Yabani (Rulet'in Çocukları)~...

By t-dolunay

339K 20.7K 7.1K

Vahşi bir hayatın içine düşmüş narin bir beden, yabani bir adamla baş edebilecek miydi? Burası dışarıdan bakı... More

GiRiŞ
-1-
- 2-
-3-
-4 (part 1)
4- (part 2)
-5
-6
-7
-8
-10/ Part (1)
-10/ Part (2)
-11
-12 Part (1)
-12/ Part 2
-/13-
/14/
-15/Part 1
-15 (2)
-16-
17/ Part (1)
_17- (Part 2)
-18
19/Part 1
19 /Part-2
-20-
_21-
22
22 Part 2
22/Part-3
-23- Part (1)
-23/ Part 2
23/(3)
24/ part1
24 Part (2)
24/ Part 3
-25-
25/2
26
27
27 (Part2)
28
29
-30- (Part 1)
-30 /2
31
FİNAL (1)
FİNAL (2)

-9-

8.4K 522 159
By t-dolunay

Hakiki  deri koltuğuna otururken burnundan bıraktığı sigaranın dumanı, karamsar odanın dört bir köşesine dağıldı. Karşısında ki geniş cam dolabın üzerinde ki geyik kafasına bakarak koltuğundan aşağı kaydı ve başını arkaya yasladı.

Bir yılanın gözlerine sahipti. Şekil olarak değil. Saldırgan ve sinsi.. Sinsi ve ölümcül.
Kısılan gözlerini kusursuz tavanın bir köşesine dikerek "Dimitri" diye sesli düşündü. Kapı ürkek bir şekilde tıklatıldı ve zihninde ki düşünceleri bir kenara bırakmadan umursamaz bir şekilde "Gel" diye mırıldandığında kapının açılıp kapanma sesi geldi. Gözlerini diktiği köşeden ayırmadan karma karışık zihnine ayak sesi karıştı. Hemen yanı başında duraksayanı umursamadan kaşlarının baş kısmı aşağı çekildi ve yine tekrarladı.

"Rulet'in oğlu Dimitri"

"Ben de tam o konu da malumat verecektim efendim"
Hızla başını doğrulttu.

"Malumat ha? Malumat!"
Sesi oldukça düşük olsa da tınısı bir kırbaç gibi havaya şaklıyordu. Adamı derince yutkundu.

"E-evet"

Döner koltuğunda hafifçe adama döndü. "Neyin malumatı? Adam ismini vermiş!" Birden sakince tekrar dönüp kafasını yatırınca adamı tedirginlikle kımıldandı.

"Göz dağı veren bir yabani değil. Olsaydı ardında kimseyi bırakmazdı."
Başını bir psikoz gibi salladığını görünce adamı biraz geri çekildi.

"Güçlü de değil" diye devam etti. Ardından başını aşağı yukarı sallayarak kendini onayladı.

Ağzını açmadan izleyen adamın elleri üşümeye başlamıştı. Uğursuzca ovuştururken patronunu dinliyordu.

"Ben zenginlikte dünya sıralamasında bir adamım. Şirketimin gölgesi her daim bizleri sakladı. Bana gücü yetseydi gelirdi." Küçümseyerek gülümsedi. "Gerçi gelseydi beni geçse bile onca yabancı desteklerimi geçemezdi."

Aniden onca teorisine karşı tek kelime etmeyen adamına dönerek tek kaşını kaldırdığında adamı derince Yutkunarak "Tabii ki efendim" dedi.

Adam onaylanmanın rahatlığıyla bir kral edasıyla mağrur bir şekilde geri yattı.

"Kız çok önemli. O projeden tek sağ çıkan o oldu. Onu bırakacağımı sanıyorsa yanılıyor. Gerçi bırakmayacağımı anlamış olmalı ki ardında birini bıraktı. Öyleyse.." diye kendi kendine mırıldanmaya devam etti.

"Öyleyse kızı dışarı çıkarmasını sağlamalıyız. Kendi bölgesinin, kendi ininin dışına"

Adamı sonunda patronuna iyi bir haber verebileceği için rahatlayarak gülümsedi ve usulca uzaklaştığı köşeden kendini sıyırarak yaklaştı.

"Rahul bey onları kendi istekleri çıkabilecekleri şekilde çoğrafyayla oynamaya başladı bile.."

Gonga adamına bir bakış attı.
"Hintlilere bir de geri kalmış derler" diyerek soğuk bir şakaymış gibi kahkahalarla gülmeye başladı.

***

Günler geriden kalıyor, her geçen günle beraber kızın omuzlarına olgunluk oturuyordu. Yakında onu bırakacağı için bu iyi bir gelişme olabilirdi ama gözlerine çöken keder gün be gün artarken bunu söylemek Dimitri için pek mümkün görünmüyordu.

Elinde kitapla sobanın yanında yüz üstü yatan kıza baktı. Ayakları havaya kaldırmış sallıyordu. Dirseklerini yere dayamış bir biçimde önünde ki kitabı heyecan içinde okuyordu. Onun çok zeki bir kız olduğunu biliyordu ama yine de her şeyi hızla kavrayıp bir buçuk ayda bu kadar şeyi öğrenebilmesiyle de gurur duyuyordu.

Dimitri üç hafta önce o gece ruhunu kaybetmiş bir şekilde kulübeye girip doğrudan banyoya giderek yüzünde ki kurmuş kanı yıkamayı bitirmiş, her seferinde  yeniden ve daha güçlü başlayan öfke kriziyle eskiye döndüğünü düşünmüştü. Taa ki yatağa döndüğünde kızın göğsüne sokulmasına kadar..

Şimdi kim olduğuyla ilgili bir fikri yoktu. Aslında bir önemi de yoktu. Onu koruma güdüsü onu ilk ele geçirdiğinde anlamalıydı ama anlamamıştı. Gün be gün azalması gereken bu sahiplenici duygu, her geçen gün hücrelerine işleyerek daha da büyümeye devam etmişti. Kız sanki birbirine bağlı bir ruh gibiydi, ruhunun yarısı gibi.. O güldüğünde istemsizce tebessüm ediyor, geceleri kabusla uyandığında kendini çaresiz hissediyordu. Bu Dimitri'nin zihninde acil durum alarmı çaldırıyordu. Ona alışmaması lazımdı ama bunu nasıl yapacağıyla ilgili bir fikri de yoktu.

Kızın kıkırdaması eski, tahta odayı doldurdu ve başını hafifçe kaldırarak ona baktı ama kitaba oldukça yoğunlaşmış görünüyordu. Eski formuna kavuşmak için bir kaç gün önce yatak odasının kapısına çaktığı sağlam demir boruyu bırakmadan kollarından destek alarak bir kez daha kendini yukarı çekti ve sayıyı tamamlayarak acemi barfiks borusunu bırakarak yere kollarının üzerine geçti. Şınav için hazırlandığı sırada kız tekrar kıkırdadı. Kolları üzerinde doğrulup kıza baktığında yan gözle kendini süzdüğünü fark edince tek kaşı havalandı. Kız ise elini dudaklarına bastırarak gülüşünü durdurmayı hedeflerken daha da büyümesine sebebiyet oldu.

"Sen bana mı gülüyorsun?"

"Evet. "

"Bak sen"

Adamın kendine yırtıcı bir hayvan gibi yürüyerek gelmesiyle sırt üstü dönerek kalkıp kaçmayı hedefledi ama daha ayaklanır ayaklanmaz yakalandı.

Onu bir un çuvalı gibi sırtına atarak masanın önüne taşıdı, ardından çok kolay bir şeymiş gibi belinin iki yanından tutarak masaya oturttu.

Dimitri kızın  kendine hayran hayran bakışının farkında değildi.

Dudaklarına asılı kalan gülümsemeyle sordu.
"Neymiş seni bu kadar güldüren?"

Kız omuz silkince uzanıp hafifçe saçını çekti. Kız da buna karşı dil çıkarttı. Dimitri blöf yaparak sırtını dönüp barfikse yönelince kız atıldı.

"Tamam tamam! Söyleyeceğim."

Adam arkasının dönük olmasından istifade ederek sırıttı ve kıza döndüğünde normal ifadeyi hızla yüzüne yerleştirdi. Masaya yaklaşıp beklentiye bakınca kız gözlerini kaçırarak "Ama bir salak olduğumu düşünmeyeceksin" deyince kaşları çatıldı.

"Hiçbir zaman böyle düşünmedim"

Kız ayaklarını sallayarak sıkıntılı bir ifadeyle çoraplarına baktı.

"Bilmem. Normal olmadığımı biliyordum ama bir şeyler öğrendikçe anormalliğin vücut bulmuş bir hali olacağımı önceleri bilmiyordum."

Kaşları çatıldı. Anlamamıştı.
"Ne olduğunu?"

Kız dudaklarından nefesini üfleyerek cama baktı.

"Ucube gibi işte"
Bu kelimeleri nereden öğreniyordu?

Bir adım daha atıp masaya yaklaştı ve kızın bacaklarını bacaklarının arasına alarak öne doğru hafifçe eğildi. Kız geriye kaçınmak için belini arkaya doğru bükünce ellerini kızın kalçalarının iki yanına yaslayarak dudaklarının üzerine fısıldadı.

"Kendine bir daha öyle seslenme."
İri kahverengi gözleri irice açılmış kızıl tutamları iyice belirginleşmişti. Derince yutkunup, başını salladığın da uzun saçları iki yanına döküldü. Uzanıp zarif sağ eliyle, yüzüne düşen bir tutanı kulağının arkasına iterken biraz şaşkın ve utanmış duruyordu ama Dimitri bundan daha fazlasını görüyordu. Birden ne yaptığını dakikalar sonra fark edeceği bir eylem gerçekleştirdi.

Kızın küçük burnunun üzerine soğuk dudaklarını hafifçe dokundurdu.

Kız şaşkın şaşkın yumuşamış gri gözlerine bakarken adam "Söyle hadi" diye bastırınca kız bir an konuyu hatırlayamadı. Sonra bozulan atmosfer yüzünden kulağa daha saçma geleceğini bilse de kaçacak yerinin olmadığının farkındalığıyla huzursuzca kıpırdandı. Adamın merakla parlayan gözleriyle "Şey.. O kadar kuvvetli ve büyükken" elini uzatıp parmağının ucuyla terli siyah atletin üzerinden sırt kasına dokundu. "Bunları iyice şişirmene gerek yok dev" diyerek bitirdiğinde Dimitri gülümseyerek geri çekildi ve sırtını dönüp banyoya giderken kızın burnunun ucunu öptüğünün farkındalığı o an dank etti.

***

Banyonun dışına yankılanarak taşan su sesiyle ayaklandı. Hızla sedirin altına eğildi ve akşam sakladığı yiyecek tabağını alarak kapıya doğru seğirtti. Hafifçe açık bıraktığı kapıyla çamur toprak alanı geçti. Kar artık neredeyse kalkmıştı. Yaklaşık üç yüz metre civarında kar olduğunu düşünmüyordu. Çoraplarını ıslatıp süzgeç görevini üstlenerek ayaklarına bulaşan çamurun suyu ayaklarını üşütmeye başlamıştı ama gözlerini sadece odaklandığı köpekteydi.

İleride bir haftadır aradığı hayvanı görünce dudaklarına bir gülümse oturdu ve yavaşça ilerledi. Havadan sudan konuşur gibi rahat bir tavırla "Beş gün önce daha güzel yiyecekler vardı ama ortada görünmüyordun" diyerek bir kaç adım attığında hayvan dişlerini gösterdi.

Eskisi gibi kendine hırıldayıp kabarmasa da halen bu vahşi tepkinin sürmesi kızı güncendirmişti. İç çekerek ona ayıplayan bir bakış attı.

"Hadiii amaa!"

Ne zaman tuttuğunu bilmediği nefesini bırakırken "Oysa bir kaç haftadır iyi gidiyorduk."

Bir kaç  adım daha atsa da  kol mesafesinde durdu ve gri kürkünde göz gezdirerek yavaşça eğildi. Hayvan her hareketini tetikte izlese de yemeği bıraktıktan sonra hızla atıldı ve bir adım ötesinde hararetle yiyeceği yedi. Yalanarak yemesi kızın gülmesine sebep oldu. Uzanıp elini boynuna sürttüğünde hayvanın çenesinden güçlü bir sesle dönüp dişlerini şaklatmasına sebep oldu. Kız korku içinde dişlerinden milimle kurtuldu ama ani hareketi yüzünden dengesini kaybedip popo üstü düşerek oturuverdi.

Havaya sürgü sesi karıştı ve köpekle göz göze geldiler. İkiside aynı anda gözlerini birbirinden ayırıp sesin geldiği yöne döndüler. Kız arkasını döndüğünde korkuyla ayaklanmaya çalıştı ama Dimitri sert ve taviz vermeyen sesiyle kalıverdi.

"Sakın! Sakın kıpırdama. "

Köpek varlığından rahatsız olarak hırıkdamaya başlayınca kız korktu. Onu bulduğu ilk günkü gibi vahşileşmişti.

Dimitrinin nişan aldığını görünce "Hayır yapma!" diyerek ayağa kalktı ve hayvan ortamda ki gergin hava yüzünden kıza doğru tehlikeli bir adım attı. Dimitri kızın tavrına kısa süreli şaşırsa da hızla hayvana döndü ve nişan aldı. Parmağı tetiğe gidip basacağı sırada kız hayvanın önüne geçerek engel oldu.

Dimitrinin kalbi korkuyla çarptı ama hayvan kıza atılmadı. Yavaşça silah olmayan elini uzatarak hayvana diktiği gözlerini ayırmadan kızı  çağırdı.

"Yavaşça yanıma gel."

Kız iç çekerek vazgeçti. Sakinleşmeden anlamayacaktı.

Bir adım attığında arkasından kuvvetli bir hırıldamaya karışmış havlama sesi yükseldi. Dimitri telaş içinde"Daha yavaş"dedi sakın ve  yumuşak bir sesle ama yüzü kaskatıydı. Onu sakinleştirmek uysal bir şekilde bir adım daha yavaş attı. Ardından üç dört adım daha takip ettiğinde kendine yaklaşmış kızın ensesinden tutup çekerek parmağını tetiğe basacağı sırada tiz bir  çığlık kulak zarını zorladı.

Kıza yan gözle bakma gafletinde bulundu ve hayvana kıyasla başka bir noktaya baktığını görünce silahın yönünü değiştirmese de başını çevirdi ve ileride ki kuru çalıştığın altında ki siyah topları seçtiğinde ana dilinde lanetler okuyarak  silahını indirdi.

Kızın hıçkırık sesleriyle tekrar kurda döndü ama çoktan yavrularına seyirtmişti. Bir kaçının ensesine dişlerini geçirerek ağzına aldı diğerlerini de dürtükleyerek  itti.

"Onu yavrularının önünde öldürecektin!"

Eli ayağı yaşlı bir adam gibi çözülmüştü. Gözlerini kısacık bir an kapattı ve hızla uzanıp kızı göğsüne bastı. Çenesini kafasına yaslarken derin bir nefes aldı ve kalbinin hızını düşürmeye çalıştı. Kız hırçın bir şekilde kollarında debelenerek çıkmaya çalıştığında aklı başına gelen dimitri kızı iterek bağırdı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen! Ya sana saldırsaydı? Ya ayağından tutup seni inine çekip yeseydi! Kolay bir ölüm olmazdı emin ol."

Kızın öfkeyle parlayan gözleriyle daha çok öfkelendi.

"Ölmeye bu kadar meraklıysan aylardır bana niye zahmet verdin ki!"

Ağzından çıkar çıkmaz pişman olmuştu ama çok geçti. Kızın gözleri doldu. Kırılmışlık mıydı o? Lanet olsun!

" Gel buraya"diyerek göğsüne çekti ve derince yutkundu. Sonra aklına yeniden gelmiş gibi kızın omuzundan kavrayarak bir kendinden geri çekerek, saçından ayak ucuna kadar göz gezdirerek bir hasar olup olmadığını kontrol etti.

Kızın öfkesi buharlaştı ve yerine içini sıcacık yapan o duyguyla doldu. Daha önce hiç bu kadar gözetilmemişti.
" Bir şeyim yok Affan. Fazla abartıyorsun"

Dimitri hızla hissettiklerini yüzünden sildi ve meşhur 'Önüme düş' işaretini yaptı çenesiyle.. Kız halen şokun etkisiyle titreyen bacaklarıyla önüne geçip eve doğru ilerlerken bir yandan halen köpeğini düşünüyordu.

Bu karamsar düşünceler eve girer girmez dağıldı. Çünkü Affan hışımla - yeni fark ettiği- saçlarını karıştırarak suyunu sirkeledi ve bu gözlerini üzerine dikmesine sebep oldu. Affan... Çıplaktı.

Vücudu okuduğu kitaplarda ki vahşi adamlar gibiydi. Derisi sert bir kayaya geçirişmiş gibiydi. Göğsü gergin ve dokunma isteği güdmesine sebebiyet verecek kadar güzel duruyordu. Bu güdünün nedenini çözemese de gözlerini ayıramadı. Sağ göğsünde ve kollarının üstünde Sayısız, beyaz kesik izleriyle dolu olmasına rağmen bununla sınırlı olmadığını biliyordu ama bu bile onu çirkin göstermiyordu. Gözleri kalın boynunda ki yaradan tekrar göğsüne düştü ve sonra daha aşağılara kaydı. Diz kapakları güçlü kalındı. Bacakları tüylü ve "Nereye bakıyorsun sen? Ne anlatıyorum burada" Hafifçe sıçrayarak ona baktığında kaşlarını çatık buldu.

Ama adam için yüzüne bakması yeterliymiş gibi söylenmeye devam etti. "Her arkamı döndüğüm de yaramaz bir çocuk gibi bir şeyler yaparsan sana verdiğim sözü nasıl tutabilirim?"

Gözleri vücuduna geri dönmeyi istiyordu ama diklenme isteği baskın çıktı.

"Bir köpeği beslenmenin neresi yanlış? Hiiç öyle korkutucu korkutucu bakma. Okudum. İnsanlar evlerinde veya arazilerinde bakıyorlarmış. İnsanlığın dostu diye geçer her yerde"

Adam ona ilk defa kocaman açılmış gözlerle bakıyordu. Ki, bu onun göz yapısına karşı bir tavırdı. Kaşları gözlerine yakın kirpikleri grilerini saklamaya and vermiş bir yapısı olduğu için ona her baktığında televizyonda gördüğü kaplanı hatırlatan bir yüzü vardı ve şuan oldukça komik duruyordu ama gülmeye cesaret edemedi.

"Köpek mi?" dedi inanamıyormuş gibi.

"Lanet olsun kızım! O bir kurttu köpek değil!"

Kurt?
Eyvah! Kirpiklerinin altından ona bakarken masum bir ifade vermeye çalıştı ve bu adamda zerre işe yaramadı.

"Kurtlar dağlarda yaşayan yırtıcı bir hayvandır. Evcilleşemezler!Lanet olsun! Gözlerini kaçırma nedenin ne?"

Sonra gözleri irice açıldı.

"Onu ilk görüşün değildi değil mi?"
Kız umursamazca omuz silkince bir adım atarak ona yaklaştı.

"Seni dizime yatırırım sonra da bir güzel o küçük poponu tokatlarım. Asla ama asla bir daha benden gizli bir iş çevirmeyeceksin anladın mı?"

Hararete kapılmış konuşmayı titreme sesi böldü. Dimitrinin kesinleşerek parıldayan grileri kızdan ayrılmadan telefonu çıkartıp kulağına tuttu ve Agah'ın gelen sesiyle kaşları çatıldı.

"Geri dönemedim. Bir işle acayip yoğundum üzgünüm dostum."

