let me tell you | TaeTen

By haru-noona

40.2K 3.9K 1.2K

"Onların iftiralarının esiri oldum Taeyong" More

•1•
•2•
•3•
•4•
•5•
•6•
•7•
•8•
•9•
•10•
•11•
•12•
•13•
•14•
•15•
•16•
•18•
•19•
•20•
•21•
•22•
•23•
•24•
•25•
•26•
•27•
•28•
•29•
•30•
•31•
•32•
•33•

•17•

1.3K 128 42
By haru-noona

 ***


Bugün kız kardeşimin ısrarı ile ilk defa dışarı çıktım. Diğerlerini görmek garip hissettirdi. Bir yandan iyi hissettim. Ama ağlama hissi hiç geçmedi. Artık göz yaşlarımı tutmaya alıştım.

Her gün göz yaşlarımı tutmanın ne kadar zor olduğunu kimse anlamadı. Her şey normalmiş gibi davrandım.

Normal gibi davrandılar. Farkındayım. Hepsi biliyordu. Yaptıklarımı, yaşadıklarımı ve ihanetimi. Yuta'nın yüzündeki acıma dolu bakışları fark ettim.

Johnny'nin bilmiyormuş gibi davranma çabasını fark ettim. Taeil'in çoğu zaman hareketlerimi takip ettiğini fark ettim. Tepki veremedim.

Onlara endişelenmemelerini söyleyemedim. İyi olduğumu söyleyemedim. Çünkü iyi değilim. Bakışlar altında ezildim.

Haru'nun bana hastaymışım gibi davranmasından bunaldım. İntihar girişiminde bulunmam deli olduğum anlamına gelmez. Onu seviyorum ama beni rahatsız hissettiriyor.

Gerildiğimde midemin çalkalanmasına engel olamıyorum. Bugün buluşmada çok gerildim. Minseol'un sorusu beni huzursuz hissettirdi. Problemliymişim gibi.

Eve geldiğimde kusmama engel olamadım. Evin içinde gizlice kusmaya çalışmak zor. Yorgan altında gizlice ağlamak çok zor.

Kendimi tutmaktan çok yoruldum. Ama iyileştiğimi düşünmezlerse beni bırakmazlar.

Denemeye devam etmeliyim. Şu an yoruldum.Yazmayı bırakıyorum.
-Ten

 ***


Ten, eve geldiklerinden beri odadan çıkmamıştı. Saat akşam 9 olmuştu. Ten sabahtan beri hiç yemek yememişti. Doğrusu sabah da çok az yemişti.

Kız kardeşi, onun nasıl bu kadar dayandığını anlayamıyordu. Haru abisinin sevdiği yemeklerden yapıp abisinin odasına çıktı. Geldiklerinde kustuğunu bildiği için midesinin bomboş olduğuna emindi.

Odaya alınmayacağını biliyordu. En azından denemek istemişti. Elindeki tepsi ile kapıya ilerledi.

Kapıya nazikçe vurduktan sonra içeriden tepki gelmesini bekledi.

Abisinin boğuk ses duyuldu.

"Evet?"

"Yemek getirdim."

"İstemiyorum."

"Karnın aç. Al şu yemeği."

Abisi kapıyı açmak yerine kapının arkasından konuşuyordu.

"Hayır tokum. Kafede yediklerim beni doyurdu."

Kız reddedilmesine rağmen durmadı.

"Ten. Ye şu yemeği. O kadar uğraştım!"

"Gerçekten tokum."

"Kustuğunu biliyorum.. Şimdi lütfen en azından içimin rahatlaması için yemeği içeri al."

Haru'nun son sözlerinden sonra ses duyulmadı. Kız derin bir nefes alarak sakinleşti.

Konuşmasına devam etti.

"Kapının önüne bırakıyorum. Lütfen, biraz olsun beni seviyorsan."

Kız tepsiyi dikkatlice yere bıraktı. Başka bir şey söylemeden kapının önünden ayrıldı. Kız kardeşinin merdivenlerden inme sesini duyan Ten kızın gittiğini düşündü.

Zor tuttuğu hıçkırıklarını serbest bıraktı. Yorganın altında çığlık atma isteğini bastırmaya çalıştı. O yalnız başına olduğunu düşünerek ağlamaya devam etti.

Kız kardeşinin kapıda onun hıçkırıklarını dinleyerek ağladığından habersiz.

Kız artık anlayamıyordu. Bu kadar çok ağlamasına sebep olacak kadar mı acımıştı canı? Empati yapamıyordu. Bu kadar acıya nasıl dayanıyordu ?Hiç aklından çıkmıyor muydu? Yorulmuyor muydu?

Kısa bir süre duymak bile onun canını yakmaya yetmişti.

Haru, abisini kendi başına bırakmanın doğru olduğunu düşünmüştü. Ama Ten aksine her geçen gün daha çok içine kapanıyordu.

