TESSERACT[Dördüncü Boyut] #Wa...

By Meskull

1K 472 304

(DÜZENLENİYOR) 'TESSERACT' İsimli ilk hikayedir.! More

0.0| Sesler
0.1| Yabancı
0.2| Geçit
0.3| Dördüncü Boyut
0.4| Periler Gerçek
0.5| Raava
0.6| Kanıtla
8. Bölüm(Artık Evimdeyim)
9. Bölüm(Acı)
11. Bölüm
TESSERACT NE DEMEK?
12. Bölüm[ Özür Dilerim]
13. Bölüm[Kumiho]
14.Bölüm[Antreman]
15.Bölüm[Beni düşünmene gerek yok. ]
16.Bölüm[Yeşil Vadi]

10. Bölüm(Hepsi Benim Yüzümden)

39 23 38
By Meskull

(Multi MERİH 👆)

"Lamia iyimi-" cümlesini tamamlamasına izin vermeden bir hışımla oturduğum yerden kalkıp ağaç evden çıktım. Ormanın derinliklerine doğru koşmaya başladım. Saatlerdir yapmak istediğim şeyi yaptım ve ağladım. Koştukça ağaçları seçemez oldum. Sanki koştukça hızlanıyordum. Ağlamayı kesip yaptığım şeye dikkatimi verince dengemi kaybettim ve kolumu ağaca çarptım ama hızımı kesemedim. Bacaklarım benden bağımsız çalışıyordu sanki. Korkmaya başladım. Kolumda ki acı dengemi hepten altüst etti. Koluma bakarken sert bir şeye çarptım ve yere düştüm. Gözlerim karardı, karanlığa büründü heryer.

Başımda hissettiğim şiddetli ağrıyla gözlerimi araladım. Heryer karanlıktı. Yoksa gözlerim hala kapalı mı? Başımı kaldırmaya çalıştım ama bu çok zordu. Yüz üstü bir şekilde düşmüşüm. Kollarımdan destek alıp oturdum. Vücudum inanılmaz bir şekilde acıyordu. Ellerimle etrafı yoklayarak önümde duran ağaca yaslandım. Sanırım çarptığım sert cisim bu kalın olduğunu anladığım ağaç oluyordu. Hiç bir şey göremiyordum. Ya kör olmuştum yada hala uyanamamıştım. Başımı yukarı kaldırınca tek ışık kaynağı olan ayı gördüm. Demek hava kararmıştı. Acaba kaç saattir buradaydım? Beni merak etmişlerdir. Ayağı kalkmaya çalıştım ama bacaklarımda güç yoktu. Kıpırdatmaya çalıştım ama olmadı. İçimi bir korku sardı.

"Yok canım, bir şey yok. Sadece... Sadece daha yeni. Biraz beklemem gerek. Evet beklemeliyim."

Bacaklarıma odaklanmıştım. Yan taraftan çıtırtı gelince yüreğime indi. Nefes alışverişlerim hızlandı. Sincaptır yada tavşan falan. Belkide hiçbir şey, yanılmış olabilirim değil mi?

Bacaklarımı hareket ettirmeye çalıştım ama hala olmuyordu. Gözlerim doldu.

Çıtırdı sesiyle başımı tekrar sağa doğru sesin geldiği yere çevirdim. Ses daha yakından gelmişti. Peş peşe çıtırtılar geliyordu. Bacaklarımı hareket ettirmek için zorladım ama milim kıpırdamadı. Olduğum yere olabildiğince sinmeye çalıştım. Gözlerimi kapatıp bekledim. Bir süre sonra ses kesildi. Sanki o şey gitmişti. Yavaşça gözlerimi açtım. Olamaz! İşte şimdi bittim! Karşımda bana bakan bir köpek vardı. Ama sıradan bir köpek değildi. Ağzından salyalar akıyordu ve hırlıyordu. Bacaklarımı bile hissedemiyorken ben nasıl kurtulacağım ondan! Hırlayarak bana yaklaşmaya başladı.

"Hoşşttt! git buradan! Hoşştt!" Bağırıp ondan cesur görünürsem gider sandım ama oda benim savunmasız ve güçsüz olduğumu anlamış olmalı. Yoksa kim şimdiye kadar oturduğu yerden kalkmazdı ki!

Yavaşça üzerime doğru gelmeye başladı. Etrafıma bakındım. Ondan kendimi korumaya çalışacak bir şeyler aradım. Uzanabileceğim mesafede olan odun parçasını alıp köpeğe doğru tuttum.

"Yaklaşma! Git buradan ne olur!"

Köpek hırlayarak üzerime geldi ve odun parçasını alıp attı. Çığlık attım birden. Çok korkuyordum. Burada olmamam gerekirdi. Ağlamaya başladım. Kollarımın gittikçe güçsüzleştiğini hissettim. Hareketlerim iyice kısıtlanmaya başlamıştı. Bana neler oluyor?

Gözlerimi kapatıp kendimi sıktım. Artık ne olacaksa olmasını istiyordum. Ellerimle yüzümü kapatıp ağlamamı sıklaştırdım. Hırlama sesi kesildi birden. Köpek ağlarmış gibi sesler çıkarmaya başladı. Ne olduğuna bakmak için ellerimi yüzümden çektim. Köpek arkama bakarak geriye doğru adım atıyordu. Arkamda şu vahşi köpekten daha korkunç ne olabilirdi?
Köpek arkasına dönüp hızla gözden kayboldu. Arkama bakmak istiyordum ama emin değildim. Ya ayı falansa? Yok canım bu ormanda ayı ne arasın?

Kollarımla destek alıp arkaya dönmeye çalıştım ama beceremedim. Kollarım... Artık hissetmiyordum. Sadece parmaklarımı kıpırdatabiliyordum. Bana her ne oluyorsa vücudumu kaplamıştı. Gözlerim kararmaya başladı. Sırtımda bir el hissettim. Aynı şekilde bacaklarımda da... Gözlerimi açmaya çalıştım. Gördüğüm tek şey... Uras! Bu gerçekmiydi? Gözlerimi tekrar açmaya çalıştım ama beceremedim. Gözlerim kapalı ama bilincim yerindeydi. Bir süre sonra onuda kaybettim.
_____

"O iyi olacak değil mi Kamelya?"

"Aynı şeyi kırk defa sormaktan bıkmadın mı?"

"Kamelya abine söyle kapasın çenesini. Sırf Lamia'yı bulup getirdiği için susuyorum ama yeter."

"Sakin ol Merih, iyi olacak merak etme."

Yavaş yavaş kendime geliyor, konuşulanları duyuyordum.Gözlerimi açıp, güneşin odaya yaydığı ışığa alışıp yanımdakilerine göz gezdirdim. Merih yanı başımda gözleri kızarmış bir şeklide oturuyordu. Hemen yanında Kamelya vardı. Uras, ahşap kapının orada dikiliyordu gözleri yere sabitlenmiş bir şekildeydi. Barlas ise pencerenin yanındaydı, dışarıya bakıyordu. Eski, ahşaptan yapılmış bir odadaydık.

Aklıma ormanda yaşadıklarım geldi. Yattığım yerden kalkmaya çalıştım. Merih uyandığımı farketmiş olacakki sevinçten çığlık atıp boynuma sarıldı. Bu da tüm dikkati üstüme topladı. Oturmama yardım ettikten sonra sorular sormaya başladı.

"Mavişim, iyimisin? Kendini nasıl hissediyosun? Hı?"

"Ben... Bilmiyorum. Neredeyiz biz? Bana ne oldu? "

"Dördüncü boyuttayız. Ağaç evden birden çıkınca Merih'le seni aradık ama bulamadık. Abimle Barlas'a haber verdim. Hep birlikte seni aramaya başladık. Sen ise ormanda koşarken bir ağaca çarpmışsın, çarptığın ağaç ve etrafı zehirli sarmaşıklarla kaplıydı. Sarmaşıklar tenin ile temasa geçince zehir yayılmaya ve vücudun felç geçirmeye başlamış. Abim tam zamanında bulmuş seni. Yoksa çok daha kötü şeyler olabilirdi." Kamelya olan biteni anlattıktan sonra Uras'a döndüm teşekkür etmek için ama kendisi yoktu. Ne ara gitmişti, farketmemiştim. Barlas'a döndüm bu sefer.

"Barlas, teşekkür ederim. Siz olmasaydınız ne yapardım bilemiyorum." Mahcup bir şekilde gülümsedim.

"Ne demek Lamia, biz sen istediğin sürece yanında olacağız." Yanımda olmalarını istediğimden emin değildim ama bir çok defa hayatımı kurtarmışlardı. Onlara borcum vardı.

Hemen baş ucum da duran Merih'e baktım. Burada olduğuna göre ona herşeyi anlatmışlardı. Neden bana hiçbir şey demiyordu ki? Sonuçta ondan çok fazla şey sakladım. Belki de yeri değildi. Çünkü Merih'i tanıyorsam ondan sakladığım her şeyi bana ödetir.