Dimitrinin kaşları çatıldı. Psikologlar, yoğun işler diyerek kaçınmalar..' Bir şeyler karıştırıyor' diye düşündü.

"Önemli değil." dediğinde Agah'ın rahat nefes aldığını duydu ve iyice şüphelendi.

"Ne yaptın?" dediğinde kızın merak dolu gözlerinden kaçınarak kulübenin dışına çıktı.

"Şuan kulübedeyim ve çekiyor. Bak.. Delice gelecek biliyorum ama kar bir gece de kalktı."

İkisi de sessizleşti. Daha sonra Agah'ın sahte gülüş sesi geldi.

"Ne diyeyim dostum. Doğana insanlığa kızgın. Bilirsin küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi"

"Telefonumun dinlediğini düşünüyorum" diye lafını kesti. Üzerinde çok büyük baskı hissediyor ve göğsüne çöken ağırlık onu köşeye sıkışmış bir kedi misali daha saldırganlaştırıyordu.

"Bunu nereden anladın?"

Dimitri sıkıntı içinde kısacık saçlarını ovuşturdu.

"Biliyorum işte. Telefon senin adına olduğuna göre benimle ilgili değil. Mekanı bilen biri.. Bu da burada olduğumu bilen birinin yaptığını gösteriyor...Her şey çok garip ilerliyor. Bir an önce senden istediklerime de ulaşmam lazım. Yiyecek bitti ama onu bana getirecek kadar yol açılsaydı zaten senin arabayla  buradan çıkardım"
İkisi de sessizleşti.

"Gözcü kulübesine bir yolunu bulup gidersem belki.."

"Bunu nasıl başaracaksın? Bilmediğim bir servetin falan varsa söyle. En son baktığımda Helikopterin yoktu."

"Haritaları okuyabiliyorsun ben de.. Bu akşam üzerinde çalışıp bir açık noktası bulabiliriz."

Dimitri sıkıntıyla iç çekti. Zaman yoktu.

"O kadar zamanımız yok Agah. Yine adam yolladı "

"Umarım onları yakalamışsındır?"
Dimitri göz devirerek güler gibi bir ses çıkarttı.

"Tabii ki!"

" Hepsini yakalaydıysan iyi.. Bu bize zaman kazandırır."

Öyle yapmamıştı. Aksine onlara bir mesaj yollamıştı. Bunu söylemesine gerek var mıydı?

"Akşam konuşuruz" diyerek alelacele telefonu kapattı ve fırçasına kaldığı yerden devam etmek için kulübeye döndü.

Kapıdan başını eğerek geçip doğrudan kıza ilerlerken kızın kocaman açılmış gözlerinin farkında değildi.

"Nerde kalmıştık? Hıh.. Kurtta!"

Kız adamın siyah boxerına bakıyor, Dimitrinin söyledikleri bir kulağından giriyor diğerinden çıkıyordu.

Dimitri başını eğerek sedirde oturan kıza baktı ama gözleri üzgün ya da mahçup olması gereken yerde şaşkınlıkla kocaman açılmasını garipsedi.

" Nereye bakıyorsun? " Gözlerini takip edip belden aşağısına bakınca öylece kalıverdi. Kızın ayağa kalktığını duydu. Yanından geçip giderken söyledikleriyle iyice dumura mı uğrasa yoksa gülse mi bilemedi.

"Gerçekten de kadınla erkek farklıymış"

Gülmeyi tercih etti.
'Henüz uyuyor' dedi içinden gülerek. 'Sen bir de uyanık gör.' Aniden olduğu yerde önce taş kesildi, sonra ileri geri sallandı. 'Ben neler düşünüyorum böyle?'

Odaya doğru hafif kızgın bir tonda bağırdı.

" Ayarlarımla oynadın resmen! Beni de kendine benzettin"


Odadan gelen kırkırdama sesiyle hayatında ilk defa gündüz uykusu için onun arkasından gitti.

***

"Hayır!"

Tiz ve keder dolu haykırışla uyanan Dimitri hızla doğrulup yastığının altında ki bıçağını çekerek etrafı kolaçan etti ama oda boştu ve küçük hıçkırıklarla kaplıydı. Kızın yine kabus gördüğünü anlayan adam elini indirip yüzünü sıvazladı ve ardından omuzları sarsılan kıza uzanıp kendine çekti. Göğsünden kopup Dimitri'nin boğazına oturan hıçkırıkları kesmek için yavaşça sırtını pışpışladı.

"Şişşt" dedi. "Geçti." Kızın ince elleri eline yapıştı ve kolunu iki göğsünün arasına çekerek sarıldı. Kolunu sarmalayan kızın başına çenesini yaslayarak arkasına uzandı ve her şeyden sakınmak ister gibi göğsüne çekti.

Kız susmadı.

Dimitri'yi bile şaşırtan bir şefkatle
"Söyle hadi" diyerek boşta ki eliyle ince telli saçları boynundan çekerek yanağını yanağına yasladı. Kızın  karanlık odanın yerine dikmiş bomboş bakan gözlerinden yaşlar kesilmişti ama iç çekişleri dimitrinin gözlerini kapatmasına neden oldu.

Bir süre sonra "Neden anlatmıyorsun?" diye sordu. Psikoloğun dediklerini hatırlayarak yüzünü buruşturdu. "Bana güvenmiyor musun?" Dakikalardır birbirine kavuşmayan kirpikleri yavaşça kapanıp açılınca kızın yüzünde ki keder dağıldı. Daha mekanik bir hal aldı.

"Hayır" dedi kısık bir sesle. Yavaşça burnunu çekerek "Sana güveniyorum. Başına kaldığım, korkutucu bir katile güveniyorum."

Katil? Dimitri hayatında ilk defa utandı. Biri kendine acıyacaksa bu hep kendi olmuştu. Ya da biri yadırgayacaksa.. Kendi hakkında kimsenin düşüncelere kapılmasına izin vermezdi. Çünkü kendini tanıyacak kadar kimseyi yanında tutmazdı.

Boğazını hafifçe temizledi ama aralanan dudaklarından bir kelime dökülmedi. Yalanlayamazdı ki!

"Katil ama aynı zaman da beni koruyan tek kişi" diye mırıldandı.

Benliği yine karşı çıktı. Kız ona değer veremezdi. O değer verilmeye layık biri değildi.

Dimitri "Biliyorum" dedi yavaşça.

Kız sarıldığı koluna daha çok asıldı. "Sadace.. Benim için zor" dedi.

Dimitri onu kendine daha çok çekerek "Anlarım. " diye bastırınca kızın gözleri kapandı ve ne burnunu çekerek fısıldamaya başladı.

"Rüyamdakiler kabus değil anılarım. Belki de uyanıkken zihnimden kaçabildiğim için uyurken beni gafil avlıyorlar" dedi. Dimitri bunu biliyordu. Sessiz kalarak devam etmesini bekledi ve diğer elini aşağı indirip koluna sarılı ellerin üzerine bıraktı.

"Hepsi çok karışık. Belli bir tarihte gelmiyorlar. Bazen altı yıl öncesini hatırlıyorum bazen beş ay öncesini.. Tarihi bildiğimden değil. Sana tarif edebileceğim tek yol bu" dedi.

"Mesela Buraya ilk geldiğim de sana babamla İzmir de olduğumu söylemiştim ya? "

Dimitri hafifçe başını salladı ama o çevresinde olan bitenin farkında değil gibiydi.

"İşte o zaman benim yerimin değiştiği zamandı. Bana bir babamın olduğunu kurtuluş gününü kutlamaya gittiğini, beni ona götüreceklerini söyleyerek arabaya bindirdiler ve yerimi değiştirdiler. O kadar mutluydum ki! Kör, ışıksız yollarda giderken hiç bir şey göremesem bile cama yapışıp bakacak kadar salaktım"

Kızın kendine kızgınlığı acıması ve bölük pörçük tek hatırasının bir yalan olması Dimitri'yi rahatsız etti.

"Ama götürmediler"
Basit bir cümleyi bir çok duyguyla söyledi. Boğazına yapışan hayal kırıklığı, heyecanla bir şeyler göre bilme arzusunun yanında, babasına kavuşma mutluluğu dimitrinin canını yaktı. Çünkü devamını biliyordu.

O adamlar halen arkasından geliyorsalar o günde onu bırakmamaları normaldi.

Kız derin bir nefes aldı sonra gülerek bıraktı. Acıma dolu bir gülüştü.

"Her neyse" dedi.
"O gün arabanın içinde ki ışıklı kutudan gördüm tarihi."

Sene iki bin on sekiz de radyoyu bilmeyen bir kız! Dimitri bölmek istemedi. Susmasından korktu.

"Bana ne olduğunu bilmek mi istiyorsun yoksa başına ne kadar bela olacağımı mı? İkisininde cevabı bir sanırım" dedi. Gözlerini hiç kırpmadan yere bakması ürkütücüydü.

"Bana küçük yuvarlak cisimler verildi. Suyla yutmam için hap gibi.. Ya da iğneler yapıldı."

Dimitrinin gözünün önüne Rüyanın film koleksiyonundan bir cd geldi. Bilim kurguydu ve tamamen mide bulandırıcıydı.

"Denek miydin?" diye mırıldandı ama sonra kendi sorusuna neredeyse gülecekti.  Fazla film variydi.

Kız duraksadı ve gözleri ilk defa yerden ayrılarak başını oynattı. Dimitri yanağını yanağından çekerek ona hareket olanağı sağlandığında gözlerinin içine baktı ardından tekrar yere döndü.

"O ne demek bilmiyorum. Orada.. Orada tek değildim."

Ailesi mi vardı?

"İnsanlar geliyordu. Kendi ayaklarıyla. Onlara küçük dikdörtgen kağıt veriliyor sonra da sedyelere yatıp verecekleri şeyleri bekliyorlardı."

Dimitri kendi kendine 'Küçük kağıt' Diye mırıldanınca kız" Evet "dedi. "Senden öğrendiğim kadarıyla buna para diyorsunuz."

Dimit kızın artık neredeyse serbest bıraktığı kolunu çekip hafifçe yatakta doğruldu ve ellerini kendini çektiği tek dizinin etrafına gevşekçe sardı.

"Bana hep orada olduğunu söylemiştin. Çocukken hatta daha küçükken"

"Evet. Ben özeldim. Asla onlar gibi o.." dedi kelimeyi arar gibi..

"Hastane miydi doğrusu?" dimitri cevap vermeyi akıl edemeden "Hastane gibi yere götürülmedim. Ya da sülük olmadım."

"Sülük?"
Zarif omuzlarını silkti.

"Reycan öyle diyordu. Kanını para karşılığı verenlerden"

Dimitri" Tanrım! "diyerek yataktan çıktı.

Kan satanları biliyordu. Bunlar genelde mafya benzeri illagal işlerde olurdu.

Duraksadı. Ama bir mafya ilaç işine neden girsin? Bir mafya bu kadar büyük çalışmazdı.

Hızla yatağa atıldı ve karanlıkta önüne çökerek kızın güzel tenine baktı.

" Sana ne yaptılar? "
Öfkelenerek "Özel ne?"

"Bir çok şey.. Maskeliler vardı. Senin gibi yabancı dil konuşanlar.. Ama senden hiç korkmadım onlar gibi konuşmuyorsun. Sen 'R' gibi bazı harfleri bastırıyorsun onlar yuvarlıyordu." tekrar omuz silktiğinde kızın yüzünü tam manasıyla gördü.

Yıkım.

Bunu kardeşini kaybettiği gece görmüştü. Onu kendinden koparan, nerede olduğu bilinmeyen diyarlara götüren gece..

" Şişşt tamam!"

Büyük ellerini kızın yüzüne yaslayarak, hem kendini sakinleştirmeye çalıştı. Hem de kızın ruhsuz halinden koparmaya..

Ama ikisini bir arada yapacak kelimeler yoktu.

"Sus tamam." diyerek sağa sola bakındı ama kendine yardımcı olacak hiçbir şey bulamadı.

"Sonra konuşabiliriz" diyerek kızın saçlarını iyice geriye itti.

"Ben o insanların olduğu yere sadece bir kez gittim. Onun dışında yıllarca aynı yerdeydim. Maskeliler kendileri gelirdi. Karanlık, eski bir koltuk olan bir odada yaşıyordum."

Dimitri bir kelime daha duymak istemiyordu. Artık bilmek istemiyordu. Kızın rahmini alan kim bilir neler yapmıştı! Uzanıp kızı kendine çekti ama kız halen aynıydı. Sanki anılarının içinde kaybolmuş gibi..

" Şişşt bebeğim. Tamam. "

Uzun saçlarını sevecenlikle okşarsa da bedeni gergindi. Kıza ne derse desin düzelmiyordu. "Galiba adamlarının toplandığı yerin altında kalıyordum. Çünkü çoğu gelir beni rahatsız ederdi. Bir kaçı beni yuğururdu. Bu canımı acıtırdı. Bir gün bunu Reycan'a söyleyince bana vurdu ve çok kızdı. Aslında bana değilde sanki onlara kızmış gibiydi."

Duymak istemiyorum!

"Sonra.." diyen kızla hızla düşündü ve aklıma gelen tek yolu tercih etti.

Dimitri dudaklarını dudaklarına bastırarak kızı susturdu. Dudaklarına kapanan sıcaklıkla kız gözlerini kırpıştırdı ve hızla uyanır gibi oldu. Ardından tam bir ağlama krizine girdi.

Dimitri saatlerce ne yapacağını bilmeyerek onunla oturdu. Kız nihayet sustuğunda pişmandı. Doktoru dinlemeli ve üzerine gitmemeliydi. O kimdi ki kendi kafasına göre hareket ediyordu? Kız uykuya dalana kadar pişmanlığın yerini çoktan  öfke almıştı.

Mesela geri de bıraktığı adam için öfkeliydi.Hepsine saatlerce işkence edebilirdi. Sonra gözlerini kapattı ama bu kıza yapılanları geri getirmeyecekti.

Omuzunda halen ıslak gözyaşlarının iziyle kıza uzanıp omuzundan ayırdı ve yavaşça  üstünü kapattı ve içeri geçerken yemin etti.

Ondan çaldıkları her yılın intikamını alacaktı. Bazı insanların ölümü aslında daha hayırlıydı.

***

Öğleden sonra yatıp gece yarısı kabusla uyandıklarından beri tam beş saat geçti. Hava ağardı ama Dimitri gözlerini ateşten ayırmadı. Bir çok plan kurdu ama her yenisi bir diğerini yıktı.

Tam o anda telefon çaldı. Ekranda ki Nur yazısıyla Agah'ın aradığını anlayarak tek kaşı kalktı ama açıp kulağına yasladı.

Alo? Naber? Gibi kelimeler ona itici gelirdi. Bu yüzden hiçbir şey demeden karşıyı beklerdi ve yine öyle yaptı.

"Kardeşim? Bir açık buldum ama haritadan ziyade keşfe çıkman gerekiyor."

Dimitri renksiz bir sesle "Daha sonra kardeşim" diyerek suratına kapatınca tekrar aranacağını bilmiyordu. İç çekerek açtı.

"Ne var?"

Şüpheli biraz da tedirgin bir sesle "Sorun ne?" diyen agahla iç çekti.

"İyisin hoşsun ama laftan anlamıyorsun"

Agahın keyifsiz gülüşü kulağımda çınladı.

"Tanıştığımız köprü de bunu anlamalıydın."

Boğazını temizledi "Şimdi söyle sorun ne?"

"En geç beş altı gün  içinde bizi buradan çıkartıyorsun"

Agah sessiz kalınca zihninde dönüp duran sorulardan biri dudaklarından döküldü.

"İlaç deneklerini duydun mu? Aslında denek sayılır mı bilmiyorum."

"Onları kim bilmez ki?" diyerek güldü Agah. "Dünyaca ünlü markalaşmış holdingler neyi paravanı zannediyorsun" Dimitri rahatsız oldu. O kadar olağan ve kabul edilmiş bir şeymiş gibi konuşuyordu ki öfke dalga dalga benliğine işliyordu.

Bu kadar kolay değildi. Kızın kederle kavrulmuş kahveleri kolay değildi.

"Türkiye'de var mı?"

Agah'ın tereddüt ettiğini fark edince "Uzatma da söyle işte"

"Türkiye deney yapılan ülkelerden biri.. Bu ilaçlar nasıl onaydan geçip satışa çıkarılıyor zannediyorsun? Farelerle o kadar da benzemiyoruz anlarsın ya. Hem.. Neden sordun? Bak Dimitri sakın! Sakın onlara bulaşma! Onların elleri kolları her yere ulaşır. Para, güç her şey var. Senin silah tüccarlarına benzemezler."

Dimitri keyifle gülümsedi.
"Çoktan bulaştım."

Bir müddet sustu. Ardından tek düze bir sesle
"Harika." dedi.

"Beni zerre tanımıyorsun Arap. Bekle ve gör yapacaklarımı. Sen bizi buradan çıkar yeter."

Agah iflah olmazsın gibi bir şeyler mırıldanarak iç çekti. Ardından "Bizi derken?" diye sordu.

Dimitrinin eli gayri ihtiyari boynunda ki kolyeye uzandı ve parmaklarının arasında çevirerek sıktı.

"Kızı ve beni işte" diye mırıldanırken her şeyi çok hızlı düşünüyordu. Bunun önüne yıllar önce geçtiğini sanardı ama geçememişti.

"Kızı mı? Onu yanında mı tutacaksın!"

"Hı? Ne!"

Boğazını temizleyerek aklındakileri bir kenara bıraktı.

"Hayır" dedi kararlıkla.
Agah rahatlayarak nefesini bıraktığında telefonu kapattı ve arkasına yaslandı.

Onu kendi karanlığına çekemezdi. Onun Kaçtıkları kadar kötü şeylerin o içinde büyümüştü. Dimitri'yi aslında kimse tanımıyordu ve bu yüzden Kıza güzel bir hayat şansı verecekti.

Güzel ve doğru..

O adamların ona yaklaşmayacağının garantisiyle arkasını dönüp gidecekti. Küçücük bedeni onun kolları için yapılmış gibiydi, evet, ama..

Onunla ne yapabilirdi ki?
Ona verdiği sözü tutacaktı. Onu gözetmişti. Buradan çıkarıp İstanbula götürecekti. Sadece o kadar ama beyni hem bunu desteklerken, hem de neden kızın dudaklarının sıcaklığını düşünüyordu.

"Harika" dedi. Kendini bile yarım yamalak bilen bir kızdan yararlanır gibi aklının oraya çekilmesinin tek bir nedeni olabilirdi.

Kendi kendine kızar gibi
"Fazla dağ başında kaldın Dimitri" dedi. "Fazla"

Ona göre bedenine söz geçiremeyen varlık insan değildi. Bu kadar boş şeylere vakit ayıranda akıllı değildi.

Kararlıkla iç çekti. Kendi bile bir anlığına da olsa yolundan saptıysa kim bilir kızın karşısına kimler çıkacaktı.

"Evet "diye düşündü.

Kızı erkek milletine karşı eğitecekti.
O yanında yokken kendini korumayı bilmesi gerekti. Şimdi tek sorun bunu kıza nasıl öğretebileceğindeydi.


Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 49.4K 26
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...
148K 9.1K 41
Geçmişinden kaçıp kendine Paris'te yeni bir hayat kuran cesur bir kadın ve geçmiş yaraları yüzünden hiç kimseye güvenemeyen bir silahşor... Hayat bu...
1.5M 61K 60
Şimdi hiç bilmediğim bir şehrin, hiç bilmediğim bir sokağındayım... Yanlız mıyım? Tabiki de "Hayır"... Sensizliğim ve tıklım tıklım yalnızlığım benim...
1M 18.3K 27
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