TEKİLA |𝕸ü𝖍ü𝖗|

By gecedensonizler

113K 8.8K 7.1K

Bırakacağını , yine gideceğini anlayan kalbim delirirken durmadım. Acıyla çığlık çığlığa bedenimi ona ittim... More

T.☠•Tanıtım•
Tekila/Mühür-1.bölüm
Tekila/Mühür-2.bölüm
Tekila/Mühür-3.bölüm
Tekila/Mühür-4.bölüm
Tekila/Mühür-5.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-5.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-6.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-6.bölüm(Part2)
Tekila/Mühür-7.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-7.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-7.bölüm(part3)
Tekila/Mühür-8.bölüm
Tekila/Mühür-9.bölüm
Tekila/Mühür-10.bölüm
Tekila/Mühür-11.bölüm
Tekila/Mühür-12.bölüm
Tekila/Mühür-13.bölüm
Tekila/Mühür-14.bölüm
Tekila/Mühür-15.bölüm(Küre)
Tekila/Mühür-16.bölüm(Küre)
Tekila/Mühür-16.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-17.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-18.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-18.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-19.bölüm
Tekila/Mühür-20.bölüm
Tekila/Mühür-21.bölüm
Tekila/Mühür-22.bölüm
Tekila/Mühür-23.bölüm
Tekila/Mühür-24.bölüm
Tekila/Mühür-25.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-25.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-26.bölüm
Tekila/Mühür-27.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-27.bölüm(Part2)
Tekila/Mühür-28.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-28.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-29.bölüm
Tekila/Mühür-29.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-29.bölüm(Part3)
Tekila/Mühür-30.bölüm(Part1)
Tekila/Mühür-30.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-31.bölüm
Tekila/Mühür-32.bölüm
Tekila/Mühür-33.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-33.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-34.bölüm
Tekila/Mühür-35.bölüm(part1)
Tekila/Mühür-35.bölüm(part2)
Tekila/Mühür-36.bölüm
Tekila/Mühür-37.bölüm
Zebun°SanalOyun°||texting

Tekila/Mühür-17.bölüm(part2)

1.6K 144 67
By gecedensonizler

Bölüm müziği:
Ariana Grande - 7 rings

🍷

Usul usul yok olmaktı kimsesizlik. Usul usul ölmekti , kendini kimsesizleştirmek. Ruhumun kanatlarını iyileştiremeden , kendimi parçalamaktı ,kaybetmekti.

Ben , ben babamı kaybediyordum..

Zihnim, yine bir intihara şahit olmuştu. Güz, yaprağını dalından var olmuşlukla bırakırken onu ,oradan oraya sürükleyen rüzgara kızabilir miydik ? Ben niye şimdi kendime kızıyordum peki , olması gereken bu değil miydi?

Değildi.

O anda ruhum bedenime dar geldi , sancısı kıpırdandı ve durmadım ,

Koştum.

Sızlayan dizlerimi umursamadan savsak adımlarla babama koştum.Babamın kapıdan çıkan bedeninin henüz daha bir iki adım ilerlemişken dudaklarım kıpırdandı telaşla , kayıplarım o kadar çoktu ki onu da kaybedemezdim.

Hevesle titredi dilim .

" Ba..-"

Durdu ses. Gerisi gelmedi , gelmesi için şuurumu yerinde tutamadım.

Bir his , dilime mühür oldu

Bir koku, ömrüme ömür oldu.

Sesim, daha kulaklarıma zor ulaşırken burnumu sızlatan kokuyla kelimelerim dudaklarımın arasında asılı kaldı. O koku , ruhumun sancısına arkadaş oldu.

Acı ve özlemle titriyen bedenim , o gözlerle buluşmak için can attı , yine ve yine ona gitmek istedi. .

Babamın yine de sesimi duyduğundan merakla bana, omzunun üstünden bakmasıyla saliselik anda gözleri gözlerimi bulup hızla sıyrıldı ve adresi ona uğradı.

Ruhumun çalkantıların sahibi bedene bakamadım , az biraz sonra yüz yüze gelecek , belkide hiç olmamışız gibi davranacaktık , davranacaktı. Bir kez daha kaldırabilir miydi yüreğim bunu ?Bir kez daha kokusunun deminde dingin kalabilir miydim ?

"Lu..- " duraksadı sesi , ilk defa bu kadar boş bir seste savruldum. Ağırca döndüm yüzümü ona. Ne olmuştuda bu kadar kaybetmişti beni kendisinde? Ne olmuştu da Luna'sı yok olmuştu gözbebeklerinde.

"Luna değil mi ?" dedi anımsaya çalışarak, hani belki bir oyundur ,bir şakadır bu diye kendini kandıran yüreğim sert bir darbe aldı. Sesindeki, ismimi zoraki hatırlar tını öyle somuttu ki , o beni unutmuştu. İşte bu Son kelimesiyle hayali bir bıçak kalbimin tam ortasına saplanmış ve acılarımdan değildi de ölen kalbimin yokluğuyla sendelemiştim olduğum yerde.

"Luna!"

Babamın telaşlı sesine tutunamadan arkamdaki beden önce davrandı, keşke davranmasaydı.

Belime sarılan güçlü kol ile geriye yıkılmakta olan bedenim asılı kaldı yitikce. Gözlerim istemsiz kapanırken , üzerime eğilen göğsünden gelen kokusuyla derince soluk aldım , dayanamadım.

Belime saran kolun gerginliğini hissediyordum , hemde bir yabancı gibi. Tutuşundaki sertlik ,ona ait değil gibiydi biliyordum ki bedenimi tüy dokunuşuyla taşırdı o , incitmezdi. Şimdi nasıl oluyordu da bir tutuşuyla bile onu kendimde bulamıyordum.

Kaybımın en büyüğü.

"Luna?"

Babamın hemen soluğum kadar yakından gelen sesiyle koluma tutundu eli. Gözlerimi daha açamadan sert bir soluk tırmandı. Telaşla gözlerim , Babamın koyu irislerine bulamadan bakışlarını takip ettiğimde Duman'a öfkeyle baktığını gördüm.

Yapma baba.

Duman'ın ela irislerinin üzerimde olmayışı ile uzunca baktım. Özlem çektiğim her zerresinde yine kayboldum. Intikamım , nefretimi diri tutmak adına kendimi güçlendirirken , kalbimin ona çekilmesine engel olamadım. Göz oluklarına yansıyan kirpiklerini tek tek saymak gibi bir hataya kadar düşecekken nasılda ondan vazgeçebiliyordum ?

İç sesim ise acı bir şekilde fısıldadı ; o senden çoktan vazgeçti....

"Varisoğlu ," diyip ekledi." Çek ellerini kızımın üzerinden."

Babamın öldürücü sesiyle kendime gelemeden kolumdan çekilmemle acıyla kasıldı bedenim .Bu acı fiziksel değildi, bu acı ondan kayıp gidişimdendi , ruhum çırpındı , zihnim avaz avaz bağırdı. Yapma baba , yapma ! Kokusuna doyamadım daha.

Belimden destek olan babamın güçlü ve şefkatli tutuşu ile bir nebze olsun kendime gelirken , vücuduma söz geçirip huzursuzca doğruldum. Koca adamın yüzüne yerleşen derin endişeye yutkunarak baktım. Yalan da olsa o irislerine 'iyiyim ben' bakışları atarken , kalbimin ağrısıyla titrek bir soluk aldım.

Herkesi kandırıyordum , özellikde kendimi.

"Iyiyim."

Mırıldanır sesimle her an yıkılacak olan bedenimi kastım , fiziksel acılar yıllarca dayanan bedenim , onun soğuk gözlerin de ölmek üzereydi. Bana ne oluyordu ? Bu kadar mi acizdim ? Bu kadar mı kendimi bırakmıştım?

Gözlerim hiç uğramak istemese de , yine elalara tırmandı. Güçlü duruşumu yitirdiğim küçücük şu an diliminde , onun babama olan boş bakışlarına anlam vermeye çalıştım , öylesine boş bakıyordu ki.

Başını hafif eğerek derin bir soluk çekti ,nedeni anlamadım ."Sizi tanıyor muyum?"

Bir erkeğe bakış etli dudaklarından firar eden erkeksi tınıdaki sesle boşluk oluştu. Gözlerim şaşkınlıkla irileşirken , afallayan suratımı gizleyemiyordum bile.

Gözlerim hiç istemeyerek siyah irislere kaydığında ,Babam'ın da benden farklı olmadığını gördüm. Kolumu tutan elinin kasılmasından ise öfkesini hissediyorum , neydi babamın Duman'a olan öfkesi ? Beni unutması mı ?

Hiç sanmıyorum.

Rahatsız edici bir şekilde üçümüz arasında gezen sessizlik , Duman'ın birden kaşlarını derinden çatarak bana dönmesiyle son buldu. Bir şeyler anlamaya çalışarak baktı , bunu gözlerindeki boşluktan anlayabiliyordum.Zaten pek bir duygu yoktu yüzünde , sadece boşluk , hissizlik vardı..

Birden sol elini kaldırmasıyla babam tereddütle bedenini gerdi . Ben ise hiç bir şey yapmadım , sanki ondan bana asla zarar gelmeyecekmiş gibi. Ki Öyle de oldu o, sadece işaret parmağıyla beni gösterdi. Dövme kaplı eli terddütle hava da asılı kalmış gibiydi. Kirli sakallarının ardına saklanan mimiklerini çözemedim , onu çözemediğim gibi.

Gözlerini derince gözlerime dikip havada asılı duran elini kıpırdattı ve işaret parmağıyla beni gösterdi tekrardan .

"Sen."" Diyip ekledi.

"Baba mı dedin ? "Sonunda tok sesi ortama bomba gibi düşmüştü. Bir şeylere anlam vermekten çok uzakta , acılarımın arkasında ayakta durmaya direniyordum. O beni , bizi anımsamıyordu bile..

"O elin bakışların ,kızımın üzerinde daha fazla durursa olacaklardan ben sorumlu değilim !"

Babamın sesindeki yoğunluk ile ben yutkunma gereği duymuştum. Öylesine baskın ve ürkütücüydü ki . Ama bunu Duman da gördüğümü söylemezdim , sanki babamın tavrıyla irkildi ve yüzü yine boşluğa düştü.

Yine o bomboş bakışlara..

"Kızınızdan öyle mi ? " absürt bir şekilde güleç gelen sesle tedirginlikle baktım Duman'a . O kadar tuhaf bir haldeydik ki , onun bu değişen hallerine bir anlam veremiyordum. Gözlerimdeki ağırlığı farketmiş gibi ufacık bir an gözlerimiz birleştirdi , çok ufak bir an.

Ruhundan ruhuma kayan o an.

"Kızıymış." Kendi kendine eğlenir sesiyle babamın gerilen bedeniyle gergince ikisinin arasında gezindirdim bakışlarımı.

"Hangi Baba , kızını ölüme gönderir ki ? " buz gibi sesin arkasındaki alayla gözleri kısıldı ve dudakları duygusuzca kıvrıldı.

"Babaymış, ne baba ama ." diyip kaşlarını kaldırdı.

O ne demişti ?

Kulaklarımdaki uğuldamayla sarsıldım.Duyduğumdan bile emin olmadığı o kelimelerle kaskatı kesilmiştim. O..o nasıl ? Şok içinde kelimelerin sahibine bakarken , dudaklarım mühürlenmiş gibi açılmıyordu. Babam'a itam ettiği şeye karşı bile çıkamıyordum.

"Senden mi öğreneceğim babalığı!" Babam'ın gerilen kasları öfkeden kendini zor tuttuğunu gösterse de o kadar sakin bir sesle söylemişti ki bu kelimeleri. Babama inanamazca bakarken, Papa'nın o her zaman " sabırsızsın" lafı çalındı kulaklarıma. İlk defa hak verdim , ben olsam böyle rahat duramazdım.

