ꪊ𝓽ꪮρ𝓲ꪖ

By barbieyooa

2.2K 226 137

Elleri zincirlerle bağlı olan Periler. Ve asıl mutlak güçte olan Cadılar. #vsoo 20. More

²👑 '𝑻𝒆𝒓𝒓𝒊𝒃𝒍𝒆 𝑷𝒍𝒂𝒏'
³👑 '𝑩𝒂𝒍𝒍 𝒐𝒇 𝒕𝒉𝒆 𝑩𝒆𝒕𝒓𝒂𝒚𝒂𝒍𝒔'
⁴👑 '𝑷𝒓𝒊𝒏𝒄𝒆𝒔𝒔 𝑱𝒊𝒔𝒐𝒐'
⁵👑 '𝒀𝒆𝒓𝒊 𝒊𝒔 𝒅𝒊𝒆'
⁶👑 '𝑵𝒆𝒘 𝑳𝒊𝒇𝒆'
⁷👑 '𝑳𝒐𝒔𝒕 𝑷𝒓𝒊𝒏𝒄𝒆𝒔𝒔'
⁸👑 '𝑷𝒓𝒊𝒏𝒄𝒆𝒔𝒔 𝑵𝒊𝒏𝒈𝒏𝒊𝒏𝒈'
⁹👑 '𝑰𝒏𝒗𝒊𝒔𝒊𝒃𝒍𝒆 𝑻𝒐𝒎𝒃'
¹⁰👑 '𝑻𝒂𝒃𝒍𝒆'
¹¹👑 '𝑩𝒆𝒕𝒓𝒂𝒚𝒂𝒍'
¹²👑 '𝑾𝒉𝒐 𝒊𝒔 𝒕𝒉𝒆 𝒇𝒂𝒓𝒊𝒚?'
¹³👑 '𝑬𝒙𝒊𝒍𝒆'
¹⁴👑 '𝑬𝒂𝒓𝒕𝒉 𝑲𝒊𝒏𝒈𝒅𝒐𝒎'
¹⁵👑 '𝑫𝒆𝒇𝒆𝒂𝒕'

¹👑 '𝑫𝒐 𝒏𝒐𝒕 𝒕𝒓𝒖𝒔𝒕 𝒂𝒏𝒚𝒐𝒏𝒆'

568 23 23
By barbieyooa

Shipler ;
Liskook,Jirosé,Vsoo

👑 [1582-Bir Eylül günü]

"Lalisa Manoban."

Bayan Taeyeon'un sesini duyduğumda bir adım ileriye geçtim. Odanın sonundan bulunduğum yere geliyordu.

"Sen seçildin her zaman ki gibi. Mino sende neden bu kadar ısrarcı anlayamıyorum."

Mırıldanıyordu ama benim duyacağım şekilde. Kendi kendine çeliştikten sonra bana doğru döndü.
Bir adım geride olan diğer kişileri gözleriyle öldürecekmiş gibi baktı.

"Bu seferki önemli görevi üstlenen üyeniz Lisa. Tebrik ederim. Gerekli olan her şeyi biliyorsun ama tekrardan konuşmakta fayda var."

Yürümeye başladığında bende arkasından geldim. Seçilmeyenlere şöyle bir göz ucuyla bakmıştım. Hepsi yıkılmış gözüküyordu. İçinde tek bir masa olan odaya girdiğimizde bu dakikadan sonra hayatımın tamamilen değiştiğini hissettim.

"Evet Lisa. Genel bilgileri geçiyorum. Saraya ilk hizmetçi olarak giriceksin bu arada prenses okulunu asla aksatmak yok. Ana kişi Kraliçe. Ne yap et ona sadakatini kanıtla. Zaten bununla beraber Lady olma şansın daha da artar o çok sevdiği torunu Prenses Joy'a seni layık görebilir.

Gelelim asıl göreve..." Derin bir nefes aldığında söylediklerini içimden tekrar ediyordum.

"Sırrı öğrenmen ve kanıt bulman gerek. Bu Ütopya'nın kaderini belirleyecek. Sormak istediğin bir şey var mı?"

"Kraliçe'mizin büyük bir sırrı olduğunu nerden biliyor sunuz?"

Söylediğim soru çalışmadığı yerden gelmiş gibi duruyordu. Patron o değildi o yüzden rahat konuşuyordum.

"Kraliçe'nin doktoru Bay Park onun bir hastalığa yakalandığını ve bu hastalığında sadece içinde büyük bir yük veya sır olan kişilerde olduğunu söyledi. Bir nevi stresle başlayan bir hastalık."

Kafamı olumlu anlamda sallayıp tam kapıyı açacaktım ki bayan Tayeon arkamdan seslendi.

"Unutma gizli cümle ; Kimseye Güvenme!"

"Pekala efendim,unutmam."

Çantam hazır kalenin önünde atlı arabayı bekliyordum. Neden apar topar gidiyorum? Sanki herkes beni bekliyor.
Atlı araba kapının önünde durduğunda nedensizce bir heyecan dolmuştu içim. Saray çalışanı valizimi alıp arabanın kapısını açtı.

Atlı araba haraket edince tülü hafifçe çekip etrafa bakmaya başladım. Dakikalar sonra iki yandan uzanan nehirlerin ortada minik bir köprü şeklinde olduğunu gördüm. Muhteşemdi. Şimdi ise büyük ve neredeyse bulutlara değecek olan sarayın altın kapıları açılıyordu. Atlı araba bir anda durunca sendeledim.
Kapıyı açmışlardı. Kafamı dışarı uzattım. Tanrım Ütopya'nın kalbindeydim. İnanılmaz bir his. Arabadan indiğimde çalışan bana valizimi uzatıp okulun olduğu tarafı gösterdi ve çekip gitti!

Hayır yani anladık sadece 'öğrenciyiz' ama bu kadar da kabalık olmaz.
Zarif ve saygılıymış gibi yaparak okula girdim. Üst kata çıkmam gerekiyordu. Yani odaların olduğu yere. Hızlı hızlı yürürken kafama sert bir şey çarpmıştı. Birisi tiz bir şekilde çığlık atarken kahküllerimi çekip kızaran alnımı ovuyordum.

"Önüne baksana be! Miniğiz diye bizi görende yok. Benciller."

Minik bir peri bir yandan söyleniyor bir yandan da yeşil elbisesini düzeltiyordu. Gözlerim açıldı. Burada cidden periler vardı.

"Aman tanrım sen perisin."

Minik gözlerini zor görsemde göz devirmişti. "Sende yeni öğrencisin."

"Aa nerden bildin?"

"Pek zor olmadı." Saçlarını da düzelttikten sonra beni incelemeye başladı.

"Lalisa diye birini arıyorum sen misin?"

"Evet benim."

Kollarını birbirine bağlayıp ayağı havada olsada yere vuruyormuş gibi yaptı. Hemen toparlandım. Doğru ya gizli cümle. Ona biraz daha yaklaştım ve fısıldadım.

"Kimseye güvenme."

Kanatlarını çırpıp doğru anlamında başını salladı. Bavulumu sihir ile havaya kaldırarak bana baktı.

"Ben de Momo senin yardımcın ve gizli görev perinim. İhtiyacın olan bir şey varsa söylersin."

Bavulu yere koyduğunda karşımda duran kapı galiba yurt odama açılıyordu. Burası o kadar büyüktü ki en fazla üç kişi kalıyordu odalarda onlarda en yakın arkadaşlar. Pembe ve minik bir odam vardı. Momo giderken arkasından bağırdım.

"Şey çok kıyafetim var yine sihir yapıp yerine yerleştirir misin?"

Geri dönüp gözlerime baktı. Sinirli durmuyordu ama sakin de değildi.
Hala bana bakıyorken parmaklarını şıklattı. Her şey yerli yerindeydi. Şuan onun yerinde olmak için neler vermezdim. Teşekkür etmeden gitmişti. Herhalde işi vardır diye düşündüm. Odam da boş boş uzanmış tavana bakıyordum. Kapı hafifçe vuruluyor gibiydi. Belki Momo gelmiştir diye kapıyı açtım. Pembe elbiseli ve sarı saçlı olan minik bir peri etrafta endişeyle dolanıp duruyordu.

"Hey noluyor iyi misin?"

"İ-iyiyim. Rosé'yi kaybettim de beni bulursa çok kızar. Yeni periyim diye herkes üstüme geliyor ben ne yapayım. İşler çok yoğun zor yetişiyorum"

Şaşkınca ona baktığımda daha da panik oldu. "Ne diyorum ben ay Sowon diline acı peri tozu gelsin."

Gülmeye başladım. O ise masum masum bana bakıyordu.
"Beni kantin neresiyse götürür müsün?" Ah garibim. Kantin ve yemekhane en alt kattaydı ama Sowon ben olmasaydım çatıya çıkmayı bile düşünürdü. Gülümseyip yürümeye başladım. Merdivenlerden sırayla iniyorduk.

"Hangisi?" Dedim kantindeki bütün kızları süzerek hepsi çok güzeldi. Eh sonuçta burada ki en şanslı kızlar Kraliçe Soojin'in Prens'leriyle evlenicek ve gerçek bir Prenses olacaktı. Daha az şanslı olanlarsa yani benim gibi bir Prenses'in yardımcısı olan Lady olucaktı.

