BÖLÜM 26

3.6K 246 237
                                    

ARYA

Bölüm Şarkısı İpek Hanım için geliyor: Multitap - Kızın Annesi

Bu arada bölüme yorumlarınızı bekliyorum. Herkese iyi okumalar...

Bol aksiyonlu geçen on günün ardından rutin hayatıma döndüğüm için oldukça mutluydum. Bütün karmaşanın Sapanca'da kaldığını ve sakin bir haftaya başlayacağımı umuyordum ancak yanıldığımı anlamam hiç de uzun sürmemişti. Asla sakin ve tekdüze bir hayatım olmayacaktı. Sanırım bu gerçeği kabullenmem gerekiyordu.

Biri kapımı alacaklı gibi çalıyor, bu yaptığına ısrarla devam ediyordu. Daha güneş bile doğmamıştı ve bu saatte kimseyi beklemediğimden emindim. Duyduğum sesle yatağımdan fırladım, uyku sersemi bir şekilde komodinimde bulunan silahımı elime aldım ve yavaş adımlarla kapıma doğru ilerledim. Son bir haftada yaşadıklarımızdan sonra iyice tedbirli hareket etmeye başlamıştım.

Kapı deliğinden baktığımda annem ve babamı görünce rahatladım, elimdeki silahı belime yerleştirdim ve kapıyı açtım. Açmaz olaydım... Annem motora bağlamış gibi konuşuyordu ancak henüz dediklerini anlayacak kadar algılarım açılmamıştı.

Habersiz gelmek annemlerin pek de yapacağı bir iş değildi. Hele ki sabahın bu saatinde asla kapıma dayanmazlardı. Hızlıca banyoya gidip yüzüme soğuk su çarptım, sonrasında annemin derdinin ne olduğunu öğrenmek için salona geri döndüm.

"Anne dur, tane tane anlat! Ne oldu? Bu saatte, burada ne işiniz var? Kapıma dayanmışsın alacaklı gibi."

"Onu benden bir şey saklamadan önce düşünecektin küçük hanım."

Annemin ne dediğini hala anlayamamıştım. Mal mal babama baktığımda bana 'Allah kolaylık versin kızım' diye fısıldadı ve koltuğa uzanıp uyumaya başladı.

"Küçük hanım ne anne? Hem ne saklamışım ben senden?"

"Hala inkar ediyor, ben öğrenmesem kim bilir ne zaman söyleyecektin. Artık evlenince haberimiz olurdu herhalde!"

Tuna'yla olan ilişkimizi anneme söylemeye bir türlü fırsat bulamamıştım. Son zamanlarda inanılmaz bir temponun içerisindeydik, kafamızı dinlemek için gittiğimiz tatilde de aksiyon peşimizi bırakmamış, daha da katlanarak artmıştı. Şu an annemin kızarmış suratına ve öfke saçan gözlerine bakarken keşke daha önce söyleseydim de benden duymuş olsaydı diyordum, ancak her şey için çok geçti.

"Bir dakika... Sen kimden öğrendin? Abim mi söyledi?"

"Abinin de mi haberi var? Ben hariç duymayan kaldı mı acaba? Hanımefendinin sevgilisi olmuş, o adamla tatile bile gitmiş ama annesine söylememiş! Hiç mi değerim yok senin gözünde?"

Annem son söylediğiyle vicdanımı sızlatmayı başarmıştı. Bir noktada gerçekten haklıydı. Ben Tuna'nın ailesiyle tanışmışken kendi annem erkek arkadaşım olduğunu bile bilmiyordu.

"Söylemeye bir türlü fırsat bulamadım, sürekli önüne başka bir iş geçti. Üzgünüm anne, gerçekten... Gel sana bir çay yapayım, kahvaltı ederken her şeyi tek tek anlatacağım, söz veriyorum."

Annemin surat ifadesi bir anda yumuşamıştı. Yanına gelip ona sarıldığımda onu ne kadar özlemiş olduğumu fark etmiştim. Bir süre salonun ortasında, birbirimize sarılmış halde durduktan sonra annem kulağıma yaklaşıp 'çok mutlu ol güzel kızım' diye fısıldamıştı. Annemin bana verdiği bu destek paha biçilmezdi.

Annem de böyleydi işte. Kızdığı zaman esip gürlerdi ancak öfkesi saman alevi gibi çabucak sönerdi. Sonrasında pamuk gibi olurdu. Tuna'yı seveceğinden adım gibi emindim. Ancak aklımda hala annemin bütün bunları nereden öğrendiği sorusu vardı.

Ufukta BuluşalımTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon