Elfida ✓

By vantewwh

46.6K 5.8K 15.2K

"Gece zihnime çöktüğünde, beni o güzel gülüşün esir aldı Elfida." Fısıldadım dudaklarına. O ise, o güzel bakı... More

1| 'Savaşın ortasında, diz çöken kök.'
2| 'Beni kimse bilmez. Beni bir sen bilirsin.'
3| 'Ben senin elinden ölmezsem, kendimi ölmüş saymam.'
4| 'İcran gibi düştün kaburgalarıma.'
5| 'Göğsüme düştü kurşunlar.'
6| 'Vatan için ölmek, yâr için yaşamak.'
7| 'Acılar içinde bir savaşı yönetmek.'
8| 'Dur sol yanımda. İcran kokar benden başkası sana.'
9| 'Benim yaralarımı sar.'
10| 'Ellerinin ucu, ilacım.'
11| 'Çoban Yıldızı.'
12| 'Uzanıp eşsiz hatırandan öptüm.'
13| 'Şeker prens erimesin, Tuz kral onu hep sevsin.'
14| 'Gözleriniz öyle söylemiyor küçük bey.'
16| 'Kirpiğin kaşına değdiği zaman.'
17| 'Elvan çiçekleri takma başına.'
18| 'İyileşmem, vermem acımı. Senden bir tek bu kaldı.'
19| 'Bir sözüne ölmek, güzeldir vesselam.'
20| 'Ben bilmez miyim umut kokan kelimelerin sahibini?'
21 'Kim bilir kaç yüzyıldır, sarılmamış kolların.'
22 'Sen, kendi dünyanın toprağında büyüyorsun.'
23 'Ve nihayet ruhum zırhını indiriyor.'
24 'Sen beni öptüğün zaman, cennet iç çeker.'
25 'Çünkü benim vatanım sensin.'
26 'Kalbi yanacak, bir kağıt parçası gibi.'
27 'Şehirlere bombalar yağardı her gece. Biz durmadan sevişirdik.'
28 'Ben sende tutuklu kaldım.'
29: "Şakağını bana uzat, son defa." FİNAL

15| 'Bir tenhada can cananı bulunca.'

1.3K 206 371
By vantewwh

"Demiri kızdırırlar da derinin üstüne basarlar ya, işte o da 'dağ' dır. Gönül de öyle dağlanıyor."

Neşet Ertaş / Gönül Dağı türküsü

°

Dün konuştuğumuz hiçbir şeyin onda etkisi olmadığını biliyordum. Umrunda dahi olmayacaktım onun. Hissediyordum bakışlarından, anlıyordum. Az bile olsa gönlü düşmüştü gönlüme, çok az dahi olsa sevmişti beni. Ben onda ilk zamanlar ki korkaklığımı, acizliğimi görüyordum. O kadar çok korkuyordum, öylesine acizdim ki karşısında yapamam diyordum, o bana yar olmaz.

Sonra kalp ya bu, düştü bir derde. Ne dermanı var, ne derdine çare bulacak biri. Onu istiyordum o toprak rengi gözlerini tam gözlerime hırsla diksin, bana baş kaldırsın istiyordum. O silah tutan elleri, benim ellerimi tutsun ve beni sıcaklığında kavursun istiyordum. Biliyordum, çok şey istiyordum. Ama aciz gönlüm, ah arsız gönlüm hep daha fazlasını istiyordu.

Düşünmekten patlayacak dereceye gelen başımı ovdum. Park Yeon ile kahvaltı için sözleşmiştik. Babalarımız savaştan dönene kadar, ona ben göz kulak olacaktım. Üniformamı giyerken gözüm aynada duran yansımama kaydı. Parçalamak istedim üzerimdekileri, yakmak ve bir daha tenime bastırmak istemedim. Her giyişimde lanet ediyordum.

Masaya doğru ilerledim ve silahımı aldım. Belime yerleştirirken, dünden beri mektubuma yenisini eklemediğimi farkettim. Hiçbir günü aksatmayacaktım. Her gün yazacaktım ona olan sevgimi, hasretimi. Eksik asla bırakmayacaktım. Ben yaşarken ona yetişemezsem, yazdıklarım düşsün istiyordum yoluna. Sandalyeme yavaşça oturdum ve elime kalemi aldım.

