao özgüvenli bir şekilde kendini gösterip "Ben, kimse değilim." demişti. Vay be, taşaklı çocuk...

Suho hyung da kıkırdayıp eliyle garsona işaret verdiğinde garson hızla yanımıza gelmişti. "Bize 6 şişe 75'lik Corvus Crutuk kırmızı şarap getirir misin?"

"Tabii, efendim!" diyip garson da hızla yanımızdan ayrıldığında biz şaşkınca Suho hyunga dönmüştük. Zenginliğin gözü kör olsun be...

"Hyung, eğer beni evlat edinirsen Lu'ya diyeceğim sana da o oyuncaklardan alsın." diyen Sehun'la bu sefer şaşkınca ona döndüğümüzde aklıma yine Chanyeol yüzünden rezil olduğumuz geldi. Tanrım...

Kai kıkırdayarak bize dönüp "Kedi mi köpek mi?" diye sorduğunda dediğini anlamayarak yüzüne baktım. Ama Chanyeol anlamış olacak ki sinirle ensesine patlattığında "Yah! Acıdı!" diyerek dudak büzmüştü. Kedi mi köpek mi derken?

Ne... Siktir!

İma ettiği şey yeni dank edince sinirle ona bakıp "Amına koyarım senin, ayı!" diye hırladığımda Soo hyung da onu kendine çekip kulağına bir şeyler söylemişti. Sözleriyle Kai'nin gözleri kocaman olduğunda hızla başını salladı. Ne demişti ki acaba?

Tam Soo hyunga ne dediğini soracaktım ki başımızda dikilen gölgelerle hedef değiştirmiştim. Amına koyduğumun domuz Lucasgilleri...

Bize gülerek bakıp "Artık hocalarla mı takılıyorsunuz?" diye sorduğunda gözlerimi kısarak "Sana ne?" demiştim. Niye her şeye burunlarını sokuyorlardı ki?

Taeyong bana masumca bakıp "Bizi ne zaman seveceksiniz?" diye sorduğunda düşünüyormuş gibi yapıp "Hmm, hiçbir zaman?" demiştim. Tamam belki birazcık seviyor olabilirdim ama şimdi bunu söyleyip götlerini kaldırmaya hiç gerek yoktu. Bana bu şerefsizler yetiyordu, bir de başka şerefsizlerle uğraşamazdım.

"Ama biz sizi seviyoruz." diyen Lucas'la Lay, "Awww!" diye bir ses çıkardığında ona olan bakışlarımızı görmüş olacak ki susmuştu. Yumuşamak yok, Lay!

Lisa üzülerek "Ama biz size Yuta'nın doğum gününü bizimle kutlar mısınız diye soracaktık." dediğinde Jennie'yle ikisine ardından diğerlerine de kısa bir bakış attığımda çekindiklerini anlamıştım. Şimdi kabul etmezsem ayıp olurdu. Onlar benimkini kutlamıştı. Sıkıntılı bir nefes verip bizimkilere döndüğümde onların gözleriyle onaylar işareti yaptığını gördüğümde "Peki, kutlayalım." demiştim.

Cümlemle birlikte hepsi sevinçle cırlayıp boş yerlere oturduklarında Lucas, sol tarafıma kurulmuştu hemen. Irz düşmanı!

Chanyeol sinirli bir nefes verdiğinde tedirgin olmuştum çünkü Taeyong'la sevgili olduklarını bilmiyordu. Şimdi kalkıp ağzını burnunu kırsa her şeye açığa çıksa sicilimiz bozulsa ne bok yiyecektik? O yüzden bu duruma da hemen el atmalıydım.

"Lucas, Tae'yle sevgili olmanıza çok sevindim. Umarım hiç ayrılmazsınız." dediğimde ortamda garip bir sessizlik oluşmuştu. Sonra boğazını temizleyip "T-teşekkür ederim." diyip hocalara tedirgin bir bakış attığında hocalar da ona gülümseyip tebrik etmişti. Tebrik edenlerin arasında Chanyeol da olunca sevinçle arkama yaslanmıştım. Görev, tamamdı ehehehe.

Garsonun masaya getirdiği şişelerle bakışlarım ona döndüğünde kaşlarım şaşkınca havaya kalktı. Biz 6 tane istememiş miydik, niye 12 tane gelmişti?

Garson altısını bizim önümüze diğerlerini de Lucasların önüne koyduğunda bu merakım son bulmuştu. Demek ki o kadar eminlerdi onları davet edeceğimizden. Vay, şerefsizler...

İçkileri açıp bardaklara doldurduğumuzda hepimiz şerefe yapıp kafaya dikmiştik. Kim derdi ki Chanyeol'la ilişkimizi gavat Lucaslarla kutlayacağımızı? Gerçi onların bundan haberi yoktu ama bilmeseler de olurdu. Ehehehe

 
"Siz niye gelmiştiniz buraya?" diye soran Jennie'yle bakışlarımız ona döndüğünde Suho hyung bize tedirgince bakarak "Im...şeyden..." diye gevelemeye başladığında Kai öne atlayıp "Bugün 23 Nisan olduğu için Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlamaya geldik! Hocalarımız bizi ödüllendirdi." demişti. Amına koyduğumun mantıksızı...

Cümlesiyle Lucaslar hayvan gibi gülmeye başladığında biz Kai'ye iğrenir gibi bakıyorduk. Bizim öyle bir bayramımız yoktu ki amına koyayım...

          
"Ç-çocuk bayramı mı?" diye kahkahalarının arasından konuşan Ten'le ona sinirli bir bakış attığımda beni takmayarak bir süre daha gülmüşlerdi. Ama neyse ki bir süre sonra pasta gelmiş ve ben katil olmadan kurtulmuştuk. Şerefsizler...

Garsonlar pastayı Yuta'nın önüne koyduğunda hepimiz alkışlamaya başlayarak senkronize bir şekilde "İyi ki doğdun Yuta!" demeye başladık. Yuta bize gülümseyerek bakıp gözlerini kapattığında dilek dilemiş ve ardından da mumları üflemişti. Sehun ayağa kalkarak deli gibi alkışlayıp "BRAVO! BRAVO!" diye bağırmaya başladığında Luhan hyung cimcikleyip onu yerine geri oturtmuştu. Bu amına koyduklarımla insan içine falan çıkılmazdı...

Chen pastaya çatal batırıp kocaman bir parça aldığında Yuta'nın ağzına yaklaştırmıştı. "O zaman Yuta şimdi bu kocaman pastayı yuta!"

Yaptığı espriyle hepimiz ona iğrenerek baktığımızda o düdüklü tencere gibi gülmüş ardından pastayı Yuta'nın ağzına koyup yerine oturmuştu. Rezil...

Hepimiz tek tek Yuta'yı tebrik edip pastadan yediğimizde bir süre sonra şerefsizler kendilerini içkiye vermişti. Beleşe içki buldukları için normaldi içine gömülmeleri ehehehe. Açlar!

İkinci bardağımı usulca yudumlarken bakışlarım, gözlerini kocaman açmış, yanındaki Soo hyunga bakan Kai'ye döndü. "Ohaaaa! *hıck* Dev çiğolatalı pastaaa!"

 
Hayır, lütfen düşündüğüm olmasın...

"Kait! Bak benim yanımdadaağğ kocamaaaan bir Süngerboob oturuyooor EHEHEHEEHEHEH!" diyerek Kai'yi yanıtlayan Sehun'la sarhoş olduklarını anlamıştım. Sikeyim ya...

Etrafıma bir bakış attığımda gördüklerimle şoka girdim. Lucas'la Chen el ele tutuşmuş dans pistinde çılgınlar gibi dans ediyor, Lay, Suho hyungu öpmeye çalışıyor, Kai Soo hyungun parmaklarını yiyor, Tao Kris hyungla shot yarışması yapıyor, Xiumin Jennie ve Lisa'ya güzellik tüyoları veriyordu. Diğerlerinin nerede olduğuyla ilgili ise bir fikrim yoktu. Amına koyayım, ne ara bu kadar uçmuşlardı?

Yanımda oturan Chanyeol'a döndüğümde o da başını masaya yaslamış bir şeyler mırıldanıyordu. Ne dediğini anlamak için kulağımı ona yakınlaştırdığımda söyledikleriyle rezilliğin dibine vurmuştum sanırım... "B-baek *hıck* seni çook seviyoğrumm ama götünüğ de çoooğk *hıck* kocamaaan seviyoğrumm! Sen çook miniksiin amaa o niye o kadar büyüğk?"

Amına koyayım, biri üstüme toprak atsın...

Bakışlarımı Sehun'un sesiyle Chanyeol'dan çevirip ona döndürdüğümde gördüğüm manzarayla ikinci bir şok yaşamıştım. Masanın üzerine çıkmış, kollarını da iki yana açmış, Luhan hyunga "Ben de seniin Patricğk'in olabilir miyim?" diye haykırıyordu.

Luhan hyung da kıkırdayarak "Olmazzz salyangozum ol! Çünküüğ sen yalamayı çooğk seviyorsun!" diye yanıtlamıştı onu. Diğerleri hönkürerek gülmeye başladığında ben ise panikle yerimden fırlayıp Sehun'u masadan indirmeye çalışıyordum. "Sehun, hadi in aşağı! Herkes bize bakıyor!"

"Yah! Bırağğkk beni senni pisss, Plankton! Yengeç burgerin tarifinii çalamayacaksın!" diye beni ayağıyla ittirdiğinde bir elimi masaya koyarak diğeriyle de onu kolundan çekmeye devam ettim. Ta ki elimde bir ıslaklık hissedene kadar. N'oluyoruz amına koyayım?

Korkuyla bakışlarımı arkama döndürdüğümde Kai'nin elime tuz dökerek yaladığını görmüştüm. "Immmhh sosssis!"

Ben, bunlarla kutlama yapmaya gelen aklıma sıçayım! Bu rezil orospu çocuklarıyla hiçbir yere gidilmezdi.

Sinirle elimi kendime çekip Kai'yi geriye ittirdiğimde bana gözlerini kısarak bakıp "NİMETİMİ ÇALMAYA UTANMIYOR MUSUNN OROPSUUU ÇOCUĞUUU!" diye bağırmaya başlamıştı. Tüm herkesin bakışları bize dönerken ben kendimi nereden atsam diye düşünüyordum, amına koyayım ya...

  
Sakinleşmek adına ellerimle yüzümü kapattığımda saçımda hissettiğim acıyla çığlık atmıştım. Hangi piç çekiyordu saçımı?

   "Giğtt buradaan! Ammına guduğumun bacaksız Planktonuuu!"

  
Orospu çocuğu Oh Sehun! Saçımı elinden kurtarmaya çalışırken diğerleri de bana bakıp kahkaha atıyordu. Şerefsiz Chanyeol sen neye gülüyordun!?

Sakinleşmeye çalışıp derin derin nefes alıp vermeye başlarken şerefsiz Sehun hâlâ saçımı çekmekle, Kai ise bu sefer kolumu ısırmaya çalışmakla meşguldü. Amına koyduklarım, beni çıldırtmak için gelmişti sanki dünyaya.

Tanrım, sen sabır ver!

    "Baeek! Sen de gelsene! Bak Lucas bana Tango öğretiyorr!"

     "ÖP BENİİĞĞ SIHOOO!"

     "Krispiii pipim neredeeee!? Pipim yok olduuuu! YARDIM EDİN PİPİM KAYIP!!!"

     "Yah Lalisaaa! Bana da yadomundan ver!"

      "NİMEĞTİMİ VERSENEEE OROPSUU ÇOCUUĞUUU!"

     "Baeeğğk bana da götünüü veğğrr!"


Hepinizden nefret ediyorum...







      Ben hayatımda hiç bu kadar isteksiz bir bölüm yazmamıştım. Bu ne biçim bir şey oldu dmcoclccpcöcpclcşcl


       Ayrıca finale ciddi anlamda çok az kaldı. Bu yüzden de istediğiniz gibi okul bölümlerine ağırlık vereceğim. 💕 Mutlu kalınn! 🌸🙈






~

Continue Reading

You'll Also Like

192K 7.9K 36
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
826K 66.7K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
754K 44.5K 55
Jimin: Yayınlanacak her site için 100 dolar. Jungkook: Hassiktir bunlar ne lan?! #1-Jikook #1-Kookmin 2020-21 yapim
27.7K 1.7K 42
Jungkook: seni s*kerim Jimin: terbiyesiz!