Küçük olan abisinin hıçkırıklarına daha fazla dayanamadı. Kendine engel olmayı bırakıp odanın kapısına geri ilerledi.

Kapıya geçen seferkilere karşı daha sert vurdu.

"Ten. Kapıyı aç."

Ağlama sesi aniden kesildi. Kız kapıya daha sert vurdu.

"Ten, hemen aç şu kapıyı!"

Abisinden ses çıkmıyordu.

"Lütfen! Artık seni böyle görmeye dayanamıyorum. Yardım etmeme izin ver."

Her çaresiz kaldığında olduğu gibi sesinin kısılmasına engel olamadı.

Umut kavramını artık yitiriyorken kapıdan gelen kilit sesi onu şaşırmıştı. Şaşkınlıkla kapı kolunu tuttu. Kendini toparladı.

Kapıyı açmaya çalıştı.

"Ten! Şaka mı yapıyorsun? Aç şu kapıyı!"

Erkek kardeşinin açma düşüncesine karşı olan sevinci suya düşmüştü. Hatta sinirlenmişti. Kapıya vurmaya devam etti.

"Haru git başımdan." 

"Hayır gitmiyorum. Kapıyı aç!"

Bağırışmaya devam ediyorlardı. Haru durmadan kapıyı yumrukluyordu sinirle.

"Git dedim!"

"Sen kapıyı açana dek ayrılmayacağım."

Kız kapıya vurmaktan vazgeçmedi. Biraz sonra kilit sesi ikinci kez duyuldu.

Kilitin açıldığını anlayan kız kapıyı açmaya çalıştı. Kapının arkasında kafasında azaltmaya çalıştığından daha üzücü bir görüntü vardı.

Abisi yatakta gözleri olabildiğinin en kırmızısı görünüyordu.

Gözlerinin şişliği ve ıslaklığı belliydi.

Her zaman olduğu gibi solgun ve soğuk görünüyordu teni.

Ten, küçüğü konuşurken odayı inceliyordu sanki ilk defa gelmiş gibi.

"Kendine bunu yapma. Kendine eziyet etmene dayanamıyorum artık."

Kızın sesi acı doluydu. Göz yaşlarını tutmaya çalışmadı. Devam etti.

"Daha kaç gün kaç gece ağlayacaksın? Yaşananlar geride kaldı. Ve hiçbirinin suçlusu sen değilsin."

Eliyle sertçe yanağından akan yaşı sildi.

"Sürekli kustuğunun farkındayım. Geceleri hıçkırıklarını gizlemek için yorganın altında ağladığını da biliyorum."

Yatağa yaklaşarak ona bakmayan abisinin önünde yere oturdu. 

"Kendini daha kötü bir hale getirmeyi bırakmalısın. Seni anlıyorum-"

Kız ikna edici şekilde konuşmaya çabalıyordu.

"Hayır, anlamıyorsun!"

Kız aniden sözlerinin kesilmesine şaşırdı. Abisinin söylediklerine karşılık kendini toparlayıp devam etti.

"Evet anlamıyorum! Çünkü anlatmıyorsun. Nasıl hissettiğini telepati ile anlayamam. Ne istediğini düşüncelerini okuyarak anlayamam. Hastaneden çıkmadan önce bana iyileşme sözü verdin. Hiç ilerleme kaydetmiyorsun."

Ten de gerilmişti. Sinirle gülerek sordu.

"Ne yapmamı istiyorsun?"

"Sadece sana yapmanı söylediğim şeyleri reddetme. Artık canlanman gerekiyor Ten. Vitaminsizlikten gözlerimin önünde eriyorsun. Sonsuza dek senin yanında kalamam. Sürekli birinin sana bakıcıklık yapmasına ihtiyacın olmamalı. Kendi başına kalıncaya dek eski haline dönmelisin."

"Peki eski halime dönmek istemiyorsam?"

Kızın yüzü tıpkı çocukken hep takındığı ifadeyle kaplıydı. Kendinden emin ve çok bilmiştir bir ifadeydi.

"Öyle bir seçenek sunmuyorum. Sen iyileşmeden ben durmayacağım."

"Tamam. Dediklerini yapacağım şimdi odamdan çık."

Ten kızı başından atarcasına konuştu.

"Konuşmam bitmedi."

Abisi göz devirdiğinde kız biraz uyuz olmuş bir şekilde konuşmaya devam etti.

"Getirdiğim yemekleri yiyeceksin. Çok kilo verdin. O kadar uğraşıyorum ve senin yüzünde hepsi çöpe gidiyor."

Abisinden cevap alamayınca kız önceden kapının önüne bıraktığı yemek tepsisini eline aldı.

"Soğumuş olmalı. Sana sıcak olanını hazırlarken benimle gel."

"Yorgunum. Yatmak istiyorum."

"Tüm gün yatıyorsun. Aşağıya in."

"Sonra gelirim."

"Ten. Şimdi benimle iniyorsun."

Kız elinde tepsi ile merdivenlere yönelirken arkasını kontrol etti. Büyük olan ayaklarını yere sürterek alt kata iniyordu. Haru sözünün dinlenmesine içten içe sevinmişti. Bu kadar kolay kabulleneceğini düşünmemişti. Gerçi pek de kolay olmamıştı.

Alt kata indiklerinde küçük olan mutfakta yemeği ısıtırken abisi mutfak masasına yerleşmiş kızı izliyordu.

Kız yemeği ısıtıp abisine servis etti. Ten, iştahsız olsa da yemeye çalıştı. Tabaktaki yemeği istemediği çok barizdi.

Ten, küçüğünün onu izlediğini bildiğinden yemeye çalıştı. Uzun bir süre kız başında bekledi.
Ten tamamını bitirememiş olsada yarısını yediğinde tabağı önünden uzaklaştırdı.

"Doydum."

Kız bir şey söylemeden tabağı alıp musluğun içine bıraktı. Ardından kız abisinin karşısındaki yerini tekrar aldı.

"Soru sorabilir miyim?"

Ten bir süre tereddüt ederek küçüğe baktı. Ardından kafasını onayladığını belirterek salladı.

"Nasılsın?"

Ten yüzünü buruşturarak kıza baktı.

"İyiyim desem inanacak mısın?"

"Demek istediğim sürekli ağlıyorsun, buna sebep olacak kadar ne düşünüyorsun?"

Ten çenesini masanın üstüne duran yumruk halindeki eline koydu.

"Yaşadıklarımın suçlusu benmişim gibi hissediyorum. Biraz düşününce ve seninle konuşunca ben olmadığımı fark ediyorum."

Önündeki bardaktan suyunu yudumladı.

"Ama kabullenemiyorum. Ölmenin bir çözüm olduğunu düşündüm ama bunu bile beceremedim. Yaptığım her şeyde başarısızım."

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun? Yoksa kendini böyle düşünmeye mi zorluyorsun? Ten sen hiç böyle biri olmadın. Seni hiç bu kadar cansız görmedim."

"Ben bu değildim. Artık buyum. Bazı şeyleri kabullenmem gerekti."

"Kabullenmen gereken bir durum yok. Tüm bu acıyı tek başına çekmek zorunda değilsin."

"Başka seçeneğim yok!"

Ten, canı acırcasına konuşunca kız gözlerinin dolmasına engel olamadı.

"Bu olanları Taeyong'a anlatacağız. Sen kendini iyi hissettiğinde bunu söyleyeceğiz."

"Anlatmak istemiyorum."

"Onu aldattığını düşündüğü için senden ayrıldı. Seni sevmediği için değil. Neden anlatmamakta ısrarcısın?"

"Benden daha çok nefret etmesinden korkuyorum."

Kız biraz sessiz kaldı.

"Taeyong'un nasıl hissettiğini bilmiyorum ama senden nefret ediyor olsa o mektubu aldıktan sonra yanına gelmez yada hastane görevlilerine eşin olduğunu söylemezdi. Nefret eden bir insan bunu yapmaz."

"Taeyong benden nefret ediyor ama o fazla hassastır. Birinin ölümüne göz yumacak bir insan değil. Bu yüzden beni hastaneye götürdü."

"Ten, şimdilik istediğini düşünebilirsin ama Taeyong'a açıklama yaparken bunları düşünmeye zamanın kalmayacak."

Ten sessizce kız kardeşine baktı. Düşüncelere dalmıştı yine. Haru, biraz abisini izleyip ne düşündüğünü anlamaya çalıştı.

Ten'in düşüncelerden kendi başına ayrılamayacağını anlayınca bir öneriyle Ten'i düşüncelerin koparttı.

"Film izleyelim mi? Vazgeçtim sormuyorum sana. İzleyelim."

Ten kıza bakmaya devam etti. Her zaman olduğu gibi.

"Mısır patlatacağım. Git ve film seç."

Ten kızı onaylayıp mutfağın çıkışına ilerledi. Tam kapıdan çıkacakken küçük olan arkasından konuştu

"Depresif olmasın. Mutluluk ile alakalı bir şey seç. Her şeyin düzeleceğini anlatan bir şeyler olsun."

***

Bölümü hemen atarım sandım ama öyle kolayca atılmıyormuş jdjdjd.

Kendimi zorlayınca yazamadığımı fark ettim.Ama çabalıyorum.Bu bölüm beni hiç tatmin etmedi ama yapacak bir şey yok.

Okuduğunuz için teşekkürler
-haru^^

Continue Reading

You'll Also Like

13.6K 573 19
Yan daireden gelen sesler gün geçtikçe artıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Her gece başka bir kadın girip çıkıyordu...
70.2K 5.8K 23
nasıl olsa görmez diye düşünen yağmur çözer, barış alper yılmaz'ın mesaj kutusunu not defteri olarak kullanmaya başlar. - hayat beni tekrardan 13 yaş...
115K 14.4K 23
Kim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve...
97.9K 5.1K 62
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...