BÖLÜM 8

6.7K 383 464
                                    

Bu bölümün şarkısı Ferit ve Çınar'dan geliyor: You Need to Calm Down 👑

TUNA

Eve geldiğimden beri bugün yaşadıklarımı düşünüyordum. Bu sabah gördüğüm garip rüya yüzünden bir şeylerin değişeceğine gerçekten inanmıştım. Bir şeyler değişmiş miydi, bilmiyordum. Oysa o an her şey bana çok normal gelmişti.

Ferit bizi 'çok farklı bir şey' ayağına bir tur teknesine bindirmişti. Yine denizin üzerinde bir yerlere gidecek, görevimizden farklı olarak bu sefer tatil yapmış olacaktık. Salak Ferit'in tüm tekneye artistlik yaparken düşmesi bile gayet olası bir olaydı. İlk kez suya düşmüyordu ve aptallığı için kılımı bile kıpırdatmazdım.

Herkes deniz tarafına yönelirken ben hala oturuyordum. Sonuçta Ferit yüksekten düşme konusunda da eğitimliydi ve düştüğü yer hepimizin iyi bildiği denizdi. Etraftaki insanların telaşını anlıyordum ve sessizce etrafı izliyordum. Güneş gözlüklerimi silmek için gözümden çıkardığım bir an tüm o koşuşturan insanların arasında hiç hareket etmeden bana bakan bir kızla göz göze geldim. Ferit'i umursamıyor gibiydi ve rahattı ama böyle olmaması gerekiyordu. Alnımızda Bahriyeli yazmıyordu sonuçta. Kızın dikkatli bakışları yüzünden kendimi suçlu hissettim ve tekrar gözlüklerimi taktım. Karanlıktan korkan küçük bir çocuğun yorganın altına saklanması gibi bir olaydı. Bu halime neredeyse gülecektim ki üzerime düşen gölgeyle az önceki kızın yanıma geldiğini fark ettim. O andan sonra her şey çok hızlı gelişti. Kızın Çiğli'de çalıştığını öğrenmem, kızın havacı üsteğmen olması, yanındaki iki arkadaşının da havacı çıkması, içlerinden birinin her şeyi kameraya çekmesi...

Tüm bunlar bana ağır geliyordu. Daha fazla şaşıramam dediğim anda Ferit ve ekibin geri kalanı da araya girmişti ve işler iyice karışmıştı. Ferit kendi ruh eşini bulmuştu ve tüm gezi boyunca bir köşede Çınar adındaki çocukla oturmuştu. Ünlü düşünürün de dediği gibi 'iki deli bir araya gelmemeliydi' ama bazı şeyleri engellemek imkansızdı ve fuzuli sayısının da ikiye çıkmasını engelleyememiştik.

Gün boyunca adının Arya olduğunu öğrendiğim kızla birkaç kere konuşmayı başarmıştım. Neden böyle bir şey yaptığımı kesinlikle bilmiyordum. Kızı bir keresinde korkutmuştum bile! Sonrasında turun sonuna kadar kimseyle konuşmadım ve bir köşede oturup dinlendim. Güneş ve Ferit'in yaptığı aptalca şeyler enerjimi emiyordu ama ben, büyük bir azimle orada uyumamayı başarmıştım. Aslında uyumamam için gösterdiğim azmin yeterli olmayacağını biliyordum. En büyük sebep sürekli olarak Arya'nın ne yaptığını izlemeye çalışmamdı. Kız turun sonunda bizlere uzaktan bir baş selamı vermiş, tekneden ayrılmıştı. Eve geldiğimde denizin tuzundan kurtulmak için uzun bir duş aldım. Duştan çıktığımda ise telefonun ışığının sürekli yanıp söndüğünü fark ettim. Bakalım bu sefer neler oluyordu? Tam tahmin ettiğim gibi whatsapp grubumuzdan bildirimler yağıyordu. Havlumla beraber yatağıma oturdum ve mesajları baştan okumaya başladım. Ama ilk olarak fark ettiğim şey Necati'nin grup adını değiştirmesiydi. Bu adam dayak istiyordu.

Whatsapp – DÜĞÜNÜMÜZ VAR!

Neco: Gençler, şimdi bugün hepiniz her şeyi gördünüz o yüzden özet geçmeme gerek yok. Konuya direkt dalıyorum. Tuna'nın düğün masraflarına ortak olmak lazım, malum asker maaşı böyle şeylere yeterli olmuyor. Ben derim ki masrafların %70'i Çağrı'nın olsun diğer kısmı biz kendi aramızda hallederiz.

Çağrı: Hani asker maaşı yetmiyordu? Ben neden %70'ini ödüyorum?

Neco: Sen zenginsin oğlum. Valla bak, ben babamlara asker olacağımı söylediğimde bana yat almadılar. Ne halin varsa gör, ölme yeter dediler.

Ufukta BuluşalımWhere stories live. Discover now