11/12/1950

Ben Kuzey Tarafı Teğmen'i Kim Seokjin.

Söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum aslında. Göğsüm daralıyor, ellerim titriyor ama sen yoksun hala yanımda. Uzandığım ilk yerde sen ol istiyorum, gözlerimin ilk odağı sen ol istiyorum. Çok mu şey istiyorum Elfida? Sahi ben senden sevginden başka ne istiyorum?

Bak istediğim şeyler var. Mesela; bana nefretle bakma, sana evmişim gibi bak. Beni öldürmek yerine sev, vurmak yerine saçlarımı okşa. Benim güzel Elfida'm yalvarırım bu satırları okurken yanında olayım. Yalvarırım yanında değilsem dahi, bu isteklerimi gerçekleştirmiş olarak veda edeyim bu dünyaya.

Lakin eğer yanında olamazsam, sakın ağlama. Ben senin gözyaşlarını öpemezsem kurur dudaklarım. Şayet birde şu mevzu var. Ben seni nasıl bırakacağım? Sana koşmak ve sarılmak istedikçe beni öldürüyorsun.
Kolumu kanadımı kırıyorsun, sahi ben sana nasıl katlanıyorum? Benden böylesine nefret ederken, tiksinirken neden hala seninleyim?

Neden mi? Bak bir kuş düşün Elfida'm o sihirli parmak uçlarına konmuş bir kuş düşün. Merhametin ile beraber okşa o kuşu, sev ve doyur karnını. Ben neden hala seninleyim biliyor musun Elfida? Ben o kuş olmak isteyecek kadar çok yanığım sana, ben uğruna bir ölümlü olacak kadar çok sevdalıyım sana.

Beni öldürsen, sen öldürdün diye mutlu olurum ben. Sonuçta sen, senden gelen. Bu ne kadar kötü olabilir ki? Sahi senden gelen zehir bile tatlıdır bana. Şimdi sen bunları okurken o ince alt dudağını, titremesin diye ısırıyorsundur değil mi? Eğer yanındaysam umarım öpmüşümdür o gül kurusunu. Şimdi son satırlarımı işlerken, senden ufak bir ricada bulanacağım.

Yalvarırım, ne olursun benden başkası dokunmasın güllerine. Kurban olayım benden başkası şakak hizana ellemesin. Ben oralardayım, ben ölmedim. Ben hala seninleyim Elfida. Şimdi sana sevdiğim bir şair ile veda ediyorum. Çokça öpüyorum gül kurusu dudaklarından, öpüyorum şakak hizandan.

Yan yanaydık ve şehir, böyle mucize görmemişti.

-Cemal Süreya.

Derin bir nefes aldım ve ilerledim yavaşça. Merdivenleri istemeye istemeye indim. Ben onunla olmak istiyordum, bunu imkansız kılan herkesten nefret ediyordum. Şimdi diyeceksiniz ki Taehyung değil mi imkansız kılan? Hayır dün onun gözlerinde gerçeği gördüm. O ürkek bakışlarını, darma duman oluşunu gördüm. O an içimde bir çiçek filizlendi, kurumuş papatya bahçelerim harlandı.

O ufacık parıltıya tutundum. Dudaklarım bunları düşünürken, yana hafifçe kıvrıldı. Artık saklamak, kaçmak, duyguları gizlemek yoktu. Onu istiyordum ve onu almadan ölmeyecektim. Ona sarılacaktım, öpecektim ve ah en çok şakak hizasından çekmeyecektim dudaklarımı. Düşüncesi bile bitiriyordu beni, eriyordum. Ben bunları düşünürken çoktan meydanda oturan Yeon ile göz göze geldim.

Derin bir nefes aldım ve yavaşça yanına ilerledim. "Günaydın Teğmen," kaşlarımı istemsizce çattım ve mesafeli olduğundan emin olduğum sesim ile onu uyardım. "Bana Teğmen diye hitap etme lütfen. Seokjin demen yeterli olacaktır." Anlamazca bakarken, eteğini düzeltti ve gülümsedi. "Nasıl istersen Seokjin." Yutkundum ve yerime oturdum.

Taehyungdan başkasının, bana o tonda Teğmen demesini istemiyordum. Ayrı bir havası vardı o tonun. Hele Taehyung'un ağzından döküldüğü zaman, daha cazip geliyordu. Gözümün önüne kaşlarını çatmış, alev alev yanan gözlerini gözlerime dikmiş ve bana meydan okuyan bir adet Teğmen Taehyung düştü. İster istemez gülümsedim.

Ah Elfida kendi kendime gülüyorum, aşkından deliriyorum.

"Hey neye gülüyorsun sen?" Yeon'un sesi ile kendime geldim. "Ah afedersin, sen sipariş ver ben her şeye uyarım." Saçlarını savurdu ve verdiği siparişi beklerken eskilerden konuşmuştuk. Ben o zaman, durgun ve sessizdim. Gerçi şimdi olan halimden pek bir eksiğim yoktu. Park Yeon ise benimle sürekli konuşmak ister ve iletişim kurardı. Zamanla tek arkadaşım olmuştu. Ama sınırlarımı asla kıramamıştı.

Kahvaltımızı ederken, eskileri konuşuyor ve gülüşüyorduk. Son lokmamı ağzıma atarken, gözüm sokağın sapağına kaydı. Sakin ve dalgın dalgın yürüyen Taehyung dikkatimi çekmişti. Gözlerini bir noktaya dikmiş ve dalgınca ilerliyordu. Bizi görmediğine, daha doğrusu kimseyi görmediğine emindim. İçime huzursuzluk çökerken, dönemeçten dönmesi ile anında ayaklandım.

"Seokjin ne oldu?" Yeon'a kısa bir bakış attım ve önünde saygı ile eğildim. "Benim gitmem lazım Yeon. Lütfen beni bağışla olur mu? Başka zaman bunu tatlı ile telafi edeceğim." Bir şey demesine izin vermeden hızla peşinden ilerledim. Dalgın ve durgun bir şekilde yürüyor, adımlarını biraz ilerde olan nehre doğru ilerletiyordu.
Nehrin kenarına geldi ve biraz ucunda durdu.

Nehir çok hızlı akıyor ve akıntıdan kurtulmak nerdeyse imkansızdı. Yavaşça arkasından ilerlerken, birden Taehyung dengesini kaybetti ve tam düşeceği sıra korkuyla sarıldım beline. "Taehyung!" Kollarımın arasında titrerken kendime hakim olamamıştım. Gözyaşlarım birden bire, ardı arkası kesilmeden akmaya başladı.

"Aptal! Ne yapıyorsun?" Sert sesime rağmen arkasından daha sıkı sarıldım. Kokusunu ciğerlerime iyice çektim, boynuna bastırdım dudaklarımı. Tanrım, boynu yumuşacık ve çok sıcaktı. "Aklımı kaybedecektim, neden dikkat etmiyorsun?" Ağlamasını duyar duymaz durdum olduğum yerde. Kollarım kaskatı kesilmişti. Sakince belinden bana doğru çevirdim.

Gözlerı kızarmış ve yüzü yaşlar ile doluydu. Ellerim titreyerek yanaklarına çıktı ve narin bir varlık gibi okşadım. "Özür dilerim, korkuttum mu seni?" Titreyerek ağlaması şiddetlenirken, birden hiç beklemediğim bir şey yaptı. Bunu onca olayın, lafın üzerine asla beklemiyordum. Göğsüm delindi, sırtım yanmaya başladı.

Elfida kafasını göğsüme koydu, elleri ile sırtımı sardı.

Nefes alamadım, hayat durdu ve nefes verişim kesildi. Göğsümde hıçkırarak ağlıyor ve elleri ile sırtımı daha çok sarıyordu. Kendime geldiğim ilk an, hızla sardım kollarımı. "Sakin ol, yanındayım." Ben konuştukça daha çok ağlaması şiddetlendiğinde, dudaklarımı bastırdım koyu saçlarına. "Teğmen, ölüyorum." O an boğazıma bir yumru oturdu. Yutkundukça kanadı gırtlağım, kesildi etlerim.

"Ölmedin, ölmedin Elfida'm hala kollarım arasındasın." Daha sıkı sardım, güvende olduğunu bilsin istedim. "Yapamıyorum, olduramıyorum." Göğsümden kaldırdım ve alınlarımızı birleştirdim. Cehennem gibi yanan alnı, cehennemime düştü. "Neyi yapamıyorsun? Ne olmuyor?" Aldığı nefes yüzüme çarptı, burnunu geldi burnumun ucuna kondurdu. O an iliklerime kadar titredim.

