POLİSLE BAŞI DERTTE( TAMAMLAN...

By authormishel

466K 33.3K 16.7K

"Meryem!"diyen güçlü, biraz endişe bulduğuma yemin edebileceğim sesi beynimi zonklattı. "Ölüyorum galiba."ded... More

°prolog°
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18
19
21
22
23
20
24
25.
26.
27
28
29
30
31.
32. FİNAL

11.

19.7K 1.8K 1.3K
By authormishel

Yazım hataları varsa affola... bölüm sonuna bakılsın yine. Sizi seviyorum...

İyi okumalar 💖

*
Elimde sümükten hali kalmamış peçeteyi karşımda duran ders çalışma masamın yanındaki çöp kovasına atmaya çalıştım. Kovaya girmeyi reddeden peçete diğer yakın akrabalarının yanında yerini aldığında yeni bir tuvalet selpağı rulosunu sandalyede oturan Selim'den kaş göz işaretleriyle istedim. Gözlerini devirip masaya uzandığında sargılı ayağı peçeteden özene bezene yaptığım dağa çarptı, öğürüp ayağını ağır ağır kendine çekti. Sağ elindeki rulo selpağı kafama sert bir hamleyle attığında gözüme vuran ruloyla daha çok ağladım mal gibi.

"Selim, ne yapıyorsun? Kızı susturmaya çalışıyoruz, daha da ağlatıyorsun." diye azar çeken Efsun'a masum masum baktığımda yanağıma bir öpücük kondurdu. Gözüme iğne batıyormuş hissiyle dolduğumda rulodan birkaç parça selpak kopardım tek elimle. "Erkek işte, nasıl olduğu önemli değil. Ağlatmaya bayılırlar." deyip dudaklarımı birbirine bastırdığımda sırtımda hissettiğim elle sağ omzumu izledim. Omzuma kadar uzanan, cırtlak pembe tırnaklarla karşılaşırken derin bir nefes alıp bakışlarımı üzgünce beni izleyen Sultan'a çevirdim.

"Kızım şu komodinin gözünde tırnak makası var, git kes şunları. Kıçına da mi batmaz anlamam ki."dedim ters sesimle. O tırnakların arasında bir ben yokumdur diye düşünüyordum. Kaşlarını çatıp elini kendine çektiğinde omuz silkti."Müşteri böyle seviyor." diyerek verdiği karşılıkla ona da hak verip konuşmamayı seçerken bende onun gibi omuz silktim. "Fredi'nin laneti gibi. Kim bu kadar uzum tırnağı sırtında ister? Adamın organları çıkar bunlarla." diyen, ters ters Sultan'ın ellerine bakan Selim'le kıkırdayıp biraz önce kopardığım selpağı burnuma tutup sümkürdüm. Öğürme sesleri birbirine karışırken kızardığını tahmin ettiğim burnumdan çektiğim selpağa bakmaya midem yetmeden iki yanını da birleştirdim. Odadaki kalabalıkta gezdirdiğim gözlerim sadece Efsun'umun normal bakışlarıyla karşılaştığında masum olduğunu iyi bildiğim bir tebessümle yüzlerine baktım. "İğrenen gitsin, zorla mı soktum sizi evime?" diyerek aniden çirkefleşmemle hepsi birden başını salladı.

"Anam üçümüze de randevularımızı iptal ettirdin. Gerçek dostsanız belli edin deyip saçımızdan başımızdan tutup eve soktun bizi." diyerek cırlayan Cansel'i düz bakışlarla izledim. "E yalan mı demişim? Ağlıyorum burda." derken tekrar nükseden ağlamamla burnumu bu sefer gürültüsüz bir şekilde üzerimdeki hırkaya sürdüm. "Ağzına edeyim, benimdi o." dedi kısık sesiyle Efsun. Ters bakışlarım yüzünü bulduğu an gülümsese de her şey için çok geçti... "Yıkarız. Sana imkansız gelecek ama bizim de makinemiz var." dediğimde bir şey söylemesine fırsat vermeden araya giren Selim'e baktım bu sefer.

"Beni de diğer ayağımı kırmakla tehdit ettin. Annen kızlara bir şey demedi ama benim eve girmemi garipsedi galiba." derken kalemliğime uzanıp aldığı pembe kalemle kırık ayağı üzerine eğildi. "İmza atayım şuraya." derken tekrar bana baktı. "Gerçi Yağız amirin imzası lazım, eser ona ait." dediği an oturduğum yatakta dizlerim üzerinde doğrulup elimdeki sümüklü peçeteyi üzerine fırlattım. "Yağız deme bana! Adını anmayın o gudubetin." deyip Asiye ve Sultan'ın arkamdan çekiştirmeleriyle güzel, yuvarlak popomu tekrar yatakla kavuşturdum. Attığım peçete havada ağır ağır süzülüp Selim'in tam dudağına düştüğünde çığlığıyla kıkırdadım. Sağ eli hızla dudağını silerken sol eliyle de dudağından sekip göğsünde yer edinen peçeteyi dokunmadan düşürmeye çalışıyordu. "Eziyet etme şu adama." dedi Asiye kalın sesiyle. Kaşlarımı kaldırıp dudaklarımı büzerek Asiye'yi süzdüm. "Vazgeç kanka bak, manyak olursun. Sana gelmez Selim kart Asiye seni." dediğimde kötü bir bakışla başıma vurdu. Kafam ileriye geriye sendelerken gözlerimin önünde kararıyordu tabi. Açlık, susuzluk..çekirdek özlemi..

