KIZIL EJDERİN UYANIŞI

Per BlackkRain

1M 96.9K 17.2K

KIZIL EJDERİN KANI hikayesinin 2. kitabıdır. "Baba?" "Ben babamız değilim" diyerek Rein'e doğru bir adım attı... Més

TANITIM
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. BÖLÜM
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66. BÖLÜM
67. BÖLÜM
68. BÖLÜM
69. BÖLÜM
70. BÖLÜM
71. BÖLÜM
72. BÖLÜM
73. BÖLÜM
74. BÖLÜM
75. BÖLÜM
76. BÖLÜM
77. BÖLÜM
78. BÖLÜM
79. BÖLÜM
80. BÖLÜM
81. BÖLÜM
82. BÖLÜM
83. BÖLÜM
84. BÖLÜM
85. BÖLÜM
86. BÖLÜM
88. BÖLÜM
89. BÖLÜM
90. BÖLÜM
91. BÖLÜM
SON
TEŞEKKÜRLER!
ÇOK ÖZEL BÖLÜM
ÖZEL BÖLÜM
~~DİANA~~

87. BÖLÜM

8.5K 791 147
Per BlackkRain



Rein hatırladığı şelaleye baktı. Devasa şelaleden akan suyun sesi boş arazide yankı yapıyordu.

Uzun otların arasında ileri doğru yürüdü ve kıyıya yaklaştı. Şelalenin karşısında bulunan bu tepe tamamen uzun otlarla ve rengarenk çiçeklerle kaplıydı. Oldukça yüksek ve geniş olan dağın tepesiydi burası. Bir dağ gibi sivrilmesi gerekirken sivrilmemiş ve küçük tepecikler oluşturarak neredeyse düz kalmıştı. Karşısında şelale akan dağ da sivrilmemişti. Onda bu tepeden farklı olarak suyun toprak üstüne çıktığı ve şelalenin oluşması için akıntı oluşturduğu nehir vardı. Nehrin etrafı yine uzun otlarla kaplıydı. Sanki dağların tepeleri bilerek böyle düzleştirilmişti. Rein babasının ve amcasının rahatça buraya indiklerini düşününce bundan emin oldu. Kimin, ne zaman yaptığını bilmiyordu ama burası ejderhalar için özel olarak düzleştirilmişti. Onların hareket edebileceği kadar geniş bir alandı. Gökyüzünden dağın eteklerine doğru inen bulutlar da yukarıyı görünmez hale getiriyordu.

Bir ejderha için insanlardan saklanılabilecek uygun bir yerdi.

İki dağ arasında kalan, uçurum diyebileceği boşluğa bakmayı bıraktı. Gözleri bir kez daha etrafta gezindi.

Hem ayak bastığı dağ hem de karşısında şelalenin aktığı dağ görülmeye değer çok güzel bir manzara sunuyordu ancak ona baskı yapan Yussereaq yüzünden Rein buna tam olarak odaklanamıyor buradaki huzurun tadını anlık da olsa çıkaramıyordu.

Üç gün göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. Gökyüzünde seyahat etmek Rein'in seyahat seçenekleri arasında ilk sıraya yerleşebilirdi. Babasının ejderha ellerinin arasında yolculuk etmek çok hızlı, rahat ve güzeldi.

Saraydan çıkmak için gece olmasını beklemişlerdi. İkizlere uyumaya gitmeden önce sıkıca sarılmıştı. Şüphelenip Rein'in yanında yatmak isteseler de Cynan onları odasına göndermişti. Cynan onlara göz kulak olacaktı yani Rein'in içi bu konuda rahattı.Theo amcası saraydakilere Rein'in babasıyla birlikte kısa bir seyahate çıktığını söyleyecekti. Rein geri döndüğünde herkesin onlara haber vermeden gittiği için ona çok kızacağını biliyordu. Şu anda bunu düşünmek onu gülümsetti.

"Hiç iyi hissetmiyorum" dedi yanına doğru yürüyen Neha. Yüzü solgundu ve kaşları çatıktı. "Burası iğrenç. Bitkiler çok huzursuz."

Rein onun dediklerini anlamayarak etrafa baktı. Bitkiler normal görünüyordu. Babası ve amcası arkalarında duruyordu. Bulundukları geniş düzlüğü tamamen o ikisi kaplamıştı. Rein babasının ejderha halinin amcasınınki kadar hatta ondan daha da büyük olmasına sevinmişti. Theo amcası bunu söylemişti ve hatıralarında da birkaç kere görmüştü ama şimdi o yarı ölü halinden sonra onun tekrar sağlıklı ve güçlü olduğunu görmek Rein'i çok mutlu etmişti.

Onları tarif etmek zordu. Biri güneşin ışığıyla alev almış gibi görünen koyu kızıl rengiyle diğeri de saf altınmış gibi parlayan sarı rengiyle inanılmaz bir görüntü sunuyordu. Boyutlarını tarif etmek ise daha zordu. Tek diyebileceği, avucunda bir insanı taşıyıp avucunu kapattığında ona nefes alabilecek kadar alan bırakabilen boyutta bir varlık olduğuydu.

Kısacası devasaydı. Ejderhalar çok devasaydı.

"Denizde de gökyüzünde de yolculuk etmeyi sevmedim" diye konuştu Jaysen solmuş yüzüyle yanına gelerek. Adımları yavaş ve güçsüzdü. Amcasının ellerinde seyahat etmekten hoşlanmamıştı. Rein ona ve onun boynuna dolanmış olan mavi yılan formundaki su perisi Saylen'e baktı.

Babasının ve Theo amcasının son anda aldıkları kararla Jaysen onlarla gelmişti. Theo amcası kendi su perisini de onlarla göndermişti. Saylen Rein'in su perisi kadar yaşlı ve güçlü olmasa da onlara yardım edebilecek güçteydi. Üstelik su perisinin buradaki varlığıyla Theo amcasının da burada olanlardan haberi olacaktı. Rein onlara itiraz etmemişti.

Jaysen'ın varlığı bir şekilde onu rahatlatmıştı. Babası, amcası veya Neha yaralanırsa Jaysen onlara müdahale edebilirdi. Bunun için Jaysen gündüzleri onların vücutlarını incelemişti. Tek söylediği şifacılık yeteneklerinin onlar üzerinde işe yaradığı olmuştu. Onları çok enerji harcamadan, çok daha hızlı iyileştirebilirim, demişti. Bedenleri normal insan bedenlerinin aksine Jaysen'ın şifa gücüne hemen adapte oluyordu ve bu da çok hızlı bir iyileşme sağlıyordu.

Umarım kötü bir şey olmaz, Rein iyi olsun..

Albasyd'in yardımına ihtiyaç duyabiliriz..

Rein zihninin diğer zihinlerle istemsizce bağlantıya geçmesiyle yüzünü buruşturdu. Jaysen'ın ve Neha'nın düşüncelerini duyabiliyor, duygularını hissedebiliyordu.

Yussereaq'ın etrafa yayılmış enerjisi buna sebep oluyordu.

Amcasının düşüncelerinden ve yoğun duygularının arasından Dena'nın gülümseyen hali Rein'in zihnine sızdı. Onun duyguları Dena'ya karşı bir şey hissediyor olduğunu anlayacak kadar Rein'i boğmuştu. Sonra hepsinin arasından babasının duyguları sivrildi. Onun endişesi çok güçlüydü. Rein için endişeleniyordu. Endişenin yanında birazcık da öfkeliydi. Kullanıldığı için öfkeliydi. Kandırıldığı için öfkeliydi.

"Rein!" diye bağırdı Dha. "Kendine gel! Dikkatini dağıtma!"

Dha'nın gücü Rein'in çevresini bir pelerin gibi sararak Rein'in etrafa yayılan gücünü toparlamasına yardım etti. Rein o anda anladı. Dha Yussereaq'tan kolayca güç çekiyordu. Rein'in bir yaptığını o beş yapıyordu. Dha'nın Yussereaq'tan çekip Rein'e aktardığı güçle Rein sendeledi ve Yussereaq'a odaklanmayı bıraktı. Bu işi Dha'ya bırakacaktı. O Dha'nın verdiği gücü kullanmaya odaklanacaktı.

"Sen onu yok etmeye odaklan" dedi Dha. "Ben sana yeterli gücü sağlayacağım."

"Tamam Dha" diye aklından geçirdi Rein derin bir nefes alırken. Buraya bu kadar kararlı gelmişken Yussereaq'ın onun kararlarını değiştirmesine izin vermemeliydi. Neyse ki Dha yanındaydı.

"Şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu Neha, Rein'e bakarak.

Bu sorunun cevabını Ayana verdi. Durdukları yer sallanırken Rein onun enerjisini hissetti. Hareket ediyordu ve doğrudan ona yönelmişti.

"Dikkat edin!" diye bağırdı Rein.

Saylen insan şekline dönüşerek Jaysen'ı kollarından kavradı ve bir su baloncuğunun içine alarak havaya yükseldi. Jaysen'ı o koruyacaktı. Raviel, Rein'i ve Neha'yı sallanan topraktan kaldırdığında yerde çatlaklar oluşmaya başlamıştı. Ayana yerin altından çıkmak için durdukları düzlüğü parçalıyordu. Rein onun ne kadar güçlü olduğunu tahmin edemedi.

"Ayana'nın konuşmak için geldiğini sanmıyorum" dedi Dhazra babasına. Rein onları duyabiliyordu.

"Rein'i istiyor" diye konuştu babası. "Gökyüzüne çık."

İkisi birden devasa kanatlarını açarak gökyüzüne yükseldi. Rein'lerin periler yardımıyla çatlayan zeminden yükselmeleri gibi bir şey değildi. Tek kanat hamlesiyle bile çok yükseğe fırlamışlardı.

Rein diğerleriyle birlikte şelalenin olduğu tarafa süzülürken zihni etrafa dağıldı. Bitkilerin rüzgarla sallanışı, suyun sesi, Ayana'nın enerjisi ve etrafındakilerin düşünceleri onu yutmaya başladı. Farklı hissediyordu. Bir şeyler yolunda değildi ve Rein bunun ne olduğunu anlamıyordu.

"Rein."

Dha'nın uyarısıyla kendine geldiğinde zihnini toparladı. Düşüncelerinde bir bütünlük sağlamaya çalıştı. Başka şeylere odaklanmak elinde olmayan bir şeydi. Enerji fazlalığından dolayı kendiliğinden oluyordu. Zihni büyüsüyle beraber etrafa yayılıyor etrafındaki her şeye karşı onu uyarıyordu.

"Rein, sen benimle geliyorsun!"

Ayana'nın kükreyişinden önce sesi zihnine dokundu. Yeri göğü inleten sesle kükreyen Ayana toprağı parçalayarak fırladığında Rein perilerle beraber savruldu. Onun dışarı çıkmasıyla oluşan rüzgar ve parçalanan toprak bir kasırga oluşturmuştu.

Ondan uzaklaşmak için uçurumu yarılamış olan bedenleri rüzgarın gücüyle uçurumun geri kalanını geçti ve onların karşıya ulaşmasını sağladı. Rein Dha ile beraber odaklandıkları için normal insan bedeninden daha gelişmiş olan bedeni sayesinde yere ayaklarının üzerinde indi. Rüzgara karşı koyamayıp geriye doğru kayarken ayaklarının üzerinde kalmayı başardı ve büyüsünü diğerlerine yönlendirdi.

Gökyüzüne fırlayan Ayana devasaydı. Babasının onun hakkında endişelendiği kadar büyüktü. Abartısız bir şekilde söyleyebilirdi ki Ayana babasının iki katıydı. Açık kanatları onların üzerine yetişecek kadar gölge yaparken Rein onun boynunu geriye atıp öfkeyle kükremesini izledi. Çıkan sesin dünyanın her tarafından duyulabileceğini düşündü ve kulaklarını kapadı. Belki de onun kulakları şu anda hassaslaştığı için ses ona bu kadar yüksek gelmişti. Öyle olduğunu umdu.

Rein onun bembeyaz bedeninin kendisininki gibi izlerle kaplı olduğunu gördü. Daha önce rüyasına geldiğinde onun başını ve boynuzlarını kaplayan izleri görmüştü ama şimdi güneşte parlayan altın rengi-mavi izlerin onun her yerinde olduğunu görebiliyordu.

Ayana'nın devasa başı Rein'e döndü ve kanatları titredi. Babasının ve amcasının aksine onun dört tane boynuzu vardı. Mavi gözleri rüyasındaki gibi sevecen bakmak yerine sinirliydi ve Rein'e avıymış gibi bakıyordu. Gözlerinin kesiştiği o an zaman yavaşlamıştı. Rein onun ve Yussereaq'ın zihnine ulaşmak isteyen varlığını hissedebiliyordu. Rein'e savunmasını parçalamak istercesine saldırıyorlardı.

"Tatlı dili bıraktılar" dedi Dha. "Artık bizi zorla almak istiyorlar."

Ayana hareketlendi. Zaman az önce nasıl yavaşlamış gibiyse şimdi bir o kadar hızlanmıştı. Her şey çok hızlı gerçekleşti.

Ayana parçaladığı ve kocaman bir delik açtığı dağdan onların dağına doğru uçuşa geçtiğinde babası ve amcası gökyüzünden aşağı hızla indi ve Ayana'nın devasa bedenine çarptı. Ayana'nın başı onların bulunduğu kısma sertçe çarptı ve çarpışmanın gücüyle her yer sallandı.

Rein Ayana'nın ona doğru savurduğu kuyruğundan kaçınmak için ne yapacağını düşünürken beyaz kuyruk kızıl bir çene tarafından yakalandı. Ayana kükrerken Rein babasının önüne inişinden kaynaklanan rüzgarla savruldu.

Görüntüler bulanıklaştı, nefes almak zorlaştı. Rüzgar o kadar güçlüydü ki bedenini kontrol edemiyordu.

Basit bir cop sesiyle suya battığında eller anında onu kavradı ve dışarı çekti. Rein kendisini sudan çıkaran su perisine yaslanırken yanlışlıkla yuttuğu suyu öksürerek çıkardı ve ciğerlerini rahatlattı.

"Git!" diye kükredi babası kafasının içine. "Burada olman tehlikeli!"

Rein onların yarattığı sarsıntıyla yüzüne sıçrayan suyu elleriyle temizledi. Kıyıdan nehre kadar uçmuştu. Beline kadar suyun içindeydi ama su perisi onun hızlanan akıntıda olduğu yerde kalmasını sağlıyordu.

Rein her yerin sallanmasına sebep olan ejderhalara endişeyle baktı. Babasının kızıl kuyruğu Ayana'ya doğru savrulunca gözü o tarafa kaydı. Ayana babasının kuyruğunu ön ayaklarıyla yakaladı. Ayana'nın kuyruğu ise hala babasının sivri dişlerinin arasındaydı. Şimdi birbirlerine dolanmışlardı.

Ayana'nın bedeninin ön kısmı şelalenin bulunduğu toprakta debelenirken geri kalan kısmı uçurumdan sallanıyordu. Kanatlarından birine koparmak istercesine saldıran amcası yüzünden Ayana uçamıyordu. Rein onların savaşına katılamayacağının bilinciyle sudan çıkmak için su perisine başını salladı. Su perisi onu suyun içinde hiç zorlanmadan ejderhaların olmadığı kıyıya kaydırdı. Su onları hızlıca taşıyıvermişti.

Rein kıyıya çıktığında su perisi ona dokundu ve ıslanan kıyafetlerindeki suyu çekti. Kıyafetleri kupkuru olduğunda Rein'in dağılan saçlarını da kuruttu ve arkasından sıkıca topladı. Rein onun kendisiyle ilgilenmesine izin verirken gözleriyle Neha'yı ve Jaysen'ı aradı ama ejderhaların bedenleri arasından onların küçük bedenlerini göremedi. Büyüyle odaklandığında onların yaşamını hissedince rahatladı. Yuran ve Raviel onları yanına getiriyordu.

Amcası Ayana'nın ürpertici bir sesle kükremesine neden olduğunda Rein gözlerini açtı. Bastığı yerin sallanmasına alışmıştı yani ayakta durmak ve dengesini korumak zor gelmiyordu.

Amcası Ayana'yı kanadından uçuruma doğru çekiştirirken babası da önünden onu itmeye çalışıyordu. Ayana'nın ön ayakları çılgınlar gibi toprağa tutunmaya çalışırken tuttuğu yeri parçalıyordu. Ayana tuhaf sesler çıkararak uçurumdan kaydığında kuyruğunu babasından ağzından kurtardı ve babasının boynuna dolayarak onu da kendisiyle birlikte uçurumdan aşağıya çekti.

"Baba!" diye bağırdı Rein dehşet içinde.

"Onu bana bırak! Git!"

Zihnine konuşan amcası öfkeli bir kükremeyle kanatlarını kendisine çekti ve boşluğa hızla daldı. Rein ejderhaların bedenleri için çok dar olan bu uçurumda nasıl savaşacaklarını bilmiyordu. Babasının da amcasının da iyi olmasını umarken ellerini sıktı.

Onların savaşını Yusseraq'ı yok ettiği an bitirebilirdi.

"Raviel!" diye bağırdığında Raviel birden yanına düştü. Uçarak gelmişti. Kollarından tuttuğu Neha'yı bıraktı ve Rein'e baktı.

"Beni oraya götür" dedi Rein. "Çabuk olmalıyız!"

Yuran da Saylen ve Jaysen ile birlikte yanlarına geldiğinde Rein onlara döndü.

"Jaysen sen burada kal hatta uçurumun kenarından uzaklaş" dedi Rein. "Neha sen benimle geliyor musun?"

Ona onunla geleceğini söylemişti. Rein onun duygularından hem korkuyu hem de cesareti sezebiliyordu. Neha ona başını salladı.

Rein Raviel'e döndüğünde onun bu kadar tozun içinde beyaz kalan kıyafetinin uzayıp tüylendiğindi gördü. Kıyafet Raviel'in etrafına dolandı ve büyüdü. Beyaz parıltılar saçarak Raviel kocaman bir kuş oldu. Kanatlarını iki yana açtı ve çırptı. Kuşun gümüşi gözleri çok güzeldi. Bedeni tamamen bembeyazdı ve narin bir vücudu vardı ama gümüş-beyaz tüylerle kaplı kanatları çok güçlü görünüyordu.

"Üzerime binin" dedi Raviel.

İkisini de rahatlıkla taşıyabilecek büyüklükte olduğundan Rein onun söylediğini yapmakta tereddüt etmedi. Ejderhaların yüksek sesli kükremeleri kesilmişti ve Rein her an babasının ya da amcasının acı kükremesini duyabilecek durumda olmaktan endişeliydi.

Önünde eğilen Raviel'in sırtına tırmandı ve Neha'yı da yanına çekti. Yuran ve su perisinin peşinden geleceğini biliyordu. Raviel zorlanmadan havalandı ve gökyüzüne çıktı. Rein onun tüylü boynuna sıkıca tutunurken ona ve diğer perilerine Yussereaq'tan çektiği güçten aktardı. Onlara güç verecek başka zaman bulamayabilirdi.

Raviel Ayana'nın çıktığı deliğe doğru yumuşakça süzüldü. Rein ejderhaları göremiyordu. Uçurumun dibi çok ama çok aşağıdaydı ve bulutlarla kaplıydı. Hala onları hissedebiliyordu. Bu sayede iyi olduklarını bildiği için endişesini en aza indirmeye çalıştı. Babası ve amcası çok güçlüydü. Kendilerini koruyacaklardı değil mi? Rein buna inanmak zorundaydı.

Yıkıntıların arasından aşağı doğru inerken Rein etrafını aydınlatmak için ateşler yaktı. Havada süzülen büyülü ateşler onlarla birlikte hareket ediyordu. Rein Yussereaq'ın boğucu enerjisini tüm bedeninde hissedebiliyordu.

"Sakin ol" dedi Neha omzunu tutarak. "Titriyorsun."

Rein derin bir nefes alarak titremelerini durdurmaya çalıştı ama bu neredeyse imkansızdı. Rein ne kadar kötü bir durumda olduğunun farkındaydı. Bedenine yönlendirilen güç çok fazlaydı. Yussereaq'ın izleri sırtında alev almış gibi canını yakıyordu. Zihni sürekli ondan uzaklaşmak istiyor kendi düşüncelerinden çok etraftaki şeylere odaklanmasına sebep oluyordu. Bu haldeyken Yussereaq'ı yok edebilecek miydi? Daha onun neye benzediği konusunda bile hiçbir fikri yoktu.

"Rein.."

Zihnine süzülen ses onda inanılmaz sakinleştirici bir etki yarattı. Güç azaldı, sesler kesildi ve duyguları sakinleşti.

"Albasyd?" diye konuştu Rein, Neha'ya dönerek.

Onun Neha ile karışan enerjisini hissedebiliyordu. Neha'nın gözlerinin üzerlerinde Sekoya'nınkilere benzer dövmeler belirdiğini ve gözlerini koyu yeşile döndüğünü gördü.

"Dinle Rein" dedi Albasyd. "Onun ne şekilde olduğunu bilmiyorum, karşına nasıl çıkacak onu da bilmiyorum ama onu yok etmek için gücün en yoğun olduğu yeri yok etmelisin. Bu yoğun yer sizin dilinizde kalp anlamına geliyor. Orayı yok ettiğin zaman çekirdek yok olacak. Şu anki büyü gücünle ve büyü hassasiyetinle onun kalbini hissedebilirsin."

"Peki neyle yok edeceğim? Ejder alevi olur mu?"

"İşe yarayabilir.. ama bunu da öğren.."

Albasyd zihninin içine birtakım karmaşık görüntüler gönderdi. Bunlar bir büyünün nasıl yapıldığının görüntüleriydi. Kanla yapılıyordu. Theo amcası kanla yapılan büyülerin yasaklandığını söylemişti. Rein bunun nedenini az çok anlayabiliyordu. Kan büyüleri çok güçlü ve çok tehlikeliydi.

Ama aslında kan büyüsü Rein'in şu anda tam da ihtiyacı olan şeydi.

"Dikkatli ol, ben olabildiğince burada kalmaya çalışacağım.."

"Teşekkürler Albasyd" dedi Rein gözlerini kapatarak. İnişlerinin yarattığı hafif rüzgar yüzünü okşarken o büyüye odaklandı. Üzerine akan enerjinin kaynağını bulmaya çalışırken Dha da ona katıldı ve dikkati üç katına çıktı.

Ayana'nın açtığı delikten çıktıklarında devasa bir mağaraya ulaştılar. Büyük büyük çukurlarla kaplı zemin ve sivri çıkıntıları olan tavan beyaza benzeyen kirli bir açık sarıydı. Mağarayı babası onu ilk kez getirdiğinde tam görememişti çünkü Yussereaq onun uyanmasına izin vermemişti. Ama şimdi her şeyiyle görebiliyordu. Sağ tarafında, çok çok ilerisinde tavandan akan bir şelale ve onun oluşturduğu küçük bir su birikintisi vardı. Onun dışında mağarada hiçbir şey yoktu. Tamamen boştu.

Rein böyle bir boşluğun nasıl oluştuğunu ya da oluşturulduğunu anlamadı. Bulundukları alan Ayana'nın kalkıp dolaşabileceği kadar genişti. Dikkatli baktığında zeminde çukur sandığı şeylerin kocaman ayak izleri olduğunu fark etti.

Burası bir ejderha yuvasıydı. Ayana'nın ejder kalbi diye adlandırdığı bu yer gerçekten sadece ejderhaların yaşayabileceği bir yerdi.

"Dikkat et!"

Neha'nın sesiyle Rein sertçe itildi ve Raviel'in üzerinden düştü. O düştüğünde Raviel ve hala üzerinde olan Neha'ya bir şey çarptı.

