the lesser evil | jikook [çev...

By -jimineral

171K 16.1K 5.1K

jimin bir mafya üyesine aşık olur, ama aynı zamanda bir polis ihbarcısıdır. o sadece doğru olanı yapmak ister... More

girişten önce (0)
bölüm bir (1)
bölüm iki (2)
bölüm üç (3)
bölüm beş (5)
bölüm altı (6)
bölüm yedi (7)
bölüm sekiz (8)
bölüm dokuz (9)
bölüm on (10)
bölüm on bir (11)
bölüm on iki (12)
bölüm on üç (13)
bölüm on dört (14)
bölüm on beş (15)
bölüm on altı (16)
bölüm on yedi (17)
bölüm on sekiz (18)
bölüm on dokuz (19)
bölüm yirmi (20)
bölüm yirmi bir (21)
bölüm yirmi iki (22)
bölüm yirmi üç (23)
bölüm yirmi dört (24)
bölüm yirmi beş (25)
bölüm yirmi altı (26)
bölüm yirmi yedi (27)
bölüm yirmi sekiz (28)
bölüm yirmi dokuz (29)
bölüm otuz (30) - final

bölüm dört (4)

6.3K 669 596
By -jimineral

süprayz
bugün yumuş yumuşum (ebrr götüne hariç)
hadi gene iyisiniz
(ama bana yorum verin >:()
、、、

Müsrifçe para harcanmış gibi duran bir binaya varmışlardı. Jimin'in daha gördüklerini kavramaya fırsatı olmadan bir asansöre doğru yönlendirilmişti. Taehyung ile birlikte olan diğer adamın yanında sıkışmış duruyordu. Taehyung'un elleri diğer adamın belini kavramış, ara sıra kulağına bir şeyler fısıldıyordu.

Jimin onların yanında kendini rahatsız hissetmişti, sanki onlara özel bir ânı bölüyormuş gibiydi. Bakışları onlara kaymıştı, birbirleriyle meşgullerdi, içinden asansör durduğunda kaçmaya yetecek kadar zamanı olup olmadığını hesaplıyordu.

Onları şaşırtırsa belki yapabilirdi.

Ama Busan'daki ailesi ve Jihyun ne olacaktı? Ceza vermek için onların peşlerine düşerler miydi? Jimin, Taehyung'un ceketinden gözüken silahı hatırlayınca ellerini yumruk yapmıştı. Belki bu 'Bebek Jeon' ona ilgi göstermez ve gitmesine izin verirdi.

Aptal olma. Çok şey biliyorsun.

Jimin çaresizliğinin getirdiği yaşları ve boğazında takılı kalan hıçkırığı hissedebiliyordu.

Hayatı nasıl bu derece boka sarmıştı? O sadece üniversitesi için yeterli parayı biriktirmeye çalışan sıradan bir insandı.

Asansör durduğunda Jimin'in vücudu da donmuştu, kasları kaskatı kesilmiş ve hareket edemez olmuştu. Seoul'ün mafya liderlerinden birisiyle karşılaşmak üzereydi. Onu öldürebilirdi. (yn: insanity jimin geldi) Asansörün kapıları cam duvarlı geniş bir odaya açılmıştı. Ofis veya konferans odalarına açılabilecek bir sürü kapısı vardı. İnsanlar da vardı, mafyaya benzemeyen normal görünüşlü insanlar. Güzel takımlara bürünmüşlerdi ve neredeyse hiç bu tarafa bakmamışlardı.

Çoğuna çenelerini kapalı tutmaları için yüklü miktarda ödeme yapılıyor, demişti Memur Kang, Jimin'e. Paranın her şey demek olduğu bu şehirde oldukça kolay kabul edilebilecek bir anlaşmaydı.

"Haydi." dedi Taehyung kabaca ve Jimin'i öne doğru itekledi.

Jimin ağlayıp etrafındaki kişilere yardım için yalvarmak istiyordu.

Taehyung gözlerini devirmiş ve Jimin'i giysisinin kol kısmından çekmişti. "Ağlama. Jungkook'a iyi gözükmek istemiyor musun?"

Jungkook?

"Siktir git." diye tükürüp sertçe Taehyung'un tutuşundan kurtulmuş ve geriye birkaç adım atmıştı Jimin.

Jimin daha kaçmayı düşünemeden Taehyung'un eli çoktan silahına gitmişti bile. "Senin içinde de direnmek isteyen bir taraf varmış ha?"

Jimin dudaklarını birbirine bastırmıştı, dayak yeme veya öldürülme korkusu yüzünden söylemek istediği her şeyi içinde tutuyordu. Hiçbir şeyden haberi olmayan ailesi de vardı bütün bunlara ek olarak. Bunun yerine vücudu yanaklarından sıcak gözyaşlarının süzülmesini tercih etmişti ve bu kendisini daha da kızdırıyordu. Bu tür insanların karşısında niye zayıf konumuna düşmek zorundaydı ki?

"Buna ayıracak zamanım yok." Taehyung odada ilerlemek amaçlı kafasını çevirmişti, yüzündeki bütün alaycılık silinmişti. "Yürü. Yoksa bütün parmaklarını teker teker kıracağım."

Jimin irkilmiş ve ellerini göğsünde birleştirmişti.

"Şimdi."

Jimin kendisini yürümeye zorlamıştı, gözleri kıpkırmızı, bacakları her attığı adımda titreyerek.

Diğer sesler kaybolana kadar ışıkla parlayan bir koridorda yürümüşlerdi. Artık sadece iyi vakumlanmış halıya basan ayakkabıların çıkardığı ses duyuluyordu.

"Burası. Sola dön." diye bir anda konuştu Taehyung, Jimin'i durdurmak için kolundan çekmişti. Çoktan kapıyı tıklatmıştı bile.

"Lütfen, beni bırakın. Kimseye söylemeyeceğim, yemin ederim-"

Taehyung başını geriye atarak kahkaha atmıştı. "Aynen, tatlım." Kapıyı açıp yerden tavana kadar camlarla döşenmiş, siyah eşyalarla dolu geniş bir ofise sokmuştu Jimin'i. Jimin'in kolunu sıkıca tutuyordu. Camların bulunduğu yerin köşesinde, kulağında telefonla, uzun, genç bir adam duruyordu. Kurnaz gözüken kahverengi gözlerinin üzerine siyah saçları dökülmüştü. Takımı, vücut çalıştığı belli olan fit bedeni sıkı sıkıya sarmıştı. Geniş omuzları ve belirgin kasları vardı. Tamamen korku dolu halinde bile, Jimin adamın yakışıklı olduğunu inkar edemezdi.

"Tamam, amca." Bakışları Taehyung'dan Jimin'e kayıp onu süzdükten sonra gözlerini devirmişti genç adam. Jimin ensesindeki tüylerin bile diken diken olduğunu hissedebiliyordu. "Tabi ki." Telefonu kapadıktan sonra masasına doğru yürümüş ve cihazı masaya koymuştu. Kaşlarını kaldırarak Taehyung'a döndü. "Evet?"

"Seni görmek de güzel." diye sırıttı Taehyung.

Bu adam -Jungkook, diye varsaydı Jimin- Taehyung'a tepki vermeyi esgeçmiş, onun yerine Jimin'le gözlerini birleştirmişti. Derin ve tutkulu bakıyordu. Jimin yine midesini ağzında hissedebiliyordu.

"İnsan kaçakçılığıyla işimizin olmadığını sana yeniden hatırlatmama gerek var mı?" dedi Jungkook kuruca.

Taehyung'un yanındaki diğer adam kıkırdamıştı.

Taehyung etkilenmiş gözükmüyordu. "Chanyeol sana özürlerini iletiyor."

"Evet, Namjoon söylemişti. Açıkçası ondan istenileni gerçekten yapan tek kişi o." diye mırıldandı Jungkook.

