USLANMAZ | Yarı Texting

Por rueliya

4.4M 226K 58.3K

Boşandıktan sonra popüler bir arkadaş bulma sitesinde yeniden karşılaşan bir çiftin zaman zaman eğlenceli, za... Más

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
Görsel Bölüm 1
17. Bölüm
18. Bölüm
Görsel Bölüm 2
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
Görsel Bölüm 3
23. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
Görsel Bölüm 4
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
Görsel Bölüm 5
Görsel Bölüm 6
Görsel Bölüm 7
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
Görsel Bölüm 8
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
Görsel Bölüm 9
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Görsel Bölüm 10
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
Görsel Bölüm 11
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm | SEZON FİNALİ
Görsel Bölüm 12
Görsel Bölüm 13
Özel Bölüm: Nazlı & Özgür
Görsel Bölüm 14
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
Görsel Bölüm 15
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
Görsel Bölüm 16
63. Bölüm
64. Bölüm
65. Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
Görsel Bölüm 17
68. Bölüm
69. Bölüm
Görsel Bölüm 18
70. Bölüm
71. Bölüm
72. Bölüm
73. Bölüm
74. Bölüm
75. Bölüm
76. Bölüm
Görsel Bölüm 19
77. Bölüm
78. Bölüm
79. Bölüm
80. Bölüm
81. Bölüm
Görsel Bölüm 20
Özel Bölüm: Melisa
82. Bölüm
83. Bölüm
84. Bölüm
85. Bölüm
Görsel Bölüm 21
Görsel Bölüm 22
86. Bölüm
87. Bölüm
88. Bölüm
89. Bölüm
90. Bölüm
Özel Bölüm: NazGür - Part 1
Özel Bölüm: NazGür - Part 2
91. Bölüm
92. Bölüm
93. Bölüm
Görsel Bölüm 23
Özel Bölüm: Arslan
94. Bölüm
95. Bölüm
96. Bölüm
97. Bölüm
Özel Bölüm: Nazlı & Özgür
98. Bölüm
Görsel Bölüm 24
Özel Bölüm: Nazlı & Özgür
99. Bölüm
Özel Bölüm: NazGür | Part 1
Özel Bölüm: NazGür | Part 2
Özel Bölüm: NazGür | Part 3
Özel Bölüm: Arslan
100. Bölüm | FİNAL

24. Bölüm

39.8K 1.7K 646
Por rueliya


Öncelikle, aramıza yeni katılan arkadaşlarım hepiniz hoş geldiniz. Hiç bölüm başına duyuru koymamıştım ama okumadan geçmemeniz için bırakıyorum. Lütfen önce okuyun. #teamtuna vs #teamarslan konusu çok hoşuma gidiyor, yorumlarınızı severek okuyorum. Ama şunu belirtmekte fayda var ki; bu hikayeyi bir ay içerisinde falan kurgulayıp kaleme aldım. Kurguladığım günden beri kafamda gelişme bölümleri dahil, final net ve kesin. Final için daha yolu yarılamadık bile. Her şey için çok erken olduğu gibi söyleyebileceğim en ufak şey bile spoiler sayılacağından sizi bu konuda yanıtsız bırakıyorum. O yüzden sadece eğlenerek okumanızı önerebilirim. Oluşturduğum kurgu geniş kapsamlı ve sürekli hareketlilik olmasını planladığım bir kurgu. Evet, çoğu yerde söveceksiniz (her iki taraf da) ki ben o zaman sizden linç yemek için özel bir satır bile açabilirim. djhd Ama akıcı ve elimden gelen en iyi şekilde yazacağıma emin olun lütfen. İklim'in kiminle olduğu önemli değil, onun psikolojisini anlamaya çalışarak okursanız benim açımdan da bakmış olursunuz ona. Hikayemizin başlangıcını hatırlayın. Sevdiği adamdan ayrılmış, bunun için pişman ama geri adım da atmıyorken bocalama dönemindeydi. Uzatmak istemiyorum ve sizi hemen bölüme almak istiyorum. Her gün bölüm atıyorum, sabahtan beri iki bölüm yükledim ve yorumlar az olmasına rağmen bir bölüm daha eklemek için akşamdan beri çabalıyorum ve sanırım sırtımı hissetmiyorum. :( Bir sürü işim varken sizler uyumadan bir bölüm daha okuyun diye uğraşıyorum. Önceki bölümde oy sayısı bayağı fazlaydı, bunun için teşekkür ederim. Umarım bu bölümü de sever, bol bol yorumlar ve oylarsınız. Yukarıda söylediklerim naçizane bir rica sadece. Birbirinizle tartışmadan ve beni 'şöyle yap, böyle yap' diye yönlendirmeye çalışmadan okursanız ben kafam daha rahat bir şekilde, haliyle daha da içime sinerek yazabilirim. Seviliyorsunuz uslanmaz keratalar. 

VE BU ESNADA 20K OLMUŞUZ. GERÇEKTEN TEŞEKKÜR EDERİM. Her gün buluşacağız bir aksilik olmadığı sürece. Yarına kadar kendinize cici bakın. İyi okumalar. ❤


--


"Arslan Dinçerli'yle aranızda ne var?"

Kaan'ın sorusuyla birlikte şok olmuş bir şekilde kafamı ona çevirdiğimde bakışlarını yoldan ayırmaya gerek bile görmemişti.

"Onu nereden çıkardın?" diye sordum ama sesimde anlaşılmaması imkansız bir panik vardı.

"Yapma İklim," derken hala yola bakıyordu ve oldukça ciddiydi. "Adam az önce resmen bizi öldürecek gibiydi."

"Sen gördün mü?"

"Nasıl baktığını mı?" Güldü. "Görmemek mümkün değildi."

"Yanlış anladı değil mi?" Bir Kaan'la dedikodu yapmam eksikti çünkü.

"Beni öldürecek gibi bakmasından bunu anladım." Silkelendi. "Wow, bu ara herkes beni öldürmek istiyor sanırım."

İster istemez gülüşüne eşlik ederken rahatça arkama yaslandım. "Bu aramızda kalabilir mi?"

"Bir şartla."

"Neymiş?"

"Bana her şeyi anlatacaksın."

Bu isteği aklımdaki soru işaretini giderecekse tabii ki kabul ederdim. Kaan'a güveniyordum ve söylediklerimin Semih'in bile kulağına gitmeyeceğinden emindim. O yüzden benim için sıkıntı olmazdı ama Kaan'ın aşık olduğu şu kadını öğrenmek için harika bir fırsattı.

"Karşılığında benim de bir isteğim olacak."

"Neymiş?" derken beni taklit ediyordu.

"Kimsenin bilmediği bir sırrını benimle paylaşacaksın."

Kasıldı, gerildi ve belli etmemeye çalıştı. Sonra da dudaklarından belli belirsiz bir "Bakarız," sözcüğü döküldü. Canı çok yanmıştı ve yarasını kimseye göstermek istemiyordu. O an onun için bir şey yapamadığım için berbat hissetmiştim. En azından sarılıp yanında olduğumu hissettirebilirdim ama hiçbir şey bilmediğimi zannederken bunu yanlış anlayabilirdi. Sadece kafamı camdan tarafa çevirmekle yetindim. Çünkü yüzüne bakmamı istemiyordu ve gözündeki gözlüğü düzeltmişti.

Restorana geldiğimizde siparişimizi hızlıca verip sohbetimize kaldığımız yerden devam etmek için tepkisini kontrol ettim önce.

"İşinden alıkoymuyorum değil mi?"

"Biz de öğle yemeği yiyoruz İklim." Hah, geri gelmişti bildiğimiz Kaan. "Anlat bakalım, nedir şu Arslan meselesi."

"Tuna'yla ayrıldıktan sonra benimle ilgilenmeye başladı."

"Hah, ben demiştim. Etrafında boşanmanı bekleyen erkekler vardır demiştim."

"Tuna'ya göre sen de onlardan birisin." Gülerek kafamı iki yana salladım.

"Bunu bilemezsin."

"Yani mantıken düşününce Melisa'yla bile birlikte olmuyorsun. Bana bakacak halin yok." Kabul etmeliydim ki bunu söylerken Melisa'nın medeni halini kast ettiğim kadar göz alıcı güzelliğini de kast ediyordum. "Selen'in arkadaşı olmamız bizi otomatikman eliyor. Sen söyledin."

İşaret parmağını bana doğru sallayıp, "Doğru," dedi. "Yakaladın beni. Selen'in dırdırıyla uğraşmaktansa size bulaşmamayı tercih ederim."

"Yani biz de olsak, üzeceğinden eminsin yani her kadını?"

"Üzerim," derken yine ciddileşmişti. "Karşı tarafın beklentisi yapamayacağım kadar büyük olduğunda hepsi üzülüyor. Ama ben de yapamıyorum işte."

"Biri kalbini mi kırdı?" diye soruverdim pat diye. "Bunun başka açıklaması olamaz Kaan."

Sorumla birlikte birkaç saniye öylece kaldı ve daha sonra itiraf etti. "Evet," dedi.

"Bana anlatabileceğini biliyorsun. Nazlı'yla bile paylaşmam sırrını."

"Anlatacak fazla bir şey yok. Klasik bir kalp kırıklığı işte."

"Bunun klasiği mi olur Kaan? Azsa da fazlaysa da bilmek istiyorum. Anlatmak sana iyi gelecektir. Hiç denedin mi?" Gözlerinden anlamaya çalıştım. "Denememişsin. Eminim Semih bile bilmiyordur." Gözlerini kaçırdı.

"Ne bilmek istiyorsun?"

"Kim olduğunu değil, önce nasıl bu hale geldiğini merak ediyorum."

"Üniversitedeydim o zamanlar. Onu ilk resim atölyesinde görmüştüm. O gün orada ne yaşadığımızı ve nasıl tanıştığımızı anlatamam sana ama boya kokularının arasında en keskin aldığım kokunun, onun kokusu olduğunu söyleyebilirim. Bugün bile hala burnumda tütüyor o koku. Çakır gözlerini gözlerime diktiğinde olduğum yere çivilenip kaldım. Daha önce binlerce kız görmüştüm ama ilk kez bir peri kızıyla karşılaştığımı zannettim. Her şeyiyle o kadar ait değildi ki bizim bu aptal dünyamıza, bir ara rüyada olduğumu bile zannettim. Kalbimi dinlesen, depar atıyordu sanki. Ağzı iyi laf yapan ben, mal gibi kalmışım karşısında. O günü hafızama çok net kazıdım ama sonrası yok."

Son cümleyi söyleyene kadar gözlerindeki o ışığı hüzünle izlemiş, geçmişini anlatırken sanki o güne dönse her şeyi değiştireceğine olan inancını görebilmiştim. Ama son cümlesini tüm bu hislerden uzak, buz gibi kuruvermişti. Kalbinin buz tutmasındandı belki.

"Şimdi de gördüğün gibi onsuz ve yalnızım," diye tamamladı konuşmasını. O sırada yemeklerimiz servis edilmiş, yemeğe başlamıştık hafiften. Onu dinlerken çorbam biraz soğumuştu hatta.

"O nerede peki?" Cevabını bildiğim halde soruyordum.

"Kocasının yanında ve mutlu." O adamın yerinde olmak istediğini herkes anlayabilirdi şu anda.

"Sevdiğinin mutlu olması seni mutlu etmiyor mu peki?"

"O defteri kapatalı yıllar oldu İklim. Tabii ki onun çok mutlu olmasını istiyorum. Evlendiği adamın ona değer vermesini ve onu seçtiği için pişman olmamasını isterim her zaman. Karşıma gelip de kocası için ağlamasını kaldıramam. Ben, böyle bir durumda ne yapacağımı cidden bilmiyorum. Gözünden akan tek damlaya dünyayı yakarım."

"Ne güzel sevmişsin." Utanmasam ağlayacaktım şurada ama kendim için bile ağlayamıyordum ben daha.

"Ve bu yüzden bir daha sevmeyeceğim."

Uzanıp elinin üzerine elimi koydum. "Böyle söyleme Kaan. Daha yirmi beş yaşındasın ve önünde kocaman bir hayat var. Bak bana, ben de kalbimin kapılarını kapatmak istedim ama hayat öyle değil."

Yüzünde acı bir gülümseme varken, "İklim," dedi. "Hayatına devam etmeye karar vermen çok güzel, etmelisin de. Sakın kapatma kalbinin kapılarını. Sen aşkını yaşadın, onunla yaşamak ne demek gördün ama ben onu bir dakika bile yaşayamadım. Tanıştığımız ilk anda kısılı kaldım. Ötesi yok, olmayacak da. Benden geçti artık o işler."

Elimi geri çekip yemeğimden aldım. Kaan'ın bu kadar derin biri olabileceğini düşünmemiştim daha önce. Her zaman eğlenceli ve hiçbir şey umurunda değilmiş gibi dolanıyordu etrafta ama içinde büyük bir yarası vardı. Nasıl hissettiğini anlayamazdım çünkü dediği gibi ben aşkımı yaşamıştım ama şimdi Tuna'dan uzaktayken onu bir nebze de olsa anlayabileceğimi düşünüyordum.

"Peki, onu görüyor musun?"

Önündeki sudan içip cevap verdi. "Bazen."

"Ne hissediyorsun?"

"Bir zamanlar ona aşık olduğumu ama şu an öylesine bir kadın olduğunu düşünmeye çalışıyorum."

"Ama öylesine bir kadın değil?" Kaşlarımı kaldırıp baktım.

"İnan, orasını düşünmemem daha hayırlı."

"Senin hislerini biliyor mu? Hala ciddi bir ilişkin olmadığı için bunu kendine yoruyor olabilir."

"Bu konuyu kapatalım mı artık? Arslan'ı anlatacaktın ama beni konuşturdun, az değilsin."

Konuyu değiştirmek istediğini anlayabiliyordum. Bu kadarını öğrendiğime bile şükretmeliydim. Neticede yüreğini açmıştı bana.

"Nasıl istersen." Birkaç dakika sadece yemeğimle ilgilendikten sonra ben başladım konuşmaya bu sefer. "Arslan'ı ilk başta reddettim. Hatta o kadar imkansızdı ki gözümde, patronum olduğunu unutup çizgiyi aşmış bile olabilirim."

"Ne değişti peki?"

Bunu ona anlatamazdım. Tuna'nın bana ayrı diğer kızlara ayrı davrandığını, kız tavlamaya çalıştığını söyleyemezdim.

"Tuna ile ortak kararımız diyebiliriz."

"Arslan mı? Dünyada inanmam. Yok artık."

"Saçmalama," dedim gülerek. "Delirdin herhalde. Tabii ki Arslan'dan haberi yok."

"Bir an inme iniyordu."

"Aslında ikimiz de açık açık başka ilişkilere açık olduğumuzu söylemedik ama alttan alta ima ettik bunu. Sonuçta biz ayrıldık ve olması gereken bu."

"Beni yanlış anlama ama biraz acele etmiyor musun?"

"Ben de öyle düşünmüştüm."

"Ee?"

"Tuna da hızlı çıktı."

"Nasıl yani? Hayatında biri mi var?"

"Hayır ama arayışta. Ve bu aramızda kalsın."

"Erkekler böyledir işte, ne bekliyorsun ki?" Az önceki söylediklerinden sonra bunu söylediği için imayla baktım. "Ben hariç, ben farklıyım. Benim kısa ilişkilerim olsa da oldukça sadık bir adamım."

"Tabii canım. Aman her neyse işte durum böyle. Arslan bana aşık olduğunu söyledi, ben de başlardaki gibi tepkili yaklaşmıyorum artık."

"Cidden aşığım dedi mi?" Şaşırmış görünüyordu.

"Evet. Belki de onun duyguları yüzünden sorumlu hissettiğim için fikrim değişmiştir, bilemiyorum ama ona yabancı hissetmiyorum son günlerde."

"Çok şaşkınım şu an. Arslan Dinçerli ve aşk ha? İnanılır gibi değil."

"Bir şey mi biliyorsun?" Artık tedirgin olmaya başlamıştım.

"Sen bilmiyor musun?"

"Neyi?" Neyi bilmem gerekiyordu ki?

"Magazin izlemiyor musun?"

"Ha, öyle desene. Biliyorum."

"O zaman nasıl güveniyorsun?"

"Çünkü gözlerini gördüm Kaan. Tuna'nın bahsi geçince ya da ikimizi sevgili sandığında acı çektiğini ve kendini benden uzaklaştırdığını gördüm."

"Bir dakika, ne sevgilisi?"

"Geçen günkü fotoğraf meselesi."

"Doğru ya, kullanıldığım sabah. Başına iş açmış anlaşılan."

"Halledemeyeceğim bir şey yok."

"E, bu az önce bizi de duydu. Ben kesin ya hastaneye ya mezara girerim yakında bu gidişle."

"Saçmalama." İkimiz de gülerken içeceklerimizden içtik.

"Kendin için en doğru kararı sen verirsin İklim. Ama temkinli yaklaş, üzülmeni istemem."

"Henüz aramızda hiçbir şey yok. Sadece olabileceğinin sinyalleri var. Hepsi bu kadar. Belki de olmaz."

"Dene ve gör bakalım. Bu arada sırrın bende güvende."

"Biliyorum, teşekkür ederim."

Ağır konuların masaya yatırıldığı bir yemeğin ardından mekandan ayrılarak bizim şirkete geldik. Arka koltuktaki elbisemin olduğu çantayı aldıktan sonra Kaan'ı öptüm ve "Ne zaman istersen konuşabiliriz," dedim.

"Benden dinleyeceklerin bu kadar," diyerek burnuma dokundu. "Bir daha beni kandıramayacaksın."

"Bekle ve gör." Kapıyı açıp aşağı inerek ona el salladım ve ukala bir gülümsemeyle gözlüğünü takıp gidişini izledim. "Vay be," diye söylendim yalnız kaldığımda. "Bizim Kaan'a bak sen." Daha fazla şirketin önünde beklemeyi kesip önce elimdeki çantayı arabama koymak için otoparka indim. Şimdi bunu yukarıya taşıyıp bir de sonra indiremezdim tekrar. Çantayı yerleştirdikten sonra arabayı kilitleyip asansörün olduğu tarafa yöneldiğimde içeriye başka bir arabanın daha girdiğini duydum. Araba görüş alanıma girdiğindeyse bir açıklama borçlu olduğum kişiyi beklemeden yukarıya çıkmamaya karar vermiştim. Aynı zamanda ondan alacağım bir açıklama da vardı ama bunu çaktırmadan yapacaktım tabii.

Arabasını park edip indiğinde beni hala görmemişti ve ben de çağırdığım asansörün kapısını açık tutarak beklemeye devam ediyordum. Nihayet kapıdan içeri girdiğinde varlığımı fark edebildi ve kaçırdığı gözleriyle benden önce asansöre bindi. İki saattir bekliyordum burada, alo? Hemen ben de iç tarafa geçip kapatma düğmesine bastıktan sonra teras katını tuşladım.

"Ne yapıyorsun? Bizim kata bas." Elini uzattığında düğmelerin önüne geçtim. "Oyun mu oynuyoruz?"

"Konuşmamız gerekiyor."

"Yeterince konuştuğumu düşünüyorum."

"Ben de ama görüyorum ki kalın kafan algılamıyor."

Kaşları çatılıp üzerime doğru eğilirken adeta tısladı. "Kalın kafalı mı dedin sen bana?" Usulca kafamı salladım. Asansör ve onun arasına sıkışmıştım resmen ve yanında yeterince kısa değilmişim gibi iyice küçülmüştüm. "Asıl kalın kafalı sensin." İşaret parmağıyla şakağıma dokundu. Geçen sefer dudaklarımda hissettiğim ateş şakağıma sıçramıştı. Kokusunu içime çekerken yutkundum. Ve bu durum tehlikeli bir hal almadan duran asansöre teşekkür ettim. Üstümden çekilip asansörden çıktığında merdivenlere yönelir diye düşünmüştüm ama anlaşılan beni dinlemeye karar vermiş olacak ki terasa gitmişti.

"Sevgilin olmadığından bahsediyorsun, ki buna inanıyordum zaten." Beni beklemeden öfkeyle konuşmaya başlamıştı bile. Arkası bana dönükken söylediği bu cümleden sonra yönünü döndü ve devam etti. "Ama bir de ne duyuyorum?" Yüzünü ekşitti. "O adamın söylediğini nasıl yorumlamamı bekliyorsun? Sana dedim, gözümün önünde yaşama dedim ama sen o adamı burada ağırlıyorsun. Bana yemek sözü verdiğin halde onunla gidiyorsun. Kusura bakma ama parçaları birleştirince ortaya hiç hoş bir tablo çıkmıyor." Sesi alçalırken bana inanmanın neden bu kadar zor olduğunu anlamaya çalışıyordum. Her şeyin bir açıklaması olabilirdi ve ben mecbur olmadığım halde bunun için buradaydım ama beni daha önce uyardığım şey konusunda yargılıyordu. "Ya sen yalan söylüyorsun ya da bilmiyorum İklim."

"Bana yalancı mı diyorsun?"

"Demeyi istemiyorum."

"Biliyor musun Arslan? Her şeyin bir açıklaması vardı ama sen bu şansı kaybettin." Onu terasta bırakıp merdivenlere yöneldiğimde çok sinirliydim. Sırf yanlış anlaşılmaya açık bir şey duyduğu için buraya açıklamaya yapmaya gelmiştim ama beni yalancılıkla suçlamıştı. Terasın kapısını sertçe kapatıp birkaç basamak indiğimde derin bir nefes aldım. Bu aynı şeyi ona kaçıncı yapışımdı? Önce Tuna'yla birlikte olduğumu duymuş, sonra Kaan'la fotoğrafımızı görüp içi içini yemişti ve şimdi de Kaan'la birlikte olduğumuzu zannediyordu ama ben şımarıklık yapıp o kadar şeyin arasından bir cümleyi cımbızla çekerek onu suçluyordum. Geldiğim gibi geri döndüm ve az önce kapattığım kapıyı hızla geri açıp aynı hızla tekrar kapattım. Bu sefer tek fark benim de terasta olmamdı. Ben gidince manzaraya döndüğü yüzünü kapının sesiyle bana tekrar döndüğünde adımlarımı hızlandırarak yanına ulaştım ve hiç düşünmeden, kendime bir salise bile zaman tanımadan ellerimi çenesine yerleştirip dudaklarımı dudaklarına bastırdım.


--


Baştaki duyuruyu okumayan varsa okuyup gelsin. dshdsh


Bu satıra son sahnede fenalaşanları alabilirim, sedyelerimiz şu tarafta.


Buraya da Kaan'ımız hakkındaki yorumlarınızı.

Seguir leyendo

También te gustarán

2.7M 144K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
138K 22.4K 48
TÖRE & ADALET SERİSİ 2. KİTAP♟️👠🎓
SARKAÇ Por Maral Atmaca

Ficción General

1M 70.1K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
148K 7.1K 22
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...