BÖLÜM 37

2.5K 187 158
                                    

TUNA

A-577'nin dar koridorlarında yürürken burada geçirdiğim son iki haftayı düşünüyordum.

Attığım her adımla beraber bakışlarımla etrafımdaki çalışma temposunu denetlerken konuşmaya ihtiyacım yoktu, yeterince meşguldüm. Neyse ki bu yılki öğrenci kadrosu sessizdi... En azından ilk iki hafta boyunca sızlanıp durmamışlardı.

Umarım önümüzdeki altı hafta da böyle geçerdi.

Geleceğin subaylarını eğitmek için, her yaz yaptığımız gibi, iki aylık bir yolculuğa çıkmıştık ve daha şimdiden eğitimler zorlaşmaya başlamıştı... Ama zaman her zamankinden farklı olarak bir türlü geçmek bilmiyordu. Ekip olarak hepimiz çok yoğunduk, yoğunluktan birbirimizi göremediğimiz zamanlar bile oluyordu ve aslında tüm bunların sebebi Erdem binbaşının acımasızlığıydı.

Erdem binbaşının özellikle bana karşı olan acımasızlığı hakkında açıklama yapmama gerek yok sanırım.

Gerçi... İtiraf etmek gerekirse bazı şeyler eskisi kadar kötü değildi.

Erdem binbaşı artık gecenin üçünde kapımı tekmelemiyordu. Gereksiz dosyalarla da uğraşmıyordum ve zamanımın çoğunda gerçekten yapmam gereken işin başındaydım. Üstelik Erdem binbaşının sinir bozucu imalarından da kurtulmuş gibiydim.

Belki de benim için zorlu dönem geride kalmıştı. Hem iş hayatıma hem özel hayatıma huzur gelmişti ve sonunda çevreye attığım kısa bakışlara rağmen her şey oldukça normal görünüyordu.

Biraz sonra koridorun diğer ucundan gelenleri gördüğümde erken konuştuğumu fark ettim. Benim hayatımda huzur diye bir şey olamazdı.

"Abi ben galiba derdimi bu kıza anlatamıyorum, ne zaman 'benim hayatım açık denizler, beni kendine zincirleyemezsin' diyecek olsam Gizem çıldırıyor. En son beni bir kaşık suda boğacağını söylüyordu ama..."

"Bence sende bir sorun var Ferit. Sen hangi kızla konuşursan konuş, kimseyi asker olduğuna ikna edemiyorsun ve ben de bunun sebebini bir türlü anlayamıyorum. Acaba sen gemideki kaçak olabilir misin?"

Koridorun karşı ucundan gelen ve beni hala fark etmemiş olan Ferit ve Necati'nin konuşmalarını dinlerken bir an için Ferit'in biraz sonra söyleyeceği şeyi tahmin edebilmiştim.

"Ulan Neco! Biz sana gönül derdimizi açalım, sen hala boş yapma derdindesin. Beni niye akıllı biri bulmaz ki?"

Déjà vu.

Ama bu sefer bir farklılık vardı.

Ferit ellerini dua eder gibi açıp tavana baktığında duraksadı ve birkaç saniye sonra şaşırmış bir yüz ifadesiyle bana baktı. Bu sefer beni fark edebilmesi için burnumun dibine kadar gelmesine gerek kalmamıştı ama yine de söyleyeceği şey erlerin gözü önünde rezil olmamıza yetmişti.

"Lan ben bu anı daha önce de yaşamıştım... Ne oluyoruz lan?"

Ne kadar zaman geçerse geçsin bazı şeyler asla değişmiyordu.

"Size de iyi günler Fuzuli üsteğmenim, Karadeniz'de gemileriniz batmamıştır umarım?"

Bir zamanlar, Arya'yla durumlar kesin değilken, Ferit ve Necati'nin benimle nasıl dalga geçtiğini çok iyi hatırlıyordum ve şimdi keser de sap da dönmüştü... Gün hesap günüydü!

Ferit somurtarak 'benim repliklerimi çalarak beni yüceltirsin, moralimi bozamazsın' dese de sözlerine kendisinin bile inanmadığı belliydi. Gizem gerçekten bizimkinin ayarlarını bozmuştu, Ferit'in bir kız uğruna moralini bozduğu görülmemiş şeydi!

Ufukta BuluşalımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin