pixels || taekook

Af ecyrasfos

35.1K 3.7K 1.8K

Eliyle saçlarımı okşarken "Sakın ağlama Jeongguk," dedi kulağıma, "Ağlarsan kalbimin sana söylediği şarkıları... Mere

0
1. Konuşan Notalar
2. Önlük
3. Yasemin Çayı
4. Şirket Göbeği
5. Çekici Ses
6. İn
7. Senden nefret ediyorum, çünkü...
8. Milkshake
9. Köprü
10. Park
11. Eskiler
12. Toplantı
13. Konser
14. Başlangıçlar ve Bitişler
15. Jungkook
15. pt.2
16. Parti
17. Sonrası
18. Cenaze
19. Hırsız
20. Fısıltı
21. Bir Daha Asla
22. Özür Çikolataları
23. Not
24. Fotoğraflar
25. Bir Günlüğüne Taehyung
26. Bir Arada
27. Havada
28. Arkadaşça Bir Öpücük
29. Kaçılması Gereken Geçmiş
30. Yüklerden Kurtulmak
31. Kumlar ve Kara Elmas
32. İki Klişe
33. Bebek
34. Anna
36. Norveç'te Bir Yemek
37. Çıkmaz Yol
38. Yüzük
39. Evet
40. Frank'in Balo Salonu
41. Bilirkişi Ziyareti
42. Mahkeme Günü
43. Şimdi Neredeyiz?
44. Saklı Defter
45. Final

35. Yat

255 23 21
Af ecyrasfos

Kim Seokjin ve asla bitmek tükenmeyen partileri. Bazen insanın sıkılası geliyor ama onu partileri için hevesli gördükten sonra kendini onun kadar heves ederken buluyorsun.

Sadece çok yakışıklı olması ve köklü bir aileden gelmesi değil, Kim Seokjin'i Kim Seokjin yapan asla sarsılmayan karizması ve üstün oyunculuk yeteneği. Nasıl tarif ederim bilmiyorum ama bir saat boyunca Kim Seokjin ile aynı odada durmayı ve ona hayranlık duymamayı deneyin. Asla başaramayacağınızdan eminim.

Bir de Seokjin'in asla bozulmaması gereken kıyafet kodları var. Bazen başa çıkması zor oluyor, stüdyoda geçen uzun bir günden sonra tek isteğim sevgilimle evimize gidip pjamaları çekmek oluyor ama en yakın akradaşlarından biri seni smokin giyilmesi gereken bir yat partisine çağırıyor. Hayır desen olmaz, evet demeye mecalin kalmamış...

Şehrin ışıklarını izlemek güzeldi ama. Elimde bir şişe şampanya, beni boğan papyonumu çekiştire çekiştire düşüncelere dalmıştım. Hava iyice serinlemişti bu yüzden herkes içeride kokteyllerinin tadını çıkarıyordu. Taehyung'un hafiften çakırkeyif olduğunu ve yavaş yavaş dans etmeye başladığını görebiliyordum. Elimde olmadan gülümsedim.

Jimin ağır hareketlerle yanıma geldi. Ceketini çıkarmıştı, biraz sendeliyor gibiydi ama içmediğinden emindim. Dalga da yoktu ama belki de yatın sarsıntısından böyle yürüyordu. Ya da sadece sıkılmıştı, bilemiyorum.

"Formunda değilsin. Erken sıkılmışsın." Omuz silktim. Küçük ama güçlü gözüken bedeni şöyle bir titrediğinde hiç düşünmeden ceketimi çıkarıp omuzlarına koydum. Pantolonunun cebinden bir puro çıkarıp yaktı. Kötü bakışlarıma aldırış etmeden yüzünü gökyüzüne doğru kaldırıp dumanları şekilli üfledi.

"Partilere bayılmadığımı biliyorsun."

Başını salladı. Üzerinde garip bir eda vardı. İçmediğinden emindim, içim rahattı ama yine de gariplik seziyordum.

"Anlat." dedi gözlerini denizden ayırmadan.

"Neyi anlatayım?"

"Neden bu kadar düşünceli olduğunu."

Biraz düşündüm. Direkt itiraz etmek istemedim, kafamda milyonlarca şey dönüyordu ve beni tanıyan birine bunu inkar edecek değildim.