"Öptün mü öpmedin mi o kısmı söylemedin."diyen Efsun'la yutkunup bozulan ifademle yüzüne baktım. Boğazımda hissettiğim baskı geçmek bilmiyordu. Kalbimde müthiş bir sancı damarlarımı tıkamak üzere yola çıkmıştı sanki."Öpmedim."dedim boğukça. Dudaklarım titrerken burnumu çekip sürekli aralanan dudaklarımdan ıslıklı nefesler aldım. "Neden öpeceğim hem? Diyorum ya kızım, ağzıma sıçıp bıraktı, evinden attı diye. Öyle adam öpülür mü?" deyip gözlerimi aceleyle ellerime düşürdüm. Hırıltı kaçan dudaklarım, gerdanıma uzanan soluk borumu azar azar titretiyordu. "Benim anlamadığım şey, bunu mahalleye yayan kim?" diyerek parmağıyla çenesini okşayan Selim'e omuz silktim. "Ne bileyim, hem ne önemi var ki? Bana inanması lazımdı. İnanmadı." derken kısılan sesim, çok geçmeden içimde kayboldu. "Yağız amirin aşık olup olmadığını anlamak isterken Meryem'in aşık olduğunu anladık iyi mi?" diyen Sultan'la almış olduğum nefes boğazımda kaldığında kucağıma doğru eğilip öksürmeye başladım. Yeni yeni kurumaya başlayan göz pınarlarım tekrardan dolduğu anda yanağındaki nemi tek elimle sildim.

"Ne konuşuyorsun kızım sen? Ben ne alaka hıammına?" dedim kendime geldiğimde. Kalbimin hızı artarken, damarlarımda gezinen karıncaları elimi kollarıma sürerek def etmeye çalıştım. "Ne demek ne alaka? Adam sana inanmadı diye ağlıyorsun geceden beri. Annen uyandı da kahvaltı hazırlıyor içeride." dediğinde açık ağzımla cama döndüm. Odayı aydınlatan ışığın avizeden değil de güneşten geldiğini fark ederken, açık kalan ağzım Efsun'un eliyle kapatıldı.

"Ana, sabah olmuş ya." dedim odadaki yüzleri tekrar izlerken. "Aşık mısın gerçekten?" diyen Cansel'le başımı şiddetle sağa sola salladım. Boynumdan ince bir kırılma sesi yükselirken korkuyla durdurduğum başımla sık sık nefeslendim. "Boynum kırıldı galiba."dedim söyleneni duymazdan gelirken. "Meryem, seviyorsun galiba." diyerek eliyle kolumu okşayan Efsun'u da duymazdan geldim. "Ay, gerçekten kırıldı boynum." deyip elimle boynumu ovalamaya başladım. Parmaklarım tenime ağır ağır sürtündüğünde gırtlağıma kayan elim, orada kemikten bir çıkıntı aradı. Parmaklarımın dokunmak istediği yer belliydi. Pavyon gülünün tir tir titreyen adem elmasının aynısı neden bende yoktu? Bende istiyordum.

Hepsi göğüslerini havalandıracak bir nefes alıp sustuklarında sırıttım. "Annem çok güzel menemen yapar bak. Sizi bilerek bu kadar beklettim." dediğimde göz göze geldiğim Efsun bakışlarını devirdi. "Kesin öyledir Meryem. Ayrıca annenin yaptığı menemen değil tavada yanardağ bildiğin. Yiyince otomatik olarak ejderha genlerine sahip olup her ağzını açtığında ateş püskürüyorsun." dedi alayla. Kaşlarımı çattım. "Bana öyle gelmiyor, aşk olsun. Yemeseydin, annem duyarsa çok ağlar." dedim ters ters. Karnını doyurduğumuz insan nankör çıkmıştı a dostlar.

"Senin ağzından menemen yemeden de ateş fışkırıyor zaten, yılan dilli." deyip orta ve işaret parmağını birbirinden ayırarak çatallı bir yılan dili yapan Selim'e ağlamaktan ağrıyan gözlerimi diktim. "Sen casus mu olucaksın lan başımıza yoksa? O kart adamın yerini sen mi aldın pis kepaze? Sana şunu söyle de üzülsün bunu söyle de ağlasın diyor değil mi?" diye sordum merakla. Saatlerdir biri gitmişti biri gelmişti resmen. Hayır yani, senin neyineydi bana kötü laf etmek.

"Biz gidelim artık, baban 'erkekte mi var odada?' diye soruyordu demin." diyen Selim söylediklerimi zerre ciddiye almış gibi değildi. Yavaşça masadan destek alarak ayaklandı. Asiye de onunla birlikte ayaklandığında içerlenip bakışlarımı peçete tepesine diktim. "Efsun da eve gider, yalnız kaldım yine."dedim fısıltıyla. Yalnız kalmak istemiyordum. Yalnız kalırsam ağlardım. Durmadan ağlardım hemde.

Yatağa oturan bedenler birer birer ayaklanırken, kalkan ağırlıklardan dolayı yatağım yavaşça yükseldi."Beş yüz kilosun Asiye beş yüz. Sadece sen yetersin yatağı çökertmeye." dedim sinirle. Bakışlarım uzun boyunu izlerken Asiye'nin trans olup olmadığını merak etmeye başlamıştım çoktan. "Çok konuşma vallahi bir çarparım silinirsin yeryüzünden." deyip odanın çıkışına yöneldiğinde yüzümü buruşturup arkasından taklidini yaptım.

"Efsun, şunları geçirde yemek yiyelim." dedim alttan attığım bakışlarla. Başını sallayıp Cansel'in koluna elini koyarak beraber odanın çıkışına yöneldiklerinde aceleyle yerimden kalkıp ikisini bir anda birbirlerinden uzak diyarlara fırlattım. "Bana bakın, ben tanıştırdım sizi. Yakın olamazsınız hiçbiriniz. Hepinizin en iyi arkadaşı benim! " deyip kabul etmelerini bekler gibi inatla yüzlerine baktım. Efsun bıkkın bir nefes alıp Cansel'i izleyerek başını salladığında Cansel'e çevirdim bakışlarımı. "İyi be, tamam! Al hepimiz senin kölen olalım."diyerek tersleyen Cansel'le başımı olur gibi salladım. "Vallahi iyi olur canım ya. Çok lazım biliyor musun köle?" diyerek ciddi bir tavırla yüzünü izledim. Bakışlarım odadan çıkmış, ince dar koridorda bizi hayret olmuş bakışlarla izleyen üçlüye döndüğünde gülüp göz kırptım. "Sizde ister misiniz kölem olmayı? Finansal da olur." dedim tatlıca. Aşırı tatlıydım bence, aksi asla kabul edilemezdi.