"Babalığı." Yüzünü buruştururak ekledi.

"Birisinden öğrenmen gerektiği kesin." Dilinin ağzının içinde ahenkle turunu gözetledim. Hala, alayı barından gözleri duygularını saklıyordu gerisindi. Anlamadığım ,neden hala daha babamın üzerine gidiyordu.

Derin bir iç çekti babam , bu' sakinim ben' imaji vermesi için olduğu belli olsa da , öfkesi dalga dalga bedenime vuruyordu. Onun en hassas noktası ailesiydi , biliyordum.

Iri kollarını göğsünde bağlayıp başını dikleştirdi.

"Bunu bana babasından nefret eden çocuk mu söylüyor?" Diyip kaşlarını kaldırdı ustaca. Ardından muazzam rahatlıkla fısıldadı

"Ufak Varisoğlu."

Babam'ın tavrından yayılan ağırlıkla gözlerim merakla Duman'ın suratına kaydı ve o anda ruhumu delen bakışlarla buluştum. Mümkünmüş gibi gözleriyle tüm bildiklerimi unutturdu. Etli dudakları ustaca kıvrılmış , sakallarının arasına gizlenen çukurlar yerini belli etmişti.

Gözlerini gözlerimden çekmeden babama hitaben "Sen bilirsin ." Mahoş tınıdaki sesiyle başını hafifce soluna eğdi. Yüzündeki ukala gülümse solmazken , sözlerini tamamladı.

"Desene kızınla çok eğleneceğiz."

Gözbebeklerime kadar şaşkınlıkla titredim. Kelimelerini öylesine iğrenç bir şekilde söylemişti ki , kendimi hiç bu kadar boktan hissetmemiştim. Sertce yutkunmamla üsten üsten bakışları hafifce kısıldı ve boynuma kaydı. Ardından hızla kaşları çatıldı , yüzündeki tüm alay silindi .

Bunlar olurken zihnim sadece o iğrenç kelimelerindeydi . Öfke damarlarımda usul usul yükselmeye başlamıştı. Şaşkınlığım ise hızla silinmiş , hayalkırıklığım set olmuştu.

O Duman değildi.

O, Antony Josef 'in oğlu Uraz Varisoğluydu.

Damarlarımdan akan kan akışını kesti , dondu.

İçime çöken ağırlıkle nefes almak istercesine elimi boynuma attım. Dudaklarım birden kurumuş , kavruluyordu. Acıyla yutkunmaya çabaladım , gözlerime tırmanan yaşları itelemeye.

"Senin derdin ne velet !"

Birden kopan bağırışla her şey çok hızlı gelişti.Ben daha tepki veremeden ileri atılan iri bedenle kıpırdayamadım. Daha sonra ise Duman'ın yakasını asılan el hızla suratına inen yumruk oldu. Dehşetle inledim , sanki darbeye ben almışım gibi. Hızla karnıma bir ağrı saplandı. Acıdan, benden izinsiz belim eğilirken , bu manzara kanımı dondurmaya yetmişti. Nefesim dudaklarımda takılmıştı , canımın canı yanmıştı,babam tarafından.

Nasıl bir durumun içine düşmüştük ? Bir yıldır ona kin besleyen zihnim onu öldürmeyi bile düşünmüşken şimdi tenine değen bir darbeyle nasıl bu kadar kahrolurdum. Nasıl böylesine canım yanardı?

Babam'ın kolunu asıldığım gibi sersem bir şekilde ona vurmasını engellerken zihnim acıyla kavruluyordu. Babam ,canımı yakma daha fazla. Yüreğimin sancısıyla gözlerim endişeyle elalara kaydı ama o bana değil babama öfkeyle bakıyordu . Elalar koyu bir renk almış burnundan akan kanı psikopat bir edayla silerken yüzüm istemsiz buruşmuştu. Canı acımıştı.

"Ne istiyorsun , açıkca söyle !" Diyip Duman'ın yakasından kendisine doğru çekti o iri bedeni. Ikisi de o kadar iri ve ürkütücüydü ki , devlerin çarpışması gibiydi. Yüzlerindeki öfkeyle birbirlerine bakarken , hırıltı nefesleri birbirine karışıyordu. Ortamdaki öfke elle tutulur cinstendi ve ben onları ayırmaktan çok uzaktaydım. Ben kendimden dahi uzaktaydım. Gözlerimdeki dolulukla bakıyordum , belkide hissizce.

Duman'ın burnundan akan kan dudaklarından yol izleyip çenesinden yakasına damlamadı. Bir damla kanın esaretin boğuldum. Hırıltı nefeslerim ardında sesler kısıldı. Duman'ın başı babamın sağına kaydı duymaman gereken ses , kulaklarıma ulaştı.

Fısıldadı ama duydum işe.

"Canımı yakmanı."

Canımı yakmanı istiyorum.
Nefessiz kalmışcasına dudaklarım aralandı, gözlerimdeki iri damlalar duramadı , tutumadı aktı.

Islanan kirpiklerimin ardında yakaladım elaları. Usulca tutundu gözleri gözlerime , sonra kısıldı. Çenesi yavaş yavaş kasılırken , yakasında olan elleri gevşedi , çekildi babam aramızdan. Afalladı.

Afalladım.

Canımı yakmanı istiyorum.

Kendi canını yakmak..

Birbirine hızla bastırdığım dudaklarıma hakim olmaya çabaladım , ayaklarıma olduğum gibi. Ona gitmek isteyen bedenime zor bela sahip çıktığım gibi.
Elalar aşkla bakmıyordu , elalar acıyla bakıyordu. Duman'ı hissedemiyordum ama bir şey değişmişti , onun canı acıyordu.

Neden ?

Gözleri usulca kaydı gözlerimden. Sol eli bilinçli ya da bilinçsiz sersemce burnunu sildi , bunu titriyen elinden görüyordum. Bir şeyler oluyordu ve ben anlamaktan öyle uzaktaydım ki . Sadece yüreğim acıyla çırpınıyordu.

Ne olmuştu ona ?

Kulak tırmalar şekilde derin bir soluk bırakıp tıslar bir şekilde güldü. Yüzü hızla alaya sarmalanırken , öylesine boşluktaydım onu sadece izliyebiliyordum.

"Onu." Diyip kısa bir an gözlerime baktı. Ardından

"Burada bıraktığın için pişman olacaksın."

Bir adım atarak babam yaklaştı , yüzündeki alayla kanın bulaştığı dişlerini göstererek sırıttı.

Saliselik dilimde değişen mimiklerine öylesine ürkütücüydü ki ,elalarda onu bulamıyordum.

Babamın yakasına elini götürüp çok önemli bir şey yapıyormuş gibi düzeltti ve tekrardan sol tarafına başını uzattı. Yine bir şey nüksetti dudakları ama bu sefer kelimeler kulaklarıma tutunmadı. Duyamadım.

Ne demişti ?

Hissizce izlediğim elalara öylesine dalmıştim ki , onun babama tepkisini hiç varsayamamıştım. O anda her şey saliselik bir dilimde oldu.

"Bedel." Dedi buz gibi sesiyle ve elleri hareketlendi.

Kasılmış bedenimi hareketlendiremeden tenin tene çarpma sesiyle gözlerim dehşetle açıldı. Babamın bir iki adım gerileyen bedeniyle genzimden firar etti yoğun bağırışım.

"Baba!"

Duman'ın yüzüne savurduğu yumruk ile geriye sendeleyen iri bedeniyle boğazıma kadar tırmanan çığlığı yutarken , acıyla sendeledim, ikinci bir ağrı saplandı karnıma. İlki onun acısıyla kahrolurken , şimdi ise babamın acısıyla nefessiz kaldım. Babam'ın eli direkt yüzüne giderken , dudağından sızan kanı görmemle gözlerim ferini yitirdi.

Babam'ın canı yanmıştı.

Ateşe dokunmuşcasına irikilen bedenimle damarlarıma yüklenen öfkeye dur diyemedim, demek istemedim. Sevdiğimin adamın herşeyini silen kalbim bunu kaldırmadı.Babamın ileri atılacak olan bedenini öfkemden aldığım kuvvetle sertce durdururken , ileriye atılarak kimsenin beklemediği bir şey yaptım.

Belki de kendimin bile beklemediği bir şey..

Ona vurdum.

Ortamı bir çatırdama sesi sardı , kemiğin kırılma sesi.

Sol eliminin üst kemiklerindeki sızlamayla dişlerim sıkılı yanıma saldım elimi. Neden veya niyelere tutunmadan yaptığım şeyin öylesine farkındaydım ki , pişman bile olamıyordum. Tüm acımla vurmuş olsam bile , canını yakmış olsam bile .

Öfkemle kararan gözlerimi bir an olsun elalardan ayırmazken , tam burnuna geçirdiğim yumrukla beklemediği darbeden dolayı geriye sendeleyen bedene öfkeyle nefes nefes baktım.

Artık bazı şeyleri sertce de olsa anlamıştım. Ya hayatıma bakacaktım ya da hayatımdakilere. Ne ihanet ,ne de savrulan bedenim umrumda değildi. Canımın yanmasından geçmiştim , artık seve seve yanacaktım.

Sevdiğimi öldürürken yanacaktım.

🍷

Küçük umutlara gebe olan yüreğim , bu sefer umutsuzdu , Hissizdi , yoksundu.

Gözlerim dalgın bir şekilde hafif kızarmış olan elimin üstünde geziniyordu. Sağ elim, sol elimin oluklarında dairesel hareketler çiziyordu. Bunları ben yapmıyordum sanki , ruhum durulmuş bedenim yoksunlukta ne yaptığını bilmiyordu.

Claus'un az önce bir kaç yiyecek getirip gitmesiyle zorda olsa boğazımdan aşaģı indirmiştim onları. Çok değil , sadece bir kaç saat geçmişti onun canını yakmamdan.

Neden bu kadar yanıyordu canım ? Canı yanan ben bile değilken ?

Asıl soru ise , canımı yakmanı istiyorum. Derken babama ne demek istemişti.

Sıkıntıyla oflayarak ellerimi iki yanıma çektim. Gözlerim sargılı bacaklarımda gezindi , yaralar mikrop kapmasın diye yaptıkları şeyler beni fazla yaralı gösteriyordu.

Fazla, aciz.

Bu ben değildim , burada olan kişi değildim .

Lanet olsun !

Iki yanimda yumruk olan ellerim öfkeyle bacaklarıma tutundu hızla ellerim sargıları tutundu . Kanasaydı belki ruhum temizlenirdi. Kanasaydı belki acım oluk oluk akardı.

O anda Yüksek gürültüyla açılan kapı ile eğik başımı tedbirle doğrulttum. Kapı o kadar büyük bir şiddetle açılmıştı ki , duvara çarpan yerden sarsıntıyı hissetmiştim.

Iki kişi , iri diyebileceğim otuzlu yaşlarında adam girdi. Gözleri keskin bir şekilde beni bulurken tok adımlarla vakit kaybetmeden yanıma geldiler. Temkinli halim şimdi şüpheye sarmalanmışti , tetikte sol kolumu kendime çekerken beklentim boşa düşmemişti.

Sağ koluma yönelen el ile adamlardan biri konuştu. "yürü." Dedi.

Bu kadar kolay mı ?

Sakince sağ kolumu kendimi çekip oturduğum yerden dik dik baktım suratlarına.

"Sebep? Bir sorun mu vardı ?"

Sakin sesim elbette sakinliğimden değildi , sadece boş yere gereksiz hareketlenme istemiyordum. Artık sadece düşünmek ve ona göre hareket etmek istiyordum. Eğer ailemi ve sevdiğimi kurturmak istiyorsam kendimi dizginlemeliydim.

Bu sefer ikiside birden atıldı ." Yürü!"

Sertleşen sesler ile bıkkınlıkla göz devirdim , robot gibiydiler. Kollarımı tutmalarına müsade vermeden kıvrak bir hareketle belimden eğilerek ikisin havadaki kollarının altında geçtim ve usulca kapıya doğru yürüdüm.

O kadar hızla yapmamıştım aslında bu hareketi , ne diye bu kadar duraksamışlardı. Keyifle iç çekerek durdun ve arkamı dönmeden konuştum.

"E hadi."

Hızla yanıma geldiler ve ısrarla tutundu iki iri el koluma, sertce sapladılar pençelerini. Derime işlese de acısı ,ses etmedim , etmezdim ufak sinek ısırıklarından. Etmezdim de izin de vermezdim , şu anda sakin tavrım tamamiyen kendimi dizginlememle alakalıydı.

Sanırım değişiyordum , sanırım büyüyordum.

Düşüncelerin dalgınlığın ayaklarım yavaşlamasını farketmemiştim ama onlar gayet iyi farkettiler. Hırsla sol kolumdan asınıldım.

"Acelet et."

Mekanik sesle öfkeyle çenemi kastım. Ya dişimi kıracak ya da bir iki robot beyinlinin boynunu kıracaktım. Daha saat bile geçmemişti boğulmanın ucundan dönmeme.

O kadar hızlı yürüyorlardı ki bazen ayaklarım birbirine giriyor ve tökezliyordum. Henüz dinç değildim , yaralarım tazeydi ve zihnim bulanıktı . Bu muamele yeterince can sıkıcı olmuştu.

Gözlerim merakla etrafımda gezerken , asansörler baya indikten sonra buranın zemin kat olduğunu anlamıştım ve gözlerim etrafı keşif edemeden kollarımdan hissettigim kollar kayboldu. Bu sefer sırtımı buldu. Tüm sinir uçlarım gerilirken gelecek olan darbeyi en aza indirgemek için ayaklarımı zemine sert bastım.

Bir kapı açıldı yüksek gürültüyle ve o hızla itildim karanlığa. Bedenim sırtımdam başlayan kuvvetle savrulacakken son anda kendimi toparlasam da anlamdıramadığım bir şeylerden dolayı ayaklarımın dolandı ve dizlerimin üstüne düştüm. Sürtünen dizlerim muazzam bi acıyla yanarken , gözlerimi yumdum. Burnuma değen yoğun kokuyla istemsiz öksürerek buldum kendimi , bu da neyin nesiydi ?

Sakin ol.

"Bekle!"

Komut verir sesiyle karanlık odada aydınlandı. Iki dizimin üzerinde , burnuma gelen iğrenç kokuya alışamazken , tepemde beliren ampul ile gözlerimi hızla kapatmama neden olmuştu.

"Haber versenize it herifler!"

Boğazımdan yükselen öfkeyle ellerimle gözlerimi bir kaç kez ovuşturarak doğruldu. Çıplak Ayaklarım zemine sürterken , bir adım dahi atamadan sert bir cisme takıldım. Gözlerim artık ışığa alışmış ve hızla bana engel olan şeyi buldu.

Ya da ölüyü mü demeliydim.

Ne kadar ölüme şahit olsamda kan kokusu ve ölüm mideme sert bir yumruk indiriyordu. Yine de benim gibi birisi için bu hiç bir şey. Ayağımı hafifce geriye çekmemle açılıp kapanan bir ses duyuldu. Sadece benim olduğum yeri aydınlatan lamba dışında kocaman odadaki tüm ışıklar yandı. Geringince tavandan sarkan lambalara bakarken ,gözlerim ağırca aşağı indi ve işte o zaman aslında vahşet kelimesinin kelimede kalmadığını anladım.

"******"

Dehşet içinde geriledim olduğum yerde. Ayaklarım sersemce geri geri giderken kaçınılmaz şey oldu. Bir ceset dolandı çıplak ayaklarıma ve ben daha kendime gelemezken bedenime sahip bile çıkamadım. Geriye yıkıldım. Yumuşak ama muazzam ölüm kokan bedenin üzerine düşmemle boğazıma kadar gelen acı safra tadıyla hızla elimi ağzıma götürdüm.