Minik burnunu, burnuma kondurdun. Yaşıyorum, sayende.

"Bizi," duyduğum kelime ile dona kaldım. Onun dudakları arasından biz çıkmıştı, o bizi almıştı ağzına. Dudaklarım aniden kıvrıldığında, parmak uçları aniden dudaklarımı buldu. "Yapamıyorum, olmuyor sevinme yalvarırım." Çekti ellerini, bir çocuk gibi izledim adımlarını. Savruldu yana doğru, çekti cennetimi üzerinden, çekti gözlerini bedenimden.

"Bana böyle bakma, beni böyle sevme. Olmaz, kurban olayım anla beni. Sen ve ben olamayız. Yaşatmazlar bizi Teğmen, bizi yaşatmazlar. Sakın! Sakın ha sanma ki yaşamak istiyorum, yemin ederim değil. Sana yemin ederim ölmek koymaz bana, ama bizi öldürmezler, bizi diri diri yaşatırlar. Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi? Bu çağın Taehyung ve Seokjin'ini yaşatırlar, ama ölmemize izin vermezler."

Dedikleri boş alanda yankılanıyor, gerçeklik duvarımı zorluyordu. Açık, açık konuşuyordu benimle. Seni istemiyorum diyordu. Bunu ise en güzel ve kesin bahanemiz ile dile getiriyordu. Yaklaştım, eline indirdim ellerimi. Tuttum, sardım, kenetledim ve hapsettim. Gözleri boncuk boncuk olmuştu. İçim eridi güzelliği karşısında. Sonra yıllardır boğazıma düğüm, sırtıma yük olan bu soruyu bıraktım çelimsiz bedenine.

"Üniformam olmasaydı o vakitte benden nefret eder miydin? Yoksa... Sever miydin beni?"

Boynunu büktü, gözlerini yumdu. Sineme sineme, vurdu cevabını sessizliği. Yutkundum ve zamanında verdiğim cevabın, benden aldığına baktım. Sevgilimi, aşkımı, canımı, göz bebeğimi almıştı benden. Taehyung'u alıp Elfidayı vermişti bana. Elimi kaldırdım ve yüzünü sakince, sessizce okşadım. "Olamayız mı biz şimdi? Yar etmezler mi seni bana? Öpemez miyim seni? Ölmeden sarılamam mı sana yârim olarak?"

Sustu, ellerini çekti ellerimden. Döndü sırtını bana. Bu demekti ki, ah yok muydu onun konuşmadan verdiği cevaplar? Beni öldürüyordu. Sessiz hıçkırıklarını gizlemek için elini yumruk yapışını ve ağzına götürüşünü izledim. Biraz bekledi, bekledim rüzgar esti ve kuşlar cıvıldadı.

Sonra yumruğunu ağzından çekti ve rüzgar durdu, kuşların sesi kesildi. Beni itti yerin yedi kat dibine. "Beni öldü say Teğmen, beni öldü say ve unut. Bizden, yar olmaz." Dedikleri ile dişlerimi sıktım. Ondan vazgeçmek gibi bir durumum asla olmayacaktı. Hele şimdi bana gelmek istediğini gördüm ya, öldürselerde durmazdım.

Ben konuştum rüzgar esti, kuşlar cıvıldadı.

"Yüreğimde diri olduktan sonra, öldü saysam ne fark eder?"

°

Gönül dağı yağmur yağmur boran olunca.

Akar can özümde sel gizli gizli.

Bir tenhada can cananı bulunca.

Sinemi yaralar.

Yar oy yar oy.

-

Bundan sonra, satır sonlarına şarkı sözü bırakmayacağım, sevgiler.

Continue Reading

You'll Also Like

1.2K 183 16
Kelimelerden daha iyi olan şey, duygulardır. Duyguları tamamlayan şey ise düşünceler. Duyular ve içgüdüler ise kim olduğumuzu değil kim olabileceğimi...
209K 19.6K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
93.7K 6.4K 13
Kyungsoo hasta mıydı? Deli miydi yoksa? Hayır... Hasta ya da deli olmadığına emindi. O kişiler gerçekti. Bedenindeki izler bunun en iyi kanıtıydı.
262K 10.1K 76
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi