BÖLÜM 35

3.1K 218 286
                                    

TUNA

"Oğlum sen salak mısın?"

Mutfak masasına dayadığım dirseklerimden güç alarak başımı yasladığım ellerimin arasından anneme bakıyordum. Annem son yarım saattir silmeye çalıştığı mutfak tezgahını artık tüm gücüyle ovalamaya başlarken tekrar 'oğlum sen salak mısın?' diye sorunca bu sefer sorusuna cevap vermeye karar verdim.

Çünkü annem hırsını mermer tezgahtan çıkartmaya başlamış gibi görünüyordu ve zavallı tezgahın bu kadar hırpalanmak için hiçbir suçu yoktu.

"Her şeyi bu kadar abartmasan olmaz, değil mi anne?"

Annem elindeki bulaşık süngerini lavabonun içine fırlatıp bana dönünce iç çekerek doğruldum. İşiteceğim azar için hazırdım ama en azından mutfak tezgahını kurtarmıştım, içim onun için rahattı.

"Sen bu patavatsızlıkla nasıl o kızı elinde tutuyorsun? Baban yıllar önce bana durduk yere 'biz ne zaman nişanlanacağız?' deseydi bugün sen olmazdın, Arya'nın hiçbir şey dememiş olması beni şaşırttı doğrusu..."

"Zamanında babam evlilik konusunu hiç açmadığı için ondan ayrılmışsın anne, bilmiyorum sanma sakın."

Annem gözlerini kısarak 'sen her şeyi bil zaten' dedi ama bunu söylerken olması gerektiği gibi kızgın değildi. Hatta gülmemek için kendini zor tutuyor gibi görünüyordu, annemin ne olursa olsun yaptığım şeyi takdir ettiğine emindim. Nazenin Gürler de günün sonunda benim gibi biraz patavatsız bir kadındı ve sırf bu yüzden babamla kavga etmişliği de vardı.

Annem köpüklü ellerini yıkadıktan sonra bir sandalye çekip yanıma oturdu ve 'peki şimdi ne yapacaksın?' dedi. Açıkçası bu konuda ben de ne yapacağımı bilemediğim için anneme danışmaya karar vermiştim. Anneme 'aslında ben de sana onu soracaktım' dediğimde annem bana sanki beyinsizmişim gibi baktı ve sonra gülmeye başladı.

"Oğlum sen salak mısın?"

Ve yine başa dönmüştük.

"Patavatsız olabilirim ama plansız hareket etmek istemiyorum anne. Yıllarca babamın ne kadar sıkıcı bir evlilik teklifiyle sana geldiğini söyleyip durdun, şimdi ben de aynı şeyleri yaşamamak adına sana nasıl bir teklif beklediğini soruyorum: Seni şaşırtabilecek o teklif neydi Nazenin Hanım?"

Annem iç geçirerek düşünmeye başlayınca ben de sustum ve annemin cevabını beklemeye başladım. Annemin cevabına göre gelecek planlarımı şekillendireceğimi bildiğim için 'umarım zor bir şey istemez' diye düşünüyordum.

Gerçi... Sırf babamın teklifini yavan bulduğu için yıllarca dırdır edip duran annemin basit bir şey isteyeceğini düşünmüyordum ama... Bir umut işte.

"İnsan düşününce çok şey bekliyor tabi... Ama şimdi sorsan sadeliği tercih ederdim. İnsan o an geldiğinde otuz sene sonrasını düşünemiyor ama otuz sene sonra o günden geriye sadece anlamı olan hatıralar kalıyor, ne kadar süslü olduğunu unutup gidiyorsun. O yüzden kendini kasma minik kuzum... İçinden geldiği gibi davran. Böylesi daha iyi."

Annemin cevabı üzerine istemsizce 'bu kadar mı?' dedim. Her konusu açıldığında çenesiyle babamı bunaltan kadına ne olmuştu?

"Bu kadar yıl boyunca babamın başının etini yedin ve hepsi bunun için miydi? Kendin ol demek için miydi yani? Bu dediklerin babamın kulağına gitmesin anne, yemin ederim uyuyan yılanı uyandırmış olursun..."

"Ben duyacağımı duydum zaten oğlum, sen merak etme. Nazenin seninle bu konuyu konuşalım mı?"

Babam elinde bahçe makasıyla mutfak kapısında dikilince annem hiçbir şey demeden yerinden kalktı ve tekrar lavabonun başına geçti. Babamın bakışları bana dönünce ben de yerimden kalktım ve mutfaktan çıktım.

Ufukta BuluşalımTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang