Ufukta Buluşalım

By loniceraa00

222K 13.3K 11.9K

İki güçlü ama birbirinden bağımsız karakter yan yana gelirse ne olur? Daha da önemlisi bu iki meşgul hayat n... More

BÖLÜM 1 (düzenlendi)
BÖLÜM 2 (düzenlendi)
BÖLÜM 3 (düzenlendi)
BÖLÜM 4 (düzenlendi)
BÖLÜM 5
ALINTI VE TEŞEKKÜR
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
SÜRPRİZ
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BİRAZ DA BİZ KONUŞALIM
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BAYRAM ÖZEL
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
pamukçuk
BÖLÜM 41
BİR KÜÇÜK AÇIKLAMA
DURUM GÜNCELLEMESİ
SELAM... YİNE BEN
Son Zamanlarda Neler Yaşandı?

BÖLÜM 27

3.6K 225 178
By loniceraa00

TUNA

"Hala Derin'i buna nasıl ikna ettiğini merak ediyorum Çağrı, sırrın nedir? Allah rızası için şu kardeşine de bir taktik ver. Aydınlat beni."

Çağrı, yerleştiği koltukta iyice yayılıp gözlerini kapattı ve güzel bir şey düşünüyormuş gibi gülümsedi. Gözlerini açmadan parmağını bana doğrulturken oldukça havalı görünüyordu. Bazen Derin'in Çağrı'ya nasıl dayandığını merak ediyordum, adam yürüyen ego gibiydi.

"Öncelikle kadınının nasıl bir karakteri olduğunu iyi bilmen gerekir Tuna. Atacağın her adımda gerekirse onu çaresiz bırakabilmen gerekir. Ben Derin'le çok zaman geçirdim ve diyebilirim ki tırnaklarını kullanmadığı sürece... İdare edilebilir bir hırçınlığı var."

Yüzümü buruşturarak 'sehpaya cüzdanını ve anahtarını da bırak, ben nargileyi getiririm' diye mırıldandım. Çağrı gülerek dediklerimi yaptıktan sonra bel askısından çıkardığı silahını da hafifçe havaya kaldırarak 'eksiğim yok fazlam var' dedi ve masaya bıraktı.

"Közü de getiriyorum o zaman..."

"Gelirken tespihimi de getir koçum."

"Lan, anlatacaksan anlat! Gelmişsin, benim evimde bana közcülük taslıyorsun!"

"Tamam lan! Anlatıyorum işte! Ne diyordum... Ha, Derin tırnaklarını kullanmadığı sürece..."

"Ulan ben sizin pisliklerinizi dinlemek zorunda mıyım? Geçsene o kısımları!"

"Senin fesatlığın, ben yanlış bir şey söylemedim. Her neyse... Dediğim gibi, önemli olan eşini tanıman. Her zaman kararlı olacaksın Tuna, öküz ol demiyorum ama karşı tarafa zayıflık göstermemen gerekiyor."

"Sorgulama taktiği uygula diyorsun... Arya'nın da asker olduğunu unutmamak lazım. Gerçi Derin için işe yaradıysa..."

"Sorgular gibi yaklaşırsan sonu hiç iyi bitmez ama ben bazen zorlamanın yararlarını da gördüm. En önemli nokta kozunu nerede ve nasıl kullanacağın, zamanlamayı tutturursan... İstediğin her şeyi elde edebilirsin."

Gözlerimi hafifçe kısarak 'burada fesat algılamam gereken bir yer var mı?' diye sordum ama Çağrı cevap olarak sadece gülümsemekle yetindi. Tekrar yüzümü buruşturarak arkama yaslandım ve düşünmeye başladım.

Bütün imalarına rağmen Çağrı haksız değildi.

Yine de Arya'yı biraz daha tanımaya ihtiyacım vardı, yanlış bir adımımda Arya'nın tırnaklarının Derin'inkilerden daha tehlikeli olacağını biliyordum.

"Kendi aileni nasıl ikna ettin peki? Yanlış anlama ama Derin'i kabul edeceklerini hiç düşünmüyorum."

"Sosyeteden olmayan birini kabul etmeyeceklerini biliyordum ama babamın hakkını yiyemem, bu sefer beni evlatlıktan reddetmeye kalkmadı."

Çağrı, ailesinden habersiz bir şekilde asker olmaya karar verip Deniz Harp Okuluna gideceğini söylediği zaman babası onu bu şekilde tehdit etmişti. Ailesinin parasıyla ilgilenmeyen Çağrı için bu tehditlerin hiçbir önemi olmayınca da babası tükürdüğünü yalamak zorunda kalmıştı. Şimdilerde ise iş dünyasında ve sosyetede Çağrı'nın babası için 'oğlunu vatan aşkıyla yetiştiren mükemmel bir baba' deniliyordu.

Gerçekten de biz, zenginlerin satranç tahtasındaki piyon bile olamazdık.

"Yani şimdi, önümüzdeki cumartesi günü Derin'in kız istemesi yapılacak ve seninkiler de orada mı olacak? Kusura bakma da anneni Derin'in evinde hayal edemedim."

"Ben de hayal edemiyorum zaten, muhtemelen bir yolunu bulup gelmeyecek. Onun gelip gelmemesi çok da önemli değil. Ben Derin'in ailesiyle konuştum."

"Kolay bir durum değil tabi..."

Çağrı sözümü kesip 'inan bana kendi ailemle konuşmaktan çok daha kolaydı' dedi. Çağrı gerçekten de bu evlilik için her şeyini ortaya koyuyordu ve Derin'in ailesini kendi ailesinden daha çok benimsediğini biliyordum. Salih amca ve Gül teyze her yönden müthiş insanlardı ve en başından beri Çağrı'yı oğulları olarak görmüşlerdi.

Bu iş Derin'in çekingenliği yüzünden bu kadar uzamıştı ama artık bazı şeyleri resmiyete dökmenin zamanı gelmişti, bu yüzden Çağrı'nın keyfine diyecek yoktu.

"Gemideki ilk karşılaşmanızı hatırlıyorum, hey gidi! Seneler biz fark edemeden hızla geçip gitti. Darısı benim başıma artık, umarım ben de senin kadar çok beklemem."

Çağrı kendi kendine gülümserken 'beklemezsin merak etme' dedi. O, sehpaya uzanıp silahını bel askısına yerleştirirken ben de saate baktım. Akşam oluyordu, Arya'nın bugün için nöbeti yoktu ve olabildiğince hızlı bir şekilde eve gideceğini söylemişti. Birkaç saate onu arayabilirdim.

Gün içinde birbirimizi göremesek de akşamları saatler süren telefon konuşmalarımıza devam ediyorduk.

Çağrı doğrulup ayağa kalkınca ben de peşinden kalktım. Bugün için bu kadar bilgi alışverişi yeterdi.

"Dediğim gibi Tuna, doğru anı beklemen ve nokta atışı yapman gerekiyor. Yoksa Arya'yla işler biraz zor ilerleyebilir, dikkatli ol."

"Sen o işi bana bırak, genelde en iyi yaptığım şey beklemek ve doğru anda saldırmaktır zaten. Boşuna asker olmadık, değil mi?"

Çağrı kapıdan çıkarken 'bir kadını anlamak mı yoksa bir gemiyi idare etmek mi daha zor, hiç bilmiyorum ama sana güveniyorum Tuna' dedi.

"Ne derler bilirsin: Zoru başarırız, imkansız ise biraz zaman alır."

Birkaç saat sonra yatağıma uzanmış Arya'nın beni aramasını bekliyordum, ne zaman evde olacağından emin değildim ve bacağımdaki dikişlerin durumunu kontrol etmem gerekiyordu. Bu sabah annemin de ısrarıyla tekrar doktora görünmüştüm ve her şey normal görünüyordu. Dikişler birkaç gün sonra alınacaktı, bu iyi haberdi.

Telefon çalmaya başlayınca bacağımdaki dikişlere bakmayı bıraktım ve neşeyle telefonu açtım. Arya'nın sesi pek de neşeli çıkmıyordu, daha çok sürünüyor gibiydi.

"Yavru kuş yorgun mu? Tatilden sonra kendine gelemedi mi yoksa?"

"Ölüyorum anlasana diye bağırmama çok az kaldı. Yalnız uçuşlar başladı diye rahatlarız sanıyordum ama şimdi daha çok diken üstündeymişim gibi hissetmeye başladım. Sanki herkesin benden bir beklentisi varmış gibi..."

"Rahatla, kimsenin senden bir şey beklediği yok. Sen zaten yapman gerekeni yaptın."

Arya'nın oflayarak kendini telefondan uzaklaştırmasıyla gülmeye başladım. Muhtemelen kendini yatağa atıp yastığıyla boğmaya çalışıyordu. Arya'nın bu konuda daha fazla konuşmak istemediğini anlıyordum ama dalga geçmemek elde değildi.

"Oflamayı kes kadın! Ben buraya senin sızlanmanı dinlemeye gelmedim, toparlan hemen."

"Ne dedin sen?"

Arya bir anda bağırmaya başlayınca kahkahalarla gülmeye başladım. Çağrı'nın da dediği gibi Arya'nın Derin'e göre biraz daha hırçın olduğunu biliyordum ama bunu nereye kadar zorlayabilirdim ki?

Bence işin dozunu kaçırmadığım sürece sorun yoktu.

"Tuna, bak yaralı balık demem, gece oraya gelir üstüne çökerim! Sakın bana pislik yapmaya çalışma! Akşam akşam sinirlendim ya, güya beni rahatlatacaktın bir de!"

Kendimi iyice bırakmıştım ve sadece Arya'nın dediklerine gülüyordum. Onu sinirlendirmek gerçekten çok hoşuma gidiyordu. Konuşacak halim kalmamıştı, gülmekten ağlayacak hale gelmiştim.

"Gülme yaralı balık, gülme! Bir yara daha almak istemiyorsan gülme!"

"Beni bu kadar çok güldüren şey ne biliyor musun? Bağırırken bile... Hala yaralı balık diyorsun. Çok şirin lan! Sayende harika bir akşam yaşıyorum yavru kuş, şimdi sakinleş de cumartesi günü için ne yapacağımızı konuşalım."

Arya hemen duruldu ve sanki bu konuyu bekliyormuş gibi heyecanlı bir şekilde konuşmaya başladı. Deli kadın, birkaç saniye içinde değişik bir ruh haline bürünmüştü. Çocuk gibiydi.

"Bilmiyorum ki Tuna, sanırım ilk kez bu kadar heyecanlıyım. Sen ne giyeceksin? Ona göre sana uyumlu takılırım."

"Gerçekten düşündüğün şey bu mu? Senden daha yaratıcı bir şey beklerdim yavru kuş, beni hayal kırıklığına uğrattın."

Arya'nın Sapanca'dayken yaptığım planı küçümseyişi hala aklımdan çıkmamıştı. O sözleri bir şekilde ona iade etmem gerekiyordu ve Arya'nın ne demek istediğimi anlayacağına emindim. Nitekim anlamıştı da.

"Küseceksen oynamayalım yaralı balık, heyecandan saçmalıyor olabilirim ama eski mevzuları açmana gerek yok."

"Derin'in istemesinden bahsediyoruz Arya, sakin olabilirsin. Şaşırtıcı olacak ama ben muhtemelen mavi bir şeyler giyinirim."

Arya bıkkın bir şekilde iç çekince 'ne bekliyorsun ki?' diye sordum. Mavi rengini seviyordum, eşyalarımın ve kıyafetlerimin çoğu genelde mavinin farklı tonlarında olurdu. Mavi, aynı anda hem asil hem de canlı olabilen harika bir renkti.

"Bir an için senin mavi dışında bir renk giyeceğini düşünmek istemiştim Tuna... Ama sen beni yine şaşırtmadın, teşekkür ederim. Bazen sana, mavi mi yoksa ben mi diye sormak istiyorum ama cevabından da korkmuyor değilim."

"Bu çok da zor bir soru değil, tabi ki mavi derdim."

"Ne kadar da espritüel bir erkek! Canım sevgilim, saçma sapan konuşup beni delirtme. Sonunda sen pişman olursun."

"Bugün çok alıngansınız Arya hanım, rahatlayın biraz. Daha Derin'in kız istemesinde böyleyseniz... Kendi istenmenizde ne yapacaksınız?"

Arya cilveli bir ses tonuyla 'onu zamanı gelince düşünürüm' dedi. Neyin ne zaman olacağını Allah bilir yavru kuş, bir bakmışsın elimde çiçek ve çikolata kapında bekliyorum...

"Sen böyleysen Derin'in ne halde olduğunu çok merak ediyorum. Aslında Çağrı'yla konuştum ama zafer sarhoşluğuyla saçmalayıp durdu."

"Aşk sarhoşluğudur o, sen anlayamazsın öküz ruhlu yaralı balık."

"Ben mi öküz ruhluyum? Sen beni tanıyamamışsın kızım, duygusallıkta benden iyisini bulamazsın."

"Laf var da icraat yok Tuna bey! Bu hızla gidersek asla Derin ve Çağrı'nın olduğu konuma gelemeyiz."

"Attığın taşı tuttum, merak etme sen. Ailelerimizin biraz daha birbirlerine ısınmasını bekliyorum. Daha yeni tanıştılar ama anneme göre ilk izlenim iyi gibi duruyor."

"Annem şimdiden Nazenin Hanım'la gün yapmayı planlıyor, neyse ki iyi anlaştılar."

Arya derin bir nefes alınca gülümsedim. Ailelerimizin iyi anlaşması gerçekten de ilişkimiz için büyük bir onay olmuştu ve umarım bu hep böyle giderdi.

Bir an için gelecek hayallerine dalmıştım ki Arya'nın sesiyle toparlandım. Bir şekilde başlangıç konumuza geri dönmüştük.

"Cumartesi günü neler olacak merak ediyorum. Derin, Çağrı'nın ailesi hakkında çok hoş şeyler söylemedi ama sanırım Çağrı ters bir şeyin olmasına izin vermez."

"Çağrı her şeyi önceden ayarladı bile, hem Derin'le mi konuştun sen? Kendine yeni arkadaş mı edindin?"

Sonlara doğru küçük bir çocukla konuşur gibi konuşmaya başlayınca Arya söylenmeye başladı. Bu akşam gerçekten de formumdaydım, Arya'yı delirtmek hoşuma gidiyordu ve Arya da bunu bilmesine rağmen sinirlenmeden duramıyordu.

Eğer üstüme bir ağırlık çökmeseydi bu konuşmaya devam ederdim ama bir anda uyku bastırmıştı ve Arya için de saat geç oluyordu, sonuçta yarın erken kalkması gereken kişi oydu.

Telefondaki o birkaç saniyelik sessizlik Arya'nın yumuşacık sesiyle kesildi ve bu bende daha da büyük bir uyuma isteği yarattı.

"Senin uykun geldi değil mi? Bütün gün çalışan benim ama uykusu gelen sensin... Sanırım bu hiç değişmeyecek."

"Sapanca'dan sonra uyku düzenim iyice bozuldu, artık en ufak bir sese uyanıyorum. Hem senin de uyuman gerekiyor, yarın yine erken saatte kalkacaksın."

Arya oflayarak 've yarın nöbetim var' diye sızlanınca yüzümü buruşturdum. Tatil boyunca yapması gereken her şey şimdi önüne dizilmişti ve bunların içinde elbette nöbetler de vardı.

"Şu an için ikimizin de uyuması daha iyi sanırım. Yarın konuşuruz... Ya da perşembe günü, sana ne zaman uygunsa artık."

Arya esneyerek 'tamam, ben seni ararım' dediğinde gülümsedim. Arya'nın genelde uykuyla arası olmamasına rağmen kedi gibi mırıldanması hoşuma gidiyordu.

"İyi geceler güzelim."

"İyi geceler yaralı balık."

Arya tekrar esnemeye başlayınca daha fazla uzatmadım ve telefonu kapattım. Saat on ikiye gelmek üzereydi, demek ki neredeyse iki saattir konuşuyorduk. Bu saatten sonra yapacak çok bir şey yoktu ve bütün gün hiçbir şey yapmasam da yorgundum.

Bu yüzden yapmayı en çok sevdiğim şeyi yaptım: Uyudum.

Cuma sabahı bacağımdaki dikişlerin alınması için hastaneye gittiğimde Ferit'in Whatsapp grubuna attığı mesajı fark ettim ve uzun zaman sonra ilk kez gruba baktım. Grubun ismi her zaman olduğu gibi yine değiştirilmişti.

Whatsapp - KİMİN KIZ İSTEMESİ BU?

Fuzuli: Yarın büyük gün, kimler geliyor?

Övgü: Bu ne biçim grup ismi Ferit?

Fuzuli: Önce ben sordum, kimler geliyor?

Neco: Herkes gelmeyecek miydi? Bu karmaşayı kaçırmak istemiyorum, çok eğlenceli olacağına eminim.

Övgü: Allah'a dua ettim, bir gün sizin istemenizde de ben sıkıntı çıkaracağım. O gün gelecek ve ben sizi rezil etmek için her şeyi yapacağım, buraya yazıyorum.

Fuzuli: Peki ya bizden önce seni istemeye gelirlerse?

Övgü: Beni kimden isteyecekler ki? Zaten beni istemek için gereken cesareti gösterecek erkek daha anasının karnından doğmamıştır, emin olun.

Ben: Böyle konuşanlar hep ilk evlenir biliyor musun Övgü?

Neco: Aynen lan, şimdi kesin Övgü hepimizden önce evlenir. İyi taktik Övgü, güzel iş. ;)

Övgü gruba hiçbir şey yazmayınca 'acaba fazla mı abartıyoruz?' diye düşündüm ama aslında saçma bir şey dememiştik ki...

Birkaç saat sonra hastaneden çıkmayı başarabilmiştim, sonunda bacağımı kısıtlayan dikişlerden kurtulmuştum ve bunun için çok mutluydum. Uzun zamandır dikişlik bir durum yaşamadığımdan hareketlerimin kısıtlanmasının da nasıl bir şey olduğunu unutmuştum.

Tekrar özgür olmak güzeldi.

Akşama doğru son birkaç gündür konuşamadığım Arya'ya mesaj attım. Yarın büyük gündü ve Derin ne kadar gerginse Arya'nın da o kadar heyecanlı olduğuna emindim.

"Yarın için hazır mısın?"

"Bu akşam uykumu alabilirsem evet, hazırım."

"Her şeyine karar verdin yani? Geçen gün ne giyeceğim ben diye sızlanıyordun..."

"Dün tüm yorgunluğuma rağmen çok uzun zamandır yapmam gereken şeyi yaptım, şimdi rahatım. Tabi annemin de İzmir'de olmasının bu kararı vermemde büyük etkisi oldu."

"Ne yaptın ki?"

"Dört sene sonra alışverişe çıktım ve dolabımı temizledim."

"Sanırım bu bir kadın için büyük bir adım, tebrik ederim yavru kuş."

"Teşekkürler yaralı balık, alışveriş insanlık için sadece küçük bir adımdı. Yarın kaç gibi geleceksin? Ona göre hazırlanacağım."

"Altı gibi gelirim o zaman. Geç kalmayalım, zaten kalabalık olacağız gibi görünüyor."

"Kimler gelecek?"

"Derin'in çok fazla akrabası yoktur ama dayısı mutlaka gelecektir, hatırladığım kadarıyla eğlenceli bir tipti. Onun dışında bizim ekip gelecek ve nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı Erdem binbaşı da geleceğini söyledi."

"Kesin abime rapor vermek için gelmek istemiştir, o böyle pislik yapmayı sever. Neyse, en azından tanımadığımız çok fazla akraba olmayacak."

"Salih amca ve Gül teyze kaçarak evlenmişler. Gül teyzenin erkek kardeşi dışında kimse onları kabul etmemiş, bu yüzden Derin'in çok akrabası yok."

"Anlattığın iyi oldu, aptalca bir şey söylemekten kurtulmuş oldum. O zaman yarın altıda buluşuyoruz?"

"Buluşuyoruz, yavru kuş."

Bir sonraki gün, konuştuğumuz gibi saat altıda Arya'nın kapısında bekliyordum. Arya kapıyı açtığında şaşkınlıkla ona bakakaldım. Çok... Güzel görünüyordu.

"Tanıştığımız gün bile bana böyle bakmadın Tuna! Alt tarafı bir elbise işte..."

Arya saçlarını güzel bir şekilde toplamıştı. Makyajla yeşil gözlerini belirginleştirmişti ama bunun dışında sade görünüyordu, ya da ben makyajdan hiç anlamıyordum. Dizlerinde biten krem rengi elbisesi ve sırtına aldığı siyah ceketiyle çok şık görünüyordu.

"Güzele bakmak sevaptır, sen de güzel olmuşsun. Biliyor musun, alışveriş fikrine bir anda ısındım."

"Neyi ima etmeye çalışıyorsunuz Tuna bey? Daha önce güzel değil miydim yani?"

Arya koluma girip beni arabaya doğru yönlendirmeye başlayınca gülerek 'valla siz nasıl anlamak isterseniz öyle anlayın Arya hanım' dedim.

"Öyle mi yaralı balık? Ben bu dediklerini unutmam, hafızam güçlüdür... Yaralı demişken, sen dün hastaneye gittin mi?"

"Evet, sonunda dikişleri aldırdım. Artık özgürüm. En yakın zamanda kendimi tekrar güçlendirmeye başlayacağım."

Yol boyunca Arya'nın gerginliği yüzünden pek konuşamasak da Derin'in evinin önüne geldiğimizde bu durum değişmişti. Arya neşeli bir şekilde arabadan inip kapıda bizi bekleyen Derin'in yanına gitti ve ona sarıldı.

'Kadın dayanışmasının en büyük örneği bu olsa gerek' diye düşündüm. Derin bize pembe yanaklarıyla çekingen çekingen bakarken arkasından Gül teyze de kapıya geldi ve bizi görünce gülümseyerek içeri çağırdı.

Ve böylece büyük gün başlamış oldu.

İki saat içinde gelmesi gereken herkes teker teker gelmiş ve salona yerleştirilmişti.

Ve evet, Çağrı'nın ailesi de gelmişti.

Daha doğrusu, babası gelmişti ama annesi görünürlerde yoktu. Çağrı sırf bu yüzden gergindi, annesiyle tartışmıştı ama kadın hiçbir şekilde bu olayı kabul edemeyeceğini söylemişti.

Yine de ilginç bir şekilde Çağrı'nın babasının keyfi yerindeydi, sanki Derin'i benimsemiş gibi görünüyordu.

Erdem binbaşının gözleri ikimizin üzerindeyken yemeğimizi yedik ve yine Erdem binbaşının gözetimi altında salona geçip eski yerlerimize oturduk. Adam tek sorun bizmişiz gibi bizi izliyordu ve aynı zamanda pis pis sırıtıyordu, kim bilir aklında ne tür planları vardı da biz bilmiyorduk. Şimdilik.

İlginç bir şekilde Salih amca ve Çağrı'nın babası iyi anlaşmıştı. İş alanları aslında yakındı ama roller tamamen farklıydı: Salih amca inşaat mühendisiyken Çağrı'nın babası inşaat sektörünün önde gelen isimlerinden biriydi. Her şeye rağmen şimdilik durum kontrol altında gibiydi.

"Abi sizce de her şey çok sıkıcı gitmiyor mu?"

Ferit'in bize doğru eğilmesiyle Erdem binbaşının dikkati ben ve Arya'dan çıkıp Ferit'e doğru kaydı ve Ferit de bunu anında fark etti. Ferit söylenerek yerine geçerken Necati yalancı bir şekilde sırıtarak bize döndü ve dudaklarını kıpırdatmadan 'bu niye geldi?' diye mırıldandı.

"Erdem binbaşı bugün Arya'nın bakıcısı olarak geldi Necati. Detaylı bilgiyi binbaşının kendisinden alabilirsin."

Övgü'nün net sesiyle Arya omzuma yasladığı başını kaldırdı ve ters ters Övgü'ye baktı ama tabi ki Övgü'nün umrunda olmamıştı. Aslında Övgü haklıydı ama Erdem binbaşının gözü önünde Arya'yı kızdırmak istemiyordum.

Yarım saat sonra Gül teyzenin de işaretiyle kızlar mutfağa gitti ve geriye erkekler olarak yedi kişi kaldık.

Ortam bir anda sessizleşmişti. Salih amca bana bakıp 'senin işler nasıl gidiyor Tuna?' diye sorunca sırıtarak Erdem binbaşıya baktım. Salih amcanın 'işler' dediği şey tam olarak Arya oluyordu ama 'bazılarının' bundan haberi yoktu tabi.

"Nasıl olsun Salih amca? Çağrı'nın açtığı yolda ilerliyoruz işte."

Çağrı'nın gülmemek için öksürmeye başlamasıyla Erdem binbaşının kaşları çatıldı ama hiçbir şey demedi. Belli ki şifreyi çözemediği için gerilmişti ama yapacak bir şey yoktu, her seferinde o bizimle dalga geçecek değildi ya.

Derin elindeki tepsiyle odaya girince konu dağılmış oldu ama bu sefer de tüm dikkatler zaten heyecanlı olan Derin'e yöneldi. Derin dikkatle kahveleri dağıtırken hepimize teker teker gülümsedi ama sıra en son Çağrı'ya gelince yüz ifadesi değişti ve sadece fincanı uzatmakla yetindi.

Çağrı kahvesine bakıp gülümsemeye çalıştı ama bunu pek de başarabilmiş değildi. Çağrı'nın babası ona doğru eğilerek 'gülü seven tuzlu kahvesine katlanırmış' diye mırıldandı ve cevap olarak Çağrı'nın ters bakışlarıyla karşılaştı.

Herkes sessizce kahvesini içerken Çağrı daha fazla beklemedi ve kahvesini tek yudumda kafasına dikti. Ferit yüzünü buruşturarak 'gitti gül gibi çocuk' diye sızlanırken Necati de 'işte bu yüzden evlenmek istemiyorum' diye söylenmeye başladı.

Ama Çağrı beklenilenin aksine hiçbir tepki göstermedi, belki dili yanmıştı ama kesinlikle daha fazlası olmamıştı. Derin diğer kızlara bakıp kıkırdamaya başlayınca olayı anladım. Çağrı'nın kahvesinde tuz yoktu! Derin biricik sevgilisine kıyamamıştı. Belki Arya da bana acır ve...

"Hiç umutlanma Tuna, ben Derin değilim. Tuzlu kahve değil, kahveli tuz içeceksin sen."

Derin biricik sevgilisine kıyamıyordu ama onun aksine Arya beni öldürmeye kararlı gibiydi. İşte benim sevgilim böyle olmalıydı, Nil'in de dediği gibi psikopatın biri...

Kahveler de içildikten sonra konu artık malum yere gelmişti. Çağrı babasına yandan bir bakış attığında babası yerinde dikleşti ve boğazını temizleyerek o bilindik konuşmaya başladı.

"Bizim sebebi ziyaretimiz belli. Gençler anlaşmış, birbirlerini sevmişler. Bize de büyükleri olarak onların yolunu açmak düşer. Bu amaçla ben diyorum ki Allah'ın emri, peygamber efendimizin kavliyle Derin kızımızı Çağrı oğlumuza istiyoruz."

Çağrı'nın babası tekrar boğazını temizleyerek Çağrı'ya dönerken 'doğru söyledim değil mi?' diye fısıldayınca Çağrı iç çekti. Çağrı'nın babası yüzündeki gülümsemeye rağmen aslında bu evliliğe çok uzaktı. Üzücü bir durumdu, her şey Çağrı'nın zorlamasıyla oluyordu ve bu gerçeği de odadaki herkes biliyordu ama yapacak bir şey yoktu.

Salih amca adeti yerine getirmek için Derin'e döndü ve 'sen ne diyorsun kızım?' diye sordu. Derin utangaç bir sesle 'sen bilirsin baba' dedi ve annesinin yanına sığındı.

Salih amca hüzünlü bir şekilde gülümseyip 'kızım istiyorsa bana daha fazla söz düşmez, verdim gitti' dedi ve odada tekrar sessizlik oldu.

Ama bu sessizlik sadece birkaç saniye sonra yerini gürültülü bir coşkuya bıraktı.

Gül teyze dolu gözlerle Derin'e sarılırken Çağrı kalkıp Salih amcanın elini öptü. Çağrı'nın babası değişik bakışlarla Çağrı'yı ve Derin'i izlerken Erdem binbaşı yanına yaklaştı ve 'senin de bir baba olarak sevinmen gerekiyor, en azından öyleymiş gibi yap' dedi. Tabi bunu ben dışında kimsenin dikkatini çekmeden yapmıştı ve yine kimse fark etmeden yerine dönüp bizi izlemeye devam etti.

Sonrasında her şey hızlı gelişmeye başladı. Salih amca, Derin ve Çağrı'nın yüzüklerini taktı ve iyi dileklerle kurdeleyi kesti. Tabi tüm bunlar olurken arkada da farklı bir kargaşa vardı. Arya zorla Övgü'ye tepsi tutturmuştu ama Övgü bu iş için hiç de istekli değildi.

"Ben mi evleneceğim? Sevgilisi olan sensin, sen tutsana tepsiyi Arya! Ben anlamam bu işlerden."

"Benim kiminle evleneceğim zaten belli Övgü, önemli olan senin kısmetin. Tepsiyi sen tutacaksın."

Sonunda Derin'in de ısrarıyla tepsiyi Övgü tutmuştu ve Necati de bu anları kesin kanıt olsun diye fotoğraflamıştı. Övgü'nün 'tepsi tuttum diye gelinliğimi de siz alırsınız artık, kendimle evlenirim' diye söylenmesi o an için farklı bir kafa yaşayan Çağrı'nın kulağına gitmişti ama hiçbir şey Çağrı'nın keyfini kaçıramazdı.

"Senin istediğin gelinlik olsun Övgü, ben sana en iyisini alırım."

"Sen önce yüzündeki aptal gülümsemeyi sil, sonra beni düşünürsün damat Çağrı."

Bu sırada Ferit de Derin'den nişan kurdelesinin kesilen parçasını almaya çalışıyordu. Derin 'kurdeleyi ne yapacaksın Ferit?' dese de Ferit yanıtlamaktan çekiniyor ve yine aynı soruyu soruyordu. Derin en sonunda oflayarak kesilen kırmızı kurdeleyi Ferit'e uzatınca Ferit kocaman gülümsedi ve bir anda kurdeleyi ağzına attı.

Kurdeleyi. Ağzına. Attı.

"Ne o Ferit? Yalnızlıktan kurdele yutmaya mı başladın? Bu ne çaresizlik lan!"

Ferit, Necati'nin alay etmesine hiç kulak asmadı ama sırıtarak omuz silkti. Birkaç bardak su içtikten sonra kurdeleyi yutmayı başarmıştı ve zafer kazanmış gibi mutluydu.

"Yalnız olduğumu kim söyledi ki? Civciv bana yeter..."

Ferit yanlış bir şey söylemiş gibi sustu ve su içmeye devam etti ama kesinlikle rahatsız görünüyordu. Ya yuttuğu kurdele ona sorun çıkarıyordu ya da... Bizim bilmediğimiz bir şeyler vardı.

"Sen az önce bizden bir şey saklamaya mı çalıştın Ferit?"

"Aynen, civciv kim Ferit?"

"Lan, sen benden habersiz sevgili mi yaptın?"

Üst üste gelen sorularla Ferit birkaç saniye için iyice mallaştı ama sonra hızla toparlanıp kendisine yöneltilen soruları olabilecek en saçma şekilde cevapladı:

"Yok öyle bir şey, biz sadece arkadaşız. Her duyduğunuz şeye inanmayın!"

Övgü elindeki tepsiyi bir kenara bakıp iç çekti ve başını iki yana salladı.

"Bu salaktan bir halt olmaz, bundan hoşlanacak kızdan bahsetmiyorum bile."

Övgü bu cümlesinde hem haklı hem de haksızdı. Ferit'ten gerçekten de bir halt olmazdı ama ondan hoşlanacak kız için bir şey diyemezdim. İnsan kime aşık olacağını seçemiyordu sonuçta, değil mi?

O gece Arya'yı eve bırakırken arabada derin bir sessizlik vardı çünkü Arya hanım sürekli olarak telefonuna bakıp sırıtıyordu.

"Telefonda seni bu kadar çok eğlendiren ne var merak ediyorum. Resmen aldatıldım. Sevdiğim kadın bana değil telefonuna bakıp gülümsüyor, üç çocuğumla sokağa atılmış gibiyim."

"Abartma, sadece Derin'e bugün çektiğim fotoğrafları attım. Ne kadar mutlu olduğunu mesajlardan bile anlayabiliyorum, salak salak sorular sorup duruyor saf."

"Çağrı'nın ailesi yüzünden yeterince üzüldü, bırak da şimdi sevinsin. Bütün akşam bir şeyler ters giderse diye tetikte bekledim ama neyse ki Çağrı babasına ne yapması gerektiğini iyi öğretmiş."

"Zengin insanların kendilerini diğer herkesten yüksekmiş gibi görmesi sence de çok zavallıca değil mi? Gerçekten üzücü, asla gerçek anlamda mutlu olamayacaklar çünkü tek düşündükleri şey para."

'Üzücü olan bir şey yok ki Arya' dedim gözlerimi yoldan ayırmadan.

"Değer verdiği tek şey para olan birine üzülmenin bir anlamı yok. Hayatı her şeyiyle yaşamak istemiyorlarsa bu onların derdi olur, yeter ki bize bulaşmasınlar."

Arya iç çekti ve esneyerek 'günü bitirmek için fazla felsefi oldu' diye mırıldandı.

"Sanırım tüm bu dediklerim sana ninni gibi gelmeye başladı yavru kuş."

Arya kafasını cama yaslayıp baygın baygın bana bakarken gülümsedi. Söylediğim zaman kızıyordu ama şu anki haliyle gerçekten de annesinin kanatları altından çıkmayan yavru kuşlara benziyordu. Son birkaç gündür çok yorulmuştu ve yeterince uyuyamadığını biliyordum. Ona bakarken yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu, uykusuzluğun nasıl bir şey olduğunu çok iyi bilirdim ve bu yüzden yarını Arya'ya bırakıyordum. Yarın gün boyunca uyursa kendine gelebilirdi.

Arya'yı eve bıraktıktan sonra yorgun bir şekilde eve döndüm ve sürünerek odama gittim. Birkaç dakika sonra kendimi yatağıma attığımda ise huzura kavuşmuştum.

Sonunda gün bitmişti.

Merhaba! 😍

8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun! 💃🏼

Bu bölümde artık eski düzenimize tamamen döndük ve bölümler öncesinde bahsettiğim bir şeyi gerçekleştirdik: Derin'in kız istemesi! 🎉

Tabi bu sırada daha fazla Arya - Tuna konuşması görmeye de başladık, ki birçok kişinin bunu görmek istediğini biliyorum, umarım beğenirsiniz. 💙

Derin'in kız istemesi olaysız geçti diyebiliriz... Ama bunun elbette birkaç sebebi vardı. 😏

Öncelikle gelecek bölümlere yatırım yapmaya karar verdim ve olayları birazcık yan karakterlerimize doğru çektim. Ne demek istediğimi anlayan anlamıştır. 😉

Yazdığım aksiyon bölümlerinden önce açık bıraktığım 'bazı' kapılar vardı ve ben de o kapıları kapatmaya karar verdim. Tahmin etmek isteyenler 21. Ve 22. Bölümlere göz atabilir. (Hatta daha gerilere bile gidebilir, tam hatırlamıyorum) 😂

Bir şeyler bulursanız buraya yazın. Tahminlerinizi merak ediyorum! 😂

Derin'in kız istemesi de gerçekleştiğine göre... Hikayedeki ilk çiftimiz evlilik yoluna girdi demektir... Peki ya diğerleri?

Gelecek bölümlerde bu soruya cevap buluruz umarım! 😏

Bölümler her hafta pazar günü düzenli olarak gelecektir.

Gelecek hafta görüşmek üzere! 🥰

Continue Reading

You'll Also Like

117K 8.1K 7
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.
50K 1.1K 30
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...
726K 30.3K 48
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
3.5M 127K 71
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...