"Bilmiyorum. Hayatım boyu aldığım kararları ve nasıl bu noktaya geldiğimi düşünüp duruyorum. İçimde garip bir sıkıntı var. Anlamlandıramıyorum."

Güldü. "Kaos seviyorsun belki de. Taehyung ile her şey yolunda gitmiyor mu? Sıkıntı ne?"

Elim parmağımdaki yüzüğe gitti. Şöyle bir oynadım.

"Bilmiyorum. Onunla ilgili değil."

Sessizleştik. Gülümsediğini görebilmek adına arkamı dönüp kalabalığın arasından Taehyung'u seçmeye çalıştım. Dans etmek bir yana dursun, gülümsemiyordu bile. Barın kenarına yaslanmış bizi izliyordu. İfademi değiştirmeden tekrar önüme döndüm.

"Sen anlat."

Yarısına geldiği purodan derin bir nefes çekti. "Baba olmak istemiyorum." dedi. Çok sessiz söyledi, trabzana doğru iyice eğilmişti, sanki dalgalara bir sırrını veriyordu.

"Baba olmak istiyorsun. Her zaman istedin."

"Sevmediğim bir kadınla değil. Anna'nın benim için hiçbir anlamı yok. Hayatımın geri kalanını çocuğum yüzünden o kadınla geçireceğimi bilmek beni boğuyor. Boğuluyorum Jeongguk."

Ne kadar ciddi olduğunu görmek için gözlerine baktım. Dolu doluydu, çenesini sıkıyordu. Sinirli miydi yoksa üzgün müydü söylemek zordu.

"Kendi kendini umutsuzluklarınla kurduğun bir zindanda bırakmak yerine işin seni mutlu edecek kısımlarına odaklanmalısın."

"Bunu gerçekten inanarak söylüyor musun Jeongguk? Gerçekten? Sen?"

Biraz sinirlendim. "Evet, söylüyorum."

"Uygulamadığın tavsiyeleri asla arkadaşlarına verme diyen sen değil miydin?"

Garip bir histi ama adeta Taehyung'un delici bakışlarını ensemde fiziki olarak hissedebiliyordum. Ürperiyordum, ceketsiz durduğum için değil hem de.

"Hep seninle bir aile kurmak istedim. Çocuklarım sana benzesin, onlarla seni bir arada göreyim ve hayran hayran sizi izleyeyim istedim. Aile olmak istedim."

"Biz zaten aileyiz."

"Senin ailen Taehyung."

"Benim ailem sensin. Benim ailem Kiya, Yoongi, Namjoon..."

Yutkundu. Sesi titredi. "Keşke o gün yağmurun altında ağlarken ben yanında olsaydım."

"Jimin eğer yine-"

"Keşke Taehyung dostum olmasaydı. Keşke ondan nefret edebilseydim. Siz, Kiya Yoongi sen Taehyung mutluluk balonlarınızın içinde yaşarken ben sevmediğim bir kadınla çocuk sahibi oluyorum."

"Jimin-"

"Seni nasıl sevdiğimi asla anlamayacaksın değil mi? Hep benim masum aşkımı kirletmeye çalışıyorsun. Şu anda bile beni dinlemediğinden ve aklının Taehyung'ta olduğundan o kadar eminim ki."

"Hayır. Canımdan çok sevdiğim birinin karşımda acı çekerken nasıl kör olduğumu düşünüyorum."

Omzundan tutup kendime çektim. "Farkında olduğunu biliyorum. Elinden bir şey gelmiyor sadece. Biliyorum. Özür dilerim." dedi gözlerimin içine bakarak.

Gözlerim doldu. "Her şey çok güzel olacak. Söz veriyorum. Her zaman yanında olacağım, ellerinden sımsıkı tutacağım."

Ortamın ağırlığıyla uzun süre bir şey söyleyemedik. Omzumda biraz mayıştıktan sonra "Taehyung ile beni evlat edinin, olur mu?" diye fısıldadı.

**

"Hiç gelmeyeceksin sandım."

"Üzgünüm. Jimin biraz dertli."

Kollarımı sıvazladı. "Buz gibi olmuşsun. Ceketin nerede?"

"Jimin'e verdim. Onunki nerede bilmiyorum."

Bana bir bardak kokteyl uzattı. Minnettar bir biçimde aldım ve tek dikişte içtim. Jimin'e bir şekilde yardımcı olmam, onun hayatını hak ettiği bir biçimde güzelleştirmem gerekiyordu ama nasıl yapacağımı bilmiyordum.

"Bana yardım et. En yakın arkadaşım mutsuzluktan gebermek üzere ve elimden hiçbir şey gelmiyor."

Kalabalığı süzerken düşündü. "Hayatta her şeyin yokuş aşağı sürüklendiği bir dönem vardır. Ne kadar debelenirsen debelen asla düşüşünü engelleyemezsin. Ve her insan yaşıyor bunu, bundan yüzde yüz eminim."

Kendi hayatımı düşündüm. Yokuş aşağı yuvarlandığım günler geride mi kalmıştı yoksa sadece yerimde mi sayıyordum acaba? Taehyung elimden tutup beni zirveye çıkaracak mıydı... Başım biraz döndü.

"Seninle tanışmadan önce aynı onun gibiydim. Hayattan her istediğimi almıştım, şan şöhret. Bana ve cazibeme hayır diyebilen kimse yoktu. Götümü silerek bile harcayabileceğim tonlarca param bir sürü evim ve ne yaparsam yapayım beğenecek hayranlarım vardı."

Boşluğuma geldi, güldüm.

"Statü için aptal bir kadınla çıkıyordum. Yatakta ne istersem yapan ve paramı benden bile çok ota boka harcayan bir sevgilim vardı. Yaptığım hiçbir işi beğenmiyordum, arkadaşlarımla vakit geçirmekten hoşlanmıyordum. Bütün gün yatmak ve hayatımın iğrençliğini tüm gözeneklerimde hissedene kadar ağlamak istiyordum sadece."

Bana döndü. Bir şey demeden gözlerimin içine baktı sadece. İçkisinden bir yudum aldı. Tezgaha yaslanmış, yeni boyadığı esmer saçları alnına nazikçe dökülürken o kadar nefes kesici duruyordu ki bir anda kendimi şükrederken buldum. Uzanıp elini tuttum. Sıcacık, güzelliğiyle beni ağlatan ellerini. Onunla burada, herkesin ortasında deliler gibi sevişmek istedim.

Derin bir iç çekebildim sadece. Ne düşündüğümü anlamış gibi güldü o da. Elimi elinden çekip çenemin altını okşadı. Eli çenemden yavaşça enseme giderken kıkırdadım. Beni nazik bir hareketle kendine çekti ve öptü.

Tüm dertlerimi, tasalarımı, acılarımı ve kaygılarımı ruhumdan söküp almak ister gibi öptü. Elim kolum tutmuyordu, olduğum yerde eriyordum. Daha fazlası için belinden kavradığımda Seokjin "Hop! Aile var." diyerek araya girdi.

"Milletin libidosunu durduk yere yükseltmeye gerek yok değil mi? İki tane adonis gibi adam yiyişirken azgın bir takım konukları dizginleyebileceğimi sanmıyorum."

Güldük. "Evinize saklayın demek istemiyorum." Cebine uzanıp bir anahtar çıkardı. "Alt katta bir oda var. Keyfinize bakın."

Taehyung anahtarı alırken bakıştık. Yatta mı? Gerçekten mi?

"Buyrun."

Elimden tuttu ve beraber aşağı kata indik.

**

"Dostum burası fazla klostrofobik." dedi içeri girdiğimiz anda. Papyonunu hızlı hareketlerle çıkarmaya çalışırken bir yandan da odayı inceledi. Oda gerçekten basıktı, parmak uçlarımda dursam başım tavana değiyordu. Nevresim kahverengiydi değişik bir şekilde deniz kokuyordu odanın içi. Üst katta fark edilmiyordu ama şu anda baya sallantıdaydık.

Kaldığımız yerden devam edelim diye gömleğimin düğmelerini çözdüm ama o yatağa çökmüş, başını ellerinin arasına almıştı.

"İyi misin? Miden mi bulandı?"

Başını hayır anlamında salladı. "Fazla bunaldım. Alkolden herhalde."

Unutturmak adına yüzünü kaldırdım ve gömleğimi çıkarışımı gösterdim. Keyiflendiği belliydi, yanaklarına renk gelmişti. "Kapıyı kitle." dedi beni kemerimden kurtarmaya çalışırken.

"Gerek yok. Kimse burada olduğumuzu bilmiyor."

Bir şey demedi. Biraz titrediğini fark ettiğimde gerçekten kötü hissettim. Yukarı çıkıp hava alsak daha iyi olurdu muhtemelen ama beni öpüşünün etkisinden bir türlü kurtulamamıştım, bir şekilde onun tadına varmam gerekiyordu.

Seokjin sanki bize yardım etmek ister gibi müziğin sesini daha da açtı. Boğuk müzik kulaklarıma dolarken hiçbir şekilde hareket edemeyen sevgilimin pantolonunu çıkardım. Bakışlarından devam etmemi istediği belliydi ama başı çok dönüyor olmalıydı. Göğsünden ittirip uzanması için zorladım. "Sen sadece gözünü kapat ve keyfini çıkar."

Partneri olmayanların anlamakta zorlandığı bir mesele bu. İnanın onu tatmin ederken hayat çok daha güzel ve her şeyden bir milyon kat daha fazla zevk alıyorsunuz. Aklının tümüyle yaptığım işte olmadığını bilsem bile tüm yeteneğimi sergilemeye hazırdım. Hem bir süre sonra neyi nasıl ve ne zaman yapacağımı iyice öğrenmiştim. Boğuk boğuk bir şeyler mırıldandı ama anlayamadım. Sol bacağını durmadan sallıyordu, sanki bir an önce bitirmemi istermiş gibi.

Bir süre sonra nerede olduğumuzu unuttum. Dalgalar yüzünden bir kutunun içinde çalkalanıyormuşuz gibi bir odada olduğumuzu unuttum. Gündüzümü unuttum, gecemi unuttum. O ve ben. Ben ve o.

Ne zaman yanına geçip uzandığımın bile farkında değildim. Nefes nefeseydi. Bir şekilde onu tekrar giydirmeyi başarmıştım. Gözlerini kapatmış derin derin nefesler alıyordu. Biraz sola doğru dönüp kolumu göğsünün üstüne koydum. Alkolün etkisiyle uyku bastırdı, daha fazlasını talep edecek gibi bile değildim. Yavaşça gözlerimi yumdum. Uyukladığımı fark edince elini sırtımdan aşağı sokarak beni kendine yaklaştırdı ve göğsüne iyice yerleştirdi. Başını saçlarımın arasına gömdükten sonra yine derin bir nefes aldı ve bir şeyler mırıldandı. Tam başımı kaldırıp ne dediğini soracakken kapı açıldı.

"Karaya yanaşıyoruz. Bir tane adam her tarafa kustu. Yukarısı kusmuk cennetiyken, siz burada kendi cennetinizi kurmuşsunuz bakıyorum."

Jimin'di. Kusmuk sahnesinden sonra epey sarsılmış ve iğrenmiş gözüküyordu. Kolunda asılı ceketin benimki olduğunu fark ettim, kendininkini bulmuştu demek.

"Güneş doğana kadar partileme saçmalığı.?" dedi Taehyung, cümlesini tamamlamaya bile gerek duymadı.

"Yatta garsonlardan başka çalışan kimse yok şu anda. Kimse de kusmuk temizlemeye yanaşmyıor doğal olarak. Herkes güvertede."

"Tamam biz de geliyoruz."

**

Seokjin çok keyifsiz gözüküyordu. Her konuğuna gidip tek tek özür dilemesini izlerken ben de onun adına üzüldüm. Bir an için, sadece kısacık bir an için kusmuğu bizzat temizleyesim geldi ama basık odadan çıktığımızdan beri benim de midem hafiften bulanıyordu.

Acaba Taehyung ile yine bir tatile ya da belki bir gün balayına çıkarsak... Tekne ya da yat yok dedim kendi kendime. Balayı fikri beni gülümsetti. Heyecanlandırdı hatta. Koşa koşa Seokjin'in yanın gittim.

"Namjoon yokken her şey boka sarıyor." dedi beni görür görmez.

"Evet, şu sıralar fazlasıyla meşgul."

"Arkadaşlarını ihmal ediyor ama."

Seokjin'in çalışanlarından biri karayla bağlantımızı sağlayan köprüyü kurdu ve başında durup konuklara tek tek iyi geceler diledik. Çok fazla sarhoş vardı, topuklularla gelmiş kadınlar partnerlerinin ya da erkek arkadaşlarının omzuna asılmış suya düşmeden köprüyü geçmeye çalışıyordu. Tam tersini gördüğüm manzaralar da vardı. İnsanları sarhoş ve kendinden geçmiş görmek Seokjin'i mutlu ediyordu sanırım. Şirket büyüklerini ve karizmasıyla övünen insanları et yığınına dönüşene kadar alkole boğuyor sonra her yere boy boy fotoğraf atıyordu. Kendi tarzıyla küçük düşürüyordu onları.

"Bir gün evlenirsem... Yani, evlendiğimde... Resepsiyonu senin düzenlemeni istiyorum."

Kocaman gülümsedi. "Gerçekten mi? Gösterişli bir şey istiyorsun o zaman?"

"Elbette. Kim Seokjin eli değmiş olmalı."

"Ama deniz taşıtı yok."

"Kesinlikle." Aynı anda Taehyung'a döndük. Jimin'in omzuna yaslanmıştı ve gözleri zar zor açıktı.

"O odalar herkese göre değil. Neyse ki eğlenmişsiniz."

Bir şey demedim. Herkes indikten sonra biz de yatı terk edip Seokjin'in limuzinine bindik. "Sizi eve bırakayım." dedi ama ev fazlasıyla uzaktı. Bir geceliğine onda kalmaya karar verdik. Daha fazla motorlu taşıt çekebilecek gibi değildi Taehyung.

Neyse ki Seokjin'in evi limandan çok da uzak değildi. Taehyung'u hep birlikte içeri taşıdıktan sonra biz de salonda yığıldık. Bütün bir duvarı kaplayan televizyonuna baktım.

"Bu evde çok yalnızım." dedi bir anda.

Jimin içten bir anlayışla başını salladı. "Çok para kazanıp lüks bir evde yaşamak bütün dertleri silip atıyor sanıyordum." dedi katılarak.

"Bazen ev arkadaşı düşünüyorum ama kimsenin benim küçük kaprislerime katlanamayacağı apaçık."

"Partner belki?" dedim.

Seokjin güldü. "Kimseye güvenmiyorum desem?"

"Neden ki?"

"Ah doğru." dedi Seokjin. "Biz grup kaynaşması yaparken sen Taehyung neden partiyi terk etti evden çıkmak istiyorum kahretsin diye zırlıyordun."

Jimin olduğu yerde kıpırdandı. Güldüğünü belli etmemek için Seokjin'e doğru döndü.

"Odaya daldığımız anı hatırlıyor musun? Senin ekstra büyük gelmiş smokininle ağlıyordu."

"Taehyuuungggg diye sayıklıyordu."

Ben de güldüm. Gerçekten yaşadığım en güzel partiydi sanırım. Biraz utandığım için bir tane yastık alıp göbeğime kapattım.

"Evcil hayvan?"

"Arka bahçem hayvanat bahçesi gibidir. Bir gün gündüz vaktiyle gel de seni hepsiyle tanıştırayım."

Biraz rahatlayalım diye çalışanından bize bitki çayı yapmasını istedi. Ayaklandım. Miya sağ olsun, çok güzel çay yapıyordum. Hem de sarhoşluğun yan etkilerini oldukça azaltan bütün tarifler bendeydi.

Seokjin'in mutfağı salonundan daha da genişti. Bir sürü ne işe yaradığını bilmediğim mutfak aleti ve boylu boyunca uzanan kocaman dolapları vardı. Çalışana çayların yerini sorduktan sonra gidip dinlenmesini söyledim.

Miya'nın tüm bilgeliği yapraklarınıza olsun diyerek güzel bir çay demledim onlara. alışkanlık olmuştu ne zaman çay demlesem böyle diyordum artık.

Alkolle çalkalanan midelerimizi sıcak çayla yatıştırmaya çalışırken Seokjin'in evlat sahibi olduğunu öğrendim. Neredeyse koşa koşa Taehyung'a gidip onu uyandıracaktım ama sonrasında kıyamadım. Jimin'in başına gelenler o biraz daha gençken onun da başına gelmiş.

"Bir aile kurmak istedi. Bense o kadından ne hoşlanıyordum ne de beraber yaşayabilecek kadar bir sempati duyuyordum. Bir gün oturduk ve konuyu adam akıllı tartıştık. Çocuğuna düzgün bir aile yaşantısı sunmak istediğini bu yüzden iyi kalpli ve çocuk sahibi olamayan bir adamla evleneceğini söyledi. Benden hiçbir şekilde nafaka talep etmedi, çocuğu adamın kütüğüne geçirdi ve sonraki yıllarda aile bağlarını kullanarak benden para istememesi için biz sözleşme bile imzaladık.

"Şimdi, bilmediğim bir ülkede, bilmediğim bir şehirde, babası sandığı adamla yetişen dört yaşında bir oğlum var ama oğlum bile değil. Bana donör muamelesi yaptılar, ben de kabul etmek durumunda kaldım. Baba olacağımı öğrendiğim günü dün gibi hatırlıyorum, heyecandan olduğum yerde tepinip çığlıklar atmıştım. Bebeğime bir sürü kıyafet ve oyuncak da almıştım. Hepsini bağışlamak zorunda kaldım."

Yan gözle Jimin'e baktım. Sonra anlaşmış gibi aynı anda kalkıp Seokjin iki yanına oturduk. Ben sırtını sıvazlarken Jimin de başını omzuna koydu. Seokjin gülümsüyordu ama canını çok yakan bir mesele olduğu belliydi.

"Büyüklük taslayıp seni sıkmak istemem ama sizin de Anna ile ciddi bir konuşma yapmanız gerek."

"Biliyorum."

"Bebeği istediğini biliyorum. Kimsesinin olmadığını ve sabit bir işi ya da evi olmadığını söylemiş, doğru mu?"

İçimden Anna'yı savunmak geçse de sustum. Jimin'in tepkilerini ölçmek istiyordum.

Onayladı sadece. Namjoon'un anlatmış olabileceğini düşündüm. Geniş omuzları, upuzun kolları ve kocaman kalbiyle bizi sürekli koruyup gözetleyen bir Seokjin imajı neredeyse gözlerimi dolduracaktı.

"Belki de velayeti almak için dava açmalıyız? Çok iyi avukatlar biliyorum."

"Ben de aynısını düşündüm ama..." diyip sustum.

İkisi de devam et der gibi bana baktı. "Bir bebeği annesinden ayırmak ne kadar doğru olabilir...?"

Jimin sarkastik bir biçimde güldü. "Anna bebeği hiç istemedi. Aldıracaktı. Ben engel oldum ona."

Sessizleştik. Sonrasında Jimin konuyu değiştirmek adına partideki birkaç kişiden bahsetmeye başladı. Seokjin de ortamın ağırlığına dayanamayıp ona katılınca uykumun geldiğini söyleyip onları yalnız bıraktım.

**

İlk defa kendi halinde sırt üstü uzanmış gördüm Taehyung'u. Onu bu kadar sarsacağını bilseydim tek bir adım bile atmasına izin vermezdim o yata. Benim kurulmamı bekliyormuş gibi duran göğsüne yerleştim.

"Bir aile." diye fısıldadım. Derin uyuduğundan emindim. Uzanıp yanağından öptüm ve arkamı döndüm. Uyuyamayacak kadar çok düşünce vardı aklımda.

Fortsæt med at læse

You'll Also Like

419K 34.2K 20
jeon jungkook, kore'nin en başarılı avukatıydı ve kth hukuk bürosu'nun sahibi kim taehyung'u pek sevmezdi. taehyung da ona karşı aynı hisleri besliyo...
176K 23.6K 33
Jeon Jungkook, bölgesinin en iyi dedektifi olmayı, ilginin üzerinde olmasını her şeyden çok severdi ama kendisinden sonraki en iyi dedektif olan Kim...
62.3K 7.4K 13
Vampirler ve kurtlar arasındaki 500 yıllık anlaşma yarı vampir yarı kurt bir omeganın doğmasıyla tamamen bozulmuştu. •taekook
124K 5.1K 33
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!