Bunlar tavandaki sivri şeylerdi. Uzayıp kalınlaşarak Raviel'i ve Neha'yı sıkıca sarmaya çalışıyordu. Raviel'in onu sarmaya çalışan şeylerden kurtulmak için çırpınışlarını izleyen Rein düşmeye devam ederken öfkeyle bağırdı.

Rein bağırdığında etrafında dolaşan ve onunla düşen büyü alevleri ileriye fırladı. Raviel'e ulaşmadan önce alevler gitgide büyüyerek kocaman olmuştu. Rein odaklanarak Raviel ve Neha'nın yanmasını engellerken sırtı yumuşak bir şeye çarptı.

Rein gömüldüğü su baloncuğunun içinde bedenine dolan enerjiyle titredi. Suyun canlılığı ona farklı bir güç kattı ve acıdan sızlayan bedenini canlandırdı. Bu büyü değildi. Bu sadece suyun gücüydü.

Düşmekten korkmamıştı çünkü birinin onu tutacağını biliyordu. Düşüncelerinin onların düşüncelerine dokunmasına engel olamıyordu. Neha tarafından ittirildiğinde su perisinin hemen onu yakalamak için harekete geçtiği zihnine süzülmüştü.

"Yere inin" diye konuştu Rein. Kendisi düşerken yere baya yaklaşmıştı ve tavandaki o şeylerden uzak durmak için yere inmek en mantıklısı olacaktı.

Ayakları yere değdiğinde Rein su perisinin baloncuğuna Yuran'ın enerjisinin karıştığını gördü. Sağ tarafında duran Yuran'a bakarak başını salladı.

Perileri buradaki enerjinin onu ne kadar zorladığının farkındaydı. Rein için ellerinden geleni yapıyorlardı. Üç yaşlı peri olarak birbirlerini yeterince tanımıyor olmalarına rağmen elementlerinin birbirine uyum sağlaması için çok çalışmışlardı.

Hepsini Rein için, Rein'i korumak için yapmışlardı.

Rein perilerin düşüncelerinde kaybolmamak için ellerini sıktı. Avucunda ufak bir acı hissettiğinde başını aşağı çevirdi ve tırnaklarının avucunu kanattığını fark etti. Bu kadar sert bastırdığının farkına varmamıştı. Kan beyaz-sarı zemine damladı ve anında zemin tarafından emildi. Rein ona daha fazla kan vermemek için elini kıyafetine sildi. Tırnaklarının sebep olduğu kesikler çoktan iyileşmişti.

Raviel Neha ile birlikte yere indiğinde insan haline dönüp diğer perilerine katıldı. Beyaz kıyafetleri yırtılmıştı. Rein tavandan onlara uzanmaya çalışan o şeylerin- tamamen ahtapot kollarını andırıyordu- Yussereaq'ın enerjisiyle dolup taştığını hissedebiliyordu.

Yussereaq onun perisine zarar vermişti.

Raviel'in de katılmasıyla etrafında genişleyen bariyer güzel bir turkuaz rengiyle görünür oldu. Su gibi dalgalanan turkuaz bariyerin arasında altın ve gümüş rengi parıltılar vardı.

Yussereaq'ın Rein'in üzerine yönelen enerjisi azaldığında Rein gülümsedi. Perilerin uyumu mükemmeldi. Gözleri kapalı olan ve kıpırdamayan perilerinin düşünceleri bile aynıydı. Rein onların kendisine oluşturduğu bu özel alanda Yussereaq'ın enerjisinin nerede yoğunlaştığını bulmaya çalıştı. Yussereaq diyebileceği bir şey karşısına çıkmadığından onu bulmak Rein'e kalmıştı.

Yussereaq'ı her yerden aynı yoğunlukta hissediyordu. Bedenini gevşetip daha dikkatli olmaya çalıştı. Tüm endişelerini ve kötü düşüncelerini aklından çıkardı.

"İzleri takip et.." diye fısıldadı Dha.

Rein onunla birlikte izlere odaklandığında izleri bir ip olarak hayal etti. Sırtından çıkan ipler havada sallanıp onun sol tarafını işaret etti ve oraya yönelmeye başladı. Rein büyünün ona oluşturduğu hayali ipleri takip etmek için gözlerini açtığında nefesini tuttu.

Hissettiği şeyler değişmemişti. Hala perilerinin ona oluşturduğu turkuaz bariyerin içinde olduğunu hissedebiliyordu. Ama bulunduğu ortam değişmişti. Yine az önceki ejderha yuvasındaydı ama zeminde çukurlar ya da tavanda sallanan dokunaç benzeri şeyler yoktu.

Her yer pürüzsüz ve beyazdı.

Gördüğü şeye inanamayarak dizlerinin üstüne düştü ve ellerini beyaz pürüzsüz zemine dayadı.

"Bu gerçek değil" diye mırıldandı kendi kendine başını sallayarak. Perilerin enerjisini hissedebiliyor ama düşüncelerini duyamıyordu. Onlara hem çok yakın hem de çok uzaktı.

"Rein.." diye konuştu karşısındaki kadın. Rein onun sesinin bile aynı olmasına dayanamadı. Başını kaldırıp kendisiyle aynı renkte olan gözlerine baktı.

"Anne.."

Kelimeler ağzından kendiliğinden çıkarken sesi titremişti. Annesinin karşısında duruyor olmasının imkanı yoktu. Rein iradesini korumaya çalışırken kendisine sürekli bu kelimeleri tekrarladı.

"Benim minik bebeğim.." diye konuşan kadın ona doğru küçük adımlar attığında Rein irkilerek kendini geriye attı. Kalçasının üzerine düştüğünde kendisini geriye doğru sürüdü.

"Yaklaşma bana!" diye bağırdı Rein. Kendisinde doğrulacak gücü bulamıyordu. Doğrulursa annesinin üzerine atlayacakmış gibi hissediyordu. "Sen gerçek değilsin!"

"Rein, oğlum.. neden bana böyle davranıyorsun?" diye konuştu kadın üzgünce. Rein içini parçalayan sesle kulaklarını kapattı ama onun ne dediğini yine de duymuştu. "Benim Diana, ben senin annenim.."

Rein kendisine uzanan ellere başını salladı. Elleri ona uzanmak isteyerek kapadığı kulaklarından kaydığında biri onu yakaladı. Rein yavaşça başını kaldırdığında yanında duran ve oldukça öfkeli görünen Dha'yla karşılaştı. Bedenini tutamayarak onun bacaklarına yaslandığında gözleri dolmuştu.

Neden annesi karşısındaydı? Hayır! Onun annesi ölmüştü. Karşısında duran şey onun annesi değildi. Ama hissettiği hüzün ve özlem neden bu kadar ağırdı? Gerçek olmasa bile bir kerecik ona sarılamaz mıydı?

"Rein!" diye bağırdığında Dha, Rein anne diye sayıkladığını fark ederek sustu. Dha onun başını okşadı.

"Neler oluyor Dha?" diye fısıldadı Rein. Gözlerinin annesine kaymaması için olağanüstü bir çaba harcıyordu. "Annem neden burada?"

"O annemiz değil" dedi Dha, Rein'e ayağa kalkması için elini uzatırken. Rein onun elini tutup titreyen dizleriyle ayağa kalktı. "O Yussereaq.. Rein, şu anda onun elindeyiz. O çoktan zihnimize sızmış. "


Yeni Bölüm >> 14.04.2018

Continua llegint

You'll Also Like

2.5M 104K 27
Psikiyatrist, karanlık kadar çekici ve zeki bir adam... Şizofren, öldürücü güzellikte bir kadın... Her şey çok normaldi ta ki kadının aslında şizofre...
336 86 15
Aykuşağının buzuna sahip olan ve bundan bir haber bir genç ve hayatının en önemli anının bir sırda gizlenmiş olduğunu öğrenen kız. Hilal, Ben Hilal...
240K 4.2K 30
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı.Bir an kalbim duracak gibi oldu. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi ve odamın kapısını açt...
809 333 13
Bu çalışma kaynağını Türk Mitolojisinden alan, Türk Mitolojisinden beslenen tarihi kurgu bir roman. Bu romanı yazarken, Türk Mitolojisi ve onun figür...