Evet doğru bildiniz. Benim amacım Prenses olmak değil Lady olmak.

"Kırmızı saçlı olan." minik parmağı ile işaret etti ama ben nereyi işaret ettiğini bile göremiyordum.
En sonun da tarif ettiği güzellikte ve aynı saç renginde olan bir kız bize doğru yaklaştı. Bir bana bir de Sowon'a bakıyordu.

"Sowon nerde kaldın sen? Unutma bu gece gideceğiz hazırlık yapmamız gerek."

Kafasını eğip bir şeyler mırıldadı ama zaten perilerin normal konuşmalarını zor duyuyordum. Bana dönerek gülümsedi.

"Merhaba! Lalisa sen olmalısın kesinlikle beraber takılmalıyız okul senle yıkılıyor!"

"Ne?"

"Gelmeden ünlü oldun tabii varisin Lady Taeyeon olunca kızlar çıldırdı."

Anlamış gibi yapıp kafamı salladım.Taeyeon Lady değildi ki? Yalandan ibarettik. Kolumu tutup bir masaya doğru sürüklemeye başladı. Masada süt içen ve kedi gibi gözleri olan biri vardı.

"Hey Jen bak bu Lalisa kısaca Lisa."

Dedi ve beni masaya oturttu. Gülümseyip karşımda duran kediciğe baktım.

"Merhaba bende Jennie ama Rosé ve yakınlarım bana Jen der."

Memnun oldum diyip gülümsedim.
Sanki yıllardır tanışmış gibi davranıyorlardı yanımda olmalarına rağmen her dedikoduyu yapmışlardı.

"Eee Rosie gidiyor muyuz?"

"Lucas çağırdı. Hem 'Yeni Dönem Yılı Balosu''n dan önce bir hasret giderirdik sarayla."

Ne diyordu bunlar? Hiç bir halt anlamamıştım. En sonunda Jennie bana dönüp açıklama yaptı.

"Biz her sene okuldan kaçıp saraya gidiyoruz da gizli göle."

Sesi sonlara doğru sinsileşmişti. Anladığım kadarıyla Lucas denen kişi saraya girmelerine yardımcı oluyordu. İşte bu çok güzel. Bayan Taeyeon çok sevinicek diye içimden geçirdim. İkisine dönerek

"Bende gelebilir miyim?" diye sordum.

"Tabii gel ama sarmaşıklardan atlaya bilirmisin ki? Bayağı yüksek ama Lucas bizi tutuyor merak etme düşmüyoruz."

Anladım dedim ve böylece güneş battıktan sonra buluşmak üzere ayrıldık. Odamda hazırlanırken bir yandan da olanları Momo'ya anlatıyordum.

"Ya işte böyle Bayan Taeyeon'a söyle iyi haberi hemen alsın."

Başını salladı ve neredeyse onun bacağı kadar olan küpemin tekini bana uzattı. Kafamın üstüne çıkıp kanatlarını birbirine vurmaya başladı.

"Bu peri tozu çok güzel kokar."

Derin bir nefes aldığımda onu onayladım. Çilek kokuyordu.
Fazla oyalanmadan çantamıda alıp odadan çıktım. Okulun arka bahçesine geldiğimde az kalsın bekçi Bay Kwang'a çarpıyordum. Jennie sesizce gelmemi işaret etti.

"Lisa fazla vaktimiz yok hemen tırmanmaya başla ilk sen git Lucas bizi bekliyor."

Kafamı sallayıp tırmanmaya başladım. Şimdi anlıyordum neden ilk benim atlıyacağımı Rosé ve Jennie düşmiyeyim diye kollarını açıp beni koruyorlardı. İyi kızlardı aslında kanım ısınmıştı.

"Pişt Lucas...?"

Karanlık olduğu için hiç bir halt göremiyordum. Biri arkasını dönüp bana bakmaya başlayınca o olduğunu anladım. Elimi salladım.

"Ne duruyorsun orda gelsene tut beni,atlıyacağım."

Bana biraz daha yaklaştı. Ayın ışığı yüzüne daha fazla vurunca istemsizce bakmıştım. Çok yakışıklı görünüyordu.
Kucağına doğru atladım. Ani bir refleksle kollarımı boynuna dolamıştım. Beni yere bırakması gerekirken hala saf saf bakıyordu. Acaba benim yabancı olduğumu anlamışmıdır?

Tabiki de anlamıştı hep iki kişilerken üçe artmıştık. Bende inatla ona bakarken Rosé çoktan tırmanmış bize bakıp gözlerini kırpıştırdı. Hafifçe arkasını döndü.

"Hey Jen bu Lucas değil."

Continue Reading

You'll Also Like

186K 7.7K 36
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
248K 23.6K 25
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
113K 12.6K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
823K 66.5K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...