"Lanet olsun!"

Elim ağzımda gözlerim yerdeki tüm cesetlerin üzerinde dehşetle gözlerimi bir kaç kez kırptım.

Tanrım ! Bu nasıl bir vahşetti?

Sırtıma değen buz gibi ıslaklıkla hala bir cesedin üstünde yattığımı geç anladım. Benden beklenmeyecek bir telaşla doğruldum, öyleki bacaklarımdaki titremeden ayakta dahi duramıyordum.

Burası Araftı.

Onlarca , yüzü tanınmaz halde olan cesetlerin arasında bakışlarım telaşla kapıya kaydı. Burada duramazdım , bu kadarını yapamazdım ,olmazdı.

Gözlerimi sertce yumarak sertce yutkundum ve neye bastığımı o anlık zihnimi bir ucuna gönderdim.

Ve koştum.

Gözlerim kapalı , kapının nerede olduğunu bilerek koştum. Her adamımda , her ayağımı zemine değdirdiğimde hissettiğim yumuşak dokuyla öğürerek elimi ağzımda koştum..

Gözlerimi açmazken hızımla kafamı sert bir yere geçirmemle hızlı hızlı inip kalkan gögsüm sert metale değdi. Kapı.

Hızla gözlerimi açtığım gibi kapıya yumruğumu geçirdim delirmişcesine.

"Çıkarın beni buradan !"

Nefesime değen leş kokusuyla öğürdüm , defalarca.

"Lanet olsun ! Açın kapıyı!"

Odayı inleten bağrışım geri kendime dönüyordu , ne bir ses , ne bir nefes vardı. Demir kapıya geçirdiğim yumruklardan nasibini alan ellerimin ezildiğini hissediyordum. Etimi eziyordum ,umrumda değildi.

"Beni buraya getiren o ellerinizi kıracağım ,duydunuz mu bei ! Inim inim inleterek sizi öldüreceğim!"

Nefes nefese alnımı kapının soğuk yüzeyine dayadım. "Andım olsun sizi geberteceğim!" Yorgunca fısıldadım.

Koku artık dayanılmaz bir hal almış , bedenim iliklerine kadar titriyordu. Sakin kalmamı söyleyen zihnime lanet okuyamıyordum bile , kendimi düşürdüğüm duruma bir kelime edemiyordum.

Ben Tekila'yım.

"Lanet olsun!"

Öfkeyle yumruğu kapıya geçirmemle bir şey oldu , bir kaç demirin sürtme sesini işittim. Heyecanla elimi kapıya vurdum.

"Kim var orada ? " tekrardan eden demir sesiyle heyecanla atıldım.

"Buradayım , çıkar beni!"

Kapının üstünden gelen sürtünme sesiyle birden ortadan bir kapak açıldı. Kapının açılmadığı anlayan bedenim hayalkırıklığıyla gerilerken , açılan bölmeden bir soluk ,kulağıma tırmandı .

Hissettiğim , bildiğim bir soluk.

Şüpheyle gözlerimi kısarak dikkatli baktım o küçük bölmeye ve karanlığın arasından gözlerime değen gözlerle yoksunca aldığım soluk kayboldu. Kısılan gözlerim şaşkınlıkla irileşirken , umut bedenimi çoktan terk etmişti. Niye mi , sahibi karşımdaki bedendi.

Gözler belki karanlıkta renk değiştirse bile ses apaçıktı. Acıydı. Buz gibi sesi yakarcasına değdi kulaklarıma.

Elalar, bu sefer ölümün koynuna itti bedenimi.

"Araf'a hoşgeldin Luna."

🍷
.
Merhabalar 😊

Bölüm hakkında yorumlarınızı merak ediyorum . Tekila'yı o odaya götürten kişi Duman , ne diyorsunuz bu konu hakkında ?

Gelecek bölümde görüşmek üzere , seviliyorsunuz ...💜

Continue Reading