"Kalsın, aman arkadaşken bile sana hizmet ediyoruz. Kölen olsak maazallah sikersin sen bizi." Selim'in suratsız suratına düz düz bakıp dilimde biriktirdiğim tükürüğü bir anda üzerine tükürdüm. Aksayan ayağıyla aceleyle bir adım geri attı. "Gelmedi ki bana. İnşallah annen basar da ağzına sıçar o zaman." dediğinde kıkırdayan kızlarla bende güldüm. "Bunca hanımın olduğu yerde sik mik konuşma terbiyesiz, hiç mi ar namus kalmadı sende?" deyip yumruk yaptığım ellerimi belime dayadım. Selim elini havada sallarken dilini de çıkarmayı ihmal etmemişti. "Bunca hanımdan bir senin seks hayatın yoktur ahanda buraya yazıyorum. Zaten üçünün aktif bir seks hayatı var."dedi hınzır bir ifadeyle. Kaşlarını sürekli indirip kaldırırken garip bir ifadeyle fok balığı gibi 'ivk ivk ivk' etmeyi de atlamamıştı bizim hayvanat bahçesi. "Benim öyle bir hayatım yok." diyen Efsun'un utanç dolu sesiyle kıkırdadım. "Kız anam Efsun.. biz böyle geldik böyle gideceğiz. Belli oldu. " dediğimde omuz silkip koluma girdi. "Ev temizlemem lazım, tez ödevim bitmiş gibi."ağlak sesiyle burnunu çekip başını omzuma yasladığında başımı başına yasladım.

"Anam benim de dersim yok bugün, ev temizliği işi bana kaldı." deyip Efsun'u arkamda bırakarak, yürümeye başlayan Cansel'in peşinden gittim. Arkamdan gelen Efsun'un söylendikleriyle kıkırdarken bir anda nedensizce yüzüm asıldı. Ayaklarımın üzerinde uzun süre oturduğum için haşır haşır haşlanıyormuşum gibi hissediyordum. Tüm buna rağmen yavaşça yürümeye dikkat ederken tek sıra halinde kapıya vardık. "Aç kapıyı Veysel efendi bayan kadını Sultan, tırnakların izin verirse tabi." dedim keyifle. Yemin ediyorum tırnakları parmaklarından uzundu. Dişi Fredi'ydi resmen.

"Meryem, arkadaşların gitmesin kızım. Kahvaltı hazırlıyorum." diye mutfaktan seslenen annemle başımı sağa sola salladım. "Yahu, kalsak iyi aslında. Çok güzel kokular geliyor." deyip burnunu havaya diken, aldığı kokuyla mutfağın yolunu yürümeye başlayan Selim'i kolundan tutup, durdurdum. "Zarardan başka bir şey vermiyorsun zaten. İşime de yaramadın, rızkımı paylaşamam seninle. Yallah." deyip çoktan açılan çelik kapıya ittim Selim'i. Küskün bir ifadeyle dışarıya çıkıp beni izlemeye başladığında hissettiğim vicdan azabı ete kemiğe bürünüp beni müsait bir köşede sıkıştıracaktı."Babam kızar." dedim sonrasında. Gerçekten de kızardı. Yalan değildi, yoksa ben ağzımda çiğnediğim ekmeği bile paylaşırdım.

"Kızar vallahi. Başka zaman piknik yaparız beraber." diyerek beni poposuyla iten Efsun, açılan boşluktan dışarıya sızıp Selim'in koluna girdi. Kaşlarımı kaldırıp suratımı buruşturdum. Asiye, Cansel ve en sonunda Sultan'da dışarıya çıktığında kollarımı iki yanıma açıp gülümsedim.

"Aman kalsın, yemedik yemeğinizi." diye gurur yapan Asiye'ye boş boş baktım. "Salak, sana yeme diyen mi var? Erkek değilsin sen, gir otur masaya." dememle başını sağa sola salladı. "İstemez, gidip duş muş bir şeyler almam lazım. Kirayı ödeyeceğim hem." diyerek yüzünü Selim'e döndüğünde derin bir nefes alıp havada ağrıyan kollarımı silkeledim.

"Sarılın bana, nolursunuz. " deyip gariban bir bakış attım. "Ekmek kemiren köpek gibi ne bakıyorsun?" diyen Cansel bir adım atıp kollarıma girdiğinde diğerlerine de memnun bir bakış attım. Efsun da gülümseyip bana sarıldığı anda Asiye ve Sultan da onu takip ederek kollarını vücuduma doladı. Kıkırdayarak Selim'e kaş göz işareti yaptım. "Vallahi sen iyileşince sana börek açıp emniyete getiririm. Kız da ayarlarım gel küsme." diyerek kaşlarımı kaldırmama kalmadan  iri iri olmuş bakışlarıyla bir anda sarılmasıyla yerimde sendeleyip bir iki adım geriye attım. Selim bana sarılmaktan ziyade Asiye'ye sarılıyordu ve Asiye bundan zerre şikayetçi değildi. Aksine gayet memnun olmuşçasına kıkır kıkır gülüyordu hanımefendi.

Birer birer kendilerini geriye çektiklerinde en son çekilen Cansel sarı saçlarını parmaklarıyla taradı. "Tost oldum arada." dediğinde Sultan ve Asiye birbirlerine bakıp aynı anda göz kırptı. "Yanmış Kaşşşarrlı mı?" diyen Sultan'la hepimizi bir gülme alırken Cansel asık suratıyla bizi izledi. "Dinime küfreden de çedar peyniri olsa. Kuyruklu kaşarlar sizi. Müşteri için birbirinizi dövdüğünüzü unutmuş gibisiniz." diyerek suspus olmuş ortamda bana döndüğünde korkuyla gözlerimi kıstım. Ağzı iyi laf yapıyordu, benden bulaşmış olsa gerekti ya..bana bir şey demese iyiydi.

"Aşkım, biliyorsun numaramı. Bir şey olursa ara, müşterim olsa da gelirim." dediğinde kıstığım bakışlarımı açıp yüzüne gülümsedim. "Aşk mısın be kadın? Dinim, imanım mı olacaksın sen benim?" dedim sahte bir hüzünle. Gözlerini devirip el salladıktan sonra merdivenlerden inmeye başlamasıyla Asiye ve Sultan'ın birbirlerine attığı kötü bakışları kendime hedef belirledim.

"Tamamen aklımdan çıkmış, kaynaklarımı koparmıştın." diye küskün küskün konuşan Sultan Asiye'den çektiği dolu bakışlarıyla bana döndü. "Aynı şekil beni de ara, gelirim altta da üstte de olsam." deyip el salladığında öğürmemi son anda dizginleyip başımı salladım. O da Cansel gibi merdivende bir iki basamak inip diğerlerini beklemeye koyuldu. "Beni de ara anam. Ama gelir miyim gelmez miyim bilemiyorum. Müşteriye bağlı." yayvan yayvan konuşan Asiye'ye ifadesiz kalamadım elbet... Başımı hızlı hızlı sallayıp sırıttım. "Nankör sevdim amma değmezsin, defol." dediğimde sahte bir tükürük atıp Sultan'ın hemen yanında durdu.

"Vallahi seninle beraber çalışmak güzeldi. Ara ara görüşelim. Alışmışım." deyip bir anda boynuma sarılan Selim'le şaşkınlıkla soludum. Omuzlarım üzüntüyle çökerken, sarılışına karşılık vermiştim çoktan. "Ben seni yenge bildim... ben seni kardeş bildim ey..gitme Meryem. Gitme Meryem 'im." diyerek sümüğünü çektiği anda babamın sesi duyuldu.

"Meryem! Erkek sesi mi var kapıda?" sorusuyla benden ışık hızında ayrılan Selim, "Görüşürüz işte, tutmasana beni." deyip hızla kızların arasındaki boşlukları tek ayağı üzerinde sıçrayarak gözden kayboldu. "Yok baba, annem televizyonu açık bırakmış yine." diye seslendim içeriye doğru. Kızlar onaylamaz gibi başlarını sallarken hepsine ortak bir el işareti çekmiştim. "Televizyonun karşısındayım, kapalı." katı bir adet baba cümlesiyle kahkahaya boğulan kızlarla başımı salladım. "He o mu? Affan abiyle Efsun kırıştırıyor merdivende onu duymuşsundur!" diye bağırdım. Sesim apartmanın içinde eko yaptığında Efsun buzluktan çıkartılan sarma gibi kaskatı kesildi.

"Sıç." dedim fısıltıyla. Başını salladı, "Hemde nasıl sıç." diye fısıldar fısıldamaz üst kata çıkan merdivenleri resmen tırmanmaya başladığında bir zaman sonra durup nefes nefese yüzüme döndü. "Babam evde yokta.. komşularla annem duymuşsa öldüm gözüyle bak." deyip tepkimi izledi. "Anlaştık." deyip baş parmağımla 'ok' işareti yaptım. Gülümseyip tekrar tırmanmaya başladığı merdivenlerden kısa süre içinde kaybolduğunda ellerimi semaya açıp... Allah'ıma dua ettim. Bir an önce öleyim diye....

"Gidiyoruz biz, bir şey diyor musun?" sesiyle ne arada ne derede kapattığımdan haberdar olmadığım gözlerim açıldı. "Ay, siz hala burada mısınız? Defolun anam, ne diyeceğim. Allah bolluk bereketlik versin." dediğimde elimle 'kış kış' yapıp önüme düşen saçımı nefesimle üfledim. "Amin." diyerek merdivenden inmeye başladıklarında geriye kalan boşlukla bir anda değişen hissiyatımla tüm havayı çekecek bir soluk aldım.

"Meryem! Sofraya gel, bir ton şey hazırladım arkadaşların da var diye! Gittiler mi?!" diyerek sesini duyuran annemle yutkunup kapıyı tek elimle kapattım. Gözlerimdeki sızı kendini belli ettiği an vestiyerin aynasına takılan bakışlarım, koca bir enkazla karşılaştı. Arka planda bir drama şarkısının fonu çalar gibi hissederken yanağımdan akan bir damlayı parmağımın ucuna akıtıp, hala şekli bozulmamış göz yaşına baktım.

"Aşık mıyım lan ben?" dedim fısıltıyla. Dudaklarımda bir dokunuş hissederken, sanki dudaklarının ağırlığı yine oraya konmuş gibime geliyordu. "Ola ola o kart adama mı aşık oldum oğlum?" diye fısıldadım yine. Kalbimde iri bir oyuk kan akıtmaya başladığında ağır bir hamleyle koridora döndüm. "Meryem! Duymuyor musun kız zilli? Kaçtın mı evden?" diyen annemin sesi kulağıma bu sefer zorlukla ulaşırken konuşmaya dahi hal bulamayıp odama yürüdüm. Sonunda koridorun bitiminde yer alan odaya attığım bedenim, ayaklarımla kapattığım kapının gövdesine yaslanıp kaydı.

Kalçam yerle temas ettiğinde ıslıklı bir nefes alıp, elimi kalbime koydum. "Aşık olmuşum hıammına." dedim boğuk sesimle. Ola ola o adama mı aşık olmuştum gerçekten de?

*

Camdan dışarıyı izleyen bakışlarım dışarıdan sızan ışıkla yandığında sonunda camın önünden çekilip sırtımı koltuğa yasladım. İnce ince ağrıyan gözlerimi yorgunlukla kapattığım an annemin mutfaktan gelen sesini duydum. "Kız ben Ayşen'lere çıkarken kahvaltı et dememiş miydim sana? Bu masa neden hala çarşamba pazarı gibi serili?" söyledikleriyle omuzlarım çökerken bıkkınca soluklandım. "Aman sende, masayı toplayım diye kahvaltı et diyor. Topla gezme ikide bir." diye fısıldadım. Sesimi kimseye ulaştıracak ya da benden istenilen bir şeyi yerine getirecek ruh halinde değildim. Taş taşımışım gibi bir ağrı vardı vücudumda. Göğsündeki acıyı söylemeye gerek yoktu. Hissettiğim sancı, bütün somut acılardan büyüktü. Yalnız kaldığım her an berbat bir hale bürünüyordum. Ağlarken üzerime sürdüğüm sümükler yüzünden bir makine tişört kirli sepetinde boynu bükük bekliyordu.

"Efsun seni sormuştu. Bende kapının önüne yığılmış kalmış dedim. Uyku diye canın çıkacak bir gün. Kapının arkasında ne diye uyursun anlamam ki?" kendi kendine konuşuyor olmasını asla garipsemiyordu. Ama beni bir kendi halimde, kendime bir şey anlatırken göredursun hanımefendi 'delirdi bizim kız, çarpıldı sonunda ekmeğe bastıydı küçükken' diye ağıtlar yakmaya başlıyordu.

Bıkkınca soluyup yanımda duran telefonu elime aldım. Parmağımı okutup açtığım kilitle birlikte beklemeden arama kaydına girip beş yıldır her zaman en üstte olan insanı, Efsun'umu aradım elbette ki. Telefon bir çaldı, iki çaldı, üç çaldı ve bizim kız sonunda telefon denen bir buluş olduğunu hatırlayıp eline aldığı telefonda adımı görüp aramayı cevapladı. Birde sessizde kullanıyor olması da cabasıydı, on yıl telefonun nerede demese birisi kendisi telefonum nerede demezdi.

"Efendim." dediğinde kaşlarımı çatıp telefonu kendimden uzaklaştırdım. Ekranda adının yazdığını gördüğümde doğru kişiyi aradığıma çok çok emin olarak sinirli bir nefesle kulağıma götürdüğüm telefona doğru bağırdım. "Canın çıkmaya emi, en iyi arkadaşın benim be! Efendim ne salak kız?" söylediklerimle aldığı nefesi ensemde hissettim. "Arayan insana efendim denir. Efendim dedim bende." diye söylendiği an telefonun içine elimi uzatıp, o sivri her şeye cevabı olan dilini koparmayı denemedim de değildi. "Sus, ben öyle alelade bir insan mıyım senin için? Efendim gülüm diyerek açmak zor olmasa gerek."dediğimde ayaklandım. Konuşmasına zaman tanımadan evin çıkış kapısına yürüdüğüm an,"Çabuk aşağı in, saatlerdir görüşmedik."deyip açtığım kapıdan çıkıp tek elimle kapıyı arkamdan çektim. Bir şey söylemeden yüzüme kapattığı telefona boş boş baksam da geleceğini iyi biliyordum.

Duvara yaslanıp kapımızın hemen yanındaki merdivenleri izlerken tıkanan burnum yüzünden ağzımdan nefes almak zorunda olduğum için aldığım nefesler koridora ince bir hırıltılı bırakıyordu. Efsun'un merdivenleri şap şap indiğini duyduğumda yaslandığım duvardan sırtımı çekip asık suratıma bir gülüş kondurdum. Sonunda merdivenlerde göründüğü an içimdeki boşluğa rağmen göz kırpıp, "Nabersin taklım?" dedim neşeyle. Sağ eliyle trabzanlardan tutunurken sol elindeki mavi paketi salladı.

"Gelirsin diye çekirdek stoku yaptım odama. Gelmiyorsun ne zamandır." diyerek tam karşımda durduğu an içimdeki isteksizliğe rağmen dışarıya göstermeden, sırıta sırıta çekirdeği elime aldım. "Davet etmiyorsun, gelemedim." dedikten hemen sonra aşağı inen merdivenlere yöneldim. Normalde bir çırpıda açacağım ambalajı parmaklarımda katiyen olmayan güçle beş on defa zorlayarak açtım. "Önceden davet mi ediyordum? Geleceksin, gelmek zorundasın." diyerek merdivenleri inmeye başladığı an ondan üç beş basamak önde iniyordum. "Küstün bana, artık eski hukukumuz bitti. Davet etmen lazım gelir." deyip iri bir çekirdeği dişlerimin arasında kırdım. Sonunda ağır, eski kapının önünde durduğum an aşağı yeni inmiş Efsun'a kaş gözle kapıyı gösterdim. Gözlerini devirip kapıyı açtığı gibi dışarıya çıkmasıyla kıkırdayıp peşinden çıktım."Diyorum kızım, köle çok lazım oluyor diye. Benim her ayrı işime köle lazım Allah'ıma." dediğimde yine ve yine dikkate alınmadım. Ne Selim ne de kadınlar grubu beni bir türlü ciddiye almıyordu şu sıralarda. Alıngan bir yüzle Efsun'u takip ettiğimde apartmanın dış merdiven basamaklarını da inip sondaki basamağa oturan Efsun'la, hemen yanına oturdum.

Sokakta gezdirdiğim bakışlarım oraya buraya zıplayan çocukları izledi. Aralarında istemsizce Eymen'i aradığımı fark ettiğim saniye elimdeki çekirdek paketini Efsun'un eline tutuşturdum. "Öptüm." dedim bir anlık fısıltıyla. Yüzüne çevirdiğim bakışlarım, karşıdaki evi izleyen Efsun'un söylediklerimle kaşlarını çatıp bana dönmesiyle yeri buldu. "Neyi öptün?" dedi anlamaz sesi. Yutkunup derin bir nefes aldım, hırıltılar dudaklarımdan sızarken, kaburgama sıçrayan bir kanser içimde yayıldı. "Dudağını." deyip iki parmağımla dudaklarıma dokundum. Boynunda gezinen, adem elmasını okşayan parmaklarıma sinen nane kokusuyla gözlerim doldu.

"Efsun, kalbim yanıyor galiba. Affan abi seni bu kadar yaktı mı?" dediğimde titreyen bakışlarının ağır ağır kızardığına şahit oldum. Dişlerini dudaklarına geçirdi, başını aşağı yukarı sallarken tekrar karşıdaki evi izledi. "O yangın hiç geçmeyecek. Affetsen de, yüzüne bakmasan da." deyip yüzümü izleyerek güldü. Yanağından akan yaşı aceleyle silerken, kıkırtısı kulağıma zorlukla ulaştı."İnanmıyorum, resmen aşıksın." demesiyle kıkırdadım. Ellerim dizime hızlı hızlı vururken attığım kahkaha büyüyüp sokakta dağıldı. Tüm bunlara tezat olarak gözlerimden akıp yanaklarımı ıslatan yaşların birkaçı gerdanıma düşerken, geriye kalanlar tuzlu tuzlu dilime ulaşıyordu."Ay," dedim kahkahalarım arasından. Dizime vuran ellerimden birisini alıp yüzümün yaşını silsem de yenisi durmadan geliyordu. "Kızım birde aşık olduğum adama bakar mısın? Kalbi yok kalbi." deyip yine kahkaha attığımda Efsun'un kahrolmuş bakışlarıyla sonunda ağır ağır biten gülmem, yerini acıya bıraktı. Dudaklarımı birbirine bastırıp bir anda Efsun'un boynuna sarıldım. "Ölüyorum galiba. Kanser mi oldum ne? "deyip burnumu çektiğimde elleri sırtımı yavaşça okşadı."Alışacaksın. Sil şimdi göz yaşını Affan'la Gufran geliyor. Kaçalım." dediği an sırtından çektiğim ellerimle gözyaşlarımı gelişigüzel silip Efsun'dan uzaklaştım. "Neredeler?" dedim fısıltıyla. Ağlarken ben ben değildim. Leş çirkin oluyordum, değil bir karşı cinsin görmesi benim bile kendime bakasım gelmiyordu.

Kaş göz yapan Efsun'un işaret ettiği yeri anlamaya çalışırken gözlerini sinirle kapatmasıyla Gufran itinin sesi duyuldu. "Selam kızlar yüreğim sızlar." diyen kalın, alaycı sesine gözlerimi devirip omzum üstünden arkamda kaldıklarını tahmin ettiğim iki arkadaşa baktım. "Aaa, bir kişi eksiksiniz. Hayrola." dedim alayla. Affan abi ve Gufran birbirlerine bakıp neyin eksik olduğunu anlamaya çalışırken bıkkınca soluklandım. "Hani şu hasta arkadaşınız vardı, Esat'tı adı. Hani Efsun'u itmişti birisi bu hasta arkadaşa." dedim imayla. Affan abi gözlerini hızla bizden çekip sokağı izlemeye başladığında gergin bir şekilde ellerini saçına attı. Efsun'un  etimi çimdiklemesine tepki vermeme kalmadan dağınık topuzum Gufran'ın iri eli içinde hapsoldu.

"Kalk kız boş boğazlı Meryem. Kalk." diyerek güldüğünde, ağır ağır ayaklanıp yanında durdum. "Kalktım, bırak şimdi saçımı. Yoksa öldürürüm seni, o kadar para yatırıyorum her teline. Bırak!" deyip sona doğru hafifçe sesimi yükselttim. Eli topuzumdan koparken, başımın tepesindeki topuz toprak kayması gibi enseme kadar dağıldı. Kaşlarımı çatsam da omuz silktim. Şu an güzel olayım kaygım yoktu, bir tane bile yoktu hemde. "Bu saçlar hiç para harcanmış gibi değil. Aksine evi süpürmüşsün sen bu saçlarla." diyerek orangutan gibi elini çırptığında şok olmuş gibi yüzünü izledim. Affan abi yanımızdan yürüyüp Efsun'un yanına oturduğu an Efsun oturduğu yerde kayıp sırtını trabzanlara dayadı. Yaptığı şeyi onaylayıp, bana baktığı sırada göz kırptım.

"Ağladın mı sen? Aşkımdan mı ağladın, doğru söyle." diyerek yanığıma dökülen saçıma dokundu. Düz bir ifadeyle yüzüne bakıp, "Çek elini gundik." dedim. Boğuk sesimin hemen arkasından gelen hırıltılarla elini çektiği an kollarımı göğsümde birleştirip başımı sallayarak saçlarımı geriye atmaya çalıştığımda tekrar konuştu. "Sigara içen seksen yaşındaki adam gibi konuşma, ciğerin katran mı dolu zilli?" demesiyle elimde olmadan gülüp dudaklarımı ısırdım. Gözlerimde hala sızı hissediyordum, savunmasız hissediyordum. Savunmasız olmak kadar boktan bir şey yoktu.

Dudaklarımı aralayıp Affan abiye sesleneceğim an omzuma dolanan kolla gözlerim irileşti. Bunca zaman olmasını istediğimi düşündüğüm şeyler şu anda o kadar abes geliyordu ki... Hayır yani bu ne samimiyetti? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusuydu kız anam? "Tamam tamam, şaka yapıyorum." sözleriyle gözlerimi devirdim. O an yanağıma konan dudaklarla nefesimi tutup ne olduğunu anlamaya çalıştım. İri dudakları yanağımda kısa bir an durup geriye çekildiğinde göğsümde birleştirdiğim ellerimi çözüp omzuma attığı elini iterek onu kendimden ittim.

"Ne yapıyorsun oğlum sen? Kız kardeşim dedin diye kız kardeşin olmadım senin. Milletin ağzına asılsız asılsız sakız etme beni." deyip sinirle soluklandım. Herife bak, izinsiz öpüyordu dangalak. "Ağzına bir vururum, su bile içemezsin o ağızla." deyip elimin tersiyle hafifçe vurur gibi yaptım. Omuz silkip kahkaha attığında ondan çektiğim sinirli bakışlarım sokakta gezinmeye başladı. Ne zannediyordu? Bu kız benim kardeşim gibi dediğinde insanların 'he o zaman sorun yok kank' deyip işlerine döneceklerini falan mı?

Oyun oynayan çocukların daralan oyun alanıyla kaşlarım çatılırken yolun ortasında duran siyah jeep'e nefesim boğazımda asılı kalarak baktım. Bacaklarım zangır zangır titrerken ellerimle tutunmak için destek arasam da Gufran'a tutunmayı reddettim. "Eyvah, zelzele. Büyük İstanbul depremi oldu da biz de mi sallanıyoruz?" dedim sesim titrerken. Karınca gezer gibi azar azar ısırıklar hissettiğimde sürücü kapısının açıldığını, hızla araçtan inen pavyon gülünün sokağı inletecek bir kuvvetle kapıyı kapattığını duydum.

"Gufran!" diyen katı sesi beynimi acıttığında yutkunup Gufran'a baktım. Gergin yüzüyle  çoktan Yağız'a baktığını görüp Affan abiye döndüm anlamaz halde. "Ne oluyor?" dedim fısıltıyla. Başını sağa sola sallayıp ayaklandığında Efsun'da onunla birlikte oturduğu yerden kalkıp Affan abinin koluna ellerini doladı. "Sen karışma. Dur." deyişi Affan abiyi önce şaşkınlık içine soksa da sonrasında başını 'tamam' der gibi sallayıp Gufran'a döndü. "Ne oluyor?" dedi anlamaz sesiyle. Bende merak ettiğimde Gufran'a dönmek yerine pavyon gülü, kalp sızısı beyefendiye bakıp yutkundum.

Çattığı kaşları ela gözlerinin üzerine yatmış, iki eli de iki yanında kaya kadar sert yumruklar halinde durmuştu. Aldığı sık nefesler göğsünü havalandırırken, "Bir şey olmadı." diyen Gufran'ın kısık, gergin sesini duydum. Arabanın yanındaki bedeni ağır ağır bize gelmeye başladığında korkuyla Gufran'a baktım. "Ne boklar yedin de adamın içindeki hulku çıkardın?" deyip koluna doladığım elimle bedenini sarsmaya çalıştım.

"Çek şu piçten elini Meryem!" diyerek bağırdığında korkuyla geriye bir adım atıp elimi ateşe dokunmuş gibi kendime çektim. Adımları hızlandı, nefeslerim boğazıma tıkandığı anda dolan gözlerimi zorlukla zaptettim. Kokusu burnuma sert bir şekilde vurdu, ciğerlerimdeki kaşınma ile nefesimi tuttum. "Seni benim elimden kim alacak?" diyerek attığı son adımla Gufran'ın yakasına yapıştı. Affan abi ayırmak için yeltendiğinde Efsun'un onu tutan elleri daha da sıklaştı.

"Lan annesine sövmeye dilimin varmadığı eşek! Sen benim oğlumun annesinin hapiste olduğunu konuşmaya, yaymaya utanmıyor musun?" deyip kafasını Gufran'ın yüzüne gömdüğü an burnundan gelen kırılma sesiyle çığlık atıp ellerimi dudaklarıma kapadım. Gözlerim sokağı tararken çoktan balkonlara, camlara çıkan kalabalığa doğru bağırdım."Yetişin! Hazretilerden kim var?! Adam öldü!" dememle birlikte, yere serilen Gufran'ın üzerine çıkıp art arda yumruk atmaya başladığında Affan abiye adımlayıp bir kolundan da ben tuttum. "Yetiş ya Affan! Arkadaşın ölüyor." deyip omzum üstünden hala yumruk yiyen, bilinci kapandı kapanacak olan adamın üzerindeki pavyon gülü kalpsiz Yağız'ı izledim. Saniye arayla yine Affan abiye döndüğümde başını sallayıp ileriye atıldığı an Efsun önüne geçip ellerini göğsüne dayadı. Kız işi biliyordu, Affan abiden yarar da gelmezdi şimdi. "Gitme, hak etmiş. Bırak." Efsun'un katı sesine karışan kadın sesiyle Affan abilerin camına döndüm. "Affan! Efsun ne derse onu yap!" diyerek seslenen anayla Affan abi başını sallayıp Gufran'a acır bir bakış attı. Yok anam, kaynana gelin bu kadar iyi anlaşır mıydı? Dayanışmaları gözlerimi yaşartmıştı doğrusu.

Sonunda umutsuzca sokakta gezdirdim gözlerimi. "Tamam, nakavt oldu. Bırak."dedim mesafeli bir sesle. Boks maçlarındaki hakemler gibi yere yatıp yumruğumu yere vura vura 'bir iki üç' diye bağırma isteğimi zorlukla durdurduğumu da belirtmem gerekirdi. "Kız Meryem! Ne oluyor?" diye seslenen tanıdık sesle, karşı çaprazda kalan apartmandaki Hatice ablanın camına baktım. "Namus davası çiçekçi kız Hatice! Anam, adamın çocuğunun anasının adını çıkarmış bu kepaze. Aslı yokmuş, pü size." deyip ellerimi havada sallayarak sahte bir tükürük attım. Ben zaten kendi yapmadığımı bildiğim için böyle bir sonuç bekliyordum. Tamam Gufran aklıma bile gelmemişti ama şaşırmamıştım çünkü adamın boyundan uzun dili vardı, erkek adam kısmı dedikodu yapar mıydı?

Gözlerim hiçbir kimsenin izlemekten başka bir şey yapmadığı tek taraflı dayağa çevrildim, bıkkınlıkla soluklanıp bir iki adımla omzuna dokundum. "Yeter bırak artık." dedim kısık sesimle. Boğazıma batan bir iğne hissederken, ona dokunmayı özlemiş olduğumu fark edip içlice soluklandım. Durmadı, duymadı da. Bir kez daha sert bir yumruk atıp derin bir nefesle sırtını şişirdi. "Dinlene dinlene döveceğim seni!" dedi kinle. Duyduğum sesi etime acıyla çarptığı an omzuna bir daha dokundum. Beni tersleyeceğinden korkuyordum, ama biri durdurmazsa durmayacaktı.

"Çek ulan elini! Sen kimsin?"  diyerek ani bir hamleyle ayaklanıp arkasını döndüğünde korkuyla geriledim. Kızgın, katı bakışları gözlerime çarptığı an saatler öncesinde dokunduğum adem elması kuvvetle inip havalandı. "Sen miydin?" diye fısıldadığında dolu dolu olmuş gözlerimle başımı hızla salladım. "Dur diye, yoksa dokunmam."deyip ellerimi iki yana salladım. Göğsü yorgunlukla sık sık nefeslendiği için sürekli olarak titrek titrek havalanıyordu.

"Seni ne diye öpüyor bu piç bir şey demiyorsun ne diye?" katı, dişleri arasından fırlayan kısık sesiyle konuştukları şaşkınlıkla soluklanmama neden olurken bakışlarım titredi. "Kızdım ya." deyip kendimi silkeledim. Kaşlarım aynı onunki gibi çatıldı. Ellerimi belime dayayıp sert bir bakışla ona adımladım. "Hem sana ne oluyor be? Öperse öper." deyip omuz silkmeme kalmadan belime dolanan kanlı eliyle iri iri açılan gözlerimi yüzünde gezdirdim.

Bir anda dudağıma kapanan dudakları aralık kalan dudaklarımdan sızan nefesimi dişlerine çarpıtıp tekrar ağzıma doldurdu. Sızım sızım sızlayan bakışlarım kapanırken yanağım ıslandığında yavaşça çekildi. Sokakta duyulan kargaşa ve şaşkınlık nidalarıyla korka korka gözlerimi açtım.

"Ne yapıyorsun?" diye fısıldasam da sesim bana bile ulaşmamıştı. Yine de duyduğunu belli eden bir tavırla omuz silkti. "Öpmek istedim öptüm, sana ne?" deyip kanlı eliyle burnunu serseri bir edayla silip omzu üstünden baygın vaziyette yatan Gufran'a baktı. Kaşlarım çatılırken hala kolunun arasında olduğumu fark edip utançla göğsünden ittire ittire geriye adımlayıp birbirine yapışan bedenlerimizi ayırdım. Gözlerim utançla sokağı taradı, bulanık bakışlarımın gördüğü yüzler nefessiz halde bizi izlerken titrek bir nefesle annemin önünden ayrılmadığı cama baktım. Ellerini dudağına kapamış, iri iri olmuş mavi gözleriyle bizi izlediğini gördüğümde aceleyle pavyon gülüne indi gözlerim.

"Öpemezsin beni." deyip ayağımı yere vurdum, yanağımdan yarışa akan yaşları izleyip yutkunurken omuz silkti tahmini yüzüncü kez. Bir Allah'ın kulu da Gufran öldü mü kaldı mı diye bakmıyordu. Hepsi uzaya fırlatılan ilk Türk füzesini izlermiş gibi gözlerini bile kırpmadan bize bakıyordu. "Öperim. Öptüm." dedi boğukça. Dudaklarım aralandı. Ne konuşağımı bilmeyip sıkıca birbirine vurdum biraz sonrasında.

"Meryem. Üzgünüm." dediğinde kollarını iki yana açıp bir tur etrafında döndü. "Salak herifin tekiyim. İnanmadım." diyen fısıltısıyla başımı sallayıp gözlerimi yere diktim. Dudaklarımda hissettiğim yanma, yine ona ihtiyaç duyuyordu. Yangını dudakları başlatmıştı, dindirecek olan yine dudaklarıydı sanki. "Önemi yok." deyip boğazımı temizledim. Ellerimi önümde birbirine doladım, tir tir titreyen vücudum nasıl ayakta kalıyordu meçhuldü.

"Önemi var, ben seni canımdan çok seviyorsam önemi var." diyen fısıltısıyla gözlerim karardı, yer ayağımın altından kayarken son çare gözlerine baktım. "Beni mi?" dedim inanmaz sesimle. Hemen sonrasında kapanan zihnimle bedenim bok çuvalı gibi yere serildi.

*
13.07.2020

Yemin ediyorum inadına mı oyluyorsunuz anlamadım dşdçrmtridğdfigötlr Yazacağım, sözümü tutacağım diye karga tulumba oldu son kısım. Pek içime sinmedi. Ama inşallah siz seversiniz aşklarım.

Oy sayısı 950'ye yakın olduğuna göre... 1000 de olabilir artıkın 👍🏻

12. BÖLÜM SINIRI 990

SİZİ SEVİYORUMMM İNŞALLAH SEVMİŞSİNİZDİR BÖLÜMÜ ✌🏻❤️

Continue Reading

You'll Also Like

12.5K 856 33
'Ben etrafındakilere Feza'yım ama onun için Cânfezâ'yım.' Aile baskısı gören içe kapanık ve kalabalık ortamlarda bulunmak istemeyen kız Ve bunların...
6.8K 824 4
Sıradan bir hayat yaşayan Bellur için her şey bir masal kitabıyla başladı. Hayır, sıradan bir masal kitabı değildi! Bilindik ve bilinmedik tüm efsan...
248K 14.6K 27
"Peki en sevdiğin renk ne Şervano?" Gökyüzüne bakıyordu bende ona. Onu izlemek gökyüzünü izlemekten daha cazip geliyordu bana. "Firuze. " " Efendim...
SARRAF By Tuğba.

General Fiction

328K 2.2K 7
Ama bilmelisin; Sarraf tüm değerli taşları satar, bir tek Yakut'u kendine saklar. × Yıllar sonra terk ettiği aile evine geri dönen istihbarat çalışan...