Ayaklarımı hareket ettirmeye çalışıp yataktan inmek istedim ama Kamelya tutup izin vermedi.

"Henüz iyileşmedin ayaklanamazsın. Zehir vücuduna fazla zarar vermiş. Biraz dinlen, zaten bir-iki saatte iyi olursun. Sonuçta artık tamamen bir sivri dişsin." Sona doğru artan heyacanına kulak asmadım. Beni ilgilendiren iyileşme kısmıydı. Ama nasıl bu denli zarar görmüşken bir saate iyileşebilirdim ki?

"Nasıl olacak o?"

"Şöyle ki, hızlı koştuğun kadar hızlı iyileşiyorsun." Bana doğru eğilip fısıldıyormuş gibi yapıp cümlesine devam etti.

"Bu da bir sivri diş özelliği." Deyip göz kırptı ve gülümseyerek oturduğu yerden kalktı.

"Ben bir abime bakayım."

"Sen dur Kamelya, ben bakarım Uras'a" Barlas onu durdurmuş çoktan kapıya yönelmişti. Hâl böyle olunca Kamelya geri yerine oturdu.

Uykum gelince tekrar yatağa uzanıp gözlerimi kapadım.
____

"Lamia, uyanmalısın. Hadi uyan!"

Merih'in bağırışlarıyla sarsılarak uyanmıştım. İşte şimdi hesap soracaktı. İyi de keşke uyanmamı bekleseydi.

"Ne oldu Merih? Bırak uyuyayım. Unuttunmu hastayım ben." Mızmızlanarak başımı yastığa geri koydum. O sırada cama bakmış tekrar yanıma gelmişti.

"Lamia kalkman gerek. Kötü şeyler oluyor. Buradan gitmemiz gerek! Kalk hadi!"

Korkuyla gözlerimi açtım. Yataktan inmek için bacaklarımı sarktım, inmeye çalıştım ama bacaklarımın üstüne bassamda hareket ettirmem çok zordu. Merih koluma girip bana destek oldu. Yacaşça kapıya doğru gittik. Odada bizden başka kimse yoktu.

"Neler oluyor Merih?!"

"Bilmiyorum. Sen uyuduktan bir yarım saat sonra Barlas telaşla kulübeye geldi. Yerimizi bulduklarını söyledi. Uras onları oyalıyormuş. Kamelya'yla beraber çıktılar. Onlar kim bilmiyorum. Buradan gitmemiz gerek sadece bunu biliyorum!" Telaşla cümlesi bitirdi. Benim yüzümden hepsinin başı belaya girmişti. O Zaheer denen alçak gelmişti kesin.

"Ben çok özür dilerim Merih. Benim yüzümden buradasın ve başımız belada." Bu sırada kulübeden çıkmıştık.

"Bunları daha sonra konuşacağız şimdi buradan kurtulalım." Doğru söylüyor, buradan gitmemiz gerek. Ama... bu ben varken çok zordu. Bu şekilde ayak bağı olurum onlara.

Kulübeden çıkıp ormanlık alanda ilerlemeye başladık. Tabi buna ilerlemek denirse! O kadar yavaştık ki. Bacaklarımı yürümek için zorluyordum ama bu çok zordu ve canım acıyordu. Biraz daha ilerlemiştik ki dala takıldım ve yere düştüm.

"Lamia! İyi misin?!"

"İyiyim, bir şeyim yok. Hadi gidelim." Kalkmama yardım etti. Tam ilerliyorduk ki ağaçların arasından birinin bize doğru geldiğini gördüm. Sanırım bu gelen Uras yada Barlas'tı. Tam belli olmuyordu kim olduğu.

"Buradayız. Nereye gideceğiz?" Diye Merih seslendi. Cevap gelmeyince tekrar bir şey diyecekti ki gelen kişinin yüzünü net bir şekilde görebildik.

"Sende kimsin?" Merih tamda aklımdan geçen soruyu sordu. Onu daha önce... Olamaz! Gözlerim sonuna kadar açıldı.

"Sen! Sen O'sun! Bana vuran pislik herifsin!"

"Bende beni tanımadın diye üzülmüştüm. Yoksa yavaş mı vurdum kanısına kapılmıştım. Ama sana bu sefer öyle acı çektireceğim ki asla unutamayacaksın. Beni emrimdeki adamlara rezil ettin sen! Bunun burada biteceğini mi sanmıştın?!" Yüzündeki iğrenç gülümsemeyle bize doğru geliyordu. Bu halde ondan kurtulamayacağımı biliyordum. Ama Merih kaçabilirdi. Kulağına doğru eğilip fısıldadım.

"Merih beni dinle! Onun istediği benim. Ben onu oyalarken sen kaç tamam mı?!" Merih şaşkın bir ifadeyle bana bakıp kızmaya başladı.

"Saçmalama! Seni asla bu mendabur suratlıyla bırakmam. Demek sana vurmuştu ha! Ben şimdi onun yüzüne güzel bir şekil vericem! Bekle burada sen." Sözünü bitirip direk öne doğru atıldı. Hemen kolundan yakalayıp önce bir dengemi sağladım.

"Merih onunla baş edemezsin. Onun tuhaf güçleri var. Bizim tekvando burada sökmez. Git lütfen! Ben onu oyalarken kaç!" Beni dinlemeyip elimden kurtulup adama doğru gitmeye başladı. Beni bıraktığı gibi popomun üstüne yere düştüm. Bunların hepsi benim yüzümden! Ya ona bir şey yaparsa!

"Merih!! Kime diyorum dursana!"

Adam gülerek bize yakın bir mesafede durdu. Merih karşısına geçip bacaklarını biri ileride biri geride olacak şekilde açıp, ellerinide yumruk yapıp göğüs hızasına çıkardı. Hala onunla baş edebileceğini sanıyordu. Bir şeyler yapmam lazım.

"Hey çirkin şey! Sen demek benim mavişime vurdun ha! Bunu ödeyeceksin!" Merih kendinden çok emin dursada, o adamın neler yapabileceğini gördüm. Başaramazdı.

Adam kahkaha patlatıp bana döndü.

"Bu iki küçük yumruk mu seni benden koruyacak ha?" Tekrar gülmeye başladı.

"Bak, istediğin benim değil mi? Onu bırak gitsin. Hesabın benimle onunla değil!"

Merih konuşmamızdan sıkılmış olacakki hamlesini yaptı ve adamın üzerine doğru gitti. Adam elini havaya kaldırdığı gibi Merih'inde ayakları yerden kesildi. Korkuyla gözlerim sonuna kadar açıldı.

"Hayır, yapma dur lüften! Ona zarar verme!" Gözlerim dolmuştu. Çaresiz olmak, bir şey yapamamak çok berbat bir duyguydu. Kalkmaya çalıştım ama olmadı. Ayaklarıma fazla güç veremiyordum. Ellerimden destek alıp yüz üstü sürünmeye başladım. Hem ağlıyordum hemde onlara doğru gitmeye çalışıyordum.

"Bıraksana beni maymun suratlı! Ah pardon maymuna hakeret ettim. Bırakta beni erkek gibi dövüş!"

"Bak sana zarar vermek istemiyorum derdim ama fazlasıyla istiyorum." Gülüp cümlesine devam etti.

"O yüzden... Geber." Deyip Merih'i iyice yukarıya doğru kaldırdı. Avazım çıktığı kadar bağırdım.

"HAYIRR!! Ne olur yapma. Yapma.. Ona zarar verme. Ne istersen yaparım. Lütfen... Yapma!" Sona doğru sesim kısılmıştı. Hala ona doğru gitmeye çalışıyordum. Bana inatla elini biraz daha yukarı kaldırdı ve Merih'te yükseldi. Az ileride duran taşlara doğru fırlattı. Buna bakamayıp gözlerimi kapadım ve başamı yere, nemli toprağa yasladım. Benim yüzümden olmuştu her şey. Hepsi benim yüzümdendi! BENİM!!

***
Umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi unutmayalım. İyi okumalar😊

Continue Reading

You'll Also Like

972K 47.5K 70
0545 *** ** **: Hanımefendi şemsiyeniz bende kalmış Siz: Pardon tanıyamadım? 0545 *** ** **: Kader Ortağın 0545 *** ** **: Ruh Eşin 0545 *** ** **: v...
623K 49K 53
Tüm dünyam gözümün önünde yok olurken, tek başımaydım. Cızırtılı sokak lambalarının altında yürürken orada, karanlıkta ses çıkarmadan beni izledikler...
platonik (ÇT) By ...

Science Fiction

177K 10.1K 108
Yeni başladığın okulda kimsenin konuşmaya cesaret edemediği sadece okulun zorbalarıyla takıldığı çocuğu ilk gördüğün an aşık olup yılarca plotonik ol...
3.4K 331 23
Yeni hayatını keşfeden, deniz kızı Leyla.. Ona yardım eden, koruyup kollayan arkadaşları... Ortada bir melez varken, geleceği bilinmeyen, ölümsüzlerl...