"Bu kadar hayal kırıklığına uğramış gibi bakma. Sana hediye getirdim." Taehyung bunu o kadar doğal bir şeymiş gibi, kendince eğlenerek söylemişti ki Jimin ona yöneltilen iğrenç kelimeler olmasa bile onu yumruklamak istemişti. Kişisel bir orospuya dönüştürülmek üzereydi. İstismara ve tacize maruz kalacaktı. Jimin görünür bir biçimde titremişti.

"Oh? Hoseok'u mu veriyorsun?" diye sırıttı Jungkook, umursamaz numarası yapsa da içten içe Taehyung'un damarına bastığını biliyordu.

Taehyung, Jimin'i öne doğru itti, sertçe. Jimin dizlerinin üzerine düşmüş ve avuç içleriyle yere tutunmuştu. Geri ayağa kalkmaya korkuyordu. Yüzlerini görmek istemiyordu.

"Hoseok'u o şekilde düşünmeye kalkarsan bile seni kısırlaştırırım." dedi Taehyung alçak bir sesle. Diğer adama doğru uzanmış ve burnunu onun boynuna sürtmüştü. Hoseok'un gülümsemesine sebep olmuştu. "Ben paylaşmam."

Jimin hala yere bakıyordu, gözleri biriken yaşları yüzünden bulanıklaşmıştı. Gerçekten bunu istemiyordu. Keşke sadece para cezasını ödeseydi veya arabasına konulduğunu bildiği uyuşturucular konusunda masumluğunu kanıtlamaya çalışsaydı.

O yanlış hiçbir şey yapmamıştı.

"Chanyeol'un onun özgeçmişini araştırdırdığını umuyorum?"

"Evet. 20 yaşında. Busan'dan geliyor, bu yılın başında Seoul'e gelmiş. Yaşıtları arasından liseyi 3. olarak bitirmiş, güzel sanatlar ve bilimde en iyiler arasında. Bir çiçekçide çalışıyor, her sabah kahvesini Starbucks'tan alıyor, apartmanın olduğu sokağın köşesindeki spor salonuna gidiyor. Sana geri kalan bilgileri yollarım. İyi eğlenceler, o çok tatlı."

Hassiktir. Jimin titremişti. Daha ne kadar şey biliyorlar? Ya polislere bilgi aktardığını öğrendilerse? Kesinlikle ölürdü.

"Anladım. Çık." dedi Jungkook, Jimin sürtünen ayak seslerini ve kapanan kapıyı duyabilmişti. Birkaç saniye sonra ise Jimin'in görüş açısına siyah, pahalı ayakkabılar girmişti.

Jungkook eğilip çenesine dokunmuştu.

Jimin irkilmişti ama Jungkook hala çenesini baş ve işaret parmağıyla tutmaya devam ediyordu. Bakışları birleşmişti.

"Adın ne, taç yaprağı?" diye sordu Jungkook, sesi yumuşak, ama Jimin'in yüzünü tarayan bakışları affetmezdi.

Taç yaprağı.

Jimin zorla yutkunmuştu. Hiçbir şey söylemek istemiyordu ama Jungkook güç ve kontrolle doluydu. Jimin ise bu odada, hatta bu şehirde bir hiçkimseydi.

"Senin gibi sevimli bir şeyi incitmeme neden olma." diye fısıldamıştı Jungkook, ama sözlerinden tehdit akıyordu.

Jimin bakışlarını düşürmüştü, bir dakika önceki soğuk ve nemli hissin yerini birden sıcaklık kaplamıştı. "J-jimin."

"Jimin.." dedi Jungkook yavaşça elini çekerken. Ayağa kalkmış ve masasına yürümüştü. "Taehyung'un düşüncesizliği için özür dilerim. Chanyeol ile yaptıkları anlaşmayı biliyorum. Seni şahsi seks oyuncağım yapmayacağım, tabi istediğin şey bu değilse."

Jimin bu görgüsüz yakıştırmayla irkilmişti. Yüzü kızarmaya başlamışken Jungkook'a bakmayı reddediyordu. Doğru mu duymuştu?

"Seni kullanabileceğim bir şey yok, ciddiyim. Gidebilirsin." Jungkook masasına yaslanırken Jimin bacaklarının üzerinde oturur pozisyona geçmişti. Gözleri sonuna kadar açılmıştı.

Ne?

"A-ama.. Anlamıyorum.." diye kekeledi Jimin, hala jeton tam olarak düşmemişken. Jungkook onun cidden bu kadar kolay gitmesine izin mi veriyordu? "S-sen mafyasın." (yn: bu cidden götten olmak istiyor galiba)

Jungkook karanlık bir şekilde sırıtmıştı. Jeonlar aile adlarıyla gurur duyuyorlardı, adlarının taşıdığı üstünlüğün insanların içine korku salmasıyla da. "Öyleyim."

"Polise gidebileceğimden endişelenmiyor musun?" diye sormuştu Jimin şaşkınlıkla.

"Polisin çoktan bilmediği hiçbir şeyi bilmiyorsun." diye kolayca cevapladı Jungkook, birkaç adım atmıştı. "Sen açık bir kitap gibisin. İşimi asla sana güvenerek tehlikeye atmam. Chanyeol'un ne düşündüğünü bilmiyorum." Jungkook gülerek elini Jimin'in yanağına uzatmıştı.

Jimin geriye çekilse de çoktan temas olmuştu. Jungkook'un dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Jimin tedirginleşmişti ama yine de yerinde sabit duruyordu. Ailesini ve sevdiklerini bir av gibi avlayabilecek bir adamı kızdırmak istemiyordu. Kendisini yok edebilecek birini.

"Gitmeye isteksiz duruyorsun." Jungkook kıs kıs gülerken baş parmağı da Jimin'in açılmamaya direten dudaklarını sürtüyordu. "Bana başka bir şekilde hizmet etmek ister misin, taç yaprağı? Diz çökerken inanılmaz gözüküyorsun."

Jimin kendine engel olamadan Jungkook'un eline vurmuştu bile. Jungkook onu izlemeye devam ederken o da ayağa kalkmıştı. Kızgın gözükmüyordu, yalnızca eğleniyormuş gibiydi.

"İğrençsin!" diye çıkıştı Jimin. "Sen ahlaksız ve acımasız ve- ve-" Boşu boşuna uğraşıyorum, diye düşündü Jimin, Jungkook'un söylediklerine karşın umursamaz yüzünü görünce. Sadece gitmeliyim. Memur Ji ve Kang anlayacaktır- Hiçbir zaman mafya işine karışacağım konusunda anlaşmadım. Chanyeol'la çalışan kişilerin isimlerini de öğrendim, bu yetecektir.

Jimin keskin bir nefes aldıktan sonra ofisten koşarak çıkmıştı. Ve bu sefer kimse onu durdurmamıştı.


、、、
şu kısacık şey 2 saatimi aldı ama olsun saat 12 olmadan yetiştirdim neyse ki, bir günde iki bölüm yey (yanlışım olabilir, gözüm yok oldu bildiğiniz, o yüzden varsa da katlanın plsŞFKDK ;')))

neyse inanılmaz başım ağrıyor, iyi geceler guys, seviyom sizi mucuk

bakın bir melek bıraktım;

Continue Reading

You'll Also Like

265K 24.1K 39
[TAMAMLANDI] 🌑🌒🌓🌔🌕🌖🌗🌘🌑 Ekinoks, gece ve gündüzün eşit olması durumudur. Yılda iki kez gerçekleşir. Kurt adamlar ve vampirler ekinoks günü ta...
194K 13.5K 11
Çeviridir. Yazardan bizzat izin alınmıştır. https://www.asianfanfics.com/story/view/1032334/babysitter-fluff-t-jikook-sliceloflife @callmenolan'a ith...
102K 12K 38
(jikook) Jimin uzaklaşan adım sesleriyle birlikte tamamen rahatlayıp geri çekileceği sırada bir anda yüzlerine patlayan flaşlarla ikisi de neye uğrad...
182K 16.7K 41
"Bir kalbin olduğunu duydum, izin ver onu göreyim." ithaf: @𝐰𝐡𝐨𝐬𝐢𝐧𝐜𝐨𝐧𝐭𝐫